Konu Başlığı: Kötü komşular ve tehdit halkası Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Mayıs 2011, 12:47:55 Kötü Komşular ve Tehdit Halkası Kaderin ayrı bir cilvesi ki, Efendiler Efendisi'nin en can alıcı düşmanlan kapı komşulanndan ibaretti. Ebu Leheb'in evi, zaten O'nun evine bitişikti. Evi evine bitişik olan diğer komşulan da Ebu Leheb'ten farklı değildi; Hakem İbn Ebi'lAs, Ukbe İbn Ebi Muayt, Adiyy İbn Hamrfı ve İbnü'l-Esda elHüzeli de Ebu Leheb'i aratmayacak kadar düşmanlık duyuyor ve O'nu üzebilmek için fırsat kolluyorlardı.s?" Bir gün onlardan birisi, Efendimiz namaz kılarken üzerine koyun pisliği atmış; bir başkası da onu alıp, içinde Efendimiz'in abdest suyunun olduğu çömleğin içine dolduruvermişti. Bir müddet sonra Efendiler Efendisi, onlann şerrinden emin olabilmek için araya duvar ôrmüştü, Buna rağmen aynı huylarında ısrar etmelerine karşılık bir gün, attıklan pisliği bir sopanın ucuyla tutup kapının önüne çıkacak ve onlara göstererek şöyle seslenecekti: - Ey Abdimenafoğullan! Bu nasıl komşulukö'?' Ukbe İbn Ebi Muayt, işi daha da ileri götürecek ve Ebu Cehil'in de kendilerinde olduğu bir akşam vakti oturup, Muharnmedii'l-Ernin'e kötülük yapma konusunda onunla anlaşacaklardı.s'" Aralannda konuşurken Efendimiz'i gösterip: - Hanginiz falanların kestiği devenin işkembesini pisliğiyle birlikte getirip de secdeye gittiğinde Muhammed'in üzerine koyma kahramanlığında bulunabilir, diyorlardı. Aralanndaki en şaki olanı ayağa kalktı. Bu, Ukbe'den başkası değildi. Sözü edilen işkembeyi getirtti ve beklerneye başladı. Tam Efendiler Efendisi secdeye gittiğinde yanına yak- 300 Bunlar arasında, sadece Hakem İbn Ebi'l-As Müslüman olacaktır. 301 Halebi, Sire, 1/474 302 Başka bir rivayette bu hadise Kabe'de cereyan etmektedir ve başrolde Ebu CehiI vardır. Bkz. Maverdi. A'lamu'n-Nübüvve, 1/142 laşıp iki omuz küreğinin ortasına, elindekileri koyup kenara çekiliverdi. Allah'ın en sevgili kulu, Allah'a en yakın olduğu yerde kapı komşulan tarafından işte böyle zor bir durumda bırakılıvermişti. Beri yanda Ukbe ve misafirleri, yaptıklan işin keyfini çıkarmaya çalışıyor; bir yandan göbeklerini kaşırken diğer yandan kahkaha ile gülüyorlardı. O gün o kadar gülmüşlerdi ki, düşmernek için birbirlerine yaslanıyor ve öylece ayakta durmaya çalışıyorlardı. Uzun zaman Efendiler Efendisi secdeden başını kaldıramadı. Nihayet kızı Fatıma validemiz manzaraya şahit olmuş ve koşarak babasının yanına gelmişti. Bir taraftan bu işi yapanlara çıkışıyor; diğer yandan da babasının üstündeki pislikleri temizlerneye çalışıyordu. Allah'ın en sevgili kuluydu; dileseydi orada düşmanlan yerle bir olur; hak ettikleri cehennemi boylarlardı, Ama O, hep mülayemet yolunu tercih etmişti, bugün olmasa da bir gün mutlaka anlayıp geleceklerini umuyordu. Ancak bu, belli ki rikkatine çok dokunmuştu; dokunmayacak gibi değildi ki! Başıyla birlikte ellerini kaldırdı semaya: - Allah'ım! Kureyş'i Sana havale ediyorum.303 O kadar ki bu duayı ardı ardına üç kez tekrarladı. Ardından da, isim isim zikrederek hepsini sıraladı teker teker: - Allah'ım! Ebu Cehil'i de, Utbe İbn Ebi Rebia'yı da, Şeybe İbn Ebi Rebia'yı da, Velid İbn Utbe'yi de, Ümeyye İbn Halefi de, Ukbe İbn Ebi Muayt'ı da Sana havale ediyorum; onlann hakkından Sen gelirsin ey Allah'ım! O kadar içten ve samimi idi ki, işlerini Allah'a havale etmesi oradakileri bir hayli korkutmuştu. Zira biliyorlardı ki, bu beldede yapılan dualar kabul görür ve başlanna mutlaka bir 303 Başka bir rivayette, "Mudar'a Yusuf yıllan gibi kıtlık sal ve çetin azabım gönder." şeklinde bir ilave vardır. Bkz. Ayni, Umdetü'l-Kari, 7/26 şeyler gelirdi. Hele bu duayı yapan Allah'ın en sevgili ku1uysa!3°4 Ümeyye İbn Halefin başka bir adeti daha vardı; Resülullah (sallalIahu aleyhi ve sellem) ile karşılaştığında el kol hareketleriyle Efendimiz'e hakaret eder, göz kırparak veya ağız ve yüzünü oynatarak her fırsatta O'nu küçük düşürmeye çalışırdı. 305 Çok geçmeden onun bu foyasını da meydana çıkaran ayetler geldi. Gelen ayetler: - Yazıklar olsun! Vay haline o kaş ve göz hareketleriyle, el ve kol oynatmakla küçük düşürmeye çalışanların, diyor ve böyle bir hareketin nasıl bir sonuca davetiye çıkardığını açıkça ortaya koyuyordu.a?" Ümeyye'nin diğer kardeşi Übeyy ve Ukbe İbn Ebi Muayt, bu konuda omuz omuza vermiş, müşterek hareket ediyorlardı. Bir gün Allah Resülü (sallalIahu aleyhi ve sellem) namaz kılarken Allah Resülü'nün yanına yaklaşıp okuduklanna kulak verdiler. Tam bu sırada aralannda anlaştılar ve toz-toprağı kaldırarak Efendimiz'in üzerine doğru savurdular. Bu insanlar, bu eziyetleri yapmaktan zevk alıyorlardı. Bir keresinde de, çürümüş bir kemik bulmuş; onu öğüttükten sonra da parçalannı rüzgara tutarak Allah Resülü'nün üzerine gelecek şekilde savuruvermişlerdi. 307 Ebu CehiI, düşmanlık konusunda en profesyonelolanlan idi; zaman zaman gelip Efendimiz'den Kur'an dinler; sonra da giderek arkadaşlannın yanında dinlediklerini diline dolayarak alay konusu ederdi. Habib-i Ekrem'e sıkıntı vermeyi va- 304 o gün bu olaya şahit olan ve elinden bir şey gelmeyen Abdullah İbn Mes'üd (radıyalIahu anh), Efendimiz'in beddua ettiği yedinci ismi hatırlayamadığını ifade eder ve yemin vererek bu isimlerin tamamının da, harp meydanındaki ilk karşılaşma olan Bedir Savaşında teker teker öldüğünü anlatır. Bkz. Halebi, Sire, 1/470 305 Ayni, Umdetii'l-Kari, 2/175 306 Bkz. Hümeze, 104/1-9 307 Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2/51 zife haline getiren bu adam, tutar bir de bunları iftihar vesilesi olarak başka meclislere taşır; sonra da kasıla kasıla gülerdi. O'nu namaz kılarken ilk gördüğü günden beri ona hep engelolmaya çalışıyor ve Allah' a kurbet ifadesi olan bu ibadeti yerine getirmesine mani olmak istiyordu. Bir gün yine O'nu, Makam-ı İbrahim'de namaz kılarken görünce yamna yaklaşmış: - Ya Muhammed! Ben Seni namaz kılmaktan men etmemiş miydim, diye tehdit ediyordu. Ebu Cehil gibi bir adam bu kadar sözle yetinmezdi. Ardından, nice hakaretler etmişti. Habib-i Zişan Hazretlerine ... Sonra da: . - Ya Muhammed! Senin neyin var ki beni tehdit ediyorsun? ValIahi de ben, şu ahali arasında arkası en kuvvetli olan insamm, diyordu. Belli ki, O'nun Hak karşısındaki metin duruşunu bile kendisine karşı bir meydan okuma olarak telakki ediyordu. Bir de, onun bu halini tasvir eden ayetler geliyordu. Ayetler, bu haliyle kendine yazık ettiğini anlatıyordu.ö'" Bundan da alınmış, inatla işi bir düelloya doğru götürmek istiyordu: - Ya Muhammed! Öyle boşuna uğraşma! Ne Sen ne de Rabbin bana karşı güç yetirebilir ve herhangi bir zarara muktedir olabilir! Çünkü ben, şu dağların arasında, arkası en güçlü ve yandaşı en çok olan insamm. İşte burası, küstahlığın zirveye çıktığı yerdi ve yine Cibril imdada yetişmişti. Diyordu ki: - Haydi bakalım o çağırsın bütün yandaşlarım ... Biz de çağıracağız Zebanilerilt"? Ebu Cehil, kendini Allah davasına düşmanlık işine o kadar kaptırmıştı ki, bu ikazlardan pek bir şey anlayacak halde değildi. Hatta denilebilirdi ki, her gün bu istikametteki kin ve adaveti artıyor, iman halkası genişledikçe engelleme adına bir şey yapamadığı için çileden çıkıyordu. Bir gün arkadaşlarına: 308 Bkz. KJyarne,75/33, 34, 35 309 Bkz.AJak,96j17,18 - Sizin aranızda Muhammed, yüzünü toprağa koyup duruyor mu, diye sordu. - Evet, dediler. Bunun üzerine: - Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki, şayet O'nu bu şekilde görürsem boynuna çöreklenecek ve başını toprağa gömerek elimdeki koca taşla kafasını ezeceğim, diye ahdetti. Cinnetin kuralı olmazdı ki! Bir kere kafaya koymuştu: - Ey Kureyş topluluğu! Gördüğünüz gibi Muhammed, dinimizi ayıplayıp atalanmızı dalaletle itham etmeye devam ediyor. ilahlanmıza söz söyleyip büyüklerimiz hakkında uygunsuz sözler sarfediyor. Ahdediyorum; yann O'nun yanına gidecek ve taşıyabileceğim kadar büyüklükte bir taş alarak, secdeye gittiğinde onunla başına vurup işini bitireceğim. Ben bu işi yaptıktan sonra onu ister bana teslim edin isterseniz elimden tutup engelolmaya çalışın fark etmez! Ondan sonra da Abdimenafoğulları ne yaparsa yapsın, ellerinden geleni arkalanna koymasınlar, hiç önemli değil! O günün sosyal yapısında böyle bir hareket düpedüz delilik demekti; sonrasında kabileler arasında bitip tükenmeyen kan davalan başlar ve binlerce insan bu savaşlarda telef olup giderdi. Ficar savaşlan herkesin zihninde hala yerini koruyordu. Onun için Ebu Cehil'e: - ValIahi de biz, sana hiçbir şeyi teslim etmeyiz. Ne halin varsa kendin gör, dediler. Bunun üzerine Ebu Cehil, onlara da kızarak oradan ayrıldı. Ertesi sabah, aynen ahdettiği gibi eline büyük bir taş almış, Kabe'ye doğru gidiyordu. Geldi ve burada O'nu beklerneye başladı. Çok geçmeden, olup bitenlerden habersiz olan Allah Resülü de Kabe'ye çıkageldi ve hiç vakit geçirmeden orada namaza durdu. Etrafta durumdan haberdar olanlar halkalanmış, Ebu Cehil'in yapacaklannı merakla bekler olmuşlardı. Bu arada Ebu Cehil, herkesi şahit tutarak verdiği ahdini yerine getirmek için fırsat kolluyordu. Nihayet, hareketlendi ve Allah Resülü'ne doğru ilerlemeye başladı. Ancak, bir anda hiç kimsenin beklemediği şekilde Ebu Cehil, gerisin geriye dönmüş ve eliyle kendini bir şeylerden korurcasına, korku içinde geldiği istikamette kaçıyordu. Bu arada elinde avucunda ne varsa hepsini bir kenara fırlatmış, korkudan yüzünde renk kalmamıştı. Dikkatle bakıyorlardı; ama onun kaçışını gerektirecek herhangi bir durum da göremiyorlardı. Çünkü, namazına devam eden Muhammedü'l-Emin hiç istifini bozmamış, sanki olanlardan habersiz ve huşu içinde kendi kulluğuyla meşguldü. Meselenin gerçek boyutunu anlamak için sordular: - Sana neler oluyor ey Eba1-Hakem? Niye kaçıyorsun? Korkudan yüzünün rengi solmuş Ebu Cehil, yaptığından o an için bin pişman cevap verdi: - Aynen dün size söylediğim şeyi yapmak üzere O'nun yanına yaklaştığımda, bir anda karşıma büyük bir deve çıkıverdi. Onun gibi büyük, onun gibi hırsla üzerime gelen ve onun gibi tırnaklanyla beni parçalamak isteyenini bugüne kadar hiç görmedim; şayet geri kaçmasaydım, beni yiyip bitirecekti. Daha sonra bu işin gerçek yönünü Allah Resülü'ne sordular. Buyurdular ki: - Bu Cibril'di; şayet daha yaklaşmış olsaydı onun işini bitirirdi. 310 310 Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 3/43 ; Kadı Iyaz, Şifa, 1/688 vd. Başka bir rivayette Ebu Cehil, "Benimle O'nun arasında bir anda, içinde devasa alevlerin olduğu büyük bir hendek meydana geliverdi. Sanki kollarını açmış beni yutacak gibiydi!" demektedir. Buna mukabil Efendimiz de, "Şayet bana biraz daha yaklaşsaydı, melekler onu parça parça edeceklerdi!" buyuracak ve mü'minlerin kuvve-i maneviyelerini takviye etmiş olacaktı. EbU Cehil'in Efendimiz'i öldürmek kastıyla üzerine gelişi hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. Bunlar, farklı zamanlarda olabileceği gibi bir kere cereyan etmiş olayı gören herkes, kendi müşahede ettiği kadannı aktarmış da olabilir. Bunun için biz, mümkün mertebe rivayetleri birleştirerek vermeye çalıştık. |