๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 09 Mayıs 2011, 15:33:32



Konu Başlığı: Ve vuslat
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 09 Mayıs 2011, 15:33:32
VE VUSLAT



Ve derken bir gün ... Takvimlerin miladı 6ıo'u gösterdi­ği bir Pazartesi günü ... Ramazan'ın on yedisi... Nur Dağı'nda nurlar buluşmuş, sema ile yer arasında kopmaz bir bağ kurul­muştu. Vahiy meleği Cibril-i Emın gelmiş ve rahmet peygam­beri Muhammedii'l-Emin'e risalet vazifesini açıktan tebliğ ediyordu. İki emniyet, Nur dağında birbirine kavuşmuştu ve böylelikle insanlığa yeni bir emanet geliyordu. Artık Nür'un, Nür'u karşılama mevsimi gelmiş; yeryüzünde nurlu bir süreç başlıyordu. Semavi olanı, arzi olanını kucaklayacak ve "Oku!" diyecekti. Dağ ve taşın, taşımaktan aciz kaldıklan bir mesuli­yetin konulmasıydı bu omuzlara ... Vazifenin azameti karşısın­da hissedilen ağırlık, dayanılacak gibi değildi.

Aynı zamanda neyi okuyacaktı? Okuma-yazma bilmi­yordu ki! Herhangi birisinin dizinin dibinde oturup da tahsil görmemişti. Rabbinden başka ufkunu dolduracak ikinci bir mercii olmamıştı O'nun.

- Ben okuma bilmem ki, diye mukabelede bulundu. Cib­ril, yaklaşmış ve yeniden.kucaklamıştı. Takatini zorlayıncaya kadar sıkıyor ve ardından bırakarak yine:

- Oku, diyordu. Resul-i Kibriya, yine aynı cümleyi tekrar­layacaktı:

- Ben okuma bilmem ki!

Belli ki bu işin arkasında başka bir mesele vardı. Çünkü Cibril yeniden yaklaşmış ve Muhammedü'l-Emin'i belinden kavrayarak, olanca kuvvetiyle sıkıyordu. Bir müddet sonra bı­rakırken aynı şeyi söyledi:

-Oku!

- Ben okuma bilmem ki! Ne okuyayım, diye tekrarladı

Allah Resülü. Aynı işlem yeniden başlamıştı. Nihayet, mesele çözülecek gibiydi. Kucakladığı Habib-i Zişan'ı bırakan Cibril şunlan söylüyordu:

- Yaratan Rabbinin adıyla oku! O ki, insanı yapışkan bir hücreden yarattı. Oku ki, o Rabbin, sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı ve insana bilmediği şeyleri öğretendir 0.129

Mesele şimdi anlaşılmıştı; çünkü Rabb-i Rahim'in adıyla olunca, her şey okunurdu. Gerçi, henüz okunması gerekenin ne olduğu anlatılmamıştı. Ama, göze çarpan ve kulağa gelen her şey, okunmak için yaratılmıştı. İnsanın önünde duran her bir varlık, yaratıcısını anlatan birer ayet olarak arz-ı endam ediyordu ve şuurlu varlık olan insanın, bu dili çözebilmesi için de, varlığı iyi okuması gerekiyordu. 130

Aynı zamanda bu emirde, bugüne kadarki birikimini, bundan sonra geleceklerle aynı paralellikte değerlendirme telkini de vardı. .. Bundan sonra ceste ceste inecek olan Kur'an ayetlerini, her defasında yeniden başa dönerek tekrar okuma­nın tahşidatı da gizliydi burada ... Zira bu kitap, öyle bir kena­ra konularak terk edilecek veya hürmet için bile olsa kaliteli malzemeye sanlarak duvarlara hapsedilecek bir kitap değildi; her yönüyle o, mü'minle birlikte yaşayan bir mesaj olmalıydı.

129 Bkz. Alak, 96/1-5

130 Kur'an'da geçen 'ayet' kavramlannın belki % 90'1, bu türlü bir okumadan bahsetmekte ve insanı Allah'a ulaştıran delillerin, sadece sureleri meydana getiren cümleler değil, aynı zamanda en küçüğünden en büyüğüne kadar varlığı meydana getiren unsurlar olduğunu anlatmaktadır.

Bunun içinse, öncelikle iyi okunması ve anlamak maksadıy­la ve ciddi bir teveccühle kendisine yönelinmesi gerekiyordu. Çünkü o, teveccüh nispetinde kapılannı aralar ve taliplerine hazinelerinden en nadide inciler takdim ederdi.

Bir de bu emir, bundan sonraki vazife adına yeni bir baş­langıcı ifade ediyordu; bu vesileyle insanlara gidecek ve onlan da hak dine davet edecekti. İşte bu vazifeyi yerine getirirken Allah Resülü'ne, muhatabı olduğu insan karakterini iyi oku­ması telkin ediliyor ve muhatabını iyi tanıdıktan, ruh haletine ait şifreleri çözdükten sonra onunla, kendi anlayacağı dilden konuşması gerektiği anlatılıyordu.

Bu arada, Hira'daki ilk vazifesini yerine getiren Cibril, ay­nlıp gitmiş ve bir anda gözden kaybolmuştu. Yaşadıklannın tesiri bütün ihtişamıyla üzerinde duruyordu. Bir müddet son­ra anladı ki, dilinde terennüm ettikleri, Cibril'in az önce ge­tirdiklerinden başkası değildi; Onun getirdikleri harfi harfine kalbine yerleşmişti ve O da, bunlan tekrarlayıp duruyordu.

Artık mesele daha netti; bugüne kadar yanlışlıklanna şahit olduğu insanlığın, bundan sonra doğruyu bulması konusunda rehberlik vazifesi kendisine verilmişti. İş başa düşmüştü; ine­cek ve Mekke'deki ilk muhataplanndan başlayarak dünyayı, Rabbin arzuladığı istikamette yeni bir boya ile tanıştınp her­kesi Rahmani bir kıvama davet edecekti. Zira, öncekiler gibi; ama öncekilerden farklı olarak bütün insanlan kucaklayacak bir vazife, risalet vazifesi O'na verilmişti ve O da, bu vazifeyi yerine getirmek için artık Mekke'ye iniyordu.


Konu Başlığı: Ynt: Ve vuslat
Gönderen: Sevgi. üzerinde 29 Temmuz 2023, 23:46:14
Esselâmu Aleyküm Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah
Rabbim emeği geçenlerden razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ve vuslat
Gönderen: Mehmed. üzerinde 01 Ağustos 2023, 18:10:19
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yola Peygamberimizin yoluna iletsin Rabbim paylaşım için razı olsun