Konu Başlığı: Urve ibn Mesfıd Gönderen: Safiye Gül üzerinde 26 Nisan 2011, 14:42:59 Urve İbn Mes'fıd Kaybedilecek bir şey yoktu ve Kureyş, Urve'nin teklifini olumlu bularak Allah Resülü'ne göndermişti. Gelir gelmez: - Ya Muhammed, diye seslendi. Ben, Ka'b İbn Lüeyy ve Amir İbn Lüeyy'i, yanlarında sağmal develeri ve çoluk çocuklarıyla birlikte Hudeybiye sularının başında bırakıp da geldim; Ahabiş kabileleriyle onlara itaat eden diğer insanlar da onlarla birlikte Sana karşı birleşmiş durumdalar! Aslan postu giymiş ve Sen onları ezip geçmedikçe, Beytullah'la aranızdan çekilmemeye Allah adına and içmekteler! Bu durumda siz, şu iki şeyden birisini tercih etme durumundasınız: Ya kavmini çiğneyip geçecek, onları yok edeceksin ki -Senden önce kendi kavmini ve ailesini çiğneyip de yok eden kimse duyulmamıştır!- ya da şu etrafında gördüğün insanlar Seni tek başına bırakıp Seni hüsrana uğratacaklardırl Vanahi de ben, Senin etrafında şerefli kimseler göremiyorum: onların çoğu, nereden geldikleri belli olmayan toplama insanlar! Onların ne yüzlerini tanıyorum ne de nesepleri hakkında bir bilgiye sahip olabiliyorum! Şayet savaşacak olursan, bunların hepsi Senin etrafından dağılıp gidiverirler ve Sen de, onların eline esir düşersin; Senin için bundan daha ağır ve şiddetli ne olabilir ki! Urve'nin sözleri yenilir yutulur cinsten değildi ve o ana kadar Allah Resülü'nün arkasında büyük bir edeple gelişmeleri takip eden Hz. Ebü Bekir'in sabrını taşırmıştı; kaçmak da ne kelimeydi! Orada bulunanların hepsi kütükte doğranır gibi lime lime olmadan hiç kimse, Allah Resülü'nün tek bir kılına bile dokunamazdı. Öyleyse Urve'nin ağzının payı verilmeliydi; hem de anladığı dilden! Sair zamanlarda Allah Resülü'nün yanında ağzını bile açmaktan haya eden edep insanı Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) bulunduğu yerden: - Sen, Lar'ın eteklerinde sürünmene bak, diye gürleyiverdi. 'O'nu yalnız bırakıp da kaçacak olanlar bizler miyiz! Onun bu çıkışı, aynı zamana ashab-ı kiramın da yüreğine su serpmişti; zira duygularına tercüman oluyordu! Urve beklemediği bu çıkış karşısında şaşkına dönmüştü! Ancak sesin sahibini tanımamıştı; zira ashab-ı kiram hazretleri yüzlerini de kapatmışlardı. Sesin geldiği yöne doğru döndü ve: - Bu da kim, diye sordu. Etraftakiler: - Ebü Bekir, diyorlardı. Ebü Bekir adını duyunca Urve durak- sadı; aklına, öldürdüğü bir adama karşılık onun diyetini ödeyeceği sırada Hz. Ebü Bekir'den istediği yardım geldi. Zira o gün, en yakın dostları bile kendisine ancak iki veya üç deve yardımda bulunurken Hz. Ebü Bekir, on deve ile elinden tutmuş ve onu büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştı. Onun için döndü ve: - Allah'a yemin olsun ki, dedi. Şayet bana olan o henüz karşılığını ödeyemediğim iyiliğin olmasaydı mutlaka sana cevap verirdim! Ashab-ı kiramın dikkatlerinden kaçmayan bir husus da, Urve' nin her konuşmaya yeltenişinde, Allah Resi'ılü'nün sakal-ı şeriflerine el uzatıp onu sıvazlamak istemesiydi. Onun bu halini gören ve Hendek günü gelip de Müslüman olan Muiiire İbn Şu'be,z34 eli kılıcının kabzasında olduğu halde Allah Resülü'nün yanı başında bekliyor, Urve'nin her el uzatmak isteyişinde kılıcının kabzasıyla eline vurarak: - Şu kılıç karnına işlemeden önce elini Resülullah'ın sakalına uzatıp dokunmaktan vazgeç; zira O'na, asla bir müşrik eli dokunamaz, diyordu. Her hareketine mukabil Hz. Muğire'nin aynı hamleyi yapması Urve'yi öfkelendirmişti; ona döndü ve: - Yazıklar olsun sana; ne kadar da katı ve kaba bir adarnmışsm, diye çıkıştı. Sonra da Allah Resülü'ne dönerek: - Şu başıma gelenlere bak! Ashabın arasında bana bu eziyeti veren de kim, diye sordu. Ve ekledi. - Vanahi de aranızda ondan daha kötü ve daha şerir birisi olduğunu sanmıyorum! Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) tebessüm ediyordu; sanki Urve'ye, dünkü arkadaşınm bugün hangi seviyeye ulaştığını göstermek istercesine: 234 Muğire İbn Şu'be, Arapların dahi olarak saydıklan dört isimden birisi ve en meşhurlanydı. Hendek savaşı devam ederken Müslüman olup Medine'ye hicret etmişti. Urve'nin geldiğini görür görmez kılıcını kuşanmış ve yüzünü de kapatarak Allah Resülii'nün yanı başında nöbet tutmaya başlamıştı. Bkz. İbn Esir, Usudu'l-Ğabe, 3/39-40; İbn Hacer, Bidaye, 8/53 - Bu, kardeşinin oğlu Muğire İbn Şu'be'dir, buyurdu. Muğire'yi tanımamak olur muydu? Zeka ve kiyaset açısından Arap yarımadasında ondan daha etkili kimse yoktu. Bir insan, ancak bu kadar değişebilirdi! Şaşkınlık ve hayranlıkla süzdü önce; ardından da: - Sakif kabilesinin düşmanlığını sonsuza kadar aramızda yeşerten sen değil miydin, dedi. Bunu o, altta kalmamak ve ona da bir şey demiş olmak için konuşuyordu. Yoksa, bu kadar seri ve etkili değişim, Urve'yi can evinden vurmuştu. Sadece Hz. Muğire değil, ashab-ı kiramın hal ve tavırlarını süzüyor ve insanlık adına gelinen noktayı hayranlıkla seyrediyordu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in fem-i mübareklerinden çıkan tükiirüğü bile yere düşürmüyorlardı! Bir işin yapılmasını işaret buyurduğunda hep birlikte onun için koşturup birbirleriyle yarışa girişiyor, abdest almak istediğinde her biri, eline su dökmek için azami gayret gösteriyordu. Mübarek saç tellerini bile yere düşürmemek için itina gösteriyor, azametinden dolayı cemal-i vechiyesine keskin nazarlarla bakamadıkları Allah Resülü'nün huzurunda edep ve hayadan, ihtiyaç olmadıkça sükütu tercih ediyor, ihtiyaç olduğunda ise en alt perdeden konuşuyorlardı. Nihayet konuşmalar uzayıp gitmiş ve Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Urve'ye de Büdeyl'e söylediklerini tekrarlamıştı; maksadı, kimseyle savaşıp da kan dökmek değil, sulh zeminini bulup ashabıyla birlikte umre yapmaktı! Konu Başlığı: Ynt: Urve ibn Mesfıd Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Nisan 2019, 16:44:15 Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Urve ibn Mesfıd Gönderen: Ceren üzerinde 25 Nisan 2019, 17:39:19 Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bizlere bu bilgileri sunan kardesimizden. ...
|