Konu Başlığı: Huzura koşuş devam ediyor Gönderen: Safiye Gül üzerinde 09 Mayıs 2011, 13:21:32 Huzura Koşuş Devam Ediyor Bu arada, Amir İbn Rabia, Utbe İbn Rabia'nın oğlu Ebu Huzeyfe, Ebu Ubeyde İbn Cerrôh, Osman İbn Maz'un ve iki kardeşi Kudôme ve Abdullah, Esmô. Binti Ümeys, Üm mü Eymen, Efendimiz'in amcası Hz. Abbas'ın hanımı Ümmü'l-Fadl 199 Bkz. İbnül-Esir, Üsüdül-Gabe, 2/589 ve Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer İbn Ebi Tôlib de gelmiş ve Müslüman olmuşlardı.s?" Fazilet aşığı insanların arasında bu din, hızla yayılıyor ve insanca yaşama arzusuyla yanıp tutuşan herkes bu kaynağa koşuyordu. Üç yıl sürecek bir dönerndi bu. Henüz tebliğ dar alanda gerçekleşiyor ve daha çok da, münferit gayretler semere veriyordu. Bir taraftan yeni yeni ayetler geliyor; Allah Resülü de bu ayetleri, etrafındaki bu ilk halka ile paylaşıyordu. Ancak bunun için, genellikle tenha yerler seçiliyor; çoğu zaman bu sohbetler için hane-i saadetleri tercih ediliyor ve böylelikle Kureyş'in tepkisi çekilmemeye çalışılıyordu. Dönem, iman adına kıvama erme dönemiydi ve bu dönemde inen ayetlerin genel temasını da bu husus oluşturuyordu. Çünkü sancağı omuzlarda uzun soluklu taşıyıp dalgalandırabilmek için güçlü ve sarsılmaz bir imana sahip olmak gerekiyordu. Bu süreçte Kureyş, genellikle gelişmelere seyirci kalmayı tercih ediyordu. Zannediyorlardı ki; bu yeni gelişme, daha önceleri Zeyd İbn Amr, Kuss İbn Sôide ve Ümeyye İbn Ebi Salt gibi insanların anlayış seyrinde yürüyecek ve münferit bir hadise olarak sadece Muhammedü'l- Emin ile sınırlı kalacaktı. Ancak durum, hiç de zannettikleri istikamette gelişmiyordu. Kendilerini açıktan zorlayan bir gayret göze çarpmasa da, en yakınlanndan birer ikişer kopan insanlar, gidip Muhammed'in huzurunda diz çöküyor; yollannı değiştirip bambaşka birer insan oluveriyorlardı. Çok geçmeden Bilal-i Habeşi, Ebfı Selemer'" Erkam İbn Ebi'l-Erkam, Ubeyde İbn Hôris, Hz. Ebu Bekir'in iki kızı Esmô. 200 Ca'fer İbn Ebi T31ib, ahlak ve siret itibariyle Efendimiz'e en çok benzeyen insandı. Bkz. Taberi, Tarih, ı/539 201 Asıl adı, Abdullah İbn Abdilesed olan EbU Seleme, Efendimiz'in halası Ber. re Binti Abdulmuttalib'in oğluydu. Aynı zamanda Hz. Hamza ile birlikte Efendimiz'in süt kardeşi oluyordu. Bkz. İbnii'l-Esir, Üsiidii'l-Ğabe, 2/567 ve .Aişe, Habbôb İbn Erett, Umeyr İbn Eoi Vakkas, Mes'lid İbnii'l-Kôriın], Seli: İbn Amr, Ayyaş İbn Ebi Rabia ve hanımı Esmô. Binti Selôme, Huneys İbn Huzôfe, .Amir İbn Rabia, Abdullah İbn Cahş ve kardeşi Ebii Ahnıed, Hôtıb İbn Hôris ve hanımı Fatıma Binti Miicellel ile Hatıb'ın kardeşi Hattab ve onun hanımı Fükeyhe Binti Yesar, Ma'mar İbn Hôris, Osman İbn Maz'ün'un oğlu Sôib, Muttalib İbn Ezher ve hanımı Ramle Binti Ebi AvI, Nuaym İbn Abdullah, .Amir İbn Fiiheure'?" ile Halid İbn Said İbni'l-.As ve hanımı Ümeyne Binti Halef de bu nura koşanlar arasındaydı. Halid İbn Said, rüyasında kendisini cehennem benzeri bir ateşin kenarında ve onun içine doğru sürüklenirken görmüştü; babası arkasında durmuş, kendini ateşe doğru itiyordu. Tam alevlerin arasına düşeceği sırada Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) imdadına koşmuş ve belinden kavrayarak onu kenara çıkarıp, cehennemde yanmaktan kurtarmıştı. Ürpertiyle uykusundan fırladı ve uzun bir düşünme sürecinden sonra, etkisi hala devam eden bu rüyanın hak ve doğru olduğu konusunda tereddüdü kalmamıştı. Kendi kendine, "Cehennemden kurtulmanın tek yolu, Resiilullah'la birlikte hareket etmektir." diyordu. Önce gidip Hz. Ebu Bekir'le istişare etti; o da farklı düşünmüyordu ve: - Bununla ben, senin hakkında hayır murad edildiğini düşünüyorum. İşte, Resülullah orada duruyor; git ve tabi ol O'na! Çünkü, seni cehennemden kurtaracak odur. Ne yazık ki, babanın durumu pek iç açıcı değil, dedi. Vakit kaybetmeden huzura gelen Halid İbn Said, Efendimiz'i Ecyad denilen yerde bulmuşve: - Ya Muhammed! Senin davetin nedir,. diye sesleniyor- du .: 202 Amir İbn Füheyre, Hz. Aişe validemizle anne bir kardeş idi. Bkz. İbnü'l-Esir, Üsüdül-Gabe,2/254 - Ben, sadece Allah'a davet ediyorum; O'na hiçbir şeyi eş ve ortak koşmayacak, Muhammed'in de O'nun kulu ve ResüIii olduğunu kabulleneceksin. Aynı zamanda, işitip görmeyen, kendine bile fayda veya zaran dokunmayan, hatta kimin kendisine kullukta bulunduğunu kimin de önünde temenna durmadığını bile bilmeyen şu taşlara kulluktan vazgeçip sadece O'na ibadet edeceksin, diyordu Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern). Hiç tereddüt etmedi Hz. Halid ve: - Eşhedü en la ilahe illaIlah ve eşhedü enneke Resülüllah, diyerek hemen oracıkta Müslüman oluverdi.v" Halid İbn Said, hür iradesiyle gelip teslim olmuştu; ama inatçı mı inatçı bir babası vardı. Oğlunun gidip Müslüman olduğu haberini alır almaz hemen onu bulacak ve: - Atalannın gelenekleri ve ilahlannı ayıplayıp yerdiği ve senin anlayışına muhalif olduğu halde sen, nasılolur da Muhammed'e tabi olursun, diye sıkıştıracak ve eline geçirdiği bir odunla başını yanp kanlar içinde bırakacaktı. Babaya itaat farz olsa da, Allah'a isyan konusunda gözü kapalı tehditlerine 'euet' denemezdi ve Halid de: - Allah'a yemin olsun ki ben, O'na tabi oldum ve bir daha da asla dönmem, diyecekti. Babasının tepkisi yine çok sertti. Önce, ağza alınmayacak kötü sözler sarfetti ve ardından da: - İstediğin yere git! Yemin olsun ki, artık ben sana zırnık koklatmam, dedi. O'nu bulan neyi kaybederdi ki! O'nun huzurundayken dünyalar zaten onun oluyordu. Bu sebeple de: - Beni her şeyden mahrum etsen de ben, bu yoldan dönmeyeceğim. Şüphesiz Allah (celle celaluhü), yaşadığım sürece benim nzkımı da verir, diyen Hz. Halid, kimin yanında yer alması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyacaktı. Ancak öfkeli baba, burada duracak gibi gözükmüyordu; kendisi gibi düşünen diğer çocuklarını da bir araya toplayacak ve hiçbirisinin 203 İbn Sa'd, Tabakat. 4/94; İbn Hacer, İsabe, 1/406 Hz. Halid ile konuşmaması gerektiğini söyleyecekti. Çaresiz Hz. Halid, Allah Resülü'nün yanına gelecek ve bir daha da bu kapıdan asla ayrılmayacaktı.w- Çok geçmeden Hôtıb İbn Amr, Vakıd İbn Abdullah, Biikeyr İbn Abdiyaleyl'in dört oğlu Halid, Amir, Akı1205 ve İyas da gelip huzur-u risalette kelime-i tevhidi söyleyip imana teslim oldular. O gün için Mekke' de fazilete aşık ne kadar insan varsa, toplanıvermişti Allah Resülü'nun yanında. Artık namaz kılarken, yanında sadece Ali yoktu; bundan böyle namazlar, güçlü omuzların destek verdiği bir cemaatle birlikte kılınıyordu.s'" Ancak, bu kadan bile Mekkelileri çileden çıkarmaya yetmişti. Otorite, kendi iradesinin dışında bir başka yapıyı kaldırmıyor ve yeni gelişmelere tepkiyle karşılık veriyordu. Sa'd İbn Ebi Vakkas ve arkadaşlan yine beraberce bir kenara çekilmiş, Mekke dışında bir yerde namaz kılıyorlardı. Olacak ya, Kureyş'ten bir grup insanın yolu da o gün, namaza durduklan yerden geçiyordu. Onlan bu halde görünce garipsemiş ve alaylı tavırlarla laf atmaya başlamışlardı. İşi o kadar ileri götürdüler ki, artık mesele, sadece sözle sınırlı kalmamış ve Müslümanların üzerine saldırmışlar, kısa bir müddet de olsa aralannda bir arbede yaşanıvermişti. Bu ne tahammülsüzlüktü ki, insanların kendi başlanna ibadet etmelerine bile müsamaha gösterilmiyor ve engelolmak için de şiddet kullanılıyordu. 207 204 Bkz. İbnü'l-Esir, Üsüdü'l-Ğabe, 2/87; İbn Sa'd, Tabakat, 4/95; Halebi, İnsanü'l-Uyün, 2/421 205 Akıı İbn Bükeyr'in adı, Gafil idi. Efendimiz'in huzuruna gelip de adını söyleyince Allah Resülü (sallalla1ıu aleyhi ve sellern), onun adını Akıı olarak değiştirmişti. Bkz. İbn Hacer, İsôbe, 3/575 207 Bu hengürnede Sa'd İbn Ebi Vakkas, kendini ve arkadaşlannı koruma adına eline geçirdiği bir deve çene kemiğini, müşriklerden birisinin kafasına indirmiş ve bu darbeyle adamın kafasını kanatIDıştı. Yeryüzünde bir Müslüman'ın akıttığı ilk kan da bu idi. Bkz İbn Hişam, Sire, 2/98. |