๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 10 Mayıs 2011, 18:18:06



Konu Başlığı: Fars topraklarındaki telaş
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Mayıs 2011, 18:18:06
Fars Topraklarındaki Telaş

o gün için iki büyük devletten birisi olan Fars'tan gelen haberler de oldukça ilginçti. Kisra saraylarının bulunduğu yer şiddetle sarsılmış ve bu sarayın, sağlamlıkta eşine rastlanma­yacak kadar dayanıklı olduğuyla iftihar edilen on dört eyvanı yerle bir olmuştu. Bir gecede, mukaddes olarak bilinen Save gölünün suyu çekilmiş ve kuruyuvermişti. Bir de Fars impara­toru o gece rüyasında, Arap atlannın, semiz ve güçlü develeri arkasına takıp Dicle'yi geçtiklerini görmüş, oradan da ülkesi­nin her bir tarafına yayıldıklarina şahit olmuştu.

Endişe ve telaşla sabahlayan kral, sabah olup da tacını giyer giymez olanlan vezirleriyle paylaştı ve bunun bir anla­mının olduğu üzerinde durarak bütün bunların manasını bi­len birisini bulmalannı istedi. İşte tam bu sırada, İstahrabad denilen yerde bin senedir hiç sönmeden yanan ve insanların etrafında pervane olup döndükleri ateşin de o gece sönüp ta­rih olduğu haberi gelivermişti. Kral, yanındaki birinci adama döndü ve bütün bunlann ne anlama geldiğini sordu. Bilge ve­zir:

- Arapların olduğu yerde büyük bir hadise olduğu anla­şılıyor, diyordu.

Evet, büyük bir hadisenin olduğu anlaşılıyordu; ama bu­nun ne olduğu henüz belli değildi. Hiç vakit geçirmeden Hire valisi Nu'man bin Münzir'e haber göndererek, hem konuyu araştırmasını hem de bütün bunlann ne anlama geldiğini bi­len birisini bulup kendisine getirmesini istiyordu. Durumun nezaket ve ciddiyetini kavrayan vali de, bir başka bilge ve aynı zamanda meşhur kahin Satih'in yeğeni olan Abdulmesih'i, söz konusu bu kahine göndermiş ve bütün bunların yorumunu dayısından teker teker almasını istemişti.

Nihayet Abdulmesih, Dayısı Satıh'in yanına gelip yaşa­nılanları anlattı bir bir. Satih'in ayakta duracak takati yok

tu; yaşlanmıştı ve artık son demlerini yaşıyordu. Bunun için Abdulmesih, bir an önce bütün bunlann ne anlama geldiğini öğrenmek istiyordu. Olup bitenleri dinledikten sonra, birden ciddileşen ve kendini toparlayan Satih, güçlükle şunlan söyle­meye başladı:

- Ey Abdulmesih! Büyük asanın sahibi gönderildi, artık ilahi vahiy hükmünü icra edecek. Semave vadisi taşıp Save gölü kuruduğuna ve Farslılann da sönmeyen ateşi söndüğüne göre artık, Arap yanmadasında Satih'e yer yok demektir. Mut­lak Hakim böyle murad buyurdu ve risaletIe nübüvvet ipinin iki ucu böylelikle düğümlenmiş oldu. Buralara bundan sonra, çöken eyvanlar sayısınca melikler hakim olacaktır. İnan, bun­ların hepsi de olacaktır.v

Bu cümleler, Satih'in son sözleri olmuştu. Adeta, yıllar­dır bu cümleleri söylemek için zamana direnmişti. Şimdi de, vazifesini yapmış olmanın huzuruyla artık dünyaya veda edi­yordu.