๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 03 Mayıs 2011, 11:59:00



Konu Başlığı: Kubada verilen mola
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Mayıs 2011, 11:59:00
Kuba'da Verilen Mola

Kuba'ya teşrif buyurduklan andan itibaren insanlar, O'nu kendi evinde misafir etmek için can atıyor; herkes ken­di evine buyur ediyordu. Ancak 0, Neccaroğullarının bulun­duğu yeri tercih edecekti. Zira, aynı zamanda Neccaroğulla­n, Abdulmuttalib'in akrabalanydı. Yolda giderken insanlar halkalanmış; Mekkelilerin tahammül edip ölümüne ferman kestikleri Efendiler Efendisi'ni sinelerine basıyor ve gönülden kucaklıyorlardı! Nur cemalini görebilmek için damlara çıkan­lar, göz göze gelebilmek için pencerelerden sarkanlar vardı!

- Hangisi O? Hangisi 0, diye sesleniyor, görebilmek için pencerelerden sarkıyorlardı. Dudaklardan, bir iç geçirmeyle birlikte dökülen kelime ise hep aynıydı:

- Ya Muhammed!

- Ya Resülallah!

514 Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 1/233
- Ya Muhammed!

- Ya Resülallahl

Sanki Ensar, yılların kavurduğu kıtlıkta susuzluktan tü­kenmişti; Efendimiz ise rahmet olup onların üzerine yağıyor­du. Adını telaffuz ederken, hücrelerine kadar hissettikleri, her hallerinden okunuyordu.

İnsanlar akın etmiş, Restıl-ii Kibriya'yı görmek için oraya geliyorlardı. Yanıbaşlarına kadar geldiği halde, koşup huzuru­na O'nu görmemek olur muydu hiç? Aylarca, hatta bazıları iti­bariyle yıllarca O'nun rüyalarını görmüş ve bugünü bir hayal olarak hep düşlemişler, vuslat dualarıyla coşarak bayram ne­şideleriyle coşmuşlardı. Şimdi ise O, hemencecik yanıbaşla­rmdaydı.

Misafir olarak kaldıkları yer, Külsüm İbnü'l-Hedm ma­hallesiydi. Ancak O (sallallahu aleyhi ve sellern), Mekke'de olduğu gibi burada da yerinde sabit durmayacak ve insanlara bir şeyler anlatmak için onların bulunduğu yerlere de gidecek­ti. Bunun için Sa' d İbn Hayseme'nin evine gidecek ve orada bir araya gelen gençlerle uzun uzadıya sohbet edecekti. Zira Sa' d İbn Hayseme'nin evi, bekarların bir araya geldikleri bir mekan olarak biliniyordu. Hatta bunun için bazı insanlar, Efendimiz'in Kuba'da kaldığı yer olarak bu şahsın evini zik­retmektedirler.ö'f

Ancak, tabii olarak, Erisar'ın bütünü, henüz Allah Resü­lü'nü görememişti ve bu sebeple de hoş geldin demek için ya­nına gelen insanlar, gelenler arasından hangisinin O (sallallahu aleyhi ve sellem) olduğunu kestiremiyorlardı. Onunla ilk defa mü­şerref olacaklardı! Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) ayakta duru­yor; Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise, süküt içinde oturu­yordu. Bulundukları yere doğru yönelen insan selinin hedefi, bir anda ayakta duran Hz. Ebu Bekir' e yönelivermişti! Fetanet

515 Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 1/233

sahibi Ebu Bekir, bu yanılgıdan dolayı büyük bir mahcubiyet yaşayacak ve Efendimiz'i işaret edebilmek için hemen, cüb­besinin bir parçasıyla O'na gölge yaparak kimin Resülullah olduğunu fiilen işaret edecekti. Mesele şimdi anlaşılmıştı ve artık herkes, huzur-u risalette durup Efendimiz'e "Hoş geldin ya Resiilallahl" diyordu.s"

Bu arada, Efendimiz'in emanetlerini yerine iade eden ve her hak sahibinin hakkını kendisine teslim eden Hz. Ali de, yanında ilklerden Suheyb İbn Sinan olduğu halde,517 üç gün sonra Mekke'den hicret yoluna girmişti ve yaya olarak girdiği yol sonucunda bugün Kuba'da, Mekke'de ayrılmak zorunda kaldığı Efendimiz ve Hz. Ebu Bekir'e yeniden kavuşuyordu.s'" Tehlikelerden kurtulmak için de geceleri yol almaya gayret gösteren Hz. Ali'nin ayaklan yara-bere içinde kalmış ve yü­rümekten şişmişti. O'nun bu halini görünce Allah Resülü (sal­lallahu aleyhi ve sellern), önce kollarını açıp onu kucaklayacak ve kendini tutamayıp merhamet duygularıyla gözyaşı dökecekti. Daha sonra da, ayağındaki yaraların üzerine hafifçe tükürüğü­nii sürecek ve ardından dua ederek tedavisine yönelik tavsi­yelerde bulunacaktı. Çok geçmeden Hz. Ali'nin ayaklanndaki bütün ağrılar geçecek ve bir anda bütün sıkıntılan son bulu­verecekti.e'?

Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), Kuba' da dört gün520 konaklayacaklar ve bu süre içinde burada, bir de mescid inşa edeceklerdi. Daha sonralan hep 'Kuba Mescidi'diye anılacak olan bu mescid, aynı zaman­da İslam' daki ilk mescid olma özelliğine sahip olacaktı.

516 Bkz. İbn Hişarn, Sire, 3/20; Mahmud el-Mısri, Slratü'r-Resül, s. 211 517 Bkz. İbnii'l-Esir, Üsüdü'l-Öabe, 2/460

518 Bkz. İbn Hişam, Sire, 3/21, Mübarekfüri, er-Rahiku'l-Mahtüm, s. 161 519 Bkz. Halebi, Sire, 2/233

520 Efendimiz'in Kuba' da kaldığı gün sayısı hakkında, on dört veya on gece şek­linde farklı rivayetler de bulunmaktadır.

Cuma günü gelip çatınca da Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sel­lem), insanlan bu mescidde bir araya getirecek ve onlara ilk defa Cuma namazını kıldıracaktı.

Kuba'ya kurulan minbere İnsanlığın Hatibi çıkmış, üm­metine seslenmek üzereydi. Aynı zamanda bu, O'nun Medi­ne' deki ilk hutbesiydi. Önce Rabbine hamdetti; layık olduğu şekilde O'nu bütün noksanlıklardan tenzih ediyor ve ardından da, övgü dolu cümlelerle Allah'ı sena ediyordu. Ardından, ce­maate yöneldi ve şunlan söyledi:

- Ey insanlar! Kendiniz için, ahiretiniz adına istikbalini­ze yatırım yapın; yann bunlann hepsini görüp bileceksiniz! Allah'a yemin olsun ki, sizden biri yann aklı başına gelip de koyunlannı çobansız olarak yalnız bıraktığında, Rabbiyle baş başa kalacak; arada hiçbir tercüman veya perde olmadan Al­lah (celle celaluhü), ona soracak:

- Sana peygamberim gelip de tebliğde bulunmadı mı?

Ben de sana, bu kadar mal verip de onlan önünde yığmadım mı? Peki, öyleyse sen, bugün için ne yatırım yaptın?

Bu hitaba muhatap olan insan, önce sağ ve soluna bakar; tutunabilecek hiçbir dal bulamaz! Sonra önüne bakar; bütün dehşetiyle birlikte önünde cehennem durmaktadır! Sizden her kim, yanm hurma dahi olsa cehennemden kendini sakındıra­biliyorsa bunu mutlaka yapsın! Şayet, bunu da bulamıyorsa, en azından güzel söz söylesin! Çünkü burada her bir iyilik, en az on kat olarak karşılık görür ki bu, yedi yüzkata kadar çıka­bilmektedir.

Allah'ın rahmet ve bereketi üzerinize olsun!

52ı Efendimiz (sallallalıu aleyhi ve sellern), hicret edip de buraya gelinceye kadar Cuma namazlannı, Salim Mevla Ebi Huzeyfe kıldırmıştı; çünkü o gün, arala­nnda Kur'an'ı en iyi bilen o idi. Bkz. Kurtubi, Tefsir, 1/392

Bu hitabet, hutbenin ilk bölümünü oluşturuyordu ve min­bere kısa bir müddet oturup ayağa kalkanAllah Resülü (sallalla­hu aleyhi ve sellern), şöyle devam etti:

- Şüphesiz ki hamd, Allah içindir; Ben de O'na hamd eder ve yine yardımı da O'ndan dilenirim. Nefislerimizin şerrinden O'na sığınır, amellerimizin kötü olanlarından da yine O'nun rahmetine iltica ederiz. Şüphe yok ki, Allah'ın hidayet verdi­ğini dalmete ulaştıracak yoktur; dalalette ısrar edip de artık kalbine mühür vurulanı da hidayette tutmaya kimse güç ye­tiremez!

Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur; O tek­tir ve şeriki yoktur. Sözün en güzeli, Allah'ın kitabıdır! Şüp­hesiz ki her kime Allah (sallallahu aleyhi ve sellern), küfürden sonra iman iklimini nasip etmiş; kalbini iman nuruyla tezyin edip de, insanların alımlı sözleri yerine Rabbin kalıcı ifadelerine ram olmayı nasip etmişse artık o, kurtulmuş demektir. Şüphe yok ki Allah kelamı, sözün en güzeli, en güzel ve ahenkli ola­nıdır.

Sizler, Allah'ın sevdiklerini sevin ve kalplerinize Allah sevgisini yerleştirin! Allah kelamı karşısında asla usanma ko­numunda kalıp da zikir-i ilahiden uzak kalmayın ki, kalbiniz katılıkla baş başa kalmasın! Çünkü Allah (celle celaluhü), yarat­tıkları arasından bazılarını tercih edip diğerleri arasından on­ları seçer!

Amellerin en hayırlısını Allah bize bildirmiş ve önümüze koymuş, kulları arasından bazılarını seçerek rehber yapmış ve sözlerin içinden de en güzel ve salih olanları açıkça beyan et­miştir. İnsanlara verilen helal ve haram ne varsa artık bunlar, tebeyyün etmiş, gizli bir şey kalmamıştır.

Gelin, Allah'a kulluk yarışına girin ve asla O'na, başka bir şeyi şerik koşmayın! O'ndan, takvanın gerektirdiği gibi bir haşyet duyup rahmetine iltica ümidiyle şahlanıp azabı kar­şısında da titreyin! Ağzınızdan çıkanların en salih olanlarıy

la Allah huzurunda sadakatinizi ispat edin! Allah'm rahmet ve bereketiyle aranızdaki muhabbetinizi artınn! Şüphesiz ki Allah (celle celaluhü), ahdinin yerine getirilmemesinden hoşnut olmaz ve bunu yapanlara buğzeder.

Allah'm selamı, hepinizin üzerine olsun!522

Ruh ve kalbi doyuran bu seslenişten sonra da Cuma na­mazını kıldırdı Allah Resülii (sallallahu aleyhi ve sellem). Namaz son­rasında ise, yeni bir yolculuk daha başlayacaktı; bu yolculuk, öncekine nispetle daha kısa ve hedeflenecek yer de, daha kalıcı bir yurttu. Neccaroğulları silahlannı kuşanmış ve Efendimiz'i almaya gelmişlerdi. Önde Efendimiz ve arkasında da Hz. Ebu Bekir'le birlikte yeniden yola çıktılar. Neccaroğulları, etrafında pervane olmuş; adeta etten bir duvar örrniişlerdi.e'e

Aradan dört gün daha geçmiş ve yine bir pazartesi günü Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yanında Sıddik-i Ekber'le birlikte Medine'ye yönelmişti. Artık bu yöneliş, on yıl devam edecek bir sürecin başlangıcı anlamına geliyordu.