> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Mekke ordusunun hezimeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mekke ordusunun hezimeti  (Okunma Sayısı 1184 defa)
29 Nisan 2011, 12:22:52
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 29 Nisan 2011, 12:22:52 »



Mekke Ordusunun Hezimeti

Uhud'daki ilk mübariz ve Müslümanlara meydan okuyan Talha İbn Ebi Talha yere düşüp de ölünce, Kureyş'in sancağını aynı aile­den diğer akrabaları kaldırıp taşımaya başlamışlardı. Sırayla bunlar, Osman İbn Ebi Talha, Ebu Sa'd İbn Ebi Talha, Miisôfi' İbn Talha, Hôris İbn Talha, Kilôb İbn Talha İbn Ebi Talha, Ciilôs İbn Talha İbn Ebi Talha idi. Bunların hemen hepsi ya Talha'nın kardeşi ya oğlu ya da amca oğluydu. Aynı aileden yedi kişi müşriklerin sancağı altında can vermişti.

Elbette bu, bir anda olup biten bir olay değildi; ancak sonuç de­ğişmiyordu, Cülas'ın da öldürülmesinden sonra bu sancağı Ertôt İbn Şurahbil kaldıracak, çok geçmeden o da öldürülünee bu sefer EbU Zeyd İbn Umeyr, o da öldürülünee Kôsıt İbn Şurahbil, Mekke müşriklerine ait sancağı eline alacak ve Uhud'da dalgalandırmaya çalışacaktı.

109 Savaş sonrasında bunun sebebini soran Hz. Zübeyr'e Ebu Diicane: "İmdat, diye bağıran bir kadının kanıyla Resülullah'ın kılıcını kirletmek istemedim" cevabını verecekti. Bkz. İbn Hişarn, Sire, 4/16; İbn Seyyidinnas, Uyünu'l-Eser, 1/414

Nihayet o da öldürülünce sancağı taşıma işi kadınlara kalmıştı.

Ardı ardına sarıcağın yere düştüğünü gören müşrik ordusu, peş peşe bozgun yaşıyordu. Sancağı her eline alıp kaldıranın boynu yere dü­şünce, artık aralarında onu kaldıracak yüreği taşıyan bir adam kal­mamıştı. Bunu gören arka saflardaki kadınlardan Amra Binti Alka­me yerdeki sancağı alıp dalgalandırmak istemişti.

Ancak çoktan iş işten geçmişti. O sancağın kalkmasının artık bir anlamı kalmamıştı. Büyük bir hezimet yaşanıyordu. Kaçan müşrik askerleri durdurmak için müşrik kadınlar kendilerini parçalıyorlar­dı ama bunun bir faydası olmayacaktı. Bilhassa Ebu Süfyan'ın hanı­mı Hind, kadınlar gibi korkarak kaçan müşriklere çıkışıyor ve onları durdurmak için kendini siper ediyordu.

İkide bir yere düşen sadece sancak da değildi; Amra Binti Alka­me' nin onu alıp kaldıracağı ana kadar müşriklerin arasında birçok insan yere cansız düşmüş ve bir daha da kalkamamıştı. Her taraftan kan kokusu geliyordu.

Artık Müslümanlara, kaçan müşrikleri takip edip kovalamak kalmıştı. Allah (celle celaluhü), İslam adına yeni bir zafer daha nasip ediyordu.

O gün Mekke ordusunun süvarileri, ardı ardına üç kez saldırmış ve her birinde de okçuların hücumuyla geri püskürtülmüştü, Ger­çekten atlar, üzerlerine yağan ok yağmuruna karşı yürüyemiyordu. Efendimiz'in hassasiyetle ve ısrarla üzerinde durup elli okçuyu uyar­masının hikmeti şimdi daha iyi anlaşılıyordu.

Ancak müşriklerin hezimet yaşayıp da kaçmaya başlamaları, okçular tepesinde fikir ayrılıklarına sebebiyet vermeye başlamıştı. Gidişatı gören bir kısım okçu, arkadaşlarına şöyle sesleniyordu:

- Ey cemaat! Haydi ganimet ... Ganimet! Allah (celle celaluhü), düşmanı hezimete uğratmışken sizler, hiçbir şey yapmadan burada niye duruyorsunuz ki? İşte bakın, kardeşleriniz üstün geldi ve müş­rikleri hezimete uğrattı! Öyleyse sizler de müşriklerin peşine takılın ve kardeşlerinizle birlikte ganimet toplamaya başlayın!

Bu sözler, Uhud'un ilk perdesindeki kırılma noktasını ifade edi­yordu. Emr-i Nebevinin sonundaki espriyi unutmuş gözüküyorlardı.

Belli ki onu, savaşın sonuna kadar burada sebat edin şeklinde yo­rumlamışlardı. Halbuki Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), kendisin­den talimat gelinceye kadar ayrılmamalan gerektiğini ısrarla söy­lemiş ve daha işin başındayken dikkatlerini bu noktaya çekmişti.

Açıkça bu, cephede bir gedik açmaktı ve Abdullah İbn Cübeyr ile kendisi gibi düşünen bazı arkadaşları, bu sözler karşısında irkil­miş, onlara şöyle tepki vermişlerdi:

- Resülullah'ın, "Arkamızdan gelebilecek tehlikelere karşı bizi koruyun ve bizi öldürülüyor görseniz bile bulunduğunuz mekanı asla terk edip bize yardım etmeye kalkışmayın! Ganimet topladı­ğımızı görseniz, gelip bize iştirak etmeyin; sizler, arkamızdan ge­lebilecek tehlikelere karşı sadece bizi koruyun." şeklindeki sözlerini ne çabuk unuttunuz?

Onlara göre bu tembihler, kendilerini uyaran arkadaşlarının ifade ettikleri gibi anlaşılmamalıydı. Bir de, kendilerince gerekçe­leri vardı:

- Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellern), bu sözlerle onu kastetme­mişti, diyor ve bu ifadeleri farklı yorumluyorlardı. Bu yorum da on­ları, kaçan müşrik ordunun arkasından ganimet toplaınaya yönlerı­diriyordu."? O kadar ki Abdullah İbn Cübeyr'in yanında sadece bir avuç okçu kalmıştı.

Beri tarafta zaten böyle bir fırsat bekleyen Halid İbn Velid ku­mandasındaki iki yüz kişilik süvari birliği meselenin farkına varmış; bu bir avuç insanı da devre dışı bırakarak arkadan saldırmaya ha­zırlanıyordu. Halid İbn Velid' e İkrime İbn Ebi Cehil de destek veri­yordu.

Küçük gibi gözüken bir ihmal, her şeyi değiştirmek üzereydi. Acı bir tecrübeydi ve sonrakilere ders olması adına belli ki Allah (celle ce-

110 Şüphesiz ganimet helaldi; ancak burada söz konusu olan cemaat, Allah Resü­lü'ne muhatap olan sahabe cemaatiydi ve ortada O'na ait bir tembih vardı. Biraz daha dişlerini sıkıp O'ndan gelecek emri bekleselerdi zaten onu yine elde ede­ceklerdi. Diğer insanlar açısından normal bir davranış, böylesine bir makamı ihraz etmiş 'mukarrabiııler' açısından 'zel/e' anlamına geliyordu. Dolayısıyla da davranışlannın karşılığını görecek ve helale vaktinden önce el uzatmanm bede­lini Uhud'da şehadetle ödeyeceklerdi. Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 2/41, 47, 4/476; Taberi, Tarih, 2/62

laluhü), okçuların şahsında sonrakilere bir ders veriyordu. Demek ki, baştaki liderden gelen emirleri yorum ve tevile tabi tutmadan aynen uygulamak gerekiyordu. Farklı bir uygulama durumu söz konusu ol­duğunda en azından meseleyi yine baştaki insana ulaştırmak eslem biryoldu.

Süvari birlikleri, kendilerini karşılayacak ok yağmurunun ol­madığı bu zeminde rahat bir saldın gerçekleştiriyorlardı. Öncelik­le, emirleri Abdullah İbn Cübeyr başta olmak üzere zaten bir avuç kalan okçuları şehit edeceklerdi. Ardından da bütün güçleriyle, kaçan müşrik ordusunu arkadan kovalayan ve onların arkada bırak­tığı ganimetleri toplamakla meşgulolan İslam ordusuna ansızın sal­dınvermişlerdi. Kulaklarda:

- Uzza hakkı için! Hubel adına, gibi naralar yankılanıyordu.

Anlaşılan, sabahki rüzgar yön değiştirmişti ve şimdi zaman, mü'­rninlerin aleyhine işliyordu.

Uhud dağında o güne kadar görülmeyen bir toz bulutu kalkıyor­du. Zira arkadan gelen düşmanla yaka paça olmak için geri dönen mü'minlerin karşısına, biraz önce, önlerinde kaçmakta olan müşrik ordusu da çıkmış ve onlar da saldınya geçmişti; Müslümanlar tam manasıyla iki ateş arasında kalıvermişlerdi.

Büyük bir panik vardı; zira Müslümanlar arasında, savaşın bittiğini düşünerek bir kenara çekilenler, ganimet toplamak için kılıcını bırakanlar vardı. Bu, cephede olması gereken gerilimi de ortadan kaldıran bir psikolojiydi. Uhud'a gelirken Resülullah'ın arzularına ram olarnamanın beraberinde getirdiği yükün altında omuzlar iki büklümdü. Belli ki başlangıçta atılan bu adım, arkasın­dan başka yanlışlıkları da beraberinde getirecek ve böylelikle Allah (celle celaluhü), daha sonrakilere, acı da olsa fiili bir ders vermiş ola­caktı.!"

Bedir'de olduğu gibi burada da şöyle bir ses duyulmuştu:

- Ey Allah kulları! Kardeşlerinize bakın ve sizler de onlara ka­tılın!

l1l Bu durumu anlatırken Kur'an, "Yaptıkları bazı şeylerden dolayı feytan onların ayağını kaydırdı." ifadesini kullanacak ve bir mü'minin iki kez aynı noktadan ısınlmaması için sonrakilere dikkatli olma uyarısı yapılacaktı, Bkz. M-i İmran, 3/155

Bu ses, önde kaçmakta olan müşrikleri yeniden cesaretlendir­miş ve müşrikler Halid İbn Velid ile İkrime İbn Ebi Cehl'in arkadan saldırdığını görünce yeniden kendilerine gelerek saldırmaya başla­mışlardı.

Cibril-i Emin'in getirdiği mesaj bu hadiseyi şu ifadelerle anla­tacaktı:

- Allah, size yaptığı yardım vaadini gerçekleştirdi: O'nun izniyle sizler, o düşmanlannızı kınp geçiriyordunuz. Allah'ın, size arzula­dığınız galibiyeti göstermesine kadar, böylece bu vaad yerine geldi. Ama sonra siz isyan ettiniz, verilen emir hakkında çekiştiniz, yılgın­lık gösterdiniz. O esnada kiminiz dünya menfaatini, kiminiz de ahi­ret mükafatını istiyordu. Sonra Allah, sizi denemek için onlara karşı size verdiği desteği geri çekti ve siz de bozguna uğradınız. Bununla beraber Allah, sizin kusurlannızı da bağışladı! Zaten Allah miimin­lere bollütuf ve inayet sahibidir.l'"

Ayneyn adı verilen tepenin üstünde Cuôl İbn Siırôka şeklinde temessül eden şeytansa, ardı ardına şöyle sesleniyordu:

- Muhammed öldürüldü!

Mü'minleri can damanndan yakalayıp yıkacak bir seslenişti bu.

Her yeni musibet, öncekileri unutturacak tarzda gelişiyor ve katla­narak geliyordu. Kol ve kanat kınlmış, dizlerin dermanı bir anda ke­silivermişti. Gerçi bunu duyar duymaz:

- Şayet Resülullah ölmüşse, sizler de O'nun dini için savaşın, O'nun uğruna kendinizi ortaya koyun ve Allah'a şehit olarak ula­şacağınız ana kadar cansiperane vuruşun, diyenler de yok değildi. Ancak iki ateş arasında kalan ashabın bu hamlesi karşı tarafı dur­durmaya yetmeyecekti.

İşte bütün bunlar, nebevi emirdeki inceliği göz ardı etmenin bir neticesiydi. Halbuki Sultanlar Sultanı Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) kumandanlık otağından göndereceği emir beklenip de okçu­lar tepesindeki bu gedik açılmamış olsaydı, Bedir'de olduğu gibi ve bu kadar zayiat verilmeden mutlak bir zafere daha ulaşılmış olacak­tı. Şimdi ise, ortada yeni bir durum vardı ve bu duruma göre yeni bir strateji geliştirilmesi gerekiyordu.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mekke ordusunun hezimeti
« Posted on: 20 Nisan 2024, 01:27:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mekke ordusunun hezimeti rüya tabiri,Mekke ordusunun hezimeti mekke canlı, Mekke ordusunun hezimeti kabe canlı yayın, Mekke ordusunun hezimeti Üç boyutlu kuran oku Mekke ordusunun hezimeti kuran ı kerim, Mekke ordusunun hezimeti peygamber kıssaları,Mekke ordusunun hezimeti ilitam ders soruları, Mekke ordusunun hezimetiönlisans arapça,
Logged
19 Nisan 2019, 16:24:59
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #1 : 19 Nisan 2019, 16:24:59 »

Esselamu aleyküm Batıl yok olmaya mahkumdur Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

19 Nisan 2019, 17:27:14
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 19 Nisan 2019, 17:27:14 »

Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun bilgilerden kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes