> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Veda zamanı
Sayfa: 1 2 [3] 4   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Veda zamanı  (Okunma Sayısı 7869 defa)
06 Ocak 2014, 00:10:44
nurcancortge

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 56


« Yanıtla #10 : 06 Ocak 2014, 00:10:44 »



Bana bu satırları yazmayı nasip eden ALLAH’a hamd olsun. Yoluna canlar feda edilen, uğruna âlemler yaratılan, nur yüzlü, gül kokulu efendimize salatu selam olsun. Gül efendim: Seni bu satırlarla anlatmak mümkün değil. Bütün kalemleri, kâğıtları ve dahi bütün mürekkepleri bir araya getirsek senin bir tek ahlakını bile hakkıyla yazabilmemiz mümkün değil. Efendim canım efendim sizi görmeyi sizin yanınızda olmayı o kadar isterdim ki, fakat nasip değilmiş, Rabbim böyle dilemiş. Düşünüyorum sizin devrinizde yaşasaydım neyiniz olmak isterdim diye. Daha çocukken kırlarda dolaşırken mübarek başınızı gölgeleyen bir bulut mu? Yoksa ne çileler çekerek İslam’ı yayarken, ilk inanan İslam’ı ilk kabul eden, bu uğurda şehit olan Müslüman mı? Belki de Hira Nur dağında vahiy geldikten sonra beni örtün diyerek örtündüğünüz örtünüz mü? Ah ne olurdu bunlardan biri olma şerefine nail olsaydım da yanınızdan hiç ayrılmasaydım. Hiç olmazsa bastığınız topraklardaki ayak iziniz ya da kapınızın eşiği olsaydım. Nur efendim önceleri sizi o kadar çok tanımıyordum. Okudukça, öğrendikçe sizi sevmeye başladım. Sevdim, sevdim sonra size âşık oldum. Bu böyle bir sevgiydi ki, bir annenin evladına olan sevgisinden daha yüce. Bu öyle bir aşktı ki, Leyla’nın Mecnuna olan aşkından daha da öte. Ah nur yüzlü efendim: Taif’te sana atılan taş benim yüzüme gelse, kanlar içinde kalsaydım da sana değmeseydi. Mübarek ayağının altına serilen dikenlere ben bassaydım da ağrılardan yürüyemez olsaydım da senin canın yanmasaydı. Uhud’da mübarek dişin şehit olacağına benim 32 dişim kırılsaydı da yemek yiyemeseydim de sen hiç incinmeseydin. Hz. Vahşi’nin o oku sevgili amcana değil de bana atıp ciğerimi çıkarıp ta çiğneseydi de sen hiç üzülmeseydin. Niye üzdüler ki seni. Ne yapmıştınız ki onlara, ne istediler sizden Efendim. Olamadım Ebu Bekir’in, olamadım sahabenden biri. Olamadım mağara kapısını ağlarla ören örümceğin, Olamadım güvercin yumurtan. Olamadım mağarada seni görebilmek için senelerce hasretle bekleyen bir yılanın, bir kıt mirin olamadım, olamadım Efendim. Bir bilseniz efendim nelerimi vermezdim ki bu şereflerden birine nail olabilmek için. Anamı, Babamı, Malımı, Mülkümü hatta canımı bile. Neyim varsa hepsini yolunuza feda olsun efendim. Seviyorum seni ey kutlu Nebi. Yetimlerin babası, fakirlerin dostu olduğun için vefakâr bir eş, Şefkatli bir baba, Muhammed’ ün Emin olduğun için seviyorum. Namaz kılarken incinmesinler diye secdeyi uzatan bir dede, Ashabın karnına bir taş, sen ise iki taş bağlayan ALLAH’ın Resulüsün diye seviyorum.

Hayranım efendim güllere hayranım terinizdir diye. Gökteki aya hayranım efendim mübarek yüzünüze benziyor diye. İncilere hayranım efendim mübarek dişinizdir diye. Kıskanıyorum deveniz Kusva’yı hep arkanızda, hep yanınızda oluyor. Kıskanıyorum sahabelerinizi sizinle sohbet edip feyizler alıyor. Bir sahaben bir Bilal’in, bir Mus’abın bir Ömer’in, Osman’ın, bir deveniz bile olamadık efendim. Yanınızda bulunamadık, Bal damlayan sözlerinizden nasip olamadık. Hadisler duyup ezberleyemedik. Kur-an-ı Kerimi sizin hoş tatlı sesinizden dinleyemedik. Mescid de arkanızda namaz kılamadık. Savaşlara katılıp yaralıların yaralarını saramadık, onlara bir bardak su veremedik. Çok muzdaribim efendim çook. İçimiz yanıyor. Sizi öylesine özledim ki anlatamam efendim. Şu an çıkıp gelmenizi o kadar isterdim ki diyorum. Dilim söylüyor, İçim yanıyor, Fakat utanıyorum, Sizi davet etmeye. Her türlü çirkinliklerin yaşandığı, helalin haramın hiç fark etmediği, Faizin tatlı bir baklava gibi yendiği, tesettürün neredeyse kalmadığı, zinanın açıktan açığa kol gezdiği bu devire sizi utanmadan nasıl davet edebilirim ki efendim! Üç kuruşluk dünya menfaatleri için kardeş kardeşi vuruyor. Şan, şöhret, para hep itibar görüyor, ama ALLAH (c.c.) korkusu, sizin sevginiz, size olan özlem, aşkınızla yanan gönüllerde gün geçtikçe büyüyor. Gelin artık efendim. Kuruyan çöller göle dönsün, yeşeren yapraklar güle dönsün. Her şey size hasret, her şey size âşık. Zerreden kürreye, habbeden kubbeye her şey efendim. Kâinatın hiç solmayan gülüne sonsuz salât ve selam olsun. Ahirette cemalini görmek ve şefaatinizi almak dileğiyle; ALA RASÜLÜNA SALÂVAT.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Veda zamanı
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:06:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Veda zamanı rüya tabiri,Veda zamanı mekke canlı, Veda zamanı kabe canlı yayın, Veda zamanı Üç boyutlu kuran oku Veda zamanı kuran ı kerim, Veda zamanı peygamber kıssaları,Veda zamanı ilitam ders soruları, Veda zamanıönlisans arapça,
Logged
06 Ocak 2014, 00:10:49
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #11 : 06 Ocak 2014, 00:10:49 »

Madem oyle benimde bir mektubum var o zaman;

Sevgili Efendim,

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bizi görseniz belki de, bunlar mı benim ümmetim diyeceksiniz? Siz Mekke den Medineye hicreti yaşadınız. Muhacirlere Ensarın yardımını siz tavsiye ettiniz. Ensar, gönlünden gelerek gösterdiğiniz yolda yardımlaşmaya koştu. Öyle bir yardımlaşmaydı ki tarifi imkansız. Ancak bu gün bile hala unutulmayan sıcak bir hatıra olarak kaldı.

Öyle ki seni ziyarete geldiğimde, mescidinin avlusunda tanıştığım bir Müslümana nerelisin? diye sordum, Medineliyim dedi. Ensardanmısın? diye sorunca hıçkırarak evet dedi. Birbirimize sarılarak gözyaşı döktük. İşte tarif edilemeyen ama kalplerde idrak edilebilen bir yardımlaşma. Aradan geçen asırlara rağmen solmayan bir gül gibi kokusunu, duygusunu günümüze taşıyabilen bir kardeşlik.

Bizde Ensar anlayışı sadece tatlı bir hatıra olarak bulunuyor. Muhacir olmak sadece Mekkeden gelmek değil, Ensar olmak için de Medineli olmak şart değil, biliyorum. Ama ümmetin çoğu bunu bilse bile, idrak edemiyor.
Efendim, Çeçenistandan muhacir olarak İstanbula gelenler, dullar ve yetimler Ensarın yardımına muhtaç. Hiçbir dönemde yaşanmamış bir bolluk ve refah içerisinde olmamıza rağmen, muhacir var, ensar çok az. Gemisini kurtaran kaptan anlayışını bize öğreten sen değildin. Sen bize kardeşi açken tok yatan bizden değildir demiştin.

Senin o gül kokunu özlemek, senin için methiyeler yazmak, kıyamet günü ALLAHın izniyle senden şefaat beklemek ümmetinin hakkıdır. Nerede o ümmet dersem, bunu günümüz Müslümanları için aleyhte şahitlik olarak kabul etmeyin. Bu çabam sadece insanlara, Ensar dan olmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek için.

Seni, bizlere ve alemlere rahmet olarak gönderen Yüce ALLAH (c.c.), bizlere acısın, bizlere mağfiret etsin. Seni seven gönülleri mahzun etmesin. Öyle insanlar biliyorum ki, adın anıldığında büyük bir özlemle iç geçiriyorlar.
Öyle insanlar biliyorum ki, senin o mübarek makamını ziyaret etmek için can atıyorlar. İşte bu ümmete, Rabbim ümmet olma şuurunu da nasip etsin, inşALLAH. Ensar olmanın ne demek olduğunu idrak etmemiz için bizlere bir anlayış ve kavrayış versin.

Ateşle imtihan olduğumuz böyle bir zamanda, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz feraset ve dirayet için her şeye Kadir olan ALLAH (c.c.) bizlere yardımcı olsun.

Derdimiz çok, derman sende. Yazacak çok konu var, mesela Hiroşima da çok kirli bir dönem başlatıldı. Uçaklardan atılan bir bomba ile bir şehir içindekilerle birlikte yakıldı. Zulmün sahipleri hala zulümlerine devam ediyorlar. Şimdilerde ben Müslümanım diyenlerden de kendine destek buluyor.

Haksız yere bir cana kastedilmesinin bile ne büyük bir suç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bu zalime kalben de olsa destek vermenin zararını idrak edemiyoruz. Ne yapalım canım , onlar çok güçlü, mecburen yanlarında yer alacağız gibi idrak dışı sözler sarfedebiliyoruz. Halbuki sen bize ALLAHın daha güçlü olduğunu, her şeye Kadir olduğunu anlatmıştın. Bir hesap gününün varlığından bizi haberdar etmiştin. Boynuzsuz koçun bile boynuzlu koçtan hakkını alacağı bir hesap gününden. Üridu Ebii (babamı istiyorum) diye haykıran çocuklar değil bu zulmü yapandan, zulme sessiz kalandan da hesap sormayacak mı? Arun aleykum (utanın!) diyen çocuk bile bunu idrak etmişken, biz kendimizi nasıl savunacağız?

Sen bize bu dini böyle anlatmamıştın. Ama biz anlatılanları idrak noktasında aciziz, akletme melekemizi kaybettik. Seni hala çok seviyoruz, idrak edemesek de ALLAHın tek ve her şeye Kadir olduğunu biliyoruz. Bu gün için ihtiyacımız olan, Yüce ALLAHın kudretiyle, feraset ve dirayet sahibi olmamızdır. Bunu diliyor ve istiyoruz. Kıyamet günü de Rabbim bize acısın ve merhamet etsin. Yine o gün ALLAHın izniyle şefaatini umuyor ve istiyoruz.

Buna layık olmasak da...


Hafza kardeşim maşaAllah diyorum..Mektubunu pür dikkat okudum.Büyük bir samimiyetle yazmışsın..Rabbim efendimize olan muhabbetleriniiz daim eylesin..İnşaAllah bu gibi yazılarınız ilim dünyasın da paylaşalım, hatta bir bölüm açalım sizler için nasipse bu güzel yazılarınızı orda herkese paylaşalım..Bu içten yazılarınızın devamı inşaAllah herzaman olur..Mevlam Efendimizin şefaatine nail eylesin güzel kardeşim.Yüreğine sağlık..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 06 Ocak 2014, 00:16:07 Gönderen: Rüveyha »
Kayıtlı

07 Ocak 2014, 20:56:07
Hanife Ls 1

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 892


« Yanıtla #12 : 07 Ocak 2014, 20:56:07 »

Bana bu satırları yazmayı nasip eden ALLAH’a hamd olsun. Yoluna canlar feda edilen, uğruna âlemler yaratılan, nur yüzlü, gül kokulu efendimize salatu selam olsun. Gül efendim: Seni bu satırlarla anlatmak mümkün değil. Bütün kalemleri, kâğıtları ve dahi bütün mürekkepleri bir araya getirsek senin bir tek ahlakını bile hakkıyla yazabilmemiz mümkün değil. Efendim canım efendim sizi görmeyi sizin yanınızda olmayı o kadar isterdim ki, fakat nasip değilmiş, Rabbim böyle dilemiş. Düşünüyorum sizin devrinizde yaşasaydım neyiniz olmak isterdim diye. Daha çocukken kırlarda dolaşırken mübarek başınızı gölgeleyen bir bulut mu? Yoksa ne çileler çekerek İslam’ı yayarken, ilk inanan İslam’ı ilk kabul eden, bu uğurda şehit olan Müslüman mı? Belki de Hira Nur dağında vahiy geldikten sonra beni örtün diyerek örtündüğünüz örtünüz mü? Ah ne olurdu bunlardan biri olma şerefine nail olsaydım da yanınızdan hiç ayrılmasaydım. Hiç olmazsa bastığınız topraklardaki ayak iziniz ya da kapınızın eşiği olsaydım. Nur efendim önceleri sizi o kadar çok tanımıyordum. Okudukça, öğrendikçe sizi sevmeye başladım. Sevdim, sevdim sonra size âşık oldum. Bu böyle bir sevgiydi ki, bir annenin evladına olan sevgisinden daha yüce. Bu öyle bir aşktı ki, Leyla’nın Mecnuna olan aşkından daha da öte. Ah nur yüzlü efendim: Taif’te sana atılan taş benim yüzüme gelse, kanlar içinde kalsaydım da sana değmeseydi. Mübarek ayağının altına serilen dikenlere ben bassaydım da ağrılardan yürüyemez olsaydım da senin canın yanmasaydı. Uhud’da mübarek dişin şehit olacağına benim 32 dişim kırılsaydı da yemek yiyemeseydim de sen hiç incinmeseydin. Hz. Vahşi’nin o oku sevgili amcana değil de bana atıp ciğerimi çıkarıp ta çiğneseydi de sen hiç üzülmeseydin. Niye üzdüler ki seni. Ne yapmıştınız ki onlara, ne istediler sizden Efendim. Olamadım Ebu Bekir’in, olamadım sahabenden biri. Olamadım mağara kapısını ağlarla ören örümceğin, Olamadım güvercin yumurtan. Olamadım mağarada seni görebilmek için senelerce hasretle bekleyen bir yılanın, bir kıt mirin olamadım, olamadım Efendim. Bir bilseniz efendim nelerimi vermezdim ki bu şereflerden birine nail olabilmek için. Anamı, Babamı, Malımı, Mülkümü hatta canımı bile. Neyim varsa hepsini yolunuza feda olsun efendim. Seviyorum seni ey kutlu Nebi. Yetimlerin babası, fakirlerin dostu olduğun için vefakâr bir eş, Şefkatli bir baba, Muhammed’ ün Emin olduğun için seviyorum. Namaz kılarken incinmesinler diye secdeyi uzatan bir dede, Ashabın karnına bir taş, sen ise iki taş bağlayan ALLAH’ın Resulüsün diye seviyorum.

Hayranım efendim güllere hayranım terinizdir diye. Gökteki aya hayranım efendim mübarek yüzünüze benziyor diye. İncilere hayranım efendim mübarek dişinizdir diye. Kıskanıyorum deveniz Kusva’yı hep arkanızda, hep yanınızda oluyor. Kıskanıyorum sahabelerinizi sizinle sohbet edip feyizler alıyor. Bir sahaben bir Bilal’in, bir Mus’abın bir Ömer’in, Osman’ın, bir deveniz bile olamadık efendim. Yanınızda bulunamadık, Bal damlayan sözlerinizden nasip olamadık. Hadisler duyup ezberleyemedik. Kur-an-ı Kerimi sizin hoş tatlı sesinizden dinleyemedik. Mescid de arkanızda namaz kılamadık. Savaşlara katılıp yaralıların yaralarını saramadık, onlara bir bardak su veremedik. Çok muzdaribim efendim çook. İçimiz yanıyor. Sizi öylesine özledim ki anlatamam efendim. Şu an çıkıp gelmenizi o kadar isterdim ki diyorum. Dilim söylüyor, İçim yanıyor, Fakat utanıyorum, Sizi davet etmeye. Her türlü çirkinliklerin yaşandığı, helalin haramın hiç fark etmediği, Faizin tatlı bir baklava gibi yendiği, tesettürün neredeyse kalmadığı, zinanın açıktan açığa kol gezdiği bu devire sizi utanmadan nasıl davet edebilirim ki efendim! Üç kuruşluk dünya menfaatleri için kardeş kardeşi vuruyor. Şan, şöhret, para hep itibar görüyor, ama ALLAH (c.c.) korkusu, sizin sevginiz, size olan özlem, aşkınızla yanan gönüllerde gün geçtikçe büyüyor. Gelin artık efendim. Kuruyan çöller göle dönsün, yeşeren yapraklar güle dönsün. Her şey size hasret, her şey size âşık. Zerreden kürreye, habbeden kubbeye her şey efendim. Kâinatın hiç solmayan gülüne sonsuz salât ve selam olsun. Ahirette cemalini görmek ve şefaatinizi almak dileğiyle; ALA RASÜLÜNA SALÂVAT.

Kardeşim bu yazıyı sen mi yazdın? Sen yazdıysan  yüreğine sağlık güzel kardeşim..Sen yazmadıysan bile bizimle paylaştığın için Rabbim razı olsun.Senin yazdığını temenni ederek, inşaAllah bu gibi makale , deneme tarzında yazılarını geliştirmen senin için çok faydalı olucaktır..Efendimize mektup yarışmaları düzenleniyor, bu gibi yarışmalara katılmanı tavsiye ederim..Yazmaya devam et inşaAllah İlim Dünyası ailesi olarak ayrı bir bölüm oluşturup, yazdığınız yazıları orda paylaşabiliriz..Tekrar yüreğine sağlık..Mevlam Efendimize olan aşkını  , muhabbetini daim eylesin.Şefaatlerine nail olursun inşaAllah güzel kardeşim..+rep
yazdiginiz seyler icin tesekkurler
ben o mektubu tam olarak kendim yazmadim ailemden yardim aldim ama cogunu kendim buldum.Bunlar gibi daha bircok peygamberimize yazdigim seyler var onlarida paylasmak isterim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
10 Ocak 2014, 14:23:39
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #13 : 10 Ocak 2014, 14:23:39 »

Hanife kardeşim bizde yazdıklarını büyük bir zevkle okumak isteriz..En yakın zaman da yazılarını paylaşırsın inşaAllah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Şubat 2014, 18:59:19
Hanife Ls 1

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 892


« Yanıtla #14 : 15 Şubat 2014, 18:59:19 »

Hanife kardeşim bizde yazdıklarını büyük bir zevkle okumak isteriz..En yakın zaman da yazılarını paylaşırsın inşaAllah..

inşallah Rüveyha ablacım tüm yazdıklarımı sizlerle paylaşmak isterim
inşallah paylaşırımmmmm
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
Sayfa: 1 2 [3] 4   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes