Konu Başlığı: Ezanın başlangıcı Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Mayıs 2011, 11:28:52 Ezanın Başlangıcı Mekke, şiddet soluyup kin kusan bir yapıya sahipti ve burada müşterek namaz kılmak, ancak sessiz ve kuytu yerlerde mümkün olabiliyordu. Ancak Medine, daha münis ve beraberce cemaat oluşturmaya çok müsaitti. Üstüne üstlük burada, Mescid-i Nebevi de inşa edilmiş; cemaatle namaz kılınmaya hazır bekliyordu. 571 Bkz. Darimi, Sünen, 1/29 572 Aradan geçen zaman içinde Mescid-i Nebevi'nin yıkılması ve yeniden yapılması zamanında bu kütüğü, Übeyy İbn Ka'b alacak ve Efendimiz'e ait önemli bir hatıra olarak evine götürecekti. Bkz. İbn Sa'd, Tabakat, 1/252, 253 Namaz vakitleri de belliydi; ancak, bu vakitleri insanlara hatırlatıp onlan namaza çağıracak, ortada henüz bir yöntem yoktu. Bunun için önce, Yahudilerde olduğu gibi bir borazan çalma meselesi gündeme getirildi; uygun bulunmadı. Ardından, Hristiyanlarda olduğu gibi bir çan konuşuldu; bu da uygun değildi ve reddedildi. Anlaşılan, yeni bir haber bekleniyordu. Derken, hem de namaza davetin konuşulduğu bu günlerden birinde Abdullah İbn Zeyd, Efendimiz'in huzuruna gelmiş rüyasını anlatıyordu: - Ya Resülallah! Bu gece rüyamda, üzerinde iki parçadan oluşan yeşil elbiseli bir adam yanıma geldi; elinde, büyük bir çan vardı. Ben kendisine: - Ey Allah'ın kulu! Bunu bana satar mısın, diye sordum. - Onu ne yapacaksın, dedi. Ben de: - Onunla insanları namaza çağıracağım, cevabını ver- dim. - Bundan daha hayırlısını sana öğreteyim mi, dedi. - Nedir o, deyince de, şunları söyleyerek insanları nama- za çağırmarnı söyledi: - Allahü Ekber, Allahü Ekber, Allahü Ekber, Allahü Ekber Eşhedü en la ilahe iHallah, eşhedü en la ilahe iHallah Eşhedü enne Muhammeden Resülullah, eşhedü enne Muhammeden Resulullah Hayye ale's-salah, hayye ale's-salah Hayye ale'l-felah, hayye ale'I-felah Allahü ekber, Allahü ekber La ilahe illallah. Bunları dinler dinlemez Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem): - Şüphesiz ki bu, doğru ve hak bir rüya, dedi önce. Belli ki, anlatılanlar çok hoşuna gitmişti. Derken, birden Cibril'in havası hissedilmeye başlandı mecliste. Belli ki, yeni bir haber geliyordu. Vahyin emareleri ortadan kalkıp da meclis sükün bulunca, Hz. Abdullah'ı yanına çağınp ardından da şunlan söyledi: - Kalk ve bunları Bilal'e de öğret! Bunlarla insanlara o seslensin! Çünkü onun sesi, seninkinden daha gür. Çok geçmeden Hz. Bilal, ezanla insanları namaza davet ediyordu. Beri tarafta ise Hz. Ömer, Efendimiz'in arkasında namaz kılmak için evinden çıkmak üzereydi. Gördüğü rüyayı O'nunla paylaşmak için can atıyordu; çünkü bu rüya, birkaç gündür konuşulup da bir türlü çözüme kavuşturulamayan namaza davet meselesini çözecek bir rüya idi. Tam, bu duygularla dolu iken kulağına, birden Hz. Bilal'in yanık sesi geliverdi. Şaşırmıştı; zira bu ses, gördüğü rüyada kendisine söylenilen cümleleri tekrar ediyordu. Yoksa bütün bunlar, birer riiya değil de gerçek miydi!? Veya, hala rüya mı görüyordu? Eteklerini topladı ve hızlı adımlarla Meseid-i Nebevi'ye doğru koşturmaya başladı. Huzura geldiğinde soluk soluğa kalmış, Efendimiz'e şöyle diyordu: - Ey Allah'ın Nebi'si! Seni Hak ile gönderene yemin olsun ki, bunun aynısını ben rüyamda görmüştüm! Senden daha fazlasına ben şahit oldum dereesine bir duruşu vardı Allah Resülü'nün ve Hz. Ömer'e dönerek, iltifat yüklü şu cümleyi söyledi: - Bu konuda vahiy senin önüne geçti, Ardından da: - Bundan ve Ömer'in rüyasından dolayı Allah'a hamd ol- sun, buyurarak Allah' a hamd edecekti. 573 573 Bkz. EbU Davüd, Sünen, 1/189 (499); İbn Hibban, Sahih, 4/573 (1679); Beyhaki, Sünen, 1/390 (ı704); İbn Hişam, Sire, 3/40-42 Artık bundan böyle, mü'minler için namaza çağrı meselesi tebeyyün etmiş ve günde beş defa semalar, Allah ve Resülü'niin adıyla şenlenmeye başlamıştı. Ve, namazın alemi haline gelen bu uygulamaya bundan sonra, 'ezan' denilecekti. |