> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Uzlaşma kültürü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uzlaşma kültürü  (Okunma Sayısı 544 defa)
13 Ekim 2010, 18:13:14
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Ekim 2010, 18:13:14 »



Uzlaşma Kültürü


Kelime kökü olarak silmden (barış) gelen İslâm'ın en çok değer atfettiği kavramlardan birisi de musâlaha'dır. Sulh kelimesinden türeyen 'musâlaha'nın semantik haznesi oldukça zengindir. Öncelikli olarak 'barış,' 'anlaşma,' 'uzlaşı', 'iyi iş' mânâlarına gelen musâlaha, iki veya daha fazla tarafın varlığını mecburî kılar. Türkçede bazı teknik terimleri göstermek için kullandığımız sulh kökünden türeyen ıstılah tabiri de, bir kelimenin mânâsı üzerindeki içtimâî uzlaşıyı ifade etmektedir. Şâyet aynı dili konuşan insanlar arasında kelimelere atfedilen mânâlarda bir uzlaşma yoksa, kavram kargaşasının yaşanılması kaçınılmazdır. Bu sebeple mutlu ve huzurlu bir cemiyetin inşasında, hem ferdî hem içtimâî hem de toplumlar arası seviyede musâlaha ve sulh (uzlaşı) hayatî düsturlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sulh ve musâlahanın karşıtı ise; fesat, ifsat ve seyyiedir (kargaşa, kaos, kötülük, anlaşmazlık ve fitne). Sulhun ve musâlahanın bizzat kaynağı olan yüce dinimiz İslâm'ın evrensel hitabı Kur'ân'ı Azimüşşan'da bu hakikati ifade eden çok sayıda âyet-i kerîme vardır. Kur'ân-ı Mubîn ısrarla bozgunculuğu ve kötülüğü yererek insanlara ferdî ve içtimaî hayatlarında uzlaşı kültürünü yerleştirmeyi, kişilerin zaaflarından istifade ederek onları bir ticaret malı hâline getirmemeyi öğütlemektedir. Kâinatın Sahibi, yarattığı varlıklar arasına mükemmel bir nizam ve intizam koymuştur; bu âhengi bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Şâyet bu tür bir bozgunculuk yaşanmışsa, evvelemirde bu konuda sulh adına ilk hareket etmesi gereken de yine Allah'ın yarattığı en kerîm varlık olan insandır. Kur'ân-ı Kerîm açısından meseleye bakıldığında, ıslah ve musâlaha (uzlaşı yolları bulma) içtimâî hayatta gerçekleştirilmesi gereken bir hedeftir. Bakara Sûresi 224. âyette Yüce Yaratıcı mealen şöyle buyurmaktadır: 'Bir de Allah adına yemin ederek; iyilik etmeye, günahlardan uzak durmaya ve insanların arasını düzeltmeye (uzlaştırmaya) O'nun adını engel yapmayın. Allah hakkıyla işitir ve bilir.' Kur'ân-ı Kerîm insanın kendiyle, çevresiyle ve diğer insanlarla uzlaşı içerisinde nasıl yaşaması gerektiğini gösteren en önemli rehberdir.

Siyak açısından eşler arasındaki anlaşmazlıklarda uzlaşının önemini belirten bir âyet-i kerîmedeki ifadeler dikkate şâyândır: "Eğer bir kadın kocasının kötü muamelesinden ve kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, bazı fedakârlıklar göstererek sulh olmak için gayret göstermesinde mahzur yoktur. Sulh, elbette en hayırlı olandır (es-sulhu hayr)..." (Nisa sûresi, 4/128) Enfal sûresindeki bir başka âyet-i kerîmede وَإِنْ جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ هُوَالسَّمِيعُ الْعَلِيمُ - Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah'a (c.c.) güven. Çünkü Allah (c.c.) Semîdir, Alîmdir (her şeyi hakkıyla işitir ve bilir)' (Enfal sûresi, 8/61) buyrularak Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) şahsında bütün Müslümanlara bu şekilde hareket etmeleri emredilmiştir. Âyette geçen "selm" (barış) ifadesini hemen hemen bütün müfessirler sulh (uzlaşı) olarak tefsir etmişlerdir. Allah (c.c.), barış ve sulhun temini için gayret sarfeden kimseleri Kur'ân-ı Kerîm'de sıkça müjdelemekte ve söz konusu fedakâr insanların ecrini zayi etmeyeceğini buyurmaktadır.1 İnsanların dinî, millî, kültürel ve coğrafi farklılıkları İlâhî İrade'nin muradının bir parçasıdır. Bu farklılıklarla donatılmış küremizdeki asayişi Yüce Yaratıcı uzlaşı kahramanlarının omuzlarına yüklemiştir: 'Rabb'in içlerinde uzlaşı ve barış için didinen kimseler oldukça memleketleri helâk edici değildir.' (Hud sûresi, 11/117)
İnsanlık tarihinin gerçek mânâdaki sulh temsilcileri Peygamberlerdir (aleyhimüsselam). Onlar, sulhun bir emniyet alanı olduğunu, içtimâî mutluluk ve refahın bu tür bir sulh ile gerçekleşeceğini en iyi bilen seçkin kimselerdir. Bu sebeple hayatları boyunca sebat ve metanetle uzlaşı kültürünün yerleşmesine çalışmışlar ve çevrelerindeki insanlara da bu mukaddes vazifeye katkı yapmak için aralıksız tavsiye ve teşviklerde bulunmuşlardır. Adaletin kuvvette değil hakta olduğunu, huzur ve sükûnun temininde toplumsal uzlaşının ne kadar hayatî bir husus olduğunu bilen, bu sebeple de kendilerine bakan yönüyle uzlaşının sağlanması adına ciddi ferağat ve fedakârlık gösteren Peygamberân-ı izâm, kelimenin tam mânâsıyla ehlu's-salâh ve'l-ıslâh (barış ve huzurun temini için çalışan kimseler) olmuşlardır. Güçlüyken de zayıfken de birlikte huzur içinde yaşamanın yollarını arayan bu güzide insanlar, toplum için sarfettikleri gayretlerinden dolayı güvenin en yüksek seviyedeki temsilcileri kabul edilmişlerdir. Onlar geçmişte kendilerine, toplumlarına yapılan yanlışlıkları, aşırılıkları ve kötülükleri de toplumsal huzur ve sulh adına âlicenaplıkla affetmeyi ya da unutmayı tercih etmişler ve bunu hayatlarına sürekli tatbik etmişlerdir. Daha da önemlisi, güzel günler için oluşturulacak huzur adacıklarının hatırına kin ve nefreti bir çırpıda lügatlerinden silmiş ve engin hoşgörüleriyle insanlığa devamlı güzel örnek ve rehber olmuşlardır.

Sulh kültürünün yerleştirilmesi açısından incelendiğinde her bir peygamberin hayatının ayrı bir zenginlik ve temsille dolu olduğu görülecektir. Kavminin ıslâhı için neredeyse bin yıl emek veren Hz. Nuh'tan (a.s.), bu uğurda ateşe atılan Hz. İbrahim'e (a.s.); hayatı boyunca huzur ve sükûnu bozmak isteyen kavmiyle mücadele eden Hz. Musa'dan (a.s.) Kâinatın İftihar Tablosu Efendimiz'e kadar birçok peygamber (a.s.) sabırla uzlaşı yolları aramışlardır. Onlar, yaşadıkları toplumda hep mazlum ve mağdurların yanında olmuşlar; bu kimselerin yeniden hayata bağlanması, maddî-mânevî hayat standartlarının insanî seviyeye çıkarılması adına sürekli didinip durmuşlardır.

Peygamberlik zincirinin son halkasının hayatı da hep bu çerçevede geçmiştir. O'nun (s.a.s.) daha bi'setten önce yaşadığı toplumdaki haksızlık, zulüm ve adaletsizliklere karşı aldığı uzlaşmacı tavır çok iyi bilinmektedir. Bir zaman Kureyş Kabilesi üyeleri Mekke'deki konumundan ve saygınlığından dolayı Abdullah b. Cud'an'ın evinde toplanmış ve ne yerli halktan birilerinin ne de dışarıdan gelen kişi veya grupların mazlum durumuna düşürülmemesi üzerine anlaşmışlardı. Herkesin birbirlerine söz verdiği bu anlaşmaya 'erdemli kişilerin anlaşması' mânâsında hilfu'l-fudûl denmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu anlaşmada hazır bulunduğunu bildirerek şöyle buyurmuştur: "Ben Abdullah b. Cüd'an'ın evinde bir anlaşmaya şahit oldum. Orada bulunmuş olmayı nice kırmızı deveye tercih ederim. Şâyet şu an (İslâm'ın hükümfermâ olduğu bir dönemde) böyle hayırlı bir anlaşmaya çağrılsam tereddütsüz icabet ederdim.'2 Tarihin kaydettiği bu hayırlı anlaşmanın meşhur müfessir Zemahşeri'nin Esâsu'l-Belâğa isimli eserinde kaydettiği gibi, bir adı da salâh (uzlaşı) olan Mekke'de gerçekleşmesi tesadüf olmasa gerektir.

Allah Resûlü'nün (s.a.s.) sulh ve ıslah adına sergilediği eşsiz örneklere geçmeden önce O'nun terbiyesinde yetişenlerin de aynı çizgide devam ettiklerini gösteren küçük fakat oldukça önemli bir kesiti sunmakta fayda vardır. Terbiyesini bizzat Fahr-i Kâinat Efendimiz'in (s.a.s.) hânesinde alan Hz. Hüseyin'in (r.a.), dönemin Medine valisi tarafından yapılan yanlış bir uygulamaya karşı hemen tavır alması ve hakkın hâkimiyeti için bütün gücüyle mücadelesi zikre değerdir. Hâdise özetle şöyledir: Hz. Hüseyin (r.a.) valinin yanına gider ve ona bir an evvel yaptığı hatadan geri dönmesi için şöyle hitap eder: "Şimdi insanları hilfu'l-fudûl anlaşmasına çağırmak için Allah Resûlü'nün mescidine gidiyorum." Hz. Hüseyin'in valiye karşı söylediği sözleri işiten Abdullah b. Zübeyr'in (r.a.) de böyle bir çağrı karşısında sulh sağlanıncaya kadar mazlumun yanında yer alacağını ilân etmesi, dönemin Medine valisine derinden tesir etmiştir. Peygamber vârislerinin meseleleri çözmede gösterdikleri kararlılık karşısında valiye musâlahadan başka bir tercih kalmamıştır.3
Mekke'nin Fethi'nin uzlaşı kültürünün ve barış içerisinde bir arada yaşama azminin toplumun bütün katmanlarına yerleşmesinde oynadığı rol, üzerinde durulması gereken bir hâdisedir. Peygamber Efendimiz'i (s.a.s.) evinden yurdundan eden Mekkeli müşrikler, O'nu (s.a.s.) Medine'de de rahat bırakmamışlar, büyük ordular organize ederek üç defa üzerine yürümüşlerdir. Mekke'de Müslümanlara yaptıkları ezâ ve cefalar yetmemiş gibi onlara Medine'de de her fırsatta hayatı dar etmeye çalışmışlardır. Ve yıllar sonra "İşte o günleri biz insanlar arasında devrettirip dururuz." (Âl-i İmrân Sûresi, 3/140) hükmünce Cenab-ı Hakk'ın izin ve inayetiyle Allah Resûlü (s.a.s.) horlandığı, hakaret edildiği, suikasta maruz kaldığı ve sonunda terk etmek mecburiyetinde kaldığı Mekke'ye muzaffer olarak geri döndü. Mekkeliler endişeli bir şekilde beklemedeydiler. Resûl-i Ekrem (aleyhisselam) bütün Mekkelilere; "Kim evinde kalırsa güven içindedir, kim Ebû Sufyân'ın evine giderse güven içindedir, kim Kâbe'ye girerse güven içindedir." şeklinde bir fermanda bulunarak teminat verdi. Hâdisenin detayları pek çok hikmet barındırmaktadır; fakat konumuz açısından önemli bir iki noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz. Mekkeli müşriklerin ileri gelenlerinden pek çoğu Kâbe'ye sığınmış ve Efendimiz'in (s.a.s.) ne yapacağını merakla beklemekteydi. Nebiler Sultanı (s.a.s.) Kâbe'ye girer girmez iki rekât namaz kıldı, Cenab-ı Hakk'a hamd u senâda bulunduktan sonra etrafında, kendilerine ne yapılacağını merakla bekleyen Mekkelilere dönerek sordu: "Benden nasıl bir muamele bekliyorsunuz?" Mekkeliler âdeta hep bir ağızdan "Sen'in (s.a.s.) hakkında hayır söyler ve hayır düşünürüz ey cömert ve kerim kardeş, cömert ve kerim kardeşin oğlu, hüküm verdiğin zaman merhamet, lutûf ve afv u safh ile hüküm verirsin." dediler. Bunun üzerine Efendimiz'in (s.a.s.) mübarek dudaklarından uzlaşı kü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uzlaşma kültürü
« Posted on: 24 Nisan 2024, 02:51:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uzlaşma kültürü rüya tabiri,Uzlaşma kültürü mekke canlı, Uzlaşma kültürü kabe canlı yayın, Uzlaşma kültürü Üç boyutlu kuran oku Uzlaşma kültürü kuran ı kerim, Uzlaşma kültürü peygamber kıssaları,Uzlaşma kültürü ilitam ders soruları, Uzlaşma kültürü önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes