Konu Başlığı: Minberden gelen ses Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Mayıs 2011, 11:36:14 Minberden Gelen Ses Mescid-i Nebevi inşa edilmiş ve Cuma namazlan da burada kılınır olmuştu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), hutbe okumak ve insanlarla konuşurken göz göze gelerek iletişim 568 Müslim, Sahih, 4/2236 (2916) ; Hakim, Müstedrek, 2/162 (2652); İbn Sa'd, Tabakat. 1/239, 240.Hz. Ammar, bu hadiseden yaklaşık 37 yıl sonra Sıffin günü Hz. Ali saflarında şehid edilecekti. Şehid ediğinde Hz. Arnmar. haklılık meselesinde bir kıstas olmuş ve böylelikle onun ölümü bile, İslam vahdeti adına hizmet eder olmuştu. 569 Bir zira', insanın dirseği ile parmaklarının ucuna kadar olan mesafenin adı olup, ortalama 62 santim değerinde bir uzunluk ölçüsüdür. Buna göre Mescid-i Nebevi'nin her bir köşesinin uzunluğu yaklaşık 62 metre, mescidi sınırlayan alan da 3.900 metrekare olmaktadır. (Ölçüler, zira-ı Haşimi esas alınarak çıkarılmıştır.) 570 Bkz. Buhari, Sahih, 1/137 (343); Müslim, Sahih, 1/478 (685) kurabilmek için bir hurma kütüğünün üzerine çıkıyor ve sahabeye böyle sesleniyordu. Minberin çok sade bir yapısı vardı. Bir gün, Medine'ye dışarıdan gelen ashabdan birisi, insanlığın iftiharTablosu'nun bu durumunu görünce, yanındaki Ensar'a dönmüş ve şöyle diyordu: - Şayet Allah'ın Resülü ister ve bunu uygun görürse ben O'na bir minber yaparım ve dilerse onun üzerine çıkarak hutbe okur, dilerse hutbe okurken yanında durarak ona yaslanır. Çok geçmeden adamın bu teklifi, Efendiler Efendisi'ne de ulaşacak ve bu adamla konuşacaktı. Benzeri şeyleri söylüyordu: - Ya Resülallahl Senin için Cuma günleri üzerine çıkıp da insanlarahutbe okuyacağın, bir minber yapayım mı? Böylelikle herkes Seni görür ve Sen de hutbeni herkese ulaştırmış olursun! Samimi bir gönülden güzel bir teklifii ve zaten böyle bir minberin yapılmasında masıahat vardı. Bunun için O da: - Peki, yap, dedi. Artık müsaade de alınmış ve adam da, minberi yapmaya başlamıştı. Bir müddet sonra da, ortaya üç veya dört basamaklı bir minber çıkmış ve yerine yenisi gelen eski hurma kütüğü de bir kenara konulmuştu. Cuma vakti gelip de tam Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), hutbe okumak için onun üzerine çıkacaktı ki, eski minberden, devenin inlemesine benzer bir ses gelmeye başlayıverdi. işin garip tarafı, bu sesi mescidde bulunan herkes duyuyordu. Adeta kütük, üzüntü ve kederinden ağlıyordu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), önce sesin geldiği yöne döndü; belli ki, bir kenara bırakılıp unutulmaktan, Efendimiz'i bir daha göremeyeceğinden muzdaripti. Belki de bu haliyle, şuurlu olduğu halde O'ndan ayrı kalanlara, O'nu gönlüne koyup da Muhammedi mesajla bütünleşemeyenlere kalıcı bir ders vermek istiyordu. Belli ki bu inilti, durmayacaktı. Onun için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), hurma kütüğüne doğru yöneldi ve yürümeye başladı. Yanına geldi; mübarek ellerini üzerine koyup sıvazlamaya başladı. O da ne? İnleme dinmiş ve kütük süküna kavuşmuştu. Firakın elerni, visalin tatlı huzuruyla unutulmuş ve hurma kütüğü de sessizliğe bürünmüştü. Derken Efendimiz, bir miktar eğildi ve: - Dilersen seni, yine eski yerine koyayım, istersen cennette bir yere dikeyim ve sen, onun pınarlarından istifade edesin; güzel güzel filizler çıkarasın ve Allah'ın en sevgili kulları da senin meyvelerinden yiyeler, buyurdu. Belli ki, ikinci teklife 'evet' diyordu ve bundan sonra ashabına dönen Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern): - Onu, cennete dikrnemi tercih etti, buyuracaktı.s" Daha sonra da bu kütüğü mihrap tarafına koyacak ve namazlarını ona yönelerek kılacaktı.v" Belli ki O da, vefaya vefa ile mukabelede bulunuyor ve ümmetine vefa adına önemli bir ders veriyordu. Çünkü onu her gören, o gün yaşanan olayı hatırlayacak ve Nebi'sinin yokluğuna dayanamayıp ağlayan bir hurma kütüğünün vesilesiyle, yaşanan bu mucizeyi başkalarına da anlatacaktı. |