Konu Başlığı: Mekkeden çıkış Gönderen: Safiye Gül üzerinde 02 Mayıs 2011, 11:44:32 Mekke'den Çıkış Kervandan haber getiren Damdam'ın Mekke'ye gelişi üzerinden iki gün geçmişti ve artık Kureyş ordusu tam tekmil savaşa hazırdı. Kendilerine güvenleri tam, galip geleceklerine dair inançları da doruk noktadaydı. Onun için alımlı alımlı yürüyor ve adeta boy gösterisi yapıyorlardı. Çok geçmeden de, düğüne giden gelin alayları gibi şen ve şakrak yola koyuldular. Kendilerinden o kadar emin idiler ki, savaş sonrasında alem yapmak için, yanlarına içki, kadın ve çalgı malzemeleri de almayı ihmal etmemişlerdi. Başlangıç itibarıyla bin üç yüz kadar insamn bulunduğu ve Ebu Cehil'in komuta ettiği Mekke ordusunda, yüz at ve yedi yüz de deve vardı. Onlar için kervan, artık ikinci plandaki bir işti; Muhammed ve ashabım şehir dışında bir yerde yakalayıp, bir daha karşılarına çıkmamak üzere ve kesin olarak işlerini bitireceklerini düşünüyorlardı. Ordunun yiyecek meselesini de kendi aralarında paylaşmış ve bu yükü, belli başlı kimselere ihale etmişlerdi. Mekke'den çıktıkları ilk gün, EbU Cehil on deve kesmiş ve ordunun karnını doyurmuştu. Usfan'a geldiklerinde Ümeyye İbn Hale! devreye girecek ve dokuz deve de o kesecekti. Kudeyd'e ulaştıklarında, meşhur şair Süheyl İbn Amr kolları sıvayacak ve on deve de o boğazlayacaktı. Daha sonraki günlerde ise, on deve Utbe İbn Rebia ve on deve de, Haccac'ın oğulları Miinebbilı ve Nübeyh kesecek ve böylelikle ordunun karnını ortaklaşa doyurmuş olacaklardı. az'la konuşurken, Efendimiz'in kendisini öldüreceğine dair bir beyanı kulağına gelmiş ve o da bunu, lıayat arkadaşıyla paylaşmıştı. Bunu duyan Ümmü Safvan. - Mekke'de mi, diye tepkisini dile getirmiş ve buna karşılık o da: - Bilmiyorum, cevabını vermişti. O günden bu yana, Mekke dışına çıkmamaya yemin etmiş ve yeminini bozmama konusunda da kararlılığını devam ettiriyordu. Bkz. Buhari, Sahih, 4/1453 (3734); İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 3/316 Cuhfe denilen yere geldiklerinde, Cüheym İbn Salt arkadaşlarına dönecek ve: - Biraz önce benim yanımda duran süvariyi gördünüz mü, diye soracaktı. Kimsenin bir şey gördüğü yoktu ve: - Hayır, dediler. Ardından da: - Şüphesiz sen de delirmiş olmalısın! Anlaşılan, seninle şeytan oyun oynuyor, demeyi ihmal etmediler. Meğer, Cüheym de, uyku ile uyanıklık arasında bir rüya görmüş ve bir türlü bunun tesirinden kurtulamamıştı. Rüyasında, yedeğinde bir deve olduğu halde karşısından kendisine doğru bir atlı geliyor ve Rebia'nın iki oğlu Utbe ve Şeybe, Ebu'l-Hakem İbn Hişam (Ebu Cehil), Ümeyye İbn Halef, Ebu'l- Balıteri ve Kureyş'in eşrafından sayılan daha birçok ismi zikredip bunların öldürüldüğünü söylüyordu. Sonra da, devesinin boynuna kılıçla vurup, onu askerlerin arasına doğru gönderiyor; boynundan fışkıran kanlar da, orada bulunan çadırların hepsinin üzerine bulaşıyordu. Bu riiya da konuşulmaya başlanıp Ebu Cehil'in kulağına geldiğinde Ebu Cehil: - İşte, Muttaliboğullarından yeni bir peygamber daha, diye tepki verdi. Ona göre, Haşimoğullarının yalanlarına şimdi bir de Muttaliboğullarının yalanları ilave ediliyordu. Halbuki, öldürülecekler arasında kendi adı da zikredilmişti ama o, söylenilenleri alaya alıyor ve böylelikle bunların, boş şeyler olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Arkasından da şunu ilave etti: - Eğer onlarla karşılaşırsak, yarın kimin öldiiriileceğini göreceksiniz! |