๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 27 Nisan 2011, 13:14:31



Konu Başlığı: Sert kaya ve istikbale açılan pencereler
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 27 Nisan 2011, 13:14:31
Sert Kaya ve İstikbale Açılan Pencereler

Bir, iki, üç derken her geçen gün zorlaşan şartlara rağmen kazım işi devam ediyordu. Derine indikçe büyük kayalarla karşılaşılıyor ve bunları kırmak büyük maharet gerektiriyordu. Hz. Selman ile Hz. Ömer'in karşısına da böyle bir kaya çıkmıştı; var güçleriyle vurma­lanna rağmen ellerindeki malzeme parçalanmıştı ama kayalar oldu­ğu gibi yerinde duruyordu! Üstesinden gelemeyeceklerini anlayın­ca durumdan Allah Resülü'nü haberdar ettiler. Bu sırada Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), Türk yapımı bir çadırda dinlenmekteydi:

- Hemen geliyorum, dedi ve kayanın olduğu yere doğru ilerle­meye başladı. Biraz dikkatle O'na bakanlar, açlığını hissettirmernesi için karrıına taş bağladığını görebiliyorlardı; çünkü üç gündür ağız­lanndan bir lokma geçmemişti. Geldi kayanın yanına ve önce bir kap su istedi; eline aldığı kabın içine hafifçe tükürdü ve ardından da elle­rini açıp dua etmeye başladı. Duasını bitirir bitirmez de, elindeki kabı kayanın üzerine boşaltmaya başladı; sanki o sert kaya, yumuşak bir toprağa dönüşüyordu! Sonra da Hz. Selman'dan balyozu aldı ve:

- Bismillah, diyerek vurmaya başladı. Daha ilk vuruşta kaya­nın üçte biri kopmuş, koparken de darbenin indiği yerden büyük bir kıvılcım çıkmıştı. Ancak bu kıvılcım, sıradan bir kıvılcım değildi; sanki Yemen tarafından büyük bir ateş çıkmış ve gecenin karanlığın­da etrafını aydınlatan güçlü bir lamba gibi Medine'nin bütününü ay­dınlatıyordu. Herkes pürdikkat gelişmeleri seyre durmuştu. Bunun üzerine önce, 'Allah u Ekber' diyerek tekbir getiren Allah Resülü, ar­dından şunları söyledi:

- Bana Yemen tarafının anahtarları verildi; şu anda bulundu­ğum yerden Ben, köpek dişleri gibi sıralanmış San'an'ın kapılarını görmekteyim.

Ardından elindeki balyozu ikinci kez kayanın üzerine indir­di; yine üçte biri kopmuş ve balyozun indiği yerden büyük bir ışık çıkmıştı. Bu seferki aydınlık Rum diyarından geliyordu; Medine'yi aydınlatan büyük bir ışıktı. Bunun üzerine bir tekbir daha getiren Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern):

- Şam taraflarının anahtarlan Bana verildi; valIahi şu anda Ben, bulunduğum şu yerden Şam'ın kızıl saraylarını görmekteyim, buyurdu.

Ashab-ı kirarn hazretlerinin merakı bir kat daha artmıştı; sanki Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellern), kapılarına kadar dayanan Ahzab ordusunu bir kenara koymuş ve gelecekten araladığı perdeler ara­sından kendilerine, yarın olacaklarla ilgili yeni haberler veriyordu. Belli ki bu haberlerin arkası gelecekti.

Sonra Allah Resülü, elindeki balyozla kayanın kalan parçasına bir darbe daha indirdi; bu sefer kaya bütünüyle parçalanmış ve tuz gibi olmuştu. Balyozun indiği yerden yine kıvılcım çıkmış ve bu dar­benin etkisiyle Fars taraflarında kendini gösteren büyük bir aydın­lık belirivermişti; gecenin zifiri karanlığında Medine'yi aydınlatan büyük bir lamba gibiydi. Bunun üzerine Efendiler Efendisi:

- Bana, Fars diyarının anahtarları da verildi, buyurdu. Vallahi de şu anda Ben, bulunduğum şu yerden Hire'nin saraylarıyla Kis­rd'nın şehirlerini köpek dişleri gibi sıralanmış olarak görmekteyim! Bana Cibril haber veriyor ki ümmetim, buralara hakim olacaktır; öy­leyse sizler, yarınki zaferin müjdesiyle bugünden sevinin!

Resülullah'ın verdiği müjdeler, kazım işinin bütün yorgunluğu­nu unutturmuştu. Hep birden:

- Elhamdülillah, diyorlardı. Allah'a hamd olsun ki bunlar, ger­çekleşeceğinde şüphe olmayan doğru vaatlerdir; Resülullah (sallalla­hu aleyhi ve sellem) bize, bu kadar baskı altında bulunduktan sonra nus­ret vadediyor!

Bu sırada Allah Resülü, Fars diyarından gelip Medine'ye yerle­şen Hz. Selman'a dönmüş, Kisra'nın saraylarını anlatıp özellikleri­ni vasfederek tarif ediyordu. Şaşılacak şeydi; Hz. Selman hayretler içinde kalmıştı. Nasıloluyor da Allah'ın Resülii (sallallahu aleyhi ve sel­lem) hiç görmediği halde bunları söyleyebiliyor ve söyledikleri de sa­dece gerçeği ifade edebiliyordu! Dudaklarından şunlar döküldü:

- Evet! Doğru söylüyorsunuz; onların sıfatları aynen ifade etti­ğiniz gibi ya Resülullahl Ben şehadet ederim ki Sen, Allah'ın Resü­lü'sünl

Resul-ii Kibriya Hazretlerinin bir müjdesi daha vardı ve Hz.

Selman'a dönerek şunları söylemeye başladı:

- Bunlar, Benden sonra Allah'ın nasip edeceği fetihlerdir, ey Selman! Şam, mutlaka fethedilecektir; Hirakl da, krallığının en uç noktasına kadar kaçacaktır! Sizler Şam'a hakim olurken karşınız

çıkan bir başka güç olmayacak! Ve doğu da fethedilecek; Kisrô. öldü­rülecek ve bundan sonra artık yeni bir Kisra da olmayacak! 194

Her birisi, başlı başına bir ufuktu bunların ve o günden bu so­nuçları görmenin imkanı yoktu. Allah'ın Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sel­lem), hendeğin başında durup ufkunu istikbale yöneltmiş, kışın or­tasında bahar muştuları veriyordu. Ufukta böyle bir fütı1hat varken üç beş kin tüccarının, bir araya gelip de yaptığı kulislerle toplanan çapulcu birliklerin ne önemi olabilirdi ki!

Bu ifadeler, üzerlerine on bin kişilik bir güçle gelenleri gözünde büyütenler için ayrı bir moral kaynağı olmuştu. Şimdi ayaklar daha bir sağlam yere basıyor, sineler daha bir gür inip kalkıyordu.

Herkesin yaklaşımı aynı değildi; münafıklar yine iş başına geç­miş, Efendimiz'in verdiği müjdeleri dillerine dolamaya çoktan baş­lamışlardı. Şöyle diyorlardı:

- Muhammed, Yesrib'de durmuş, Hire saraylarıyla Kisra şehir­lerinin sizin için fethedildiğini gördüğünü söylüyor; halbuki şu anda sizler, açıktan düşmanın karşısına çıkamadığınız için hendek kazı­yor ve kendinizi gizlemek zorunda kalıyorsunuz!

Çok geçmeden Cibril-i Emin yine gelecek ve onların bu ifadele­rini deşifre edecekti. 195

Bu kadar samimi gayrete mukabil hendek ehli, ilahi inayerle mukabele görüyordu. O gün Hz. Cabir'in hazırlayıp pişirdiği keçi yavrusuyla ekmek, onar kişilik gruplarla gelen askerlerin hepsine yetecek, Abdullah İbn Revaha için getirilen birkaç hurma bereket­lenip herkesi doyuracaktı. Benzeri bir bereketi Ümmü Amir'in ge­tirdiği hurma ezmesi ve Ebı1 Rafi'irı pişirdiği koyunda görecekler­di.

Derken, neşide ve kafiyeli sözlerle başlayıp devam eden ve zaman zaman gelen bu türlü ikramlarla şenlenen hendek kazımı ta-

194 o gün bunlan Allah Resülü'nden dinleyen Selman-ı Farisi, Efendimiz'in o gün müjdesini verdiği bu hususların hepsini daha sonra bizzat gördüğünü anlatacak­tır. Bir kısmı Hz. Ömer, diğer bir kısmı da Hz. Osman zamanında fethedilmişti. Bu hadislerden hareketle EbU Hureyre de, kıyamete kadar fethedilecek olan yer­lerin tamamının, daha o günden Allah Resülii'ne bildirildiğini söylemektedir. Bkz. İbn Hişarn, Sire, 4/176; İbn Seyyidinnas, Uyünu'l-Eser, 3/419

195 Bkz. Ahzab, 33/12

mamlanmak üzereydi. İşini erken bitirenler, geride kalanlara yar­dım ediyor ve böylelikle düşman önünde yekvücut olduklarını fiilen de göstermiş oluyorlardı. Kazma işlemi tam altı gün sürmüştü ve artık ortada, müşriklerin gelip de önünde duracaklan geniş ve uzun bir engel vardı! Hendeğin kazım işi bittiğinde Mekke ordusu da Me­dine'ye yaklaşmış, neredeyse Uhud'a dayanmıştı.

Artık savaş kapıya dayanmıştı ve Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellem) de, o ana kadar kazım işinde kendilerine yardımcı olan ço­cuklarla kadınların geri çekilerek muhkem yerlere dönmeleri emrini verdi.


Konu Başlığı: Ynt: Sert kaya ve istikbale açılan pencereler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 04 Mayıs 2019, 15:53:04
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri doğruların yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Sert kaya ve istikbale açılan pencereler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 05 Mayıs 2019, 03:18:33
Aleyküm selâm. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Sert kaya ve istikbale açılan pencereler
Gönderen: Züleyha üzerinde 05 Mayıs 2019, 10:58:03
Allah razı olsun hocam emeğinize sağlık selam ve dua ile..


Konu Başlığı: Ynt: Sert kaya ve istikbale açılan pencereler
Gönderen: yagmur1453 üzerinde 05 Mayıs 2019, 20:56:39
Selamun aleyküm,
Allah her zaman çalışan ve çabalayan her insanın emeğininkarşılığını elbet dünyada vrya ahirette verir.Ancak kişi yılmadan ,zorluklara göğüs germesini bilen ,düştüğünde kalkmasıni bilen olmalıRabbim hiç yilmayanlardan eylesin inşallah.