๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 07 Mayıs 2011, 12:49:28



Konu Başlığı: Ter dökmeden netice yok
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Mayıs 2011, 12:49:28
Ter Dökmeden Netice Yok

Beri tarafta Kur'an. toplum içinde gelişen yanlış anlayış ve telakkileri tashih etmeye devam ediyor, insanlar arasında konuşulan konuların doğrusunu ortaya koyarak düşünce kay­malanmn önüne geçiyordu.

Zira, tarihte olduğu gibi o gün de, küfür cephesini temsil edenler hep kendilerini farklı görüyor ve mü'minleri alay ko­nusu yapmaya çalışıyordu. Gelen ayetler, önceki peygamber­lerin hayatından örnekler vererek, yaşadıklan hayatı örnek­leriyle gözler önüne seriyor ve böylelikle mü'minlere, 'sabırlı olun' mesajı veriyordu. Gelen bir ayet, Nuh (aleyhisselüml'ın ya­şadığı sıkıntılardan bahsettikten sonra, insanlığın ikinci atası olarak anlatılan Hz. Nuh ve ona inananlara, kendi kavminin söylediklerini şu ibret verici cümlelerle aktanyordu:

- Bize göre sen, sadece bizim gibi bir insansını Bizden ne farkın var ki! Hem, sonra senin peşinden gidenler, toplumu­muzun en düşük kimseleri! Bu da gözler önünde! Aynca, sizin bize karşı bir meziyetiniz olduğunu da sanmıyoruz! Bilakis, sizin yalancı olduğunuzu düşünüyoruzl'va

Zaman değişip asır başkalaşsa da küfrün mantığı hep ay­nıydı; dün nasıl tepki veriyorsa bugün de aynı tepkiyi veriyor­du. O günün Mekke'sinde, "Bugün hangi şartlarda yaşıyor olursak olalım, yarın mutlaka bizler de affa mazhar olur ve kurtuiuruz.wn düşüncesinin sakat ürünü olan bu anlayış, referanslannı dine dayandırmak isteyen farklı anlayışların elinde yön değiştirecek ve onlan, "Sayılı günler dışında bize cehennem ateşi dokunmaz."295 sonucuna götürecekti. Hatta bunlar, meseleyi daha da ileri götürecek ve cennete, kendileri dışında kimsenin giremeyeceğini iddia edeceklerdi.w"

Sırf fakir olduklan için ve kendi statülerinde olmadıkla­nndan dolayı kimsesizleri huzurdan kovmak istemeye kadar giden bu saygısız tavır,297 şimdi boyut değiştirmiş; alın teri dökmeden nimetlere konma planlan yapıyordu.

293 Bkz. Hud, 11/27 294 Bkz. A'raf, 7/169 295 Bkz. Bakara, 2/80

296 Bkz. Bakara, 2/111; Maide, 5/18 297 Bkz. En'am, 6/52; Kehf, 18/28

Mekke müşrikleri, zaman zaman gelip Efendimiz'in soh­betini dinliyor; okuduğu Kur'an'a kulak veriyor ve iman adına oluşturduğu halkalara katılarak olup bitenleri anlamak isti­yordu. Ancak, bütün bunlara rağmen onlar, iman adına bir mesafe almayı asla düşünmüyor ve zaten bunlan da, iman adına ulaşılan noktalan tespit edip, imansızlıklannda tutu­nabilmek için yapıyorlardı. Dolayısıyla görüp dinlediklerinin kendilerine bir faydası olmuyor, yine yalanlamalarına devam edip alayvari tavırlannda ısrar ediyorlardı. Zira onlar, Allah düşüncesinde yolda kaldıklan yetmiyormuş gibi bir de, asıl hidayette olanın kendileri olduğunu söylüyor ve:

- Şayet bunlar cennete gireceklerse, şüphesiz orada bizim için aynlan yer daha fazla olacak, diyor; cennette kendilerine şimdiden yer ayınyorlardı. Çok geçmeden, bu konudaki kavl-i faslı da Cibril getirecekti:

- O kafirlere ne oluyor ki, Seninle alayetmek maksadıyla sağdan-soldan dağınık gruplar halinde boyunlannı uzatarak Sana doğru koşuyorlar!

Onlardan her biri, iman etmeden Naim Cenneti'ne yerleş­tirilmeye mi hevesleniyor?

Hiç heveslenmesin! Hiç kimsenin, öteki insanlar üzerin­de böbürlenmeye hakkı olamaz! Çünkü Biz, öbür insanlar gibi onlan da, o bildikleri nesneden, meniden yarattıkls?"