Konu Başlığı: Kurbanlıkların hali ve ihramdan çıkış Gönderen: Safiye Gül üzerinde 26 Nisan 2011, 14:27:10 Kurbanlıkların Hali ve İhramdan Çıkış Buraya kadar ashab-ı kiramın, Efendiler Efendisi'nin gördüğü rüyanın tahakkuk edeceğinde zerre kadar tereddüdü yoktu; bunun için Hudeybiye'ye kadar gelmiş ve hep, yıllar sonra yeniden Kabe'yi tavaf etmenin hayallerini kurmuşlardı. Yirmi gündür burada yaşadıkları, şartları ağır bir anlaşma yapılarak geri dönüş hazırlıklarının başlamış olması ve son olarak da Ebu Cendel'in durumu onları ciddi manada sarsmıştı. Şimdi büyük bir tereddüt yaşıyorlardı. Öyle ki, İbn Abbas gibi sahabilerin şehadetiyle, ashab Beytullah'a gidip de tavaf edemedikleri için üzülmüş, oraya gitmekten alıkanan develer bile o gün inlerneye başlamış, yavrularına olan şefkatlerinden dolayı çıkardıkları sesi çıkarıyorlardı. Şimdi ise her şey bitmiş ve anlaşma mühürlenmişti; artık Hudeybiye'den itibaren yeni bir dönem başlıyordu; bundan böyle savaşsız bir zeminde İslam'ın güzelliklerini daha çok insanla paylaşma fırsatı vardı. Ancak ashab-ı kiram, henüz bunu kavrayamamış ve Beytullah'ı tavaf edemeden geri dönüyor olmayı bir türlü hazmedememişti; onun için Resül-ü Kibriya Hazretleri, geri dönüş için ashabına: - Kalkın ve kurbanlıldannızı kesip traş olun, diye emredince hiç kimse yerinden kalkmadı. Ne Beytullah'tan vazgeçebiliyorlar ne de Resülullah'a itaatsizlik gibi bir durumla karşı karşıya kalmak istiyorlardı; ancak şartlar onları, ikisinden birini tercih konumuna kadar getirmişti! Bir de, Allah Resülü'niin bu beyanlannın, bir emir mi yoksa teşvik mi olduğu konusunda tereddüt yaşamış ve muhtemel ki, Cibril-i Emın'in gelerek bu sulhu iptal edeceğine dair beklenti içine girmişlerdi; çünkü hala vahiy devam ediyordu ve bu zeminde her zaman hükümlerde bir değişim söz konusu olabilir ve onlar da bu durumda yeniden Kabe'ye giderek Beytullah'ı bu sene tavaf edebilirlerdi. Derin düşüncelere daImışlardı; sair zamanlarda gösterdikleri hassasiyeti şimdi göstermekte ve emr-i Nebevi karşısındaki duyarlılıklannda bir miktar gecikme söz konusu olmuştu. Onun için Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), talebini üç kez tekrarladı; yine kimse kalkıp da kurbanını kesmiyor, ihramdan çıkmak için de saçını traşa yeltenmiyordu. Bu durum Allah Resülü'nün de ağnna gitmişti; mahzun bir şekilde Ümmü Seleme Validemizin yanına geldi ve: - Müslümanlar helak oldu; Ben onlara kurbanlannı kesip traş olmalarını emrediyorum ama onlar bunu yapmıyorlar, diye dert yandı. 239 Belli ki can dostuyla meseleyi istişare edecek ve meselenin çözümü adına onun da fikrine müracaat edecekti: - Ya Resülullah, diye başladı sözlerine Ümmü Selerne Validemiz. 'Onlan levmetme; çünkü şu anda onlar, büyük bir şok yaşıyorlar! Anlaşma konusunda yaşadığın sıkıntılar ve bekledikleri gibi bir fetih yaşamadan geriye dönmek durumunda kalmak gibi hususlar onlara çok ağır geldi. Ey Allah'ın Nebi'si! En iyisi mi Sen, çık ve kimseye bir şey söylemeden kurbanını kes; sonra da birisini çağınp başını traş ettir! 239 Başka bir rivayette bu ifade, "İnsanlann yaptıklannı görüyor musun; Ben onlara bir şey emrediyorum; onlar ise, emrimi duyup yüzüme baktıklan halde bunu yapmıyorlar!" şeklindedir. Bkz. Vfıkıdl, Megazi, 1/613; Salihi, Sübülü'l-Hüdü ve'r-Reşfıd,5/56 Onlardan birisi olarak konuşuyordu Ümmü Selerne Validemiz; herkesin bir misyonu vardı ve O da, bu yolculuğa çıkışta Resülullah ile birlikte olmanın gereğini yerine getiriyor ve istişaredeki açılımıyla tarihi bir misyona imza atıyordu. Demek ki böylesi durumlarda, toplumun önünde olan insanların fiilen adım atmaları, sözle insanları sevk etmekten daha etkili bir yoldu. Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) çadırından dışarı çıkmıştı; ihramını omzunun birisi açık kalacak şekilde diğerinin üzerine atmış ve kurbanını kesmede kullanacağı bıçağı da eline almış, develerin bulunduğu yere doğru ilerliyordu. Gözler O'na kilitlenmişti. Çok geçmeden Resülullah'ın yüksek sesle: - Bismillahi Allahü Ekber, diyerek seslendiği duyuldu; belli ki Allah'ın Resülii (sallallahu aleyhi ve sellem), kurbanlarını kesıyordu.vt" Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kurbanını keser de ashab durur muydu; yerinden fırlayan bıçağını kaptığı gibi kurbanlığının yanına koşmaya başladı! Ümmü Seleme Validemizin delaleti işe yaramıştı; artık Hudeybiye'de, birbirleriyle yarışırcasına bir koşuşturma başlamış ve herkes, Resülullah'ın peşinden kurbanını kesmenin telaşına düşmüştü. Kurbanlarını da kesen Efendiler Efendisi artık ihramdan çıkmak üzereydi; yanına Hırôş İbn Ümeyye'yi çağırdı ve ona saçlarını traş ettirdi. Ashab-ı kiram hazretleri, Allah Resülii'niin mübarek saç tellerini yere düşürmemek için birbirleriyle yarışıyor ve bir telini bile zayi etmemeye çalışıyorlardı; bir tutamını da Ümmü Ümôra almıştı. Ashab-ı kiramın bazısı saçlarını kökünden kestirmiş, diğer bir kısmı da sadece kısaltrnakla yetinmişti. Efendimiz, çadırından mübarek başlarını çıkardı ve: - Allah (celle celaluhü), saçını kökünden kesenlere merhamet etsin, diye dua etti. Ashabın içine bir korku düşmüştü: - Peki ya Resülullah, diyorlardı. Ya kısaltanlar? Zira ashabın içine kurt düşmüş ve saçını kısaltanların ihramdan 240 Efendimiz (s.a.s.) Hudeybiye günü yetmiş tane deve kurban etmiş; bunlardan birini de yedi kişiyle ortak kesmişti. Aynı zamanda O'nun, Eslem kabilesine mensup biriyle Mekke'ye yirmi deve gönderdiği ve Merve'de bunlan kurban ettirdiğine dair de bilgi vardır. Bkz. Vakıdi, Megazi, 1/614; Salihi, Siibülii'l-Hiida ve'r-Reşad,S/S7 çıkıp çıkmadığından şüphe etmeye başlamışlardı. İşin garibi, Efendimiz (sallallalıu aleyhi ve sellem) tekrar: - Kökünden kesenler, buyurmuş ve bunu da üç kez de tekrar etmişti. Ashabın şüphesi giderek artıyor ve sadece saçını kısaltmakla yetinenlerin hükmü konusunda Efendimiz'den bir açıklama bekliyorlardı. Bunun üzerine o: - Kısaltanlara da, buyurdu ve böylelikle bir mesele daha netleşmiş oldu. Daha sonra Hudeybiye'de bir rüzgar kendini gösterecek ve ashab-ı kiramın saç tellerini Mekke'ye doğru alıp götürecekti. Şimdi sıra, Beytullah'ı tavaf işi bir yıl sonrasına tehir edilmiş olarak Hudeybiye'den ayrılmaya gelmişti. Buraya geleli tam yirmi gün olmuştu-" ve Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) da, gelecek yıl emniyet ve güven içinde Kabe'ye gelip de ibadetlerini gerçekleştirme niyetiyle ashabına emretmiş, yeniden Medine yoluna düşmüşlerdi. |