๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 07 Mayıs 2011, 13:47:20



Konu Başlığı: Kader takdir kudret ve meşiet-i ilahi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Mayıs 2011, 13:47:20
Kader, Takdir, Kudret ve Meşiet-i İlahi

Mekke müşrikleri, zaman zaman oturur ve kendi araların­da dini meseleleri de tartışırlardı. Halbuki onların, bu tarakta

273 Bkz. KM, 50/6-11

274 Bkz. Mü'minün, 23/60

hiç bezleri yoktu. Yine bir gün oturmuş, Necran'dan gelen din adamlanyla birlikte kader konusunu tartışıyorlardı. Derunu­na muttali olmadıklan halde her birinden bir ses çıkıyor ve kendilerince kaderi yorumlamaya çalışıyorlardı. İçinden çı­kamayınca meseleyi Muhammedü'l-Emin'e götürmeye karar verdiler. Konuşmaya Neoran bilginleri başlayacaktı:

- Ya Muhammed! Sana kalırsa günahlar da bir kader dahilinde gerçekleşiyor, denizlerle semavatta olan şeyler de; "Daha doğrusu olup biten her şef', aynı kader çerçevesinde gelişiyor! Haydi, diğerlerini anladık da, günahların da bir ka­der dahilinde olmasına imkan yok!

Konuya bütüncül bir nazarla bakamayan bu adamlara önce:

- Sizler, yoksa Allah'ın hasımlan mısınız, dedi. Arkasın­dan da, Cibril'in getirdiği şu ayetleri okudu:

- Şüphe yok ki mücrimler, tam bir şaşkınlık ve çılgınlık içinde bocalayıp durmaktadır; o gün de onlar, yüzleri üstü­ne cehenneme sürüleceklerdir. Ve onlara, "Haydi, cehennem ateşini tadzn bakalım!" denilecektir. Şüphe yok ki Biz, her şeyi bir kader ve ölçü dahilinde yarattık. 275

Her şeyi yaratan ve nzkını verip hayatını idame ettiren Allah, bunu söyledikten sonra, Mekke müşrikleriyle Neoran ahalisine ne oluyordu ki! Dolayısıyla bu ayet, o gün haddi aşanların sesini kestiği gibi sonrasında ortaya çıkacak her haddini bilmezin de ağzının payını verecek ve Kudret-i İlahi­'nin gücünün, her şeye yettiğini her daim gösteren bir kıble­nüma olacaktı.v"

Başka bir gün, kendince kader konusunu alaya almak is­teyen birisi gelmiş Resülullah'a şöyle diyordu:

275 Bkz.Karner,54/47,48,49

276 Bkz. Vahidi, Esbabii Nüzüli'l-Kur'an, s. 419, 420

- Ben, kendirnce kalkıp kullukta bulunuyor ve namaz kı­lıyorum!

Maksadı, ne namaz kılmak ne de geceler boyu ayakta ka­lıp da Allah'a karşı olan kulluk vazifesini yerine getirmekti! Bunu ve bundan sonra söyleyeceği şeyleri, kendi iradesiyle gerçekleştirdiğini söylemeye çalışıyor ve bunlann, bir takdir neticesinde olmayacağım söylemek istiyordu. Niyet anlaşıl­mıştı ve cevaplar da ona göre olacaktı:

- Demek ki Allah, senin namaz kılmam takdir etmiş!

- Ben oturuyorum da!

- Oturmam da O takdir etmiş!

- Şu ağaca doğru yürüyor ve onu kesiyorum, o zaman?

- Senin o ağacı keseceğini de Allah takdir etmiş ki bunu

yapabiliyorsun!

Ne garip bir yaklaşımdı! Bir çekirdek kadar beyinle, Kud­ret-i İlahi'yi tartmaya çalışıyor ve bu kadar sıkleti kaldırama­yan terazisiyle Meşiet-i İlahi'yi sorgulamak istiyordu!

Neyse ki, sema ile irtibat aralıksız devam ediyordu ve Cib­ril'in getirdiği ayetler imdada yetişerek, işin gerçek yönünü or­taya koyacaktı."? Zira, O dilemeden bir yaprağın bile kımılda­ması söz konusu olamazdı; Allah neyi dilerse o olur, olmasını dilemediği de olmazdı.v" Göklerin ve yerin hakimiyeti O'na aitti ve O, dilediğini yaratır; dilediğine kız evlat verirken dile­diğine de erkek çocuk nasip ederdi.f"? Cezalandırmak istediği veya zarar murad ettiği zamanlarda da, O'nun önüne geçip de engelolacak herhangi bir güç yoktur.280 O'nun verdiği felake­ti engelleyip geri çevirmek kimin haddine! Diğer yandan, yine O'nun rahmet vermeyi murad ettiği kimse için de, bu rahmetin

277 Bkz. Haşir, 59/5; Yiliidi, Esbabü Nüzüli'l-Kur'an, s. 438 278 Bkz. Ebü Davfıd, Edeb, ıoı

279 Bkz.Şftra,42/49

280 Bkz. Ra'd, 13/11; Fetih, 48/11

ulaşmasına engelolmaya kim güç yetirebilir ki?281 Allah (celle celaluhü), bir şeyin olmasını istediğinde, sadece 'ol' deyiverir ve O'nun 'ol' dediği şey de hemen oluverir.t'"

"Sizden, istikamet sahibi olmak isteyenler onu dinleyip kulak verirler" mealindeki ayeti duyunca Ebu Cehil, kendi ça­pında bir diyalektik geliştirecek ve şöyle diyecekti:

- Bak, görüyor musun; nasılolsa iş bize bırakılmış! İster­sek istikameti tercih eder istemezsek etmeyiz!

Ancak mesele, öyle keyfe bırakılacak bir mesele değildi.

Zira, hemen arkasından gelen ayet, şu izahatta bulunacaktı: - Ama bu iş, sizin istemenize göre değil, ancak, alemlerin Rabbi olan Allah'ın dilernesiyle tamam 01ur!283

Kısaca, Ebu Cehiller ne derse desin, bütün mülk O'na aitti ve O da, bu mülkünü dilediğine verir ve dilediğini de bundan mahrum bırakır; dilediğini aziz kılıp dilediğini de zelil ederdi! Zira O (celle celaluhü), bunların hepsine kadirdi. 284