> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Necran Heyeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Necran Heyeti  (Okunma Sayısı 1640 defa)
20 Aralık 2009, 20:50:40
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 20 Aralık 2009, 20:50:40 »



Necran Heyeti


Tevhid iktidarı Arabistan´a yayıldıktan ve her tarafı haki miyeti altına aldıktan sonra, müşrikler peyderpey İslama gir meye başladılar. Onlar çoğunlukla korkularından değil, aksine İslama olan rağbetlerinden dolayı müslüman oluyorlardı. Çün kü putperestlik perdesi gözlerinin önünden kalkmış, atalarını taklid etme sapıklığının çemberinden kurtulmuş, Islamm nu ruyla aydınlanmışlardı. Atalarının hiçbirşeye akıl erdiremedik lerini, doğru yolu bulamadıklarını idrak etmişlerdi. İslamiyet, artık insanları bizzat kendine davet eder hale gelmişti. İnsan ların gözlerindeki cahiliyet körlüğü ve putperestlik perdesi kalktıktan sonra herkes İslama akın akın gelmeye başlamıştı. Yahudi ve Hıristiyanlara gelince, Yahudilerin peygamber efen dimize karşı direndiklerini, hıyanet ve münafıklık içinde olduk larını, diğer insanları -nefislerine dair eman akdi aldıktan son ra dahi- müslümanlara karşı kışkırttıklarını önceki bölümlerde ani atmış iz dır. Bu insanlardan Peygamber efendimizin himaye sinde bulunmayanlara gelince, Peygamber efendimiz cizye öde meleri karşılığında bunlara da eman vermişti. Nitekim bu hu susu peygamber efendimizin güney Arabistandaki Yemen emir lerine yazdığı mektuplarda görmekteyiz. Onlar, mıntıkalarında yahudi ve mecusi kimselerin bir kısmının dinlerini değiştir-meksizin cizye ödemek istediklerini anlatmışlar; Peygamber efendimiz de, cizye ödemeleri karşılığında kendi dinlerinde ka labileceklerini beyan buyurmuştu.

Hıristiyanlara gelince bunlar, Peygamber efendimizle sa vaşmamışlar, ona karşı kimseyi kışkırtmamışlardı. Sadece Bizanslılar islam kuvvetlerine karşı saldırgan bir tavır takınmış lardı. Hıristiyan araplara, özellikle Yemen´in güneyindeki hı-ristiyanlara gelince bunlar, Islama ve peygamber efendimize karşı nesebi bir sevgi ya da daha yakın bir derecede dostluk göstermişlerdi. Bu sebeple Cenab-ı Allah, müslümanlarla dost luk ilişkisine giren hıristiyan araplar hakkında şöyle buyur muştur:

"İnsanlar içerisinde, inananlara en yaman düşman olarak yahudileri ve (Allah´a) ortak koşanları bulursun. İnananlara sevgice en yakın olanları "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulur sun. Çünkü onların içerisinde keşişler ve rahipler vardır ve on lar büyüklük taslamazlar."(Maide, 82)

Bu, az ileride sözünü edeceğimiz Necran hırıstıyanlarmm genel bir Özelliğidir. Ayrıca onları heyet olarak Peygamber efendimizin yanına gelmeye iten hususî bir sebeb de vardı. Pey gamber efendimiz onlara Islami daveti içeren ya da cizye öde melerini veya kendileriyle savaşacağını bildiren bir mektup yazmıştı. Mektubun metni şöyle idi:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla. İbrahim, İshak ve Yagkub´un ilahının adıyla... imdi ben sizi Allah´a kulluk etme ye, kullara ibadet etmekten vazgeçmeye, kulların velayetinden çıkıp Allah´ın velayeti altına girmeye davet ediyorum. Bu dave time icabet etmezseniz cizye vereceksiniz. Buna da yanaşmadı ğınız takdirde size savaş ilân ediyorum. Vesselam.

Peygamber efendimiz bu mektubu onların piskoposlarına göndermişti. Piskopos bu mektubu okuyunca paniğe kapıldı. Hemezanlılardan Şurahbil bin Vedae adındaki bir adama ha ber salıp yanına çağırttı. Halledilmesi zor bir problem çıktığı zaman piskopos bu Hemezanlı adamı çağırır, ona danışırdı.

Hemezanlı adam mektubu okuyunca piskopos: "Ya Eba Meryem senin bu husustaki görüşün nedir?" diye sordu. Şurah bil dedi ki: Allah´ın İbrahim´e, İsmail´in soyuna peygamberlik vereceğini va´dettiğini biliyorsun. Eğer bu adam peygamber ise buna iman edecek misin? Ama benim Peygamberlik hakkında bir görüşüm yoktur." Piskopos onu yanından uzaklaştırdı ve başkalarını istişare için çağırdı. Hepsi de ŞurahbiPin verdiği ce vabın aynısını verdiler. Bunun üzerine piskopos çan çalınması nı emretti. Çan çalındı. Kiliselerde ateşler yakıldı. Çullar kaldırıldı. Vadinin aşağısında, yukarısında halk toplandı. Vadinin uzunluğu, hızlı giden süvarinin gidişiyle bir günlüktü. Piskopos onlara peygamberimizin mektubunu okudu ve bu husustaki gö rüşlerini sordu. Neticede bir heyet gönderilip peygamberimizin haberini kendilerine getirmesi üzerinde görüş birliğine vardı lar. Heyet Medine-i Münevvereye doğru yola çıktı. Peygamber efendimizin yanına geldiklerinde yolculuk elbiselerini çıkarıp süslü ve gösterişli elbiselerini giyip altın yüzükler taktılar. Sonra Peygamber efendimizin yanına girdiler. Peygamber efen dimiz gece ve gündüz onlardan yüz çevirdi. Selamlarına karşı lık vermedi. Bunlar Hz. Osman ile Abdurrahman bin Avf in ya nına gittiler. Daha önceleri bu iki zat, ülkelerine gidip ticaretle uğraştıklarından dolayı, Necranlılar onları tanıyorlardı. Yanla rına vardıklarında şöyle dediler: "Peygamberiniz bize bir mek tup gönderdi. Biz de mektuba icabet ederek geldik. Yanına gir diğimizde selam verdik, ama selamımıza karşılık vermedi. Onunla konuşmak istedik, ama bizimle konuşmaya yanaşma dı. Şimdi size soruyoruz: Biz memleketimize geri dönelim mi?"

Hz. Osman ile Abdurrahman bin Avf, Hz. Ali´ye yönelerek ona sordular. "Ya Eba Hasen, bu kavim hakkında ne dersiniz?" Hz. Ali cevaben dedi ki: "Süslü elbiselerini ve parmaklarındaki altın yüzüklerini çıkarıp sefer elbiselerini yeniden giymelerini öneririm." Heyettekiler bu öneriye uyup üzerlerindekini çıka rıp yeniden sefer elbiselerini giydiler. Ve bu vaziyette peygam ber efendimizin yanına varıp selam verdiler. Peygamber efendi miz de selamlarına karşılık verdi. Onlar daha önceleri gurur ve kibirle alâyiş ve ihtişam içinde peygamber efendimizin yanına girdiklerinden dolayı peygamber efendimiz onlara yüz verme mişti. Alâyiş içinde bir kralın huzuruna girmemiş olduklarını bildirmek için selamlarına mukabelede bulunmamıştı. Aksine yoksul hayatı yaşayan, şerefini mal ve giysilerden değil, Rah man ve Rahim olan Allah´ın risaletinden alan bir peygamberin yanma girdiklerini onlara bildirmek istemişti. Bunun ötesinde peygamber efendimiz onlara yüz vermemekle gurur ve kibirle rini kırmış, kendi yaşantısı gibi bir hayat yaşamalarını lisan-ı haliyle tavsiye temiş oluyordu. Peygamber (s.a.v.) efendimiz se lamlarına mukabelede bulunduktan sonra diğer insanlara yap tığı gibi gülümsemeye başladı. İkindi namazından sonra Mescid-i Nebeviye gelen bu heyete .güler yüzle mukabelede bulun du. Bunlar doğuya yönelerek namaz kılmışlar; müslümanların bazıları bunları doğuya yönelik olarak namaz kılmaktan men´ etmek istemişlerse de kerem saltıibi ve müsamahakâr bir insan olan Peygamber efendimiz: "Onl ara ilişmeyin" diye talimat ver miş, böylece onlar namazlarını rahatlıkla kılabilmişlerdi.

Bu heyet 60 kişiden müteşekkildi. 24 kişi büyüklerinden ve önde gelen şahsiyetlerindendi. i balarında üç kişi vardı ki bun lar reis ya da reis konumundaki kimselerdi. Birincileri Akih is minde bir zat idi ki onların emirleriydi. Görüşüne uyarlardı. Meşveret sahipleriydi. Onun taı/-şivelerinin dışına çıkmazlardı. Asıl adı Abdülmesih idi. İkinci şjahıs ise Seyyid isminde bir zat olup temsilcileriydi. Toplantı ve sefer hallerinde de sorumluları idi. Üçüncü şahıs ise Beni Bekir bin Vail´in kardeşi olan Ebu Harise bin Alkame idi. Piskopos sları ve bilgili bir zat idi. Okul larının yöneticisiydi. Ebu Harise;, aralarında şerefli bir şahsiyet olduğundan dolayı itibar görürdü. Kitaplarını okuyup incele mişti. Hıristiyan Rumların hükümdarları ona yüksek payeler vermiş, çeşitli ikramlarda bulunmuş ve hizmetçiler tahsis et mişlerdi. Onun için kiliseler inşı ı etmiş ilim ve içtihat sahibi bir kişi olduğundan dolayı da ona çeşitli izzet ve ikramlarda bulun muşlardı. Uzakta oldukları halele bu hükümdarlar, Ebu Harise aracılığıyla Necranlıları nüfuz t /e iktidarları altında tutmasını bilmişlerdi. Gerek yüzüne karş ı, gerek gıyabında Ebu Harise Peygamber efendimize tazimde bulunurdu. Rivayete göre Ebu Harise, Peygamber efendimizin yanına gelirken bir katıra bin mişti. Yanı başında kardeşi de ´ benzeri bir katıra binmişti. Ebu Harise´nin katırı tökezleyince kardeşi "Uzaktaki şahıs tökezle-seydi keşke demiş, bu bedduas lyla peygamber efendimizi kas-tetdiği için Ebu Harise ona şu cevabı vermişti: "Sen tökezleyip düşesin! Şüphesiz Allah´a and olsun ki o, beklemekte olduğu muz ümmî peygamberdir."

Böyle deyince kardeşi: "Mailem onun peygamber olduğunu biliyorsun, ne diye ona uymuyosun?" diye sormuştu. Ebu Hari se ise kardeşinin sorusuna şöy le cevap vermişti: "Romalıların bize yaptıkları ikramları görüy ´orsun. Onlar bizi şereflendirdi ler, bize mal verip ikramda b ulundular. Muhammed´e uyar sam, elimdeki şu makam ve ser veti geri alırlar" Kürz bin Alkame adındaki kardeşinin İsrarı üzerine Ebu Harise nihayet müs-lüman olmuştu.

îbn İshak´ın rivayetine göne Abdullah bin Abbas şöyle de miştir: Necranlı hıristiyanlarla: yahudi alimleri bir araya gele rek Resulullah(s.a.v)´in huzuruna vardılar. Yahudi alimleri de diler ki: ibrahim de bir yahudi idi. Hrıstiyanlar da ibrahim´in ancak hristiyan bir kişi olduğunu iddia ettiler. Bunun üzerine Cenab-ı Allah şu ayeti Kerimeyi inzal buyurdu:

"ibrahim ne yahudi, ne de Hristiyandı; dosdoğru bir müslü-mandı. Müşriklerden de değildıl. Doğrusu, insanların İbrahim´e en yakın olanı, ona uyanlar, bu peygamber ve müminlerdir. Allah da mü´minlerin dostudur. "

Bazı yahudi alimleri: "Ey Muhammed Hıristiyanların Mer yem oğlu İsa´ya taptıkları gibi bizim de sana tapmamızı mı is tiyorsun?" diye sordular.

Necranlı hıristiyanlardan biri de: "Ey Muhammed, sen biz den bunu mu istiyorsun bizi lıuna mı davet ediyorsun?" diye sorunca Resulullah (s.a.v.) eifendimiz şu cevabı verdi: "Al lah´tan başkasına tapmaktan, ya da Allah´tan başkasına tapıl-masını emretmekten Allah´a sığınırım. Allah beni bununla gön dermedi ve bana böyle yapmamı emretmedi." Böyle dedikten sonra Cenab-ı Allah şu ayeti Kelimeyi inzal buyurdu:

"Hiç bir insana yakışmaz }ıi, Allah ona Kitap, hüküm ve peygamberlik versin d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Necran Heyeti
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:32:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Necran Heyeti rüya tabiri,Necran Heyeti mekke canlı, Necran Heyeti kabe canlı yayın, Necran Heyeti Üç boyutlu kuran oku Necran Heyeti kuran ı kerim, Necran Heyeti peygamber kıssaları,Necran Heyeti ilitam ders soruları, Necran Heyetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes