๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 02 Mayıs 2011, 16:02:05



Konu Başlığı: İkinci anlaşma Yahudilerle
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 02 Mayıs 2011, 16:02:05
İkinci Anlaşma, Yahudilerle

Evs ve Hazreç arasındaki anlaşma tamamlandıktan sonra sıra, Medine'deki en önemli yapı olan ve nüfusun % 40 gibi önemli bir bölümünü oluşturan Yahudzlerle de benzeri bir mutabakatın sağlanmasına gelmişti. Bunun için Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Yahudi kabilelerinin önde gelenleriyle Binti Hôris'uı evinde bir araya geldi. Uzun görüşmeler sonun­da, hemen her konuda mutabakat sağlanmış ve sıra, bunla­rın madde madde yazıya aktanmına gelmişti. Özetle metinde şunlar yer alıyordu:

Yahudiler de, savaş tehlikesine karşı, aynen Müslümanlar gibi maddi katkı sağlayacak; Beni Avf, Beni Neccôr, Beni Sa­'lebe ve onlann bir kolu olan Cefne, Beni Sôide, Beni Cüşem, Beni Evs ve Beni Şutaybe kabilelerinden her birisi de, kendi dini anlayışlannı rahat bir zeminde yaşayabildikleri gibi Müs­lümanlar da aynı özgürlük içinde dini hayatlarını rahatlıkla ifa edebileceklerdi. Bu durum, her bir yapının alt kolu olan kabilecikler için de söz konusuydu ve onların tamamı, bu ka­bilelerin çatısı altında temsil ediliyorlardı.

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) izni olmadıkça hiçbir Yahudi kabilesi, Müslümanlarla birlikte savaşa katılamaya­cak; herhangi bir savaş halinde yardımlaşma esas olacak ve her bir unsur kendi savaş giderlerini bizzat kendisi karşılaya­caktır. Kimse, karşı tarafa zarar veremeyecek; taraflardan zul­me maruz kalana diğerleri yardımcı olacaktır. Ne Kureyşliler

595 Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye, 3/224: Hamidullah.Tslarn Peygamberi, 1/206 vd.

Aynca, bu anlaşmanın Türkçe tam metni ve o günkü sosyal şartlar açısından taşıdığı mana için bkz. Bulaç, Ali, Medine Vesikası, Yeni Ümit, Yıl: 17, Sayı: 68, s. 47 vd.

ve ne de onlarla ortaklık kuranlara kapı aralanacak, himaye altına alınacaktır. Medine, müşterek koruma altına alınacak ve savunmada yardımlaşma bir esas olacaktır.

Herkesin, kendi payına düşen mıntıkadan sorumlu oldu­ğunun da altı çizilen bu anlaşmaya göre yine, din konusunda yaşanması muhtemel savaşlar, bu maddelerin haricinde tu­tulmuştur.

Anlaşmaya göre, Yahudilere sığınan kimseler de aynen bu Yahudiler gibi muamele görecek; ancak bütün bunlar, haksız yere bir adamı öldüren veya yaralayan kimselerin de sakla­nıp gizlenmesine sebep olmayacak, suç işleyenler gerekli cezai müeyyideye çarptınlacaklardır.

Yine bu anlaşmaya göre, ortaya konulan prensiplere mut­laka riayet edilecek ve aykın bir davranış içine asla girilmeye­cektir. Müslümanlar, Allah kelamı Kur'an hükümlerine göre meselelerini çözüme kavuşturduğu gibi Yahudiler de, kendi ki­taplan olan Tevrat'ın ahkamına göre aralannda hükmedecek ve kimse, bir diğerinin dini anlayışına müdahale etmeyecektir. Şayet, buna rağmen uygulamada bir ihtilaf vuku bulursa yine bu, Allah'ın emirlerine ve O'nun Resülü Hz. Muhammed'in hakemliğine başvurularak çözüme kavuşturulacaktır. 596

Anlaşma metninden anlaşıldığına göre o gün Medine' de, irili-ufaklı on bir Yahudi kabilesi bulunmakta ve bu kabilele­rin hemen hepsi de, Efendimiz'le yapılan anlaşmayı imzala­mıştır.

Yeni geldiği bir şehirde ve nüfusun ancak % ıs'ine sahip olduğu halde Allah Resülü'nün böylesine bir konum elde et­mesi, hiç şüphesiz O'nun fetanetinin bir buududur. Sosyal şartlan çok iyi değerlendirmiş ve hakimiyet esasını öne çıkar­ma yerine, paylaşma ortak paydasında taraftan bir araya ge­tirerek müşterek bir pakt kurmuştur. O'nun bu gayreti, aynı

596 Bkz. İbn Hişam, Sire, 3/31-35; M. Hamidullah, İslam Peygamberi, 1/206 vd.

zamanda tarih açısından da büyük önem taşımaktadır; zira, böyle bir anlaşma metninin ortaya çıkışı ve taraflar arasında bir nevi anayasa statüsünde hükümlerin konulması, o gün açısından henüz, tarihin şahit olmadığı bir gelişmedir