> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Kırk günlük ara
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kırk günlük ara  (Okunma Sayısı 1362 defa)
09 Mayıs 2011, 15:29:04
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 09 Mayıs 2011, 15:29:04 »



Kırk Günlük Ara

Hira' da vuslat başlamıştı, ama günler geçmesine rağmen bu vuslatın arkası gelmiyordu. Yıllardır bu anı bekleyen Allah Resülü, tam 'Artık buldum.' dediği böyle bir zamanda, Cibril'in hayat-bahş soluklanna hasret kalmanın sancısını yaşıyordu.

Bu süre içinde yine kendini yalnızlığa terk etmişti, zaman zaman Sebir dağına giderken çoğunlukla yine Hira'nın yolu­nu tutuyordu. O kadar sıkılmıştı ki, bütün genişliğine rağmen O'nun için yeryüzü daraldıkça daralmıştı ve bir türlü zaman geçmek bilmiyordu.

Kırk yaşına kadar beklediği vahyin inkıtaı üzerinden kırk gün daha geçmişti ki,ı38 semada Cibril-i Emın'in sesi duyuldu:

- Ben Cibril'im, diyordu. Efendiler Efendisi, sesin geldi­ği yöne dönüp ve başını semaya doğru kaldırdı. Karşısındaki, Hira'da gördüğü Cibril'den başkası değildi; sema ile arz ara­sında bir kürsü üzerine kurulmuş:

__ Ya Muhammed! Sen, Allah'ın hak peygamberisin, di­yordu.

Evet, sema ile yeniden bir ittisal kurulmuş, iki Emın ye­niden buluşmuştu. Gözü aydın, gönlü de huzurlu kılan bir ge­lişmeydi bu. Zaten bugüne kadar Allah Resülü, yeni bir vuslat için iştiyaktan yanıp tutuşmuş, Cibril'le yeniden buluşmayı aşın derecede arzular olmuştu. Aynı zamanda böyle bir fetret, bundan sonra gelecek vahyin de peyderpey ineceğinin bir işa­retiydi. Çünkü Kur'an. insanlan bir hedefe doğru götürmek,

137 Bkz. Buhari, Sahih, 1/4 (3); Müslim, Sahih, 1/97, 98

138 Bazılan bu süreyi üç yıla kadar çıkanrlar ki, 23 yıllık vahiy sürecinde bu süre, oldukça büyük bir zaman dilimi demektir. Halbuki, neredeyse Kur'an'ın ya­nsı Mekke'de inmiştir ve Efendimiz'in Mekke hayatında, içinde Kur'an'ın inmediği bir yılı bulunmamaktadır.

asırlardır insanların şuuraltlanna işlemiş yanlış telakkileri söküp yerine kendi otağını kurmak için geliyordu. Öyleyse, yeni gelen her vahiy, toplum tarafından özümsenerek sosyal hayatta yaşanır hale gelmeliydi.

Bu, kendi cinsinden şükür isteyen bir nimetti ve Allah Re­sülü de (sallallahu aleyhi ve sellern), önce yere kapandı ve şükür see­desinde bulundu. Ardından da, hiç vakit kaybetmeden hane-i saadetlerinin yolunu tuttu. Üzerine yeniden vahyin ağırlığı çökmüştü. Sıcak yaz günü olmasına rağmen tir tir titriyor, aynı zamanda buram buram ter döküyordu. Hatice valide­mize yöneldi ve yeniden üzerini örtmesini talep etti. Kalbine nakşedilen vahiyle yeni bir süreç başlıyordu. Zira Allah (celle celaluhü), O'nu muhatap alarak ona şunlan söylüyordu:

- Ey örtüye bürünüp duran Nebi! Ayağa kalk ve insanlan uyar! Rabbinin büyüklüğünü tazim ile haykır. Elbiseni terte­miz tut, maddi-manevi kirlerden ann. Pis ve murdar olan her şeyden de kaçınl'

Yine beş ayet gelmişti; ancak bu sefer arkası kesilmeye­cek ve peşi peşine diğer ayetler de sıralanacak, Cibril'in soluk­lanyla insanlık, külli bir aydınlanma yaşamaya başlayacaktı. Kısmı bir inkıtadan sonra yeniden gerçekleşen vuslatta dikkat çeken husus, tebliğ vazifesinin açıkça kendisine bildirilmesi, Rabbin büyüklüğünü tazim edip etrafına da bu azameti du­yurması, son olarak da, maddi-manevi bütün olumsuzluklar­dan annarak tertemiz bir dünya hayatı yaşayıp başkalanna da bunu teşrnil etmesinin istenmesiydi.

Müddessir suresi, aynı zamanda bütün halinde inen ilk sure oluyordu. Zira, Aluk suresinin ilk beşayeti Hira'da gel­mişti; ama geri kalan diğer ayetleri daha sonra inecekti. Bu­nun için bir kısım ulema, nübüvvet adına ilk gelen surenin

139 Müddessir. 74/1-5

Alak, risa1et adına gelenin ise Müddessir olduğu şeklinde bir ayınm yapmaktadır. 140

Bir de, bu sefer gelen ayetler, Son Nebi'nin misyonunu belirginleştiriyor, O'ndan diğer insanların da elinden tutma­sını ve Rabbinin adını herkese duyurmasını istiyordu. Zaten nübüvvet vazifesiyle birlikte, böyle bir sorumluluk O'na daha baştan yüklenmiş bulunuyordu. Artık O (salla1lahu aleyhi ve sel­lem), Allah'ın varlığını ve bir olduğunu anlatacak, ahiret gü­nüne inanmanın gerekliliği üzerinde ısrarla duracak ve iman hakikatlerinin bütününü toplumda ikameye çalışacaktı. Bunu gerçekleştirmek için ilk muhataplanndan da benzeri şeyleri istiyor, kendini Hakk'a adamışların şahsi hazlardan uzakla­şarak varlıklannı toplumun salahına vakfetmeleri gerektiğini ifade ediyor ve sebeplere tevessülde kusur etmemekle birlikte, sonucun nasıl cereyan edeceğini Allah'a havale etmenin lüzu­muna dikkat çekiyordu.

Anlaşılan artık, ferdi manada gelişme dönemine, sosyal inkişaf dönemi ilave edilmiştı. Bundan sonra her iki yönde de faaliyet yürütülmesi gerekiyordu. Açıkça bu, selim vicdan sahibi her insanı rahatsız eden olumsuzluklardan uzaklaşma­lan ve Hakkın nzasını kazandıracak davranışlarla hemhal 01­malan için insanlan uyarmak gerektiği anlamına geliyordu. Bundan sonrası, öncesinden çok farklı olmalıydı. Zira, bu ayet Efendiler Efendisine, 'kalk' diyerek, her şeyiyle farklı yeni bir toplum inşa etme sorumluluğu yüklüyor; kalp ve kafadan vize almayan her şeye karşı da bir karşı duruş çizgisi belirliyordu.'!'

140 Bazı müfessirler ise, ilk inen surenin Fôiiha olduğunu söylemekte, diğer bir kısım ulema da, Fatiha suresinin Alak ve Müddessir'den sonra indiğini ifade etmektedir. Sonuç ne olursa olsun, ilk inen ayetin 'Bismillahirrahmanirrahim' olduğunda şüphe yoktur. Bkz. Muhammed İbn Muhammed, İtkan, 1/75-77

141 Bu ne hassasiyettir ki Allah Resülü (sallallahu a1eyhi ve sellem), yüce dostlu­ğa pervaz edeceği güne kadar bu gömleği hiç çıkarmayacak; ötelere giderken bile bu emri yerine getirme adına teşkil ettiği Üsame ordusuyla Hak düşün­ceyi, daha da ötelere götiirmenin sancısını taşıyacaktı.
Gelen bu ayetlerde dikkat çeken bir diğer husus da, sa­bır üzerine yapılan vurguydu. Henüz her şey yeni başlamıştı. Alınacak mesafe çoktu ve bu işe gönül veren insanların sayısı belliydi. Mekke şiddetle karşı çıkıyor ve Mekkelilerin tavırlan, daha sonrasında olabilecekler adına ip uçlan veriyordu. Yol uzun, sular derin ve azık da sınırlıydı; öyleyse, bu sıkıntılı sü­reçten sağ ve salim sahil-i selamete erebilmek için, sabır de­nilen sihirli kuvvete çok sağlam yapışmak gerekiyordu. Zira o, gücü elinde bulunduranlara karşı kullanılabilecek en etkili cevap anlamına geliyordu. İbadet ü taat mükellefiyetini yeri­ne getirirken, günahların cazibesine karşı dişini sıkıp harama tenezzül etmeden ve din düşmanlannın estirdiği havada başa gelebilecek her türlü sıkıntıyı daha baştan göğüslemeyi kabul­lenerek sabretme ... Bütün bunlan yaparken de, asla yerinde durmama ve mutlaka her dakikayı, Hakk'ı razı edecek bir ak­tivite ile dolu geçirme ... İşte, Kur'an çizgisinde karşılığını bu­lan sabır bu demekti ve Kur'an. daha işin başında mü' minI ere, 'sabır' tavsiye ediyordu.

Çok geçmeden, insanlardan gelebilecek tehlikelere karşı bizzat Allah'ın, kendisini koruyacağı da anlatılacak ve:

- Ey Resul! Sen, Rabbinden Sana indirilen buyruklan teb­liğ et; şayet bunu yapmazsan, risalet vazifesini yerine getirmiş olamazsın! Allah Seni, zarar vermek isteyen insanların şerle­rinden koruyacaknr.w denilecekti. Bundan sonra da, tebliğ va­zifesinin Efendimiz' e ait bir görevolduğu sıklıkla hatırlatılacak ve hesap görme işinin ise Allah' a ait olduğu vurgulanacaktı.ve

O'nu peygamber olarak görevlendiren Allah (celle celaluhü), bizzat teminat veriyor ve O'na Allah'ın adını herkese duyura­bilmek için koşturması gerektiğini söylüyordu.>« Elbette böy-

142 Bkz. Mdide, 5/67

143 Bkz. Ra'd, 13/40; Bakara, 2/272

144 Konuyla ilgili 'olarak bkz. Mdide, 5/55, 56; Nur, 24/55; SMIat, 37/171-173; Mü'min, 40/51, 52; Mücadele, 58/20, 21

le bir yolda, birileri rahatsızlık duyacak ve Hak katından gelen hükümleri, ağızlarıyla söndürmeye çalışacaklardı; ancak, in­karda başı çeken ve şirk bataklığına saplanmış küfür fanatik­leri istemese de, Allah'ın teminatı vardı; kim ne yaparsa yap­sın O (celle celaluhü) mutlaka nurunu tamamlayacaktı.w Bunun için O'nun istediği ise, güçlü ve sarsılmaz bir iman, takva öl­çüleri içinde birhayat ve esbaba tevessülü ifade eden salih bir amel ortaya koymaktı." Öyleyse, başkalarının ne dediğine bakmadan Rahmani çağrıya kulak verip, yeryüzünde O'nun adına yürümek gerekiyordu.

Sıklıkla tarihten örnekler veriliyor; risalet vazifesinin nev-zuhur bir yapı olmadığı ifade edilerek, hak düşüncenin karşısında yer alanların her zaman kaybetmeye mahkum ol­dukları, misalleriyle ve defalarca anlatılıyordu. Hz. A.dem' den Hz. Nuh'a, Hz. İbrahim'den de Hz. İsa'ya kadar insanlık se­masının ay ve güneşleri olan rehber şahsiyetlerden örnekler veriliyor, onların risalet vazifesini yerine getirirken nelerle karşılaştıkları ortaya konulup bundan sonra olabileceklere karşı hazırlıklı olunması isteniyordu.

Ölüm sonrası hayatla ilgili konular gündeme getiriliyor ve yaşanılan hayatın hesabının verileceği yeni bir dünyanın kapıları aralanarak, hayatı, hesabı verilecek tarzda yaşamanın gerekliliği ortaya konuluyordu.

Velhasıl, artık vahiy, süreklilik arz eden ve rıza ufkunun yeni toplumunu irişada en etkin bir unsurdu. Anlaşıldığı üzere bu süreç, vahyin sağanak olup yağmaya başladığı süreçti. Böy­lelikle, Müzzemmil'i Müddessir; Tebbet'i Tekisir takip edecek; A'ıa'dan, Leyl'e, Fecr'den de Mutaffifin'e kadar neredeyse Kur'an'ın yarıya yakın kısmı Mekke'de inmiş olacaktı.v'?

145 Bkz. AI-i İmran, 3/139; Tevbe, 9/32, 33; Sad, 38/8, 9; Saff, 61/9

146 Bkz. Bakara, 2/212; A'raf, 7/128; Hud, 11/49; Kasas, 28/83; Mümin, 40/51; Enbiya, 21/105

147 İniş sırasına göre zikretmek gerekirse, Mekke'de şu sureler nazil olmuştu:

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kırk günlük ara
« Posted on: 29 Mart 2024, 13:44:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kırk günlük ara rüya tabiri,Kırk günlük ara mekke canlı, Kırk günlük ara kabe canlı yayın, Kırk günlük ara Üç boyutlu kuran oku Kırk günlük ara kuran ı kerim, Kırk günlük ara peygamber kıssaları,Kırk günlük ara ilitam ders soruları, Kırk günlük araönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes