> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > El-Akl ve Fehmül Kuran > 2 Kur an Fıkhı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 2 Kur an Fıkhı  (Okunma Sayısı 1052 defa)
16 Haziran 2011, 17:32:51
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 16 Haziran 2011, 17:32:51 »



2- KUR'ÂN FIKHI

 

Ben anladım ki Kur'ân'ın anlaşılması kurtuluşa, Kur'ân'dan gaflet ise helaka götürür. Arşı ötesinden, yedi kat göklerden, bizzat Allah konuştuğu için; Allah'ın kelamını dinledikleri zaman yer ve gök ehli erişe ya da (tamamı?) [784] cansız düşüp ölseler; bu onların hakkıdır ve kendilerine çok görülmemelidir. Kur'ân'ı Yüce Allah vahyettiği ve söze olan sevgi, söyleyene olan sevgi gereği olduğu için; Kur'ân'ı vahyeden Allah'ı yüceltme duygusu göğsünü kapla­dığı zaman, Allah'a saygının bir gereği olarak senin nazarında ar­tık O'nun kelamı ve bu kelamı anlamaktan daha yüce, asil, yararlı, tatlı ve daha leziz hiç bir şey bulunmamalıdır.

Biz kendi aramızda, kendi yapımızda ve varlıklarda aynı şeyi görürüz.

Babanın, akrabanın, alim ve asillerin sözlerini, onlan sevdiği­miz oranda sever ve onlara duyduğumuz saygı oranında da söyle­diklerine saygı duyarız. Kendi aramızda tekrarlar ve sahibine duy­duğumuz saygı gereği, içeriğini anlamaya gayret ederiz.

Bize göre alimin sözü cahilin sözünden; asil olanın sözü ayak ta­kımının sözünden; bize iyilik yapanın sözü yapmayanın sözünden daha hoş, tatlı ve üstündür; içten gelerek bize nasihat edenin sözü nasihat etmeyenin ya da içten gelerek yapmayanın sözünden daha güzeldir. Bizi seven, bize acıyan ve üstümüze titreyen annemizin sö­zünde bulduğumuz tad ve lezzeti, bir başkasının sözünde bulamayız.

Müminler olarak bize göre Allah'tan daha büyük ve şerefli hiç bir varlık yoktur. Üstelik büyüklük ve şerefin sadece Allah'a ait ol­duğunu kabul etmeyenler için büyüklük ve şeref diye bir şey yoktur. Allah'tan daha alim, bize daha yakın ve daha merhametli bir varlık yoktur. Üstelik bir başkası, Allah kalbine merhamet hissi ilham etti­ği, kalbini rahmet ve merhametle bezediği ve güzel öğüt telkin ettiği için bize merhamet edebilir, acıyabilir ve içten davranabilir.

İşitmiyor musun? Abdullah, "Birinin Allah'ı sevip sevmediğini öğrenmek istiyorsan, Kur'ân'ı sevip sevmediğine bak" demektedir.

Yezid b. Harun, Şube, Ebu İshak, Abdurrahman b. Yezid'ten [785] bize gelen bir rivayete göre Abdullah, "Birinin kalbinde Allah ve Peygamber sevgisi bulunup bulunmadığını anlamak istiyorsan bak: eğer Kur'ân'ı seviyorsa Allah'ı ve Peygamber'i de seviyordur" demiştir.

Huceyn el-MÜsennâ, İsrail ve Ebu İshak'tan.bize gelen bir riva­yete göre Abdullah b. Yezid, "Herhangi bir kul, nefsine sadece Kur'ân'ı sorsun; kim Allah'ı ve Rasuiü'nü seviyorsa Kur'ân'ı sever, Kur'ân'ı seveni ise Allah da sever" demiştir.

Kur'ân'ı seven biri, kendi nefsinden ve var olan herşeyden çok Allah'ı sever.

Kur'ân'ı seven biri nezdinde, Kur'ân okumak ve onu anlamaya çalışmak en lezzetli şeydir ve aynı zamanda kalbi için en yararlı uğraştır. Kur'ân'ı seven biri Kur'ân'ı düşünmeyi asla ihmal etmez. Allah'ın büyüklüğünü, yüceliğini, Allah sevgisini, ilahî emir ve yasakları, İlahî irşadı, ahlâk ilkelerini, vaad ve vaidi Allah'ın mura­dı doğrultusunda anlamaksızın sadece Kur'ân okumakla yetinmez. Kur'ân okuyan nazarında, ahiret nimetleri, başarı ve kurtuluş; an­cak kurtuluşun bütün yollarını göstererek, insanı helak olmaktan kurtaran Allah'ı tanımakla mümkündür. Yİne o bilir ki son nefeste ve ahirette Allah'ın hidayeti olmaksızın ilahî azabtan korunup sa­kınmaya imkan ve ihtimal yoktur.

Bunu anladığında, ilahî azabtan ve helak olmaktan kurtulmak amacı ile İlme yönelir. İlim kendisine doğru yolu ayan beyan gös­terir ve açık seçik gerçek ortaya çıktıktan sonra da helake götüren yollardan sakınır.[786]

İlme yöneldiğinde, tutarlı bir akıl yürütme sonucu ilmin, en üs­tün kriter, akılların ulaşabileceği ve gözlerin görebileceği en açık gerçek olduğunu görür.

Yine ilme yöneldiğinde ilmin değerinin, sahibinin değeri ile orantılı olduğunu anlar ve ilim sahiplerinden hangisi daha alim ise, ilmi, daha aşağı düzeydeki alimlerden değil, ondan öğrenmek ister.

Görmüyor musun? Peygamberler üstün insan oldukları için; in­sanlar, ilmi onlardan dinleyip öğrenmeye öncelik verir ve üstün tu­tarlar; çünkü onlar, ilmi Allah'tan öğrenmiş ve Allah onları dini konusunda hata yapmaktan korumuştur. Peygamberlerden öğren­dikleri bilgilerin hatadan masun olduğu konusunda müminler nez­dinde tam ve sürekli bir inanç bulunmaktadır. Elbette ilimde pey­gamberlere tâbi olanlar da böyledir ve başkalarına tâbi olanlardan daha üstündür.

Önce bu gerçeği, sonra da Kur'ân'ın kimin kelamı olduğunu anlamalısın. Kur'ân ile konuşan ve söyleyenden daha alim biri olabilir mi? Kur'ân'ı vahyeden; şanı yüce, isimleri kutsal ve alem­lerin rabbi olan Allah'tan başka hiç kimse gerçek bilgiye sahip olamaz.

O halde sana göre de Allah alimlerin en alimidir ve hatta Al­lah'ın öğrettiği dışında hiç kimse hiçbir bilgiye sahip değildir. İşit­mez misin Allah, Her ilim sahibinin üzerinde ondan daha iyi bilen biri vardır [787] buyurmaktadır. Sonuçta ilmin ulaşacağı son gaye yüce Allahtır.

Abdullah "İlim öğrenmek isteyen Kur'ân okusun, [788] Kur'ân'da sizden öncekilerin ve sonrakilerin bilgileri mevcuttur" demiştir.

Bunu anladıktan sonra artık, Kur'ân ilk, ezelî, yüce, büyük ve kerem sahibi olan Allah kelamı olduğu için hiç bir ilmi, Allah ke­lamına tercih etmez, böyle bir bilgiden tad almaz ve okuyup anla­mak için herhangi bir neden göremezsin. Kur'ân'ı vahyeden ve Kur'ân ile konuşan Allah'a karşı duyduğun sevgi ve saygıdan do­layı senin için, Allah'ın kelamını anlamak dünyadaki en tatlı ve haz verici çaba durumuna gelir. Allah, Kur'ân'ı vahyederek kendi zatını tanıtmak, nimetlerini hatırlatmak, gafillere içine düştükleri gafleti göstermek, kalplere hayat, [789] gözlere ışık vermek, gönülleri tedavi etmek, bilgisizlik ve şüpheleri yok edip ortadan kaldırmak, kir ve pislikleri temizlemek, doğru yolu göstermek, zulmet ve şüp­heleri dağıtmak, şeytanın hile ve tuzaklarını, kalplerdeki vesvese­leri boşa çıkarmak, Kur'ân'a vakıf olanları, başka bir bilgiye muh­taç olmaktan kurtarmak, kullarını kendisine yaklaştırmak, Kur'ân'ı tekrar tekrar okuyup ona tâbi olanları hoşnud etmek, iyilik ve ihsa­na garketmek istemiştir.

Kur'ân, gösterdiği doğrultuda hareket edenleri nimet ve ihsana garkeden, her tür bela ve felaketten kurtaran, Rabbine yakın olan­ları cennet bahçeleri ile müjdeleyen, dirliş ve hesap gününe yönelik endişeleri hafifleten, Allah katındaki makam ve derecelerini yükselten ve kavuşma günü Allah'tan hüsn-i kabul görmelerini sağlayan dosdoğru yoldur.

Kur'ân; Allah'a bağlayan bağdır, sapasağlamdır ve kopmaz. Kim Kur'ân'a tutunursa kurtulur, ondan başka tutunacak bir şey arayan helak olur, ondan başka bir şeyden herhangi bir şey isteyen sapkınlığa düşer, Kur'ân'a uygun konuşan son noktayı koyar, di­linden güzel tavsiyeler dökülür ve Allah'ı tanıyanlardan olur.

Allah'ın buyruklarını anlayan birinin başka hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Bu sayede her tür zilletten kurtulur. Kur'ân'ın çok okunma­sı ve tekrarı müminlerin gönlündeki tazelik ve tadından bir şey eksiltmez. Kur'ân'ı vahyeden Allah (c) ezelîdir, değişmez, eskimez, zaman ve olaylardan etkilenmez. Bunun için de çok okunma ve tekrar nedeni ile müminlerin gönlünde O'nun kelamı her hangi bir değişime uğramaz.

İster peygamber, ister sıddîk, ister hatib, ister şair kim tarafın­dan söylenmiş olursa olsun her güzel söz, tekrar edilmesi halin­de [790] kalbi usandırır. Bu, insan fıtratında var olan bir durumdur ve akıl sahiplerinden hiç kimse bu konuda birbirinden farklı değildir.

Allah (c) Kur'ân'ı bilmediğimiz ve okuduğumuz zaman anla­madığımız bir lisanda vahyetmiş olsa biz, varlıklar arasında benze­ri olmayan Allah kelamı olduğundan başka hiç bir şey bilmesek, sonra da yer ve gök ehli ile birlikte erisek, bu şaşılacak bir şey de­ğildir.

Bundan da öte bütün varlıklar, Kur'ân okunduğu zaman onun Allah kelamı olduğunu ama daha önce duymamış olduklarını farketseler, Kur'ân'a ve Kur'ân'ı vahyeden Allah'a olan saygıları ve 'sakınmaları gereği, farkettikleri anda baygın düşseler yeridir. Ne var ki çoğunlukla böyle olmaz.

Aynı şekilde biri Kur'ân'ı Arabça okusa, biz sesini işitip içeri­ğine nüfuz edemediğimiz halde, sadece Yüce Rabbimizin kelamı olduğunu bildiğimiz için ona olan saygımız gereği ve onu kutsa­mak amacı ile hepimiz toptan ölsek bu şaşılacak bir durum değil­dir. Çünkü Kur'ân'ı vahyeden Allah'ın şanı yüce ve hiç bir varlık O'na denk olamaz. Bu bizim doğuştan sahip olduğumuz bir nite­liktir ve sevip saygı duyduğumuz insanların sözünü dinleriz, ne söylediğini anlamasak bile sesini duyduğumuz anda içimiz rahat­lar, gönlümüz genişler ve kendimizden geçeriz. Allah'ın kelamını işittiğimizde bu neden olmasın?

Allah (c), ilk varlıktır, varlığının bir başlangıcı ve öncesinde başka her hangi bir varlık yoktur. O arşın ötesinden bizzat konuş­muş, kendisinin söylemediği her hangi bir ilave veya bir tek harf­lik bile olsa herhangi bir eksilme şüphesini gidermek için melekle­rinden Cibril-i Emin vasıtası ile yeryüzünün en güvenilir şahsiyeti­ne vahyetmiştir.

Kur'ân bize -kendi ifadesi ile- "açık ve anlaşılır bir Arabça" ile okunur. Eğer Allah kendi zatını yine kendi kelamı ile niteleme­miş, nimetlerini hatırlatmamış, kendi emirlerini bildirip hoşlanmadıklarını yasaklamamış, ilahî terbiye ile bizi terbiye ve ilahî azab ile tehdid etmemiş, ilahî sevab vaad etmemiş olsaydı Kur'ân sade­ce bir şahsın diğerine tavsiyeleri mesabesinde olur ve dinleyen; içinde din ve dünyaya ilişkin ne bir vaad, ne bir akid, ne de bir ra­hatlık bulunmayan ifadelerle, konuşanın sadece kendi bildiği, gö­rüp haber verdiği bu tavsiyeyi dinlemekle yetinirdi. Çünkü şayet konuşanın senin nezdinde bir değeri varsa söylediklerini, bildir­diklerini ve anlatmak istediklerini anlamaya çalışırsın. Anlattık...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 2 Kur an Fıkhı
« Posted on: 20 Nisan 2024, 17:52:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 2 Kur an Fıkhı rüya tabiri,2 Kur an Fıkhı mekke canlı, 2 Kur an Fıkhı kabe canlı yayın, 2 Kur an Fıkhı Üç boyutlu kuran oku 2 Kur an Fıkhı kuran ı kerim, 2 Kur an Fıkhı peygamber kıssaları,2 Kur an Fıkhı ilitam ders soruları, 2 Kur an Fıkhıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes