Konu Başlığı: Ziltür Rikil Gönderen: Safiye Gül üzerinde 25 Nisan 2011, 11:13:25 Ziltü'r-Rikil Gatafanlıların bulunduğu bölgeye yapılan bu sefer, Medine'den ayrılıp da yeniden geri dönülünceye kadar geçen on beş günlük süre içinde yaşanan barikulade hadiselerden dolayı ashab arasında, olağanüstü haller seferi olarak da289 isimlendirilecektir. Her zaman olduğu gibi o gün de Medine'ye bir tüccar gelmiş ve elinde bulunanları burada ashab-ı kirama satınıştı. Bir müddet oturup konuşunca da: göndennemi{tim" diyecek ve daha sonra da, onu Necaşi'ye göndermesini söyleyecekti. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/229 (13424); Salihi, Sübiilü'l-Hüda ve'r-Reşad,7/298 289 Bu sefer sırasında ağaçların Efendimiz'e siper olması ve Efendimiz, ihtiyacını giderdikten sonra da yeniden eski haline gelmesi; mezarında azap görmekte olan birisi için Efendimiz'in. ağaçtan koparttırdığı iki dalı bu mezarların başına dikerek bu vesileyle azaplarının hafifleyeceğini söylemesi; Efendimiz'in duasıyla sar'a hastası olan bir çocuğun şifa bulması; Efendimiz'e suikast girişiminde bulunan Gavres'in Müslüman olarak hidayete ermesi; efendisinden şikayette bulunan bir devenin Allah Resülii tarafından teskin edilmesi; Hz. Cabir'in kaybolan devesinin yerini haber vermesi; su ve yiyeceklerde bereket yaşayarak bir kova su ile ordunun tamamının ihtiyacım gidermesi; yolda giderken bulunan üç tane deve kuşunun bütün orduya yetmesi ve yine acıktıkları bir sırada sahile vuran dev bir balıkla karınlarım doyurmaları gibi mucizeler gerçekleşmişti. Bkz. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 9/8; Salihi, Siıbiılii'l-Hiida ve'r-Reşad, 5/175 - Enmar İbn Beğiz ve Beni Sa' doğul1arı size karşı savaşmak için toplanıp durdukları halde onlara karşı sizin sessiz kaldığınızı görüyorum, demişti. Önemli bir haberdi; zaten sözü edilenler, daha önce de benzeri fırsatları kollayıp Medine'ye baskın yapmaya yeltenen tescilli insanlardı ve bu haber Allah Resülü'ne ulaşır ulaşmaz, yerine Ebü Zerr'i vekil bırakarak-?" dört yüz291 kişilik bir kuvvetle Muharrem ayının bir cumartesi günü sözü edilen yere doğru yola çıktı. Medik yolunu takip ediyordu ve Şukra vadisine gelince burada bir gün konaklayacak ve ashabını belli gruplara bölerek etrafı kontrol etmeleri için gönderecekti. Gecenin ilerleyen saatlerinde geri dönen ashab-ı kiram, etrafta hiç kimseye rastlayamadıklarını, sadece bazı izler bulduklarını rapor etmişlerdi. Bunun üzerine Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem), yeniden hareket emri verdi; hedefe doğru hızla ilerliyorlardı. Yoruldukça ve sıcaklar bastırınca mola veriyorlar, yürümeleri için şartlar uygun hale gelince de yine yola koyuluyorlardı. Nihayet Medine'ye iki günlük mesafede bulunan bir hurmalığa kadar gelmişlerdi; burası, tüccarın sözünü ettiği kabileIerin yerleşim yerleriydi. Ancak, ortalıkta kadınlardan başka kimse yoktu. Resülullah'ın üzerlerine geldiğini haber alır almaz dağlara çıkmış ve gelişmeleri gizlendikleri yerlerden takip ediyorlardı. Ortalıkta gergin bir hava oluşmuştu; dağ başına kaçıp da sığınan Gatafanlılar, artık sonlarının geldiğini düşünüyor ve köklerinin kazınacaklarından endişe duyuyordu; Efendimiz'le birlikte bulunan ashab ise, dağ başlarına çekilen insanların kendilerine aniden baskın yapıp yapmayacaklarından emin olmak istiyorlardı. Sessiz bir bekleyiş başlamıştı! Derken öğle namazının vakti girdi ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ashabıyla birlikte namaz kılmak için hazırlık yapmaya başladı; ezan okunmuş ve saflar tutulmuştu! Bunu gören Gatafanlılar, büyük bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlardı; önce, hemen saldı- 290 Yerine vekil bıraktığı sahablnin, Hz. Osman olduğu da ifade edilmektedir. Bkz .. İbn Hişam, Sire, 4/157; Vakıdi, Megazi, ı/8 291 Bu rakamın yedi yüz veya sekiz yüz olduğuna dair de bilgiler vardır. Bkz. Vakıdi, Megazi, 1/396; Salihi, Sübülü'l-Hüda ve'r-Reşad, 5/ı75 np Müslümanlara büyük zayiat vermeyi planlamışlarsa da aralarından bir kısmının: - Onları şimdi kendi hallerine bırakın; nasılolsa bundan sonra da namaz kılacaklar ve o namaz onlar için kendi evlatlarından bile daha sevimlidir, demesi üzerine bu saldırı planlarını bir sonraki namaza bırakmışlardı. Ancak hesap edemedikleri bir durum vardı; zira bu sırada Cibril-i Emin gelmiş ve onların bu sinsi planından Allah Resı1lü'nü haberdar etmişti. Bunun üzerine Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellern), ikindi namazının vakti girer girmez ashabını ikiye ayıracak ve yine cemaatle eda ettiği namazını Kur'an'ın kendisine tarif ettiği şekilde kılacaktı. Buna göre ilk tekatta kendisiyle birlikte namaza duran ashab, ikinci tekata kalktığında ayrılıp düşmandan gelebilecek tehlikelere karşı nöbete duracak ve bu sırada diğer ashab gelerek ikinci tekatı O'nunla birlikte tamamlayacaktı. Daha sonra her iki grup da, kılamadıkları bir rekatı kendi başlarına tamamlayacak ve böylelikle, fırsat bekleyen düşmanın emellerine ulaşmasının önüne geçilmiş olacaktı. Dağ başlanna çekilenler için bir umut ışığı daha sönmüş oluyordu ve bundan sonra da bu umut ışığı bir daha hiç canlanmayacaktı. Yaklaşık on gün bu bölgede kalan Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellern), düşmanın karşısına çıkma ihtimali ortadan kalkınca ashabına Medine'ye dönme emri verdi; hatta öncü kuvvet olarak ashabından Cuôl İbn Süraka'yı Medine'ye gönderecek ve selamette olduklarının haberini ulaştırmasını isteyecekti. Bu arada ashabdan biri, bir kuş yuvası bulmuş burada bulunan yavrulardan birini alarak karargaha doğru geliyordu. Sahabinin davranışlannda bir farklılık olduğunu sezen ashab, merakla sahabinin elindekine bakmaya başlamıştı. Her hadiseyi birer lisan olarak değerlendiren Allah Resı1lü de ona bakıyordu ve gelişmeleri ashabıyla paylaşacağı anı bekliyordu. Derken bir kuşun bu sahabinin üzerine doğru sürekli inip kalktığı görüldü; yavrusunu o sahabinin elinden kurtarmak isteyen bir annenin çırpınışlanydı bu! Mesele şimdi anlaşılmıştı; yavrusuna olan şefkatinden dolayı kuş, yuvasını yıkan bu insana hücum ediyor ve yavrusunu ondan kurtarmak istiyordu. Gerçekten de garip senecek bir durumdu; yavrusunun hayatını kurtarmak için kendi hayatı- nı tehlikeye atıyor ve ne pahasına olursa olsun neticeye gitmek istiyordu. Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem): - Şu kuşun halini görüp de garipsiyorsunuz, değil mi, diye sordu onlara. Sizler onun yavrusunu aldınız ve o da, yavrusuna olan merhametinden dolayı kendisini tehlikeye atıyor! Unutmayın ki Allah (celle celaluhü), kullarına karşı şu kuşun yavrusuna olandan daha merhametlidir! Yine yola koyulmuş ve Medine'ye iyice yaklaşmışlardı. Nihayet gecenin karanlığı çökünceye kadar yol alıp Sırôr denilen yerde konakladılar. Efendiler Efendisi burada bir deve kesilmesini emredecekti. Fark etmemişlerdi; düşman saflarından biri ahdetmiş, bir Müslüman kanı dökmeden geri dönmernek üzere onları takip ediyordu. Rüzgarlı bir geceydi ve Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem), ashabına dönerek: - Bu gece bizi kim korur, diye sordu. Ayağa kalkanlar Abbad İbn Bişr ile Arnmar İbn Yasir idi: - Biz koruruz ya Resülullah, diyorlardı ve Allah Resnlü de bunu tahsin ederek istirahate çekildi. 292 |