> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Efendimizin Hayatı > Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi
Sayfa: [1] 2 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi  (Okunma Sayısı 5873 defa)
09 Aralık 2007, 19:36:29
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 09 Aralık 2007, 19:36:29 »



Hz. Muhammed (S.A.V.),   ALLAH-u Zülcelal'in sevgili kulu, yaratılmış bütün insanların, mahlukatın her bakımdan en üstünü, en güzeli ve en şereflisidir. ALLAH-u Zülcelal'in methettiği ve bütün insan ve cinlere Peygamber olarak seçip gönderdiği, son ve en üstün peygamberdir.

   Her peygamber, kendi zamanında, kendi mekanında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan en üstündür. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) ise, dünya yaratıldığı günden, kıyamet kopuncaya kadar, her zamanda, her memlekette, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en üstünü, en faziletlisidir. Hiçbir kimse, hiçbir bakımdan onun üstünde değildir.

   ALLAH-u Zülcelal hiçbir şeyi yaratmadan önce, Peygamber Efendimizin mübarek nurunu yaratmıştır. Nitekim ashab-ı kiramdan Cabir bin Abdullah, bir gün: "Ya Resulallah! ALLAH-u Zülcelal'in her şeyden evvel yarattığı şey nedir?" diye sorunca, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Her şeyden evvel senin Peygamberinin, yani benim nurumu kendi nurundan yarattı. O zaman; levh, kalem, cennet, cehennem, melek, sema (gökler), arz (yeryüzü), güneş, ay, insan ve cinler yoktu." (Kastalani, Mevahibu'l-Ledünniye)

    Hz. Ömer'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Ne zaman ki Adem Peygamber hatasını anlayıp: "Ya Rabbi! Eğer beni affetmemişsen, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in hakkı için affımı diliyorum." demişti. ALLAH-u Zülcelal de ona hitaben: "Ey Adem! Ben, onu henüz yaratmadığım halde, sen Muhammed'i nasıl tanıdın?" buyurdu. O zaman Adem: "Ya Rabbi! Sen beni (kudret) elinle yarattığın ve bana ruh üflediğin zaman, başımı kaldırdığımda  arş-ı âlânın direklerinde: "Lâ ilahe illallah, Muhammede'r-Resulallah" yazılmış olduğunu gördüm. Zatının ismine, ancak yaratılmışların en üstünü ve en sevimlisini izafe  edeceğini bildim." dedi.

     ALLAH-u Zülcelal de ona şöyle buyurdu: "Doğru söyledin. Hakikaten o, bana yarattıklarımın en sevimlisidir. Benden, onun hürmetine istediğin için Bende seni affettim. Şayet Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım." (Beyhaki, Heysemi)

     Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in nuru, Adem aleyhisselam'ın kalbi ve cesed-i şerifi yaratılınca, onun iki kaşı arasına kondu. Adem aleyhisselam kendisine ruh verilince, alnında, zühre yıldızı gibi parlayan bir nurun olduğunu fark etti.

     Adem aleyhisselam yaratıldığında, ALLAH-u Zülcelal'in kendisine: "Ebu Muhammed!" yani Muhammed'in babası diyerek hitap ettiğini ilham ile anladı ve: "Ey Rabbim! Bana niçin Ebu Muhammed künyesini verdin?" diye sual edince, ALLAH-u Zülcelal: "Ey Adem! Başını kaldır!" buyurdu. Adem aleyhis-selam, başını kaldırıp baktığında, arş-ı alada Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in nurdan yazılmış Ahmed ismini gördü. O zaman: "Ey Rabbim! Bu kimdir?" diye sual etti. ALLAH-u Zülcelal de şöyle buyurdu:  "Bu, senin zürriyetinden bir peygamberdir. Onun ismi göklerde Ahmed, yerde ise Muhammed'dir. Eğer O olmasaydı, seni yaratmazdım. Yerleri ve gökleri de halk etmezdim." (Kastalani, Mevahibu'l-Ledünniye)

     Peygamberlerin babası olarak anılan İbrahim aleyhisselam'ın İshak ve İsmail isminde iki oğlu vardı. O, oğlu İshak'ın neslinden bir çok peygamberin geleceğini ALLAH-u Zülcelal'in ilhamıyla biliyordu. Ancak çok sevdiği Hacer'den dünyaya gelen oğlu İsmail'in neslinden peygamber gelip gelmeyeceği bilmiyordu. Bununla birlikte ahirzamanda bir büyük peygamberin gönderileceğini de biliyordu. Bu sebeple de, son peygamberin çok sevdiği oğlu İsmail'in neslinden gelmesini şiddetle arzu ediyordu.

    Yeryüz
ünün
i
lk ma'bedi Kâbe, uzun zamanın geçmesiyle yıkılmış, âdeta yerle bir olmuştu. İbrahim aleyhisselam, bu mukaddes binanın tekrar inşası için ALLAH-u Zülcelal'den emir aldı ve oğlu İsmail'le birlikte derhal çalışmaya koyuldu. Kabe'nin inşası tamamlanca, baba oğul ellerini dergâh-ı İlâhîye açarak şöyle yalvardılar: "Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin." (Bakara; 129)

    İşte, ALLAH-u Zülcelal, yapılan bu samimi duayı cevapsız bırakmadı ve Hz. İsmail'in neslinden peygamberlerin reisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve          sellem'i göndererek kabul etti. Hz. İsmail'in evlad ve torunları gittikçe çoğaldı ve Arap yarımadasının her tarafına dağıldı. İçlerinden Adnanoğulları, onlar içinden Mudaroğulları ve onlar içinden de Kureyş kabilesi diğerlerinden üstün ve farklı oldu. Kureyş kabilesi içinde ise Haşimîler kolu hepsinden daha çok fazilet ve şeref buldu.

    Bütün kaynakların ittifakla belirttikleri, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yirminci dedesine kadar uzanan neseb silsilesi şöyledir: "Abdullah, Abdülmuttalib (asıl ismi Şeybe), Haşim, Abd-i Menâf (Muğîre), Kusay, Kilab, Müne, Kâb, Lüeyy, Galib, Fihr, Malik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike (Amir), İlyas, Mudar, Nizar, Maad, Adnan."

    İşte, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in  büyük dedeleri bu zatlardı. Herbirinin zürriyeti çoğalmış ve herbiri pekçok cemaatların reisi ve birçok kabile ve aşiretlerin dedesi ve babası olmuşlardır. Ancak, ne vakit birinin iki oğlu olsa veya bir kabile iki kola ayrılsa, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in soyu en şerefli ve en hayırlı olan tarafta bulunur ve her asırda onun büyük dedesi kim ise, yüzünde parlayan müstesna nurdan bilinirdi. Neseb âlimlerince, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yirminci dedesi olan Adnan'ın, İbrahim aleyhisselam'ın neslinden olduğu ittifakla kabul edilmektedir. Adnan ile İbrahim aleyhisselam arasında uzun bir zaman mesafesi vardır. Bir kısım neseb âlimleri arada kırk batın (göbek) bulunduğunu belirtirler. Buna göre aradaki zaman biriminin ne kadar uzun olduğunu az çok tasavvur etmek mümkündür. Bu sebeple, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yirminci dedesi Adnan'dan, İbrâhim aleyhisselam'a kadar olan ikinci kademe neseb silsilesi, basamak basamak tesbit edilememiştir.

    Abdülmuttalib Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in birinci kuşaktaki dedesidir. Doğuştan ak saçlı olduğundan kendisine: "Şeybe" ismini vermişlerdi. Abdülmuttalib onun lâkabıdır. O daha çok bu lakabla şöhret bulmuş ve anılmıştır. Bu lakabı alışının hikayesi şöyle anlatılır: Şeybe küçüklüğünde Medine'de dayılarının yanında kalıyordu. Bir gün mahalle arkadaşları diğer çocuklarla Medine'de bir meydanda ok atışı yapıyorlardı. Bütün çocuklar arasında, alnında parlayan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ait nur sebebiyle rahatlıkla farkediliyordu. Çocukların bu yarışmasını seyretmek için büyüklerden bir kalabalık da orada toplanmış bulunuyordu. Ok atma sırası Şeybe'ye gelmişti. Okunu yayına yerleştirdi. Kendinden emin bir tavırla yayını gerdi. Bir an nefesini kesip yayını salıverdi. Yaydan fırlayan ok, hedefe tam isabet etmişti. Herkes hayranlık dolu bakışlarla kendisine bakarken, o ise bu başarıdan duyduğu sevinç ve heyecanı şu sözlerle dile getiriyordu: "Ben, Hâşim'in oğluyum.  Okum elbette hedefini bulur." Bu olayı izleyen büyükler Şeybe'nin bu övücü sözlerini duydular. Haris bin Abd-i Menâfoğullarından biri yanına yaklaştı ve sorup sual ederek onun Haşim'in oğlu olduğunu öğrendi. Mekke'ye dönüşünde bu adam, durumu amcası Muttalib'e anlattı ve böylesine kabiliyetli ve zeki bir çocuğun yabancı ilde bırakılmasının doğru olmayacağını belirtti. Muttalib bu haber üzerine derhal Medine'ye vardı. Şeybe'yi alarak Mekke'ye getirdi. Muttalib terkisinde yeğeni Şeybe ile Mekke sokaklarına girerken sordular: "Bu çocuk kim?" Göz değmesinden korkan Muttalib'in ağzından: "Kölemdir." sözü çıktı. Evine gelince karısı Hatice de kendisine aynı soruyu yöneltti. Yine cevabı: "Kölemdir." oldu. Ertesi günü amcasının kendisine aldığı güzel elbiselerle Mekke sokaklarında dolaşmaya başlayınca, herkes onun kim olduğunu merak etmeye ve sormaya başladı. Bilenler: "Abdülmuttalib (Muttalib'in kölesi)" diye cevap veriyorlardı. Her ne kadar kim olduğu sonradan ortaya çıktıysa da, ismi, o günden sonra "Abdülmuttalib (Muttalib'in kölesi)" olarak kaldı. (Tabakat-ı İbn Sa'd)

     Abdulmuttalib'in hayatında yaptığı en önemli işlerden birisi; tahribata uğrayarak içi dolmuş ve kaybolmuş olan zemzem kuyusunun yerini tesbit ettirmesi ve tekrar kazdırarak yeni baştan tamir edip düzenlemesidir. Abdulmuttalib, on oğlunun gözü önünde büyüyüp genç yaşa ulaştıklarını gördüğü takdirde birini ALLAH yolunda kurban etmeyi adamıştı. ALLAH-u Zülcelal onun bu isteğini yerine getirdi. Abdulmuttalip on oğlunu alarak Kabe'ye gitti. Her zaman Kabe de kalan bir kişiye: "Oğullarım arasında kur'a çek, kime çıkacak görelim." dedi. Kur'a Abdullah'a çıktı. Onları yanına alıp kurban yerine gitti. Abdullah'ın kızkardeşleri de beraberdiler. Ağlamaya başladılar ve: "Bunun karşı-lığında on deve kurban et de bunu bırak!" dediler.  Başka bir rivayette ise Kureyşin ileri gelenleri böyle demiştir. Bunun üzerine Abdulmuttalib Kabe'deki adama: "Abdullah'la on deve arasında kur'a çek!" dedi.  Kur'a Abdullah'a çıktı. Bu sefer Abdulmuttalib on yerine yirmi deve koydu derken yükselte yükselte sıra yüz deveye geldi. Ancak yüz devede kur'a  develere çıktı. Abdulmuttalib develeri kurban etti ve Abdullah kurtuldu.

    Abdullah kurban edilmekten kurtulunca, Abdulmuttalib onu evlendirmeyi düşündü. Zühre kabilesinden Abdi Menaf'ın  Amine isminde kızı vardı.  O sırada Amine amcası Vehb'in yanında kalıyordu. Abdulmuttalib Vehb'in yanına gitti ve Amine'yi oğlu Abdullah'a istedi. O da bunu kabul edince evlilik gerçekleşti.

    Hz. Abdullah Hz. Amine ile evlendikten kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanından dönerken yolda hastalandı. Medine'de dayısı Beni Adiy bin Neccar'ın yanında bir ay hasta kaldıktan sonra vefat etti. Abdullah vefat ettiği zaman Hz. Peygamber  sallallahu aleyhi ve sellem henüz anne karnında altı aylıktı. Abdullah miras olarak bir miktar deve, koyun ve Ümmü Eymen adında bir cariye bırakmıştır.

Kaynak: İslam Tarihi

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 03 Nisan 2011, 22:27:22 Gönderen: Reyyan »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi
« Posted on: 29 Mart 2024, 13:23:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi rüya tabiri,Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi mekke canlı, Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi kabe canlı yayın, Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi Üç boyutlu kuran oku Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi kuran ı kerim, Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi peygamber kıssaları,Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebi ilitam ders soruları, Peygamberimiz (S.A.V)’ in Nesebiönlisans arapça,
Logged
02 Mayıs 2009, 01:27:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 02 Mayıs 2009, 01:27:42 »


Peygamber Efendimizin (aleyhissalatü vesselam)
Hayat Kronolojisi





571
Rebiülevvel ayının 12′nci gecesi (20 Nisan) Efendimiz (sas) dünyayı şereflendirdi.


575
Süt annesi Halime Hatun,  Resulü’nü annesi Hz. Amine’ye teslim etti.


577
Efendimiz, Mekke ile Medine arasındaki Ebva Köyü’nde annesini kaybetti. Dedesi Abdülmuttalib Efendimizi himayesi altına aldı.


579
Abdülmuttalib ahirete göç etti. Efendimiz, amcası Ebu Talib’in yanında kalmaya başladı.


583
Amcası Ebu Talib’le ticaret maksadıyla Şam’a gitti. Burada Rahip Bahîra  Resulü’nün beklenen son peygamber olduğunu keşfetti.


590
Hilfu’l-Füdul (Faziletliler Antlaşması) cemiyetine iştirak etti.


591
Ticarete başladı.


596
İkinci kez ticaret maksadıyla Şam’a gitti. Üç ay sonra Hz. Hatice Validemiz’le evlendi. Hz. Hatice’den ikisi erkek, dördü kız olmak üzere sırasıyla, Kasım, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah adlarında altı çocuğu oldu.


605
Kâbe’nin yeniden imarı esnasında kabileler arasında çıkan anlaşmazlığı giderdi.


610
Hira’da ilk vahiy tebliğ edildi. Kendisine peygamberlik görevi verildi.


613
Safa tepesine çıkıp ilk açık tebliğini yaptı. Yakın akrabalarına tebliğ için yemekler verdi. Müslümanlara işkence yapılmaya başlandı.


615
Habeşistan’a ilk hicret yapıldı. Mekke’deki şiddete hedef olmaktan kurtulup dinlerini daha iyi yaşayabilmek için dördü hanım, toplam on beş kişilik bir ekip yola koyuldu. Başlarında Efendimiz’in damadı Hz. Osman vardı. Aynı yıl, Hz. Hamza ile Hz. Ömer Müslüman oldu.


616
Habeşistan’a 2. hicret yapıldı. On sekizi hanım olmak üzere toplam yüz bir kişi Hz. Cafer İbn Ebi Talib önderliğinde Habeşistan’a gitti. O dönemde henüz Müslüman olmayan Amr İbn As’ın, Necaşi’yi Müslümanlara sahip çıkmama konusundaki ikna çabaları boşuna çıktı. Necaşi Müslüman muhacirlere ülkesinin kapılarını açtı.


617
Kureyş ileri gelenlerinden 40 kişi Ebû Cehil’in başkanlığında toplandılar. Müslümanlarla alış-veriş yapmamaya, kız alıp vermemeye, görüşüp buluşmamaya, ekonomik ve sosyal her türlü ilişkiyi kesmeye karar verdiler. Bu kararı bir ahidnâme şeklinde yazıp mühürlediler ve bir beze sararak Kâbe’nin içine astılar. Böylece Müslümanları canlarından bezdirip Hz. Peygamber’in kendilerine teslim edileceğini umdular. Karara aykırı hiçbir şey yapmayacaklarına dâir yemin ederek karar hükümlerini müsâmahasız uygulamaya başladılar. Bu şekilde Müslümanlara karşı üç yıl sürecek sosyal ve ekonomik boykot başladı.


619
Boykot sona erdi. Efendimiz’in oğlu Kasım, ardından diğer oğlu Abdullah vefat etti. Kısa bir süre sonra amcası Ebu Talib öldü. Ardından da Hz. Hatice validemiz irtihal etti.


620
 Resulü, Taif’e gitti. Orada kötü karşılandı.


621
İsra ve Miraç hadiseleri yaşandı. Aynı yıl birinci Akabe biatı gerçekleşti. Medineli 12 Müslüman  Resulü’ne biat etti. Akabe Tepesi’nde Hz. Peygamber (sas)’le görüşüp Müslüman olan altı kişi, hac mevsimi sonunda Medine’ye döndüler. Gördüklerini, yakınlarına ve dostlarına anlatarak, Medine’de Müslümanlığı yaymaya başladılar. Bir sene sonra, hac mevsiminde Hz. Peygamber (sas) ile görüşmek üzere Medine’den Mekke’ye 10′u Hazrec, 2’si Evs kabilesinden olmak üzere 12 Müslüman geldi. Başkanları Zürâre oğlu Es’ad’dı. Medine’li 12 Müslüman “’a şirk koşmayacaklarına, hırsızlık ve zinâ yapmayacaklarına, (kız) çocuklarını öldürmeyeceklerine, kimseye iftirâ etmeyeceklerine,  ve Peygamber’ine itâatten ayrılmayacaklarına” dâir Peygamberimiz’in elini tutarak bîat ettiler. Peygamberimiz, Medine’ye İslam’ı anlatması için Hz. Mus’ab b. Umeyr’i görevlendirdi.


622
İkinci Akabe Biatı yapıldı. Müslümanlar ve ardından da Efendimiz, Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. Mescid-i Nebevi inşa edildi. İlk ezan okundu.


623
Kıble yönü Cenab-ı Hakk’ın emriyle Kudüs’ten Mescid-i Haram’a çevrildi.


624
Mekkeli müşriklerle Bedir Savaşı yapıldı. Aynı yıl Beni Kaynuka Yahudileri üzerine gidildi ve onlar, Medine’den çıkarıldı. Ramazan orucu farz kılındı. İlk bayram namazı kılındı. Zekat farz oldu.  Resulü’nün kızı Hz. Rukiyye vefat etti. Hz. Ali ile Hz. Fatıma evlendi. İlk kurban bayram namazı kılındı.


625
Uhud muharebesi yapıldı. Mekkeli müşrikler, Mekke dışındaki müşrik kabilelerden 2000 asker topladılar. Mekke’den katılanlarla, 700′ü zırhlı, 200′ü atlı olmak üzere, Ebû Süfyan’ın komutasında 3000 kişilik tam tekmil bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler. Müslümanların karşısında savaş durumu alan müşrik ordusu, sayıca Müslümanların 4 katından daha fazlaydı. Üstelik bunlardan 700′ü zırhlı, 200′ü atlıydı. Müslümanların ise 100 zırhı ve sadece 2 atları vardı. Uhud Savaşı’nda üç safha yaşandı: İlk safhada Müslümanlar üstün geldiler, müşrikleri bozguna uğrattılar. İkinci safhada, kaçan müşrikleri kovalamayı bırakıp, kesin sonuç almadan ganimet toplamaya koyulmaları ve Efendimiz’in yerlerinden ayrılmamalarını emrettiği okçu birliğinin görevlerini terk etmeleri yüzünden, Müslümanlar 70 şehit vererek mağlup duruma düştüler. Üçüncü safhada ise, dağılmış olan Müslümanlar, Peygamberimiz’in etrafında toplanıp, karşı hücûma geçerek, düşman hücûmunu durdurdular.


627
Hendek Savaşı yapıldı. Düşman saldırısını kolayca önlemek maksadıyla Efendimiz’in Medine etrafında hendekler kazdırması sebebiyle, Hendek savaşı adını alan bu muharebenin bir diğer adı da Ahzab’dır. Savaş neticesinde müşrikler mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Artık onlar bundan sonra Müslümanlar üzerine yürüme cesaretini kendilerinde bulamayacaklardı. Beni Kurayza Yahudileri Peygamber Efendimiz’le olan anlaşmalarına göre Hendek savaşında Medine’yi Müslümanlarla beraber korumak zorundaydılar. Fakat bunu yapmadılar. Üstelik anlaşma hükümlerini hiçe sayarak harbin en nazik safhasında müşriklerle işbirliğine gittiler. Hendek sonra  Rasulü ordusuyla Beni Kurayza üzerine yürüdü ve bu tehlikeyi bertaraf etti.


628
Kabe ziyareti için yola çıkıldı. Mekke’ye elçi olarak Hz. Osman gönderildi. Hz. Osman’ın müşrikler tarafından şehit edildiği haberini alan Efendimiz, sahabilerinden müşriklerle çarpışma mevzuunda biat aldı. Bu biata Rıdvan biatı denir. Bu haberi alan müşrikler, Hz. Osman’ı serbest bıraktılar. Müşrikler Müslümanların Kâbe’yi ziyaret etmemeleri konusunda çok kararlıydılar. Bunun üzerine Efendimiz’e bir heyet gönderip anlaşma imzalamak istediler.  Rasulü, ilk bakışta Müslümanların aleyhinde gibi görünen ama daha sonra lehine dönen anlaşma maddelerini kabul etti. Bu şekilde Mekkeli müşriklerle Hudeybiye barışı imzalandı. Maddelerin detayı şöyleydi: Taraflar 10 yıl harp etmeyecekler. Müslümanlar bu yıl Mekke’ye girmeyecekler, gelecek sene Kâbe’ye gelebilecekler. Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye iltica edenler Müslümanlara iade edilmeyecek, fakat Mekke’den Medine’ye Müslüman dahi olsalar iltica edenler istendiği takdirde geri verilecek. Arap kabilelerinden isteyen Peygamberimiz’le, isteyen de Kureyş’le birleşmekte serbest olacak.


629
Dönemin hükümdarlarına İslam’a girmeleri için mektup gönderildi. Peygamber Efendimiz, İslam’a davet maksadıyla ashabından Dihyetü’l-Kelbi’yi Rum Kayseri Heraklius’a, Amr b. Ümeyye ed-Demri’yi Habeş Necaşi Ashame’ye, Abdullah b. Huzafe’yi İran Kisra’sı Hüsrev Perviz’e, Hatıb b. Ebi Beltaa’yı Mısır Firavun’u Mukavkıs’a, Salit b. Amr’ı Yemame valisi Hevze b. Ali’ye, Şuca’ b. Vehb’i Gassan Meliki Münzir b. Haris b. Ebi Şimr’e gönderdi. Aynı yıl Hayber savaşı yapıldı. Hayber’in fethi ile hemen hemen Arabistan’daki bütün Yahudiler İslam devletine tabi duruma gelmiş sayılıyordu. Ayrıca Bizans’la Mute muharebesi de bu yılda yapıldı.


630
Mekke fethedildi. Kâbe putlardan temizlendi. Mekke fethi ile Kureyş’in hemen hemen tamamı İslam’la şereflendi. Fetih, aynı zamanda civar kabileler, bilhassa Kureyşlilere taraftar bulunan kabileler üzerinde müspet tesirler bırakmış ve onların İslam ve Müslümanlara karşı gönüllerinde sevgi dolu sıcak bir alaka duymasına sebep olmuştu. Bununla birlikte gönülleri hâlâ bu sıcak ilgiden mahrum bulunan ve bu mahrumiyetten sıyrılmak arzusu taşımayanlar da vardı: Sakif ve Havazin kabileleri bunların başında yer alıyordu. Büyük bir ordu hazırladılar ve iki ordu Huneyn’de karşılaştı. Huneyn savaşında Müslümanlar galip geldi. Bizans üzerine Tebük seferi yapıldı. Bizans ordusu giriştikleri savaş hazırlıklarından cesaret edemedikleri için vazgeçtiler ve İslam ordusu karşısına çıkamadılar.


632
Efendimiz veda haccını yaptı. Rahatsızlandı ve ardından 8 Haziran’da vefat etti.



Ali Demirel, Zaman

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 02 Mayıs 2009, 01:55:08 Gönderen: ayten »
Kayıtlı

21 Nisan 2011, 17:39:42
Gökhan-7G

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 8


« Yanıtla #2 : 21 Nisan 2011, 17:39:42 »

peygamber efendimiz ile ilgili güzel bilgiler var
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
29 Ocak 2014, 22:28:06
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #3 : 29 Ocak 2014, 22:28:06 »

Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler...Rabbim emeği geçen bütün kardeşlerimizden razı olsun inşallah...
Rabbim bizlere Efendimiz(s.a.v)in hayatını en güzel şekilde öğrenip O'na hakkıyla ümmet olabilmeyi ve O'nun aydınlık yolundan gidebilmeyi nasip etsin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

29 Ocak 2014, 22:32:17
✿ Yağmur ✿

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.684


Site
« Yanıtla #4 : 29 Ocak 2014, 22:32:17 »

Aleyküm selam;

Peygamber Efendimizin (aleyhissalatü vesselam)
Hayat Kronolojisi


571
Rebiülevvel ayının 12′nci gecesi (20 Nisan) Efendimiz (sas) dünyayı şereflendirdi.


575
Süt annesi Halime Hatun,  Resulü’nü annesi Hz. Amine’ye teslim etti.


577
Efendimiz, Mekke ile Medine arasındaki Ebva Köyü’nde annesini kaybetti. Dedesi Abdülmuttalib Efendimizi himayesi altına aldı.


579
Abdülmuttalib ahirete göç etti. Efendimiz, amcası Ebu Talib’in yanında kalmaya başladı.


583
Amcası Ebu Talib’le ticaret maksadıyla Şam’a gitti. Burada Rahip Bahîra  Resulü’nün beklenen son peygamber olduğunu keşfetti.


590
Hilfu’l-Füdul (Faziletliler Antlaşması) cemiyetine iştirak etti.


591
Ticarete başladı.


596
İkinci kez ticaret maksadıyla Şam’a gitti. Üç ay sonra Hz. Hatice Validemiz’le evlendi. Hz. Hatice’den ikisi erkek, dördü kız olmak üzere sırasıyla, Kasım, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah adlarında altı çocuğu oldu.


605
Kâbe’nin yeniden imarı esnasında kabileler arasında çıkan anlaşmazlığı giderdi.


610
Hira’da ilk vahiy tebliğ edildi. Kendisine peygamberlik görevi verildi.


613
Safa tepesine çıkıp ilk açık tebliğini yaptı. Yakın akrabalarına tebliğ için yemekler verdi. Müslümanlara işkence yapılmaya başlandı.


615
Habeşistan’a ilk hicret yapıldı. Mekke’deki şiddete hedef olmaktan kurtulup dinlerini daha iyi yaşayabilmek için dördü hanım, toplam on beş kişilik bir ekip yola koyuldu. Başlarında Efendimiz’in damadı Hz. Osman vardı. Aynı yıl, Hz. Hamza ile Hz. Ömer Müslüman oldu.


616
Habeşistan’a 2. hicret yapıldı. On sekizi hanım olmak üzere toplam yüz bir kişi Hz. Cafer İbn Ebi Talib önderliğinde Habeşistan’a gitti. O dönemde henüz Müslüman olmayan Amr İbn As’ın, Necaşi’yi Müslümanlara sahip çıkmama konusundaki ikna çabaları boşuna çıktı. Necaşi Müslüman muhacirlere ülkesinin kapılarını açtı.


617
Kureyş ileri gelenlerinden 40 kişi Ebû Cehil’in başkanlığında toplandılar. Müslümanlarla alış-veriş yapmamaya, kız alıp vermemeye, görüşüp buluşmamaya, ekonomik ve sosyal her türlü ilişkiyi kesmeye karar verdiler. Bu kararı bir ahidnâme şeklinde yazıp mühürlediler ve bir beze sararak Kâbe’nin içine astılar. Böylece Müslümanları canlarından bezdirip Hz. Peygamber’in kendilerine teslim edileceğini umdular. Karara aykırı hiçbir şey yapmayacaklarına dâir yemin ederek karar hükümlerini müsâmahasız uygulamaya başladılar. Bu şekilde Müslümanlara karşı üç yıl sürecek sosyal ve ekonomik boykot başladı.


619
Boykot sona erdi. Efendimiz’in oğlu Kasım, ardından diğer oğlu Abdullah vefat etti. Kısa bir süre sonra amcası Ebu Talib öldü. Ardından da Hz. Hatice validemiz irtihal etti.


620
 Resulü, Taif’e gitti. Orada kötü karşılandı.


621
İsra ve Miraç hadiseleri yaşandı. Aynı yıl birinci Akabe biatı gerçekleşti. Medineli 12 Müslüman  Resulü’ne biat etti. Akabe Tepesi’nde Hz. Peygamber (sas)’le görüşüp Müslüman olan altı kişi, hac mevsimi sonunda Medine’ye döndüler. Gördüklerini, yakınlarına ve dostlarına anlatarak, Medine’de Müslümanlığı yaymaya başladılar. Bir sene sonra, hac mevsiminde Hz. Peygamber (sas) ile görüşmek üzere Medine’den Mekke’ye 10′u Hazrec, 2’si Evs kabilesinden olmak üzere 12 Müslüman geldi. Başkanları Zürâre oğlu Es’ad’dı. Medine’li 12 Müslüman “’a şirk koşmayacaklarına, hırsızlık ve zinâ yapmayacaklarına, (kız) çocuklarını öldürmeyeceklerine, kimseye iftirâ etmeyeceklerine,  ve Peygamber’ine itâatten ayrılmayacaklarına” dâir Peygamberimiz’in elini tutarak bîat ettiler. Peygamberimiz, Medine’ye İslam’ı anlatması için Hz. Mus’ab b. Umeyr’i görevlendirdi.


622
İkinci Akabe Biatı yapıldı. Müslümanlar ve ardından da Efendimiz, Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. Mescid-i Nebevi inşa edildi. İlk ezan okundu.


623
Kıble yönü Cenab-ı Hakk’ın emriyle Kudüs’ten Mescid-i Haram’a çevrildi.


624
Mekkeli müşriklerle Bedir Savaşı yapıldı. Aynı yıl Beni Kaynuka Yahudileri üzerine gidildi ve onlar, Medine’den çıkarıldı. Ramazan orucu farz kılındı. İlk bayram namazı kılındı. Zekat farz oldu.  Resulü’nün kızı Hz. Rukiyye vefat etti. Hz. Ali ile Hz. Fatıma evlendi. İlk kurban bayram namazı kılındı.


625
Uhud muharebesi yapıldı. Mekkeli müşrikler, Mekke dışındaki müşrik kabilelerden 2000 asker topladılar. Mekke’den katılanlarla, 700′ü zırhlı, 200′ü atlı olmak üzere, Ebû Süfyan’ın komutasında 3000 kişilik tam tekmil bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler. Müslümanların karşısında savaş durumu alan müşrik ordusu, sayıca Müslümanların 4 katından daha fazlaydı. Üstelik bunlardan 700′ü zırhlı, 200′ü atlıydı. Müslümanların ise 100 zırhı ve sadece 2 atları vardı. Uhud Savaşı’nda üç safha yaşandı: İlk safhada Müslümanlar üstün geldiler, müşrikleri bozguna uğrattılar. İkinci safhada, kaçan müşrikleri kovalamayı bırakıp, kesin sonuç almadan ganimet toplamaya koyulmaları ve Efendimiz’in yerlerinden ayrılmamalarını emrettiği okçu birliğinin görevlerini terk etmeleri yüzünden, Müslümanlar 70 şehit vererek mağlup duruma düştüler. Üçüncü safhada ise, dağılmış olan Müslümanlar, Peygamberimiz’in etrafında toplanıp, karşı hücûma geçerek, düşman hücûmunu durdurdular.


627
Hendek Savaşı yapıldı. Düşman saldırısını kolayca önlemek maksadıyla Efendimiz’in Medine etrafında hendekler kazdırması sebebiyle, Hendek savaşı adını alan bu muharebenin bir diğer adı da Ahzab’dır. Savaş neticesinde müşrikler mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Artık onlar bundan sonra Müslümanlar üzerine yürüme cesaretini kendilerinde bulamayacaklardı. Beni Kurayza Yahudileri Peygamber Efendimiz’le olan anlaşmalarına göre Hendek savaşında Medine’yi Müslümanlarla beraber korumak zorundaydılar. Fakat bunu yapmadılar. Üstelik anlaşma hükümlerini hiçe sayarak harbin en nazik safhasında müşriklerle işbirliğine gittiler. Hendek sonra  Rasulü ordusuyla Beni Kurayza üzerine yürüdü ve bu tehlikeyi bertaraf etti.


628
Kabe ziyareti için yola çıkıldı. Mekke’ye elçi olarak Hz. Osman gönderildi. Hz. Osman’ın müşrikler tarafından şehit edildiği haberini alan Efendimiz, sahabilerinden müşriklerle çarpışma mevzuunda biat aldı. Bu biata Rıdvan biatı denir. Bu haberi alan müşrikler, Hz. Osman’ı serbest bıraktılar. Müşrikler Müslümanların Kâbe’yi ziyaret etmemeleri konusunda çok kararlıydılar. Bunun üzerine Efendimiz’e bir heyet gönderip anlaşma imzalamak istediler.  Rasulü, ilk bakışta Müslümanların aleyhinde gibi görünen ama daha sonra lehine dönen anlaşma maddelerini kabul etti. Bu şekilde Mekkeli müşriklerle Hudeybiye barışı imzalandı. Maddelerin detayı şöyleydi: Taraflar 10 yıl harp etmeyecekler. Müslümanlar bu yıl Mekke’ye girmeyecekler, gelecek sene Kâbe’ye gelebilecekler. Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye iltica edenler Müslümanlara iade edilmeyecek, fakat Mekke’den Medine’ye Müslüman dahi olsalar iltica edenler istendiği takdirde geri verilecek. Arap kabilelerinden isteyen Peygamberimiz’le, isteyen de Kureyş’le birleşmekte serbest olacak.


629
Dönemin hükümdarlarına İslam’a girmeleri için mektup gönderildi. Peygamber Efendimiz, İslam’a davet maksadıyla ashabından Dihyetü’l-Kelbi’yi Rum Kayseri Heraklius’a, Amr b. Ümeyye ed-Demri’yi Habeş Necaşi Ashame’ye, Abdullah b. Huzafe’yi İran Kisra’sı Hüsrev Perviz’e, Hatıb b. Ebi Beltaa’yı Mısır Firavun’u Mukavkıs’a, Salit b. Amr’ı Yemame valisi Hevze b. Ali’ye, Şuca’ b. Vehb’i Gassan Meliki Münzir b. Haris b. Ebi Şimr’e gönderdi. Aynı yıl Hayber savaşı yapıldı. Hayber’in fethi ile hemen hemen Arabistan’daki bütün Yahudiler İslam devletine tabi duruma gelmiş sayılıyordu. Ayrıca Bizans’la Mute muharebesi de bu yılda yapıldı.


630
Mekke fethedildi. Kâbe putlardan temizlendi. Mekke fethi ile Kureyş’in hemen hemen tamamı İslam’la şereflendi. Fetih, aynı zamanda civar kabileler, bilhassa Kureyşlilere taraftar bulunan kabileler üzerinde müspet tesirler bırakmış ve onların İslam ve Müslümanlara karşı gönüllerinde sevgi dolu sıcak bir alaka duymasına sebep olmuştu. Bununla birlikte gönülleri hâlâ bu sıcak ilgiden mahrum bulunan ve bu mahrumiyetten sıyrılmak arzusu taşımayanlar da vardı: Sakif ve Havazin kabileleri bunların başında yer alıyordu. Büyük bir ordu hazırladılar ve iki ordu Huneyn’de karşılaştı. Huneyn savaşında Müslümanlar galip geldi. Bizans üzerine Tebük seferi yapıldı. Bizans ordusu giriştikleri savaş hazırlıklarından cesaret edemedikleri için vazgeçtiler ve İslam ordusu karşısına çıkamadılar.


632
Efendimiz veda haccını yaptı. Rahatsızlandı ve ardından 8 Haziran’da vefat etti.
[/tt]  :(  :( )

(salat ve selam olsun.)  ;) ;)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes