> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Müşrik cephenin durumu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müşrik cephenin durumu  (Okunma Sayısı 736 defa)
01 Mayıs 2011, 19:03:23
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Mayıs 2011, 19:03:23 »



Müşrik Cephenin Durumu

Bu arada müşrikler, Umeyr İbn Vehb'i göndermiş mü'minler hakkında daha kesin ve net bilgi toplamak istemişlerdi. Tepeye çıkıp da manzarayı gören Umeyr, geri döndüğünde sevinerek onlara şun­ları söyleyecekti:

- Onlar, üç yüz kişi kadarlar. Olsa olsa üç beş fazladır. Yetmiş develeri iki tane de atları var! Ancak siz bana, biraz daha zaman verin ve bundan başka bir destek kuvvetleri olup olmadığına da bir bakayım!

Atma atlayacak ve vadiyi de dolaşıp geldikten sonra yine onlara dönecek ve şunları söyleyecekti:

- Hiçbir şey görernedim. Fakat, Ey Kureyş topluluğu! Sahipsiz develerin ölüm taşıdıklarını ... Yesrib develerinin kaçınılmaz sonu hazırladıklarını görüyorum! Gerçi onların, kılıçtan başka kendileri­ni koruyacak ne bir sığınak ne de bir koruyucuları var! Görmüyor musunuz, sanki konuşma kabiliyetlerini yitirmiş çıt çıkarmıyorlar! Ancak, ejderhalar gibi, avlarını yakalamak için fırsat kolluyorlar! Al­lah'a yemin olsun ki, onlardan öldürülecek her bir nefere karşılık mutlaka sizden de birileri öldürülecektir. Sizin aranızdan bu kadar adam öldükten sonra da, artık yaşamanın ne hayrı var? Ama esas görüş, sizin ortaya koyacağınız görüştür ve bu şartlar altında kendi kararınızı kendiniz verin!

Kureyş adına yaşanan en kritik andı bu. Bazı insanlar, zaten sa­vaşmak istemiyor ve geri dönme planları yapıp duruyordu. Umey­r'in sözleri de böyle düşünenlerin harekete geçmesini netice vere­cekti. Buna karşı olanlar ise, Umeyr'in yanlış istihbarat topladığını ileri sürüyor ve yeni bir adam daha göndermeleri gerektiğinde ısrar ediyorlardı. Derken, EbU Seleme el-Cüşemi'yi göndermeyi kararlaş­tırdılar. Ebu Selerne gidip geldikten sonra şunları söyleyecekti:

- ValIahi ben de, o kadar büyük güç ve kuvvet, silah ve teçhizat veya önemsenecek bir süvari birliği görmedim; fakat çoluk çocuk­larına geri dönmeyi akıllarından silmiş ve gözleri arkada olmayan bir topluluk gördüm! Kılıçlarından başka ne sığınabilecekleri bir merci ne de kendilerini koruyacak bir yardımcıları olmasına rağ­men kendilerini ölümüne adamış bir topluluk! Sanki zırhlarının

altında saklı çakıl taşları gibi gök mavisi gözler! Artık kararınızı kendiniz verin!

Ebu Seleme'nin kanaati de Umeyr'inkinden farklı değildi. Bun­ları dinleyen Hakim İbn Hizam, hemen Utbe İbn Rebia'nın yanına gidecekve:

- Ya Eba'l-Velid! Şüphesiz ki sen, Kureyş'in büyüğü ve efendi­sisin; bu konuda senin sözün dinlenir. Dünya durdukça hayırla yad edileceğin bir iş yapmak istemez misin?

Böylesine önemli bir işi kim yapmak istemezdi ki! Bunu duyan Utbe, hemen Hakim İbn Hizam'a dönecek ve:

- Ne demek istiyorsun ey Hakim, diyecekti.

- Müttefikin olan Amr İbn Hadrami'nin işini üstüne al ve in-

sanları yollarından geri çevir!

- Tamam, yaparım ama sen de bana yardımcı ol! Doğru, o benim müttefikim; onun diyetini ödemek ve yağmalanan mallarını iade etmek benim üzerime borç olsun! Sen de İbnü'l- Hanzaliyye'ye'" git; çünkü ben, insanların geri dönme fikrine ondan başkasının karşı çıkacağını sanmıyorum!

Aralarında geçen bu konuşmanın ardından Utbe, insanlara ses­lenecek ve şöyle diyecekti:

- Ey Kureyş topluluğu! Allah'a yemin olsun ki sizler, Muham­med ve ashabına karşı gelmekle iyi bir iş yapmış olmuyorsunuz. Val­lahi de, şayet O'nunla savaşıp O'nu mağlup etmiş olsanız bile yarın, amca veya dayıoğlunu veya akrabalarından birini öldüren hangi adam insanlar arasına çıkabilir ve bir diğerinin yüzüne bakabilir! En iyisi siz, hemen bu işten vazgeçip geri dönün ve Muhammed'le Araplar arasına girmeyin! Şayet onlar O'nu mağlup ederlerse, zaten bu sizin de istediğiniz bir şey! Yok, öyle değil de bunun aksi olacak olursa, o zaman da siz, O'na ilişmediğiniz için O'ndan size bir zarar gelmez! Şüphesiz şu anda ben, ölüm için can atan insanlar görüyo­rum; sizlerin onları alt etmesi mümkün değildir! Hala iş işten geç­miş değil; bu hayırlı karar size ait!

Ey kavmim! Bugün bu işi isterseniz benim başıma sarın ve 'Utbe

42 Bununla 0, Ebu Cehil'i kastediyordu. Çünkü Harızaliyye, EbU Cehi!'in annesi için kullanılan bir ifadeydi. Bkz. İbn Hişarn, Sire, 3/170; Taberi, Tarih, 2/30-31

korktu!' deyin; gerçi siz de biliyorsunuz ki ben, asla sizin en korka­ğınız değilinı!

Atının üzerinde Kureyş ordusuna seslenip de geri dönme çağrısı yapan Utbe'yi uzaktan gören Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), as­habına dönecek ve şunları söyleyecekti:

- Şayet şu topluluk içinde birisinde hayır varsa o da şu kızıl devenin üzerindeki adamdadır; şayet onun dediğini yaparlarsa en doğru olanı yapmış olurlar!

Ümitlenmişti; demek ki müşrikler, her şeye rağmen kendi ara­larında tam ittifak etmiş değillerdi. Sonra da, yanında bulunan Hz. Ali'ye seslenerek:

- Bana Hamza'yı çağır, dedi.

O sırada Hz. Hamza, düşmana yakın bir yerdeydi ve haber ken­disine ulaşır ulaşmaz soluğu huzurda aldı. Efendiler Efendisi ona, karşı taraftaki kızıl devenin üzerinde insanları geri çevirmeye çalı­şan adamın kim olduğunu soruyordu.

Bu arada Hakim İbn Hizam da, zırhını hazırlayıp kılıcını bile­mekle meşgulolan Ebu Cehil'in yanına gitmiş ve ona Utbe'nin de selamını söyleyerek gelinen son noktayı aktarmaya başlamıştı. Ebu Cehil'i çileden çıkaran bir gelişmeydi bu ve şiddetle karşı çıkacaktı:

- Anlaşılan o ki, Muhammed ve arkadaşlarını görünce iyice büyülenmiş, dedi önce. Arkasından da, yemin billah ederek şunları söylemeye başladı:

- Vanahi de Allah, Muhammed'le aramızdaki hükmü verinceye kadar asla bu yoldan dönmeyeceğiz! Aslında Utbe, bunu söyleyecek bir insan değildir; fakat o, Muhammed ve ashabının, bir deve etiy­le doyacak kadar az olduklarını görünce, onların arasında bulunan kendi oğlunun başına bir şey gelmesinden korktu!

Geri dönme ihtimalinin gündeme geldiği bir yerde Ebu Cehil, elbette bununla yetinmeyecek ve yine Ebu Cehilliğini gösterecektil Büyük bir hışımla yerinden kalktı ve Abdullah İbn Cahş seriyyesin­de kardeşi öldürülen Amir İbn Hadrami'yi yanına çağırdı. Herkes, olup bitecekleri merakla beklerneye durmuştu. Burnundan soluyan Ebu Cehil, yanına gelen Amir'e, Nahle'de öldürülen kardeşi Amr'ı hatırlatıyor ve:

- İşte bu senin müttefikin Utbe, tutmuş insanları savaştan geri
çevirmek istiyor! Gel de başımıza gelenleri kendi gözlerinle gör, di­yerek yüksek sesle ağıt yakmasını istiyordu.

Ebu Cehil'in arka çıkıp imkan verdiği Amir, hemen oracıkta ya­kasını paçasını yırtıp dövünmeye başlayıverdi! Kendini yere atmış, üstüne toz ve toprak saçarak:

- Vah benim kardeşim Amr'ın başına gelenlere, diye dövünüp duruyordu. Aslında bu, doğrudan Utbe İbn Rebia'ya bir mesajdı; zira o, Kureyş arasında Amr'ın can yoldaşıydı.

Ebu Cehil'in planı yine işe yaramıştı. Amir'in yürek yakan çırpı­nışları müşrikleri cesaretlendirmiş ve intikam hırsıyla savaşma ar­zularını kamçılamıştı. Olup bitenlerden haberdar olan Utbe, önce Ebu Cehil'e küfredip ona hakaret dolu sözler söyledi. Ardından da ilave etti:

- Yarın, herkes kimin gözünün boyandığını daha iyi görüp bile­cek; benim mi onun mu?

Zaten bu arada Ebu Cehil de, atının sırtına kılıcıyla vurmuş ve onu mahmuzlayıp orduyu toplamaya başlamıştı bile ...

Allah'a inanmadığı halde başı sıkışınca Ebu Cehil de O'nu ha­tırlayacak ve o da Rabb-i Rahim'den bir şeyler talep edecekti. Şöyle dediği duyuluyordu:

- Allah'ım! Yakınlarımızla akrabalık bağlarını kesip başımıza bilmediğimiz şeyler geldi; yarın bizi üstün kıl! Allah'ım! Aramızdan Sana en sevgili kim ise ve Sen daha çok kimden razı isen, yarınki za­feri Sen ona nasip et!

Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkaran Allah (celle celaluhü), kimi nerede ve nasıl istihdam ediyordu! Şirretliğin başı bir adam, tutmuş Bedir meydanında hayır adına dua ediyordu ve bu, EbU Cehil'in, hiç­bir zorlamaya maruz kalmadan kendi aleyhine yaptığı bir dua idi. Daha sonraları Cibril-i Emin gelecek ve fetih öncesinde işe ilk başla­yanın da o olduğunu ilan edecekti.s''

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müşrik cephenin durumu
« Posted on: 25 Nisan 2024, 07:55:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müşrik cephenin durumu rüya tabiri,Müşrik cephenin durumu mekke canlı, Müşrik cephenin durumu kabe canlı yayın, Müşrik cephenin durumu Üç boyutlu kuran oku Müşrik cephenin durumu kuran ı kerim, Müşrik cephenin durumu peygamber kıssaları,Müşrik cephenin durumu ilitam ders soruları, Müşrik cephenin durumuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes