> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Taif yolculuğu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Taif yolculuğu  (Okunma Sayısı 1328 defa)
05 Mayıs 2011, 11:47:55
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 05 Mayıs 2011, 11:47:55 »



TAİF YOLCULUĞU


Efendimiz'in ve O'nunla birlikte iman eden sahabenin, olağanüstü gayretlerine rağmen Mekke'de artık her şey dura­ğanlaşmış ve Mekkeliler, en azmdan şimdilik yeni açılımlara kaparımıştı. Tebliğ ise, süreklilik arz eden bir vazifeydi; Alla­h'ın yarattığı yeryüzü olabildiğince genişti ve başka yerlerdeki insanların da İslam'a ihtiyaçlan vardı.

Bir de Mekkeliler, her geçen gün çığ gibi büyüyen İslam karşısında nefret ve kinle oturup kalkıyor ve Müslümanlara rahat adım atma imkanı tanımıyorlardı. Üstelik her yönden, Ebu Talib'in yokluğunu fırsat bilip açıktan Allah Resülü'nün bedenini ortadan kaldırmaya niyet eden bahtsızların diş gıcır­tıları geliyordu.

Elbette Allah'm vaadi vardı ve bu dava, gün gelecek bütün yeryüzüne hakim olacaktı; bunda şüphe yoktu. Ancak bunun, bugünün Mekke'siyle gerçekleşme imkanı pek mümkün gö­zükmüyordu. Yeni bir açılıma ihtiyaç vardı ve işte bu açılımı sağlamak için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), Şevval ayının bir gününde, yanına Zeyd İbn Hôrise'yı de alarak Taif'e yö­neldi.

Taif, bağ ve bahçeleriyle meşhur, yeşillikler içinde bir yer­di. Mekke'ye yaklaşık doksan kilometre mesafede idi ve bura-

da Efendimiz'in anne tarafından akrabalan yaşıyordu. Aynı zamanda burası, ömrünün ilk yıllannda gelip yanında kaldığı Efendimiz'in süt annesi Halime-i Sa'diye'nin memleketine de yakın bir bölgeydi.

Allah tarafından gönderilen mesajlara hüsn-ü kabul göste­recek yeni simalara ulaşmak ve böylelikle, Mekke' de bulama­dığı sıcak yüzlerle tanışıp Allah davasına muzahir mü'minlerle birlikte istikbale daha gür adımlarla yürümek gibi hedefler­le çıktığı Taif yolunda, önce Sekiflilerin yanına gitti. Çünkü o giin için Sakifliler, Taif'in ileri gelen eşrafı olarak biliniyor ve çevrelerinde itibar görüyorlardı. ilk muhataplan, Amr İbn Umeyr'in üç oğlu Abdiydleyl, Mes'fLd ve Habib idi. Hatta, bun­lardan birisi, Kureyş'ten bir kadınla evli bulunuyordu. Yarıla­nna geldi Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem); önce selam verdi ve ardından da, bütün içtenliğiyle konuşmaya başladı; Allah'ı bir bilip davasına sahip çıkmaya davet ediyor ve risalet vazi­fesinde kendisine yardımcı olmalarını talep ediyordu. Ancak Taif, Mekke'yi aratmayacak kadar çetin gözüküyordu.

Allah Resülü'rıün şefkatle kucakladığı üç kardeşten ilki sözü aldı:

- Şayet, gerçekten de Allah Seni peygamber olarak gön­dermişse, Kabe'nin örtüsünü alıp yere çalanm, diyordu. Alla­h'ın en sevgili kulu, dünya ve ahiretini kurtarmak için ayağına kadar gelmişti; ama o O'nunla alayedip hafife alarak kendince gönül eğlendiriyordu. Haya timsali Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), böyle bir küstahlık karşısında yine sükütu tercih ede­cekti. Ancak küstahlık, bununla sınırlı kalacak gibi görünmü­yordu. Diğeri ileri atıldı ve:

- Allah, Senden başka peygamber olarak gönderecek biri­sini bulamadı mı, diye takıldı. Belli ki iş, çığınndan çıkıyordu. Konuşmak için fırsat kollayan üçüncü kardeş de bir şeyler de­meliydi ve o da şunlan söyledi:

- ValIahi de ben, artık Seninle hiç konuşarnam! Çün

kü, şayet Sen, söylediğin gibi gerçekten bir peygambersen, Sana söylediklerime beni bin pişman edersin! Yok, şayet Sen, Allah'a karşı yalan söylüyor isen, o zaman da zaten, benim Se­ninle konuşmam uygun olmaz!

Ciğeri beş para etmeyen bu insanlar, kendilerince İnsan­lığın İftihar Tablosu ile alayediyor ve hoşça (l) vakit geçiri­yorlardı. Mahzundu Efendiler Efendisi... Halbuki, onca mesa­feyi, belki bir şeyler anlarlar düşüncesiyle yürüyerek gelmiş; onların önlerinde, cennete bir kapı aralamak istemişti. Cevap bile verme gereği duymuyordu artık. Cevap vermeyi içinden bile geçirseydi, O'nun yerine gerekli cevap çoktan verilir ve işleri biterdi; ancak 0, rahmet peygamberiydi ve sinesi, her­kesi kucaklayacak kadar engin ve genişti. Hatta, en can alıcı düşmanlan için bile bu sinede bir yer vardı ve onların da günü gelip, hak dava ile buluşmalarını ümit ediyordu. En azından, kendileri olmasa da, nesilleri arasından bu ufka yükselen biri­leri mutlaka olacaktı ve onun için de bugün, her şeye rağmen sabır gerekiyordu.

Sadece bir isteği vardı Efendiler Efendisi'nin:

- Olabilir, siz kendi tercihinizi yaptınız; en azından ara­mızda geçen bu mesele, burada kalsın, diyordu. Zira bu ha­berin Mekke'ye ulaşması, Mekkeliler açısından yaşanacak bir bayram havası demekti ve böyle bir hareket, bugüne kadar ses­siz duranlan da cesaretlendirir ve artık Mekke, Müslümanlar açısından asla yaşanamayacak bir belde haline geliverirdi.s'?

Hüznündeki duruş, yürüyüşüne bile aksetmişti. Zahir itibariyle eli boş geri dönüyor gibiydi; ancak vazife, neticeyi görme hedeflenerek yapılmazdı. ° (sallallabu aleyhi ve sellern), ken­di üzerine düşeni yerine getirmiş, tebliğ vazifesini ifa etmişti; neticeyi yaratmak ise Allah'a aitti. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise, kendi işini kusursuz yerine getirmede en önde oldu-

417 Bkz. İbn Hişam, Sire, 2/266, 267

ğu gibi Allah Teala'ya ait kısmına müdahil olmama konusun­da da en duyarlı insandı.

Ancak, ayaklanna kadar gelen kısmeti teptiklerinin far­kında bile olmayan bu insanlar, bununla da yetinmeyecekler; ayak takımını tetikleyerek bu kutlu Misafir'i taş yağmuruna tutacaklardı.

Efendiler Efendisi, Taif'te on gün kalacaktı. Bu süre içinde birçok insanla görüşmek istedi; ancak, çoğu O'na icabet ede­cek yürek taşımıyordu ve korkulanndan uzak durmayı tercih ettiler. Bir de utanmadan:

- Ey Muhammed! Bizim yurdumuzdan uzak dur da, ne­reye gidersen git,418 diyorlardı.

Hz. Zeyd, kendini siper etmiş, yağmur gibi başlanna dü­şen taşlara karşı Allah Resülü'nü korumaya çalışıyordu. Baş­lanna yağan taşların ardı arkası kesilmiyordu. Aslında bu, kendi başlanna taş yağdıracak bir davranıştı; neredeyse tam üç kilometrelik mesafeyi öylece geçtiler. Allah'ın Habibi Re­sül-ü Kibriya'nın da ayaklanndan kan damlıyordu. Zeyd ise, zaten başı ve gözü yanlmış; kan-revan içinde kalmıştı.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Taif yolculuğu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 19:23:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Taif yolculuğu rüya tabiri,Taif yolculuğu mekke canlı, Taif yolculuğu kabe canlı yayın, Taif yolculuğu Üç boyutlu kuran oku Taif yolculuğu kuran ı kerim, Taif yolculuğu peygamber kıssaları,Taif yolculuğu ilitam ders soruları, Taif yolculuğuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes