Konu Başlığı: Ölüm sonrası hayat Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Mayıs 2011, 13:48:42 Ölüm Sonrası Hayat Adiyy İbn Rebia, Kevn ü Mekanın Sultanı'nın yanına gelmiş, kıyamet gününün ne zaman gerçekleşeceğini soruyor, kıyametin keyfiyeti ve oluş şeklini merak ettiğini söylüyordu. Tabii olarak Allah Resülü de, Rabbinin bildirmesiyle sorulara cevap veriyordu. Ancak adamın maksadı, sorusuna cevap bulmak değil, Efendimiz'i kendince zor durumda bırakmaktı. Onun için şunlan söyledi: - Bugünü, gözümle müşahede etsem de ben, Sana inanacak ve Seni tasdik edecek değilim, ya Muhammed! Bu arada, elinde duran çürümüş bir kemiği parça parça haline getiriyor ve: - Allah, şu darmadağınık kemikleri de mi birleştirip canlandıracak yani, diye kendince istihza ediyordu. 259 Bkz. Zümer, 39/67 260 Bkz. Vahidi, Esbabü Niizüli'l-Kur'an, s. 386 Hemen oracıkta sema kapılan harekete geçmiş ve Cibril yetişmişti imdada: - İnsan zanneder mi ki ölümünden sonra Biz kemiklerini toplayıp onu diriltmeyeceğizjs'? Bunu duyan Übeyy İbn Halef, eline aldığı döküntü bir kemikle Efendimiz'in yanına geldi ve eliyle de ufalayarak: - Ya Muhammed! Sen Allah'ın, çürüyüp dağıldıktan sonra şu kemiği yeniden dirilteceğini mi söylemek istiyorsun, diye sordu. Efendimiz: - Evet, Allah (celle celaluhü), bunu da yeniden diriltecek. Önce senin camm alıp arkasından da yeniden diriltecek ve sonunda da seni, cehennem ateşine atacak, diye cevap verdi. Bu fotoğrafı çeken Kur'an. şu ifadelerle meseleyi özetleyecekti: - Biz, kendisini bir nutfeden yaratmışken, yaman bir hasım kesilip, nasıl yaratıldığını da unutarak ve bir de misal getirerek Bize, 'çürümüş vaziyetteki o kemikleri kim diriltecek' diyen insan, şunu hiç görüp düşünmedi mi? De ki: "Onları ilk defa inşa eden kim ise; yeniden diriltecek de O'dur!"262 Başka bir gün, Abdullah adında bir sahabe, Kabe'ye gelmiş ibadet ii taatta bulunmak istemişti. Tavafım yapıp da bir kenarda oturup Kur'an okumak isterken, uzaktan birkaç kişinin geldiğini gördü. Bunlar, Sakif kabilesiyle Kureyş'ten, göbekleri büyük, ama anlayışlan kıt bazı sırdaş insanlardı; belli ki, gizlice konuşacak bir mekan anyorlardı. Belli ki gündemlerinde, İnsanlığın Emini ve O'nun ashabı aleyhinde ne türlü kötülük yapacakları vardı. Bir kenara çömelip uzun uzadıya konuşmuşlardı. Bir aralık, aralanndan birisi, fısıldaşarak şunları söyledi: 261 Bkz. Kıyamet, 75/3; Bkz. Vahidi, Esbabü Nüzüli'I-Kur'an, s. 469 262 Bkz. Ya-Sin, 36/77; Bkz. Vahidi, Esbabiı Niızüli'l-Kur'an, s. 379 - Ne diyorsunuz; acaba şimdi Allah, bizim bu konuşmalanmızı da duyuyor mu? - Belki bir kısmını duymuştur, dedi birisi. Diğeri ileri atıldı ve: - Yüksek sesle konuştuklanmızı duymuştur belki! Sessiz konuştuklanmızı duyduğunu sanmıyorum, diye ilave etti. Bunun üzerine bir diğeri ileri atıldı: - Bir kısmını duyan, tamamını da duyar; öyleyse hepsini duymuştur! Daha sonra da, ayrılıp her biri bir başka yöne giderek dağıldı. Derken, Hz. Abdullah da oradan aynlıp Efendimiz'in huzuruna gelmiş, görüp duyduklannı anlatıyordu. Çok geçmeden yine Cibril geldi. Şu mesajı getiriyordu: - Siz, kulaklannızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinizde şehadet getireceği bir günün geleceğine inanmıyor ve ondan sakınmıyorsunuz! Ne garip siz, yaptıklarınızın çoğunu, Allah'ın bilmeyeceğini sanıyorsunuz! Halbuki bu, Rabbiniz hakkında sizin beslediğiniz kötü zandan başka bir şey değildir! Zaten, sizi mahvedip hüsran yudumlamanız da bu yüzden değil mi?263 Bundan sonra da ayetler gelmeye devam edecekti. Gelecek ayetlerde, özetle şunlara vurgu yapılıyordu: - Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah'a aittir ve Allah da, her şeye kadirdir.s'< Ne göklerde ne de yerde, Allah'ı aciz bırakacak ve icraatını engelleyecek bir kuvvet vardır. O, Alim'dir ve her şeye gücü yeten bir Kadir'dir.265 Kıyametin meydana gelmesi, bir göz açıp kapama süresinde veya daha kısa bir anda gerçekleşecektir; şüphesiz Allah, her şeye kadirdir. 266 Allah, hakkın ta kendisidir; ölüleri diriltecek de işte O'dur ve 263 Bkz. Fussılet, 41/22, 23 264 Bkz. Al-i İrrıran, 3/189 265 Bkz. Fahr, 3S/44 266 Bkz.~ahl,16/77 O, her şeye kadir olandır.s'" Allah, öldükten sonra diriItmeyi gerçekleştirecektir; zira O, her şeye kadirdir.w" Görüldüğü gibi, bugünün insanı için mümkün gözükmeyen her rneselenin sonunda, Allah'ın güç ve kudretine vurgu yapılmakta ve O'nun, mülkün tamamına sahip olduğu anlatılarak, bugün mümkün gibi gözükrneyen her meselenin, O'nun için çok asan olduğu vurgulanmaktaydı.s'" Hiçbir şey yokken kainatı var etmek; havasıyla suyunu ayarlayıp ışığıyla ısısını tanzim etmek ve böylelikle, onun içinde canlıların yaşamalan için gerekli olan imkanlan yaratmak. .. Sonra da her bir canlı, bitki ve cemadatı ihya ederek mükemmel bir sistem kurmak. .. Bunlann hiçbiri, ilk başta olmayan hususlardı. Dün bunu yaratan kudret, bugün veya yann benzerini yapmaktan nasıl aciz görülebilir ki? Halbuki, biraz düşünen herkes bilir ki, sistemli ordulan oluşturmadaki zorlukların aynısı, verilen molalardan sonra yeniden toparlanmalarda yaşanmadığı gibi ikinci yaratılış da, ilkine göre daha kolaydı! Zaten, Cibril-i Emin'in getirdiği mesaj da aynı şeyleri söyleyecekti: - Varlığı ilk yaratan da, öldükten sonra onlan diriltecek olan da O'dur. Ve bu diriItme işi, O'na göre daha kolaydır.f"? Aynı zamanda O (celle celaluhü), öyle bir kudret sahibidir ki, O'nun için en küçük bir zerreyi yaratmakla bütün sistemleri yaratmanın arasında zorluk bakımından hiçbir fark yoktur. Bunun da insanlar tarafından bilinmesinde zaruret olacak ki, ölüm sonrasındaki yeniden dirilmeyi anlatırken Kur'an. şu ifadeleri kullanacaktı: - Ey insanlar! Allah için, sizin hepinizi yaratmak veya hepinizi öldükten sonra diriltmek, tek bir kişiyi diriltmek ko- 267 Bkz. Hacc, 22/6 268 Bkz.llnkebut,29/20 269 Bkz. Mülk, 67/1 laylığında bir iştir! Şüphe yok ki Allah, her şeyi hakkıyla işitip gôrendir."" Aynı zamanda mesele, sadece teorilere dayandınlarak anlatılmıyordu. Aslında bu, Kur'ani metodun bir parçasıydı; teoriyle birlikte pratikten örnekler de ortaya konuluyor ve insanların görüp duyarak ikna olmaları isteniyordu. Öldükten sonra yeniden diriItme gerçeğini anlatırken Kur'an. düşünen herkese şöyle seslenecekti: - İşte, Allah'ın rahmet eserlerine bir bak! Ölmüş toprağa nasıl da hayat veriyor? İşte, bunu yapan aynı kudret, ölüleri diriltecek olan aynı kudrettir. Zira 0, her şeye kadirdir."?" Öyle ya, hemen her an etrafta yeni yeni ölümler ve ardından da yeniden dirilmeler yaşanıyor ve bunları da, biraz ibretle bakan herkes görüyordu. Kışın yağan karın ardından, beyaz kefenini üzerinden atıp ayağa kalkarak yeniden baharın gelmesi, bir-iki hafta içinde bütün bitkilerin, yeniden haşroluyor gibi yeni elbiselerini giyip yaprak ve çiçeklerle bezenmeleri ve sinekler gibi bazı canlıların, uzun süre gözden kaybolduktan sonra aynı çoklukla yeniden yaratılmaları gibi insan gözü önünde, cereyan eden nice haşir örnekleri durmaktaydı. Önemli olan bunları, gözdeki ülfet perdesini kaldırarak görebilmek, sonra da bu işin arkasındaki kudreti görerek O'na iman edebilmekti! Ancak, bunun için bakmak değil, aynı zamanda baktığını görmek gerekiyordu. Cemaatini şuurlu görme zemininde yetiştiren Kur'an. elinden tuttuğu insanı farklı zeminlerde dolaştırmakta; her defasında ona, nelere bakıp da neler görmesi gerektiğini hatırlatmakta ve bütün bunların neticesinde de konuyu getirip haşir meselesine bağlamaktadır: 271 Bkz. Lokman, 31/28 272 Bkz. Ruın,30/So - Hiç, üzerlerindeki gökyüzüne bakmazlar mı? Bakıp da, Bizim onu nasıl sağlarnca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık ve dengesizlik olmadığını düşünmezler mi? Yeryüzünü de döşedik! Orada dengeyi sağlayacak ağır baskılar, sabit ulu dağlar yerleştirdik. Ve orada, gönül ve göz açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik! Bütün bunları, Allah'a yönelecek her kula, Yaradan'ın kudretini hatırlatması, dersler veren birer basiret nişanesi ve ibret nümünesi olması için yaptık! Gökten bereketli bir su indirdik! Onunla bahçeler ve biçilen ekinler, salkım salkım meyveleriyle ulu hurma ağaçları yetiştirdik! Bütün bunlar, kullarımıza olan rızkımızı tamamlamak içindir. İşte, ölmüş insanların, mezarlarından çıkışı da böyle olacaktır.273 Evet, bütün bunlar, Rahmani eğitimden birer kesitti. Bu eğitim, hayatın her alanında artık kendini gösteriyor ve böylelikle, yaşanılan olaylara paralel gündeme getirilen konuların, insanlar tarafından özümsenmesi temin ediliyordu. Artık onlar, havfve recanın yoğurduğu bir terbiye altında mum gibi yumuşamış, iştiyak1a rahmet-i Rahman'ı bekler olmuşlardı. Rablerine döneceklerine olan imanlarından dolayı kalpleri tir tir titriyor, geçici dünya yerine gelecek, ebedi günler adına kalıcı yatırımlar yapıyor ve ellerinde bulunan her şeyi bu istikamette kullanmaktan da geri durmuyorlardı. |