> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Şam
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şam  (Okunma Sayısı 1858 defa)
11 Mayıs 2011, 18:03:58
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Mayıs 2011, 18:03:58 »



2. Şam

o günlerde Şam, ticaretin önemli merkezlerinden biri ko­numundaydı ve Kureyş, güçlerini birleştirerek kervanlar ter­tip eder; ticaret için her yıl buralara kadar gelirdi.

Şam beldeleri manasında, 'Bilôdii'ş-Şôm' ile, bugünkü Şam şehrinden ziyade, Filistin ve Ürdun'ü de içine alan geniş bir coğ­rafya kastedilmekteydi. Hakim inanç itibariyle Hristiyan olup

22 Süheyli, Ravdü'l-Ünf, 1/72

    23         Bu adamın, Abdullah İbnü's-Samir olduğu söylenmektedir. Bkz. İbn Hişam, Sire, 1/149

Bizans hakimiyeti altında bulunan, azımsanmayacak miktarda Yahudi ve Hristiyan din bilgini bulunuyordu. İşte; bu bilge zat­lar, zaman zaman konuyu, gelecek günlere getirir ve o günlerde gelecek bir Nebi'den bahsederlerdi.

O gün için önemli merkezlerden birisi sayılan Busrô' da yaşayan Rahib Bahira ve Nastüra, bunlar arasında ilk akla gelenlerdi. Aynı zamanda halef-selef olan her iki papaz da, dünyadan el-etek çekmiş, bir köşesine çekildikleri ibadetha­nelerinde gelecek Son Nebi'yi bekler olmuşlardı. Ağyara ka­palı, ama Hakk'a açık küçük pencerelerinden yolunu gözler ve gecikmesinden duydukları hüznü dile getirirlerdi.ss

Selmôn-ı Fôrisi, İran asıllı ve ateşgahta ibadete düşkün bir genç idi. Şam'a geldiği günlerden birinde, uğradığı kilisede gördükleri, onu daha hayırlı bir ibadet arayışına sevk etmiş; o da, sırf bu sebeple memleketini terk ederek buraya gelmiş ve bir papaza intisap etmişti. Ancak, intisap ettiği bu papaz, bek­lediği gibi çıkmamıştı. Papaz, insanları aldatıyor ve insanların dini duygularını istismar ederek haksız kazanç elde ediyordu. Çok geçmeden de ölmüş ve yerine yeni bir papaz tayin edil­mişti. Artık Selman-ı Farisı, bütün ömrünü, her haliyle takdir edip sevdiği bu papazla geçiriyordu. Ancak, ömür sınırlıydı ve günün birinde bu papaz da hastalanınca, telaşla yanına yak­laştı Selman; kendisini kime emanet edeceğini soruyordu.

- Ey Oğulcuğum! Allah'a yemin olsun ki, buralarda sana tavsiye edebileeeğim birini bugün bilmiyorum. İnsanlar he­lak olup gittiler ... Birçoğu dinini dünya ile değiştirdi ... Kendi değerlerini terk edip gitti çoğu da. Sana Musul'da falanı tavsi­ye ederim. O benim hassasiyetlerimi taşıyan bir adamdır. Git ona ve onun yanında kal, diyordu papaz. Ve, güneş batmıştı. Artık papaz da yaşamıyordu.

24 Bu iki rahiple Efendimiz (sallallalıu aleyhi ve sellem)'in karşılaşmasına ve aralannda geçen konuşmalara, ilerleyen sayfalarda yer verilecektir.

Doğruca Musul' a geldi ve hiç vakit kaybetmeden, verilen adresi bulup yeni rehberiyle gününü geçirmeye başladı. Ola­cak ya, bu adamın da ömrü uzun değildi. Ölüm döşeğindeki papazın yanına yaklaşıp aynı şeyi soran Selman' a gösterilen adres, Nusaybin'di.

Nusaybin'de bir müddet kalmıştı, ama yine kendisine yol görünmüştü. Yanında kaldığı ihtiyar papaz, bu sefer de Am­muriyye'yi gösteriyordu. Derken, vakit geçirmeden buraya geldi. Ammüriyye'de kalışı biraz daha uzun olacaktı; günler ne kadar uzun olsa da, hayatın bir sının vardı ve buradaki pa­paz da vefat etmek üzereydi. Yanına yaklaştı Selman ve:

- Beni kime bırakıp da gidiyorsun, diye yalvardı, hüzün dolu bir sesle.

Papaz da çok düşünceliydi. Zaman zaman gözlerini ufka dikiyor ve öylece kalakalıyordu. Yine aynı hal vardı üstünde ... Hüzün dolu bir sesle şunları söylemeye başladı:

- Bugün, buralarda seni emanet edebileeeğim birisini bilmiyorum. Fakat İbrahim'in Hanif dini üzere gönderilecek Son Nebi'nin gölgesi üzerimizdedir. O, Arap diyarında zuhür edecek. O'nun hicret edeceği yer, iki sıcak mekan arasında, hurma ağaçlarıyla dolu bir yerdir. O'nun gizli kalmayacak bazı alarnet ve işaretleri vardır. İki omuzu arasında nübüvvet müh­rü vardır. O, hediye kabul etmekle birlikte, sadaka asla kabul etmez ve yemez. Şayet bu beldeye gitmeye gücün yeterse git ve onu bekle orada. Gördüğünde tanırsın O'nu.

Ve, hüzünlü Selman, biriktirdiği bütün mal ve mülkünü satarak yeniden yola düşecekti. Bu seferki hedefi, geleceğine iman ettiği Allah'ın Son Peygamberi'ydi.vs

İbn Heyyebfin, Şam taraflannda zengin topraklara sahip zengin bir muhitte yaşıyordu. Dine olan yatkınlığı, kısa sürede onu bir Yahudi bilgini haline getirmişti. Derken, okuyup öğ-

25 Suyüti, Hasaisu'l-Kübra, 1/31-38

rendiği bilgilere dayanarak bir gün evini terk etti ve beklediği Nebi'nin arayışıyla yollara düştü; hedefi Medine idi. Buraya yerleşecek ve böylelikle, beklediği Son Nebi'nin gelişini kaçır­mamış olacaktı.

Çok geçmeden de, Medinelilerle bütünleşmiş, onlardan biri haline gelmişti. Tam bir gönül adamıydı; namaz kılıyor, insanlara iyilikte bulunuyor, nasihat ediyor ve ibadet ü taat­tan başka bir şey düşünmüyordu. Kıtlık zamanlannda, Medi­neliler onun yanına geliyor ve rahmetin gelişine vesile olması için ettikleri dualarda onu da yanlannda görmek istiyorlardı. O ise, Allah adına gönülden bir sadaka verilmeden, bu istek­lere 'evet' demez ve duaya çıkmadan önce, hayır adına bir fa­aliyetin yürütülmesini isterdi. Daha sonra duaya dururlar ve henüz meclislerine yağmur yüklü bulutların gelip rahmete vesile yağmur indirmeye başladığına şahit olurlardı. Aynı du­rum, birkaç kez tecrübe edilip kesinlik kazanınca artık bu, bir kanaat-i kati haline gelmişti.

Ne var ki, İbn Heyyeban için de yolculuk emareleri zuhür etmişti. Gideceğini anlayınca insanlar etrafında toplanmış, son nasihatlerinden istifade etmek istiyorlardı. Gidici olduğu­nu kendisi de anlamış ve insanlara şöyle seslenmişti:

- Ey Yahudi topluluğu! Gördüğünüz gibi ben, zengin buğ­day ve üzüm toprak1anyla dolu bir beldeden, kıtlık ve yoksul­lukla dolu böyle bir diyara geldim. Bunun sebebi nedir, biliyor musunuz?

Herkesi bir merak almıştı. Ancak onun buraya niçin geldi­ğini kim bilebilirdi ki ... Sessizce gelmiş ve adeta, bir Medineli gibi sıradan bir hayat yaşar olmuştu. Dudaklannı bükerek:

- Sen daha iyi bilirsin, diye cevapladılar.

Tarihe bir not düşmek gerekiyordu ve İbn Heyyeban, tane tane şunlan söylemeye başladı:

- Ben bu beldeye, zuhüru yaklaşmış olan Nebi'yi bekle

rnek için geldim. Burası, O'nun hicret edeceği beldedir. Ben ümit ediyordum ki O, buraya gelir ve ben de O'na tabi olurum. Gölgesi başınızın üstündedir; neredeyse gelmek üzere ...

Ancak bir de endişesi vardı. Aralarında kalmış, karakter ve tabiatıarını iyice öğrenmişti. Bu inatçı insanlar, kendileri­nin dışında bir gelişmeye, iyi veya kötü olduğuna bakmaksızın menfi bir tavır takınır ve asla onu bünyelerine almazlardı. Bu Nebi geldiğinde de aynı tavrı gösteriderse ne olurdu!.. Öyley­se, aksi halde başlarına geleceklerden de haberdar edilerek onların şimdiden kulakları çekilmeliydi. Unutamayacakları şu cümleleri aktardı onlara, ruhlarına işlereesine:

- O halde, O'nun önüne geçmeyin ey Yahudi topluluğu!

Çünkü O, cihadla memurdur ve kendisine muhalefet edenleri esaret altına almak üzere gönderilecektir. Sakın bu, sizi O'na tabi olmaktan men etmesin!..

Bunları söyledi ve beklediği Nebi'yi dünya gözüyle göre­meden yoluna devam etti. Artık Medine' de, İbn Heyyeban'ın sadece kulaklara küpe sözleri ve yaşadığı tath hatıralar var­dı.26

26 Beyhaki, Sünen, 9/114 (18042) Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Fa­ran dağlannın arasında zuhür edip peygamberlik vazifesiyle serfiraz kılına­cak ve ardından da Medine'ye hicret edecekti ... Bedir .. Uhud derken gün gel­di, fitnenin baş aktörlerinden Kurayzaoğullan kuşatıldı; işte o zaman, yıllar öncesinden İbn Heyyiban'ı dinleyen bazı gençler bir araya geldiler ve kendi kabilelerine şöyle seslendiler:

- Ey Kurayzaoğullan! Allah'a yemin olsun ki bu, İbn Heyyeban'ın size zama­nında anlatıp söz aldığı Nebi'dir.

Bunun üzerine, o günü yaşayan bazı insanlar ittifakla bir ağızdan:

- Evet, valiahi de doğru söylüyorsunuz. Gelişmeler aynen onun dediği gibi, dediler ve beraberce gelerek huzur-u Resülullah'ta teslim olup İslam'ı tercih ettiler. Böylelikle hem mal ve mülklerini hem de kanlannı koruma altına al­mış oluyorlardı.

Göriildüğü gibi İbn Heyyeban, bekleyip durduğu Zat'ı kendisi görememişti; ama başkalannın gözünün açılmasına vesile olmuştu ve şimdi onlar, onun yerine de Resülullah'a teslim olmuşlardı.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şam
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:50:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şam rüya tabiri,Şam mekke canlı, Şam kabe canlı yayın, Şam Üç boyutlu kuran oku Şam kuran ı kerim, Şam peygamber kıssaları,Şam ilitam ders soruları, Şamönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes