> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Mekan tercihi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mekan tercihi  (Okunma Sayısı 803 defa)
01 Mayıs 2011, 19:09:48
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Mayıs 2011, 19:09:48 »



Mekan Tercihi

İki ordu, birbirine çok yaklaşmış ve buluşacakları yer, Bedir ola­rak kesinlik kazanmıştı. Öyleyse, bir an önce oraya gidip karargah kurarak yerleşmek gerekiyordu. Ve Ramazan ayının on yedinci günü bir cuma akşamı Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), ashabıyla birlik­te Bedir' e gelip konaklama emri verdi.

Bu arada yanına yaklaşan Hiibôb İbn Münzir: - Ya Resülullah, dedi.

Hübab, henüz gençti ve Allah Resülü'ne muhalefet etme endi­şesi taşıyordu. Onun için sesini olabildiğince kısmış, endişe dolu bir

    35         Gerçekten de müşrik ordusu, Efendimiz'in söylediği rakamın ortası olan dokuz yüz elli kişiden oluşuyordu. Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 2/ı5


sesle hitap ediyordu. Ancak zaman ve mekan açısından ortada, isti­şarenin hakkını vermeyi ve bildiğini ortaya koyup tecrübeyi paylaş­mayı gerektiren bir durum vardı. Şöyle devam etti ve sordu:

- Bu mekanı tercihiniz; bizim herhangi bir değişiklik yapıp da takdim veya tehir tercihimiz olmayan ve Allah'ın Size bildirdiği bir vahiy neticesi mi yoksa bu, harp ortamını göz önüne alarak Zatınızın yaptığı bir tercih mi?

- Bilakis, savaş şartları düşünülerek yapılmış bir tercih, diyor­du Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern). Bunun üzerine şunları söy­ledi:

- Ya Resülullah! Şu anda bulunduğumuz yer, savaş açısından uygun bir mekan değil; en iyisi insanlara emret ve bizler, onlara yakın olan aşağı taraftaki kuyunun yanına gidelim! Çünkü ben, bu­rayı ve buradaki kuyuları iyi biliyorum. Orada, benim bildiğim, suyu tatlı ve kesilmeyen bir kuyu var. Oraya bir havuz yapıp daha fazla su toplar ve ihtiyacımızı buradan karşılar, diğer kuyuları da kapatırız.

Ortam, savaş ortamıydı ve yürekten gelen bu samimi teklif, makul görünüyordu. Bu arada, Cibril-i Emin de gelmiş, Hubab'ın teklifinin isabetli olduğu müjdesini getirmişti.

Bunun üzerine Efendimiz:

- Doğru olan, Hubab'ın işaret ettiğidir, dedi ve tarif edilen yere doğru yola koyuldu ve sözü edilen kuyunun yanına gelerek burada karargah kurdu. Bu arada, diğer kuyular da kapatılmıştı.

Dikkat çeken bir husus da, Şam cihetindeki mevkiyi tutan Müs­lümanların güneşi arkalarına almış olmalarıydı. Tabii olarak müş­rikler de, Yemen tarafını tutmuş ve güneşe karşı savaşmak zorunda kalmışlardı.

Bu kadar gelişmeden sonra bir sahabinin gelip rüzgarı da arka­larına almalarının kendi lehlerine olacağını, çünkü rüzgarın vadinin yukarısından bu tarafa doğru estiğini ve bunun da bir nusret emare­si olduğunu bildirmesi üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern):

- Ben artık saflarımı düzenledim ve sancağımı da buraya dik­tim; bir daha onu değiştiremem, buyuracak ve böylesine kritik an­larda bir liderde olması gereken kararlılığı gösterecekti.

Bu arada, Efendimiz'in de içinde kalacağı çadır kurulmuş, akışı değiştirecek hamle için merkez de tayin edilmişti. Bu sırada, savaşın

cereyan edeceği alanı teftiş etmek istedi. yanında bir grup ashabıyla birlikte Bedir kuyuları arasında dolaşırken Kureyş ulularının isim­lerini saydı ve bizzat mübarek elleriyle onların teker teker ölüp de düşecekleri yerleri gösterdi.

Çok geçmeden Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de, Hz. Ebu Bekir'le birlikte bu çadıra girdi. Sebeplere riayet edip savaşın hak­kını verecek tedbirler yanı sıra Mevla-yı Müteal ile olan irtibatını da ihmal etmiyordu. Zira, atılan her adımda O'nun rızası olmalıydı; O razı olduktan sonra inayeri de zahir olur ve her türlü sıkıntının üste­sinden gelirlerdi. Evet, şimdi de sohbet-i canarı zamanıydı.

Bir aralık, dışarıda bekleyen birinin varlığını hissetti; dışarı çıkıp da baktığında oradaki insanın Sa'd İbn Muaz olduğunu gördü. Yü­zünde, endişe dolu bir bekleyiş hakimdi. Belli ki, müşriklerin Efen­dimiz'e bir kötülük yapabileceklerinden endişe etmiş ve kılıcını ku­şanarak O'nu korumak için buraya kadar gelmişti. Bu endişe, onun yüzüne de yansımıştı. Düşmandan gelebilecek tehlikelere karşı te­dirgin bir hali vardı. Efendiler Efendisi ona döndü ve:

- Sanki sen ey Sa'd, bu insanlardan gelecek tehlikelere karşı en­dişe duyuyorsun, diye seslendi.

- ValIahi de, evet ya Resülullahl Zira bu, bizim müşriklerle ya­pacağımız ilk savaş, diyordu. İşi ihtimale bırakmayan bu tedbir in­sanı, ancak takdir görürdü ve Efendimiz de, onun bu hassasiyetini takdirle karşılayacaktı. O gece sabaha kadar dua dua Rabbine yalva­racak ve Allah davasını ikame etmek isteyen bu bir avuç insanı, ina­yet edip muzaffer kılmasını talep edecekti. Dua ederken:

- Allah'ım, diyordu, işte Kureyş, bütün benliği ve şatafatıyla bir­likte buraya kadar geldi; onlar Sana meydan okuyor ve Resülii'ne ya­lancı isnadında bulunuyorlar. Allah'ım! Onlara karşı Senden, Bana vaadettiğin nusretini talep ediyorum! Allah'ım! Yarın sabah erken­den, onların burnunu yere sürt!

Bu arada, Bedir' de tatlı bir yağmur başlamıştı. Bu, gelecek zafer öncesinde adeta, tatlı bir rahmet müjdesi gibiydi. Mii'rninler için, rahmetin sağanak olup yağacağının müjdesiydi. Elbette aynı yağ­murdan karşı tarafın olduğu yer de etkilenmişti; bir farkla ki onlar,

giderek şiddetlenen bu yağmur sebebiyle perişan olmuş ve bulun­dukları yerde çamurdan hareket edemez hale gelmişlerdi.

Bir de o akşam, üzerlerine sekine inmiş ve ashab, sanki rahmet banyosu yapmışçasına tatlı bir huzura gark olmuş, iliklerine kadar huzur soluklamıştı. Zaten sekine de, böyle bir huzurun adıydı. Öyle tatlı bir uykuya daImışlardı ki, bu tatlı uyku adeta buraya kadar ya­şanan onca sıkıntı ve acıyı tamamen unutturmuştu. Belli ki, erte­si gün için zinde olmaları gerekiyordu ve bu telaşla uykusuz kalıp da dirençlerini düşürmernek için Allah (celle celaluhü) onlara böyle bir nimet bahşetmişti. Hatta mü'minler, üzerlerine sine n bu sekinenin tesiriyle, ayakta kalabilmek için kılıçlarına dayanmak istiyorlar ama bu vaziyette bile uyuyakalıyorlardı.

Karşı tarafta savaş hazırlığı yapan müşrikler ise, artan yağmu­run şiddeti altında kalacak ve çamur içinde yürümekte zorlanacak­lar, üstesinden gelmekte zorlandıkları türlü türlü meşakkat yaşaya­caklardı.

O gecenin sabahında Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), daha müşrik ordusu gelip yerleşmeden önce, Bedir'de ashabını toplamış ve savaş için saflara ayırarak hizaya sokınuştu. Belli ki, görünüşe de önem veriyordu. Zira, bu da bir mesajdı; hafif öne veya arkaya kay­mış olanları bizzat uyarıyor ve saflardaki düzgünlüğü sağlayıp niza­mi bir görünüm temin ediyordu. Efendimiz, bu esnada saflar arasın­dan birinin hafifçe öne çıktığını görmüş ve yanına gelerek, biraz geri çekelerek hizaya gelmesi için elindeki okla bu sahabinin göbeğine hafifçe dokunmuş ve:

- Sen de hizaya gir ey Sevad, buyurmuştu. Sevad İbn Ğaziyye hizaya girmişti girmesine ama arkadan:

- Ya Resülullah, diye seslenmişti. Bana eziyet verdin; Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, aynı şekilde kısas istiyorum!

Sesin geldiği cihete yönelen Efendimiz (sallallalıu aIeyhi ve sellern), hiç tereddüt etmeden karnını açtı ve:

- Haydi, öyleyse kısas yap, diyerek Sevad'ırı vurması için yanına yaklaştı. Ashab-ı Bedir, taaccüp içinde gelişmeleri takip ediyordu. Efendimiz'in bu davranışı, kul hakkı adına herkese büyük bir ders veriyordu.

Herkesin dikkat kesildiği Sevad, önce eğilip Efendimiz'in kar-

nından öptü ve arkasından da boynuna atlayıp O'na sarıldı. Niyeti anlaşılmıştı ve Efendimiz de sordu:

- Peki, niye böyle bir şey yaptın ey Sevad?

- Ya Resülullah! Gördüğün gibi savaş gelip çattı ve ben, öldü-

rülmeyeceğimden emin değilim! İstedim ki, tenimin mübarek teni­nize değmesi dünyadan son nasibim olsun ve huzur-u ilahiye ben bununla gideyim!

Resülullah ile bütünleşmenin, O'nun sevgisiyle yanıp tutuşma­nın ve aynı zamanda O'nun sevgisine karşılık ashabından taşan sev­ginin adıydı bu. Bu hareket de karşılıksız kalmayacak ve yaşanan bu hadise üzerine Allah Resfılii (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Sevad'a ilti­fat edip hayır duada bulunacaktı.

Bu arada, şiddetli bir rüzgar esmiş ve bir müddet sonra arka­sı kesilmişti. Çok geçmeden ikinci bir rüzgar ve bunun ardından da üçüncü bir rüzgar estikten sonra ortalık durulmuştu. Meğer birinci rüzgarla birlikte Cibril-i Emin, ikinci rüzgarla Mikail ve üçüncü rüz­garla da İsrafil (aleyhimüsselam) gelmişlerdi ve beraberlerinde bulunan biner adet melekle mii'minleri takviye ediyorlardı. Demek ki, Rabbi razı edecek keyfiyeti elde edip O'nun adını bayraklaştırma adına yerdekiler kendilerine düşeni kusursuz yerine getirip yapınca, sema ehli de buna kayıtsız kalmıyor ve hayır müdavimlerinin yardımına koşuyordu. Mikail ve beraberindeki bin melek, Efendimiz'in sağ ta­rafına, İsrafil'le birlikte olan diğer bin melek de sol tarafına geçip saf tutacaklardı. Kendilerine mahsus bir görüntü arz ediyorlardı; yeşil, sarı ve kırmızı sarıklarını başlarına sarmış, bir ucunu da bellerinden aşağıya doğru sarkıtmışlardı. Atlarının alnında, yünden bir nişane bulunuyordu. 36

Büyük ve beyaz sancak, Muhacirler adına Mus'ab İbn Umeyr'e verilmişti. Bunun yanında, Ensar'ı temsilen iki tane daha sancak vardı; Hazrec'in sancağını Hubôb İbn Miuızir ve Evs'in sancağını

36 o gün Bedir'e katılan meleklerin sima ve giysileriyle ilgili farklı rivayetler bulun­maktadır. Sarıkların renkleri daha çok kırmızı, siyah, sarı ve beyazdır. Belli başlı insanların şekline büriinüp de gelen meleklerin giysi farklılığı, muhtemelen o in­sanların giydiği giysileri taşıyor olmalarındandı. Mesela Cibril-i Emin, Zübeyr İbn Avvam suretinde gelmişti ve o da, başında sarı bir sarıkla savaşıyordu. Bkz. Salihi, Sübülü1-Hüdii ve'r-Reşad, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mekan tercihi
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:30:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mekan tercihi rüya tabiri,Mekan tercihi mekke canlı, Mekan tercihi kabe canlı yayın, Mekan tercihi Üç boyutlu kuran oku Mekan tercihi kuran ı kerim, Mekan tercihi peygamber kıssaları,Mekan tercihi ilitam ders soruları, Mekan tercihiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes