Konu Başlığı: Kabe nin tamiri ve söz kesen hakem Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Mayıs 2011, 17:39:01 KABE'NİN TAMİRİ VE SÖZ KESEN HAKEM Aradan on yıl daha geçmiş ve İnsanlığın Emini otuz beş yaşlanna gelmişti. Bugünlerde en çok konuşulan husus, zamanla aşınan Kabe'nin yeniden tamir işiydi. Üstelik, yıkılan duvarlar arasından hırsızın biri içeri girmiş ve orada bulunan bazı kıymetli eşyayı alıp kaçmıştı. Bu arada bir kadın ateş yakmış ve bu ateşten sıçrayan bir kıvıleımla Kabe'nin örtüsü tutuşarak yanıvermişti. İşte, bütün bunlan birlikte değerlendiren Kureyş, bir an önce Kabe'yi tamir karan almıştı. Cidde yakınlannda karaya oturan bir geminin haberi Kureyşlileri sevindirmişti; zira bu geminin yükü, tam da aradıklan malzeme ile doluydu. Üstelik gemide, inşaat işini yapabilecek usta da vardı. Hiç vakit kaybetmeden VelId İbn Muğıre başkanlığında bir heyet, tarif edilen yere giderek malzemeleri satın alıp Rum asıllı usta Baklim'la birlikte Mekke'ye geri döndü.v" Sıra, işin taksimine gelince ortam birden gerilmiş ve Kabe'ye hizmet gibi bir krediyi her kabile kendi adına kullanma yanşına girişmişti. Nihayet, her bir duvan belli başlı kabileler arasında taksim edilerek bir anlaşma sağlanmıştı. Ancak, yapmak için önce yıkmak gerekiyordu ve bunun için kimsede cesaret yoktu. Başlarına bir musibet gelmesinden korkuyorlardı. Eline manivela alıp ilk kazmayı vuran, yine Velid İbn Muğire oldu: - Allah'ım! Bunu yaparken, hayırdan başka bir muradımız yok, diyor ve elindeki manivelayı titizlikle kaldınp indiriyordu. Hatta o gün, kimse cesaret edip yıkma işlemine girişemedi. En azından aradan bir günün geçmesini bekliyorlardı; şayet ertesi güne kadar başlarına bir olumsuzluk gelmezse Rabbin razı olduğu kanaatine varacaklar ve bu işleme devam edeceklerdi. Aksi halde bu işten vazgeçecek ve bir daha akıllarına bile getirmeyeceklerdi. Ertesi gün olmuş ve herkes, dünden farksız olarak sabahlamıştı. Belli ki, bu işte Rabbin de rızası vardı ve her bir kabile, kendi payına düşen yerden başlayarak önce yıkım işlemi tamamlandı. Nihayet, Hz. İbrahim'den kalma temellere kadar inmişlerdi. Aralarından biri, bu temele ilişince, Mekke'nin şiddetle sallandığına şahit oldular ve akıbetlerinden korkarak, yeni inşaatı bu temellerin üzerinde yükseltme kararı aldılar.ı"? Taş taş üstünde yükselen Kabe, Rükne kadar geldiğinde yeni bir tartışma konusu ortaya çıkmış ve ortam yeniden gerilmişti. Zira her bir kabile, kendileri için kutsal saydıkları Hacerii'l-Esıied denilen kara taşı kendilerinin yerleştirmesi gerektiğinde ısrar ediyor ve bunun için de bir türlü aralarında anlaşamıyordu. Gerginlik o kadar artmıştı ki, neredeyse herkes iş-gücünü bırakmış; birbirlerine saldırmak için fırsat kollar hale gelmişti; daha Ficar savaşlarının yaraları yeni kapanırken bugün yeniden, yüzyıllarca devam edecek bir savaşın eşiğine gelinmişti. İşte tam bu sırada, Kureyş'in en yaşlı adamı Ebu Ümeyye, 109 İbn Sa'd, Tabakat, 1/146; Taberi, Tarih, 2/200 ayağa kalkmış vuruşmak için fırsat bekleyen gergin Mekkelilere şöyle sesleniyordu: - Ey Kureyş topluluğu! En iyisi siz, gelin aranızda bir hakem tayin edin ve bu anlaşmazlığa bir son verin! Gelin, Kabe'nin şu kapısından ilk giren insan aranızda hakem olsun ve ne derse onu yapın! Önce herkes bu teklifi şöyle bir tartmış ve ardından da haklı bularak kabul etmişti. Hayır adına çıktıklan bir yolda, ne de olsa yüzyıllar sürecek bir şerre kapı aralamak istemiyorlardı. Herkes bu teklifi kabul ettiğine göre şimdi iş, söz konusu kapıdan gelecek ilk insanı beklerneye kalmıştı. Bir pazartesi günüydü. no Uzun ve sessiz bir bekleyişin ardından herkes kulak kesilmiş; gelen ayak seslerinin sahibini merakla beklerneye durmuştu. Nihayet bu kapıdan, bekleşen Kureyş üzerine doğan ilk sima, İnsanlığın Emini Hz. Muhammed'den başkası değildi. O'nu görünce hep bir ağızdan: - İşte, Emin geliyor! Biz, O'nun vereceği hükme razıyız, demeye başladılar. N eden herkesin kendisine baktığını ve görür görmez de böyle bağırdıklannı öğrenip, gelişmeleri de teker teker dinledikten sonra; Muhammedü'l-Emin önce büyük bir bez parçası getirmelerini talep etti onlardan. Çok geçmeden bu talep yerine gelmiş ve Muhammedü'l-Emin'in ne yapacağı merakla beklenir olmuştu. Önce, getirilen bezi yere serdi Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern). Ardından da, kendi elleriyle Hacerü'l-Esved'i kucaklayıp bu bezin üzerine koydu. Bu sırada, dikkatle ne yaptığını gözleyen meraklı bakışlara yöneldi ve: no Efendiler Efendisi'nin hayatında pazartesi gününün ayrı bir yeri vardır; dünyaya teşrif ettikleri gün pazartesi olduğu gibi Hira'da ilk vahye mazhar 01duklan gün de pazartesi idi. Medine'ye hicrete başladığı gün de, Medine'ye ulaştığı gün de yine pazartesi idi. Yüce dostluğu tercih edip dünyaya veda ettiği gün de pazartesiden başkası değildi. Bkz. Süheyli, Ravdu1-Ünf, 1/129 - Her bir kabile, şu bezin bir tarafından tutarak taşı kaldırsın, buyurdular. Zekice bir çözümdü ve bu hükme, hiç kimsenin itirazı olmadı. Çünkü her bir kabile, taşın konulmasında ortak olmuş, el birliği ile onu yerden kaldınyordu. Nihayet taş, rükun hizasına gelince Muhammedii'l-Emin, taşı orada sabit tutmalarını istedi onlardan. Ardından da, kendisi yaklaştı ve yine mübarek elleriyle taşı kavrayarak yerine yerleştiriverdi. Belli ki Allah (celle celaluhü), ilk insan Hz . .Adem'le birlikte yeryüzüne inen ve Hz. İbrahim'le Hz. İsmail zamanından bu yana Kabe'yi şenlendiren cennet kaynaklı bu taşın yerleştirilmesini, bizzat Son Nebi'sinin eliyle gerçekleştirıneyi murad etmiş ve zamanlamayı da böyle takdir etmişti. İşin doğrusu her şey, O'nunla yeniden asli haline dönmeye başlamıştı. Artık mesele, fetanet-i a'zam sahibi Efendiler Efendisi'nin küçük bir müdahalesiyle tatlıya bağlanmıştı ve günlerdir ara verilen tamir işi böylelikle yeniden başladı ve zamanı gelince de nihayet buldu. |