๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 23 Nisan 2011, 15:44:24



Konu Başlığı: Ebu Süfyan Medinede
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 23 Nisan 2011, 15:44:24
Ebu Süfyan Medine'de

Yeniden yola düşen Ebu Süfyan artık Medine'deydi; düne kadar karşı koyup da hayatlarına tuzak kurduğu insanlara rica ve minnette bulunacak ve ortamı yumuşatmaya çalışacaktı. Bunun için de önce akrabalık bağlarını kullanmak istedi; kızı Ümmü Habibe Valide­miz'in yanına gelmiş, Efendimiz'in minderine oturmak isteyince hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşmıştı; Ümmü Habibe Validemiz, tuttuğu gibi Allah Resülii'nün minderini babasının altından çekecek ve oturmasına müsaade etmeyecekti. Kendi öz kızıydı ama açıkça Resülullah'ı babasına tercih ediyordu! Ebu Süfyan, şaşkınlık içinde ona döndü ve:

- Ey kızcağızım, diye seslendi. Sen beni mi o mindere layık gör­medin, yoksa o minderi mi benden kıskandın!

Ümmü Habibe Validemizin, babasına verdiği cevap, Ebu Süf­yan'ın yaşadığı şoku daha da artıracak nitelikteydi; şunları söylü­yordu:

- Bilakis, seni ona layık görmedim; çünkü o, üzerine Resülul­lah'ın oturduğu minder! Sen ise, müşrik ve necis bir adamsın! Bu sebeple senin, Resülullah'ın minderine oturmanı istemedim!

Ebu Süfyan hala şoktaydı:

- Ey kızcağızım, diye yeniden seslendi. Benden sonra sana çok fena şeyler olmuş!

- Tam aksine, diyordu Ümmü Habibe Validemiz. Allah (celle ce­lilluM) beni, İslam'la şereflendirdi. Sen ise ey babacığıml Görüp duy­mayan bir taşa temenna durup onun önünde boyun eğiyorsun!

Ebu Süfyan için kızının kapısı kapalı görünüyordu ve Efendi­miz'in yanına gitmek istedi; mescitteydi. Yanına vardı ve:

- Ya Muhammed, diye seslendi. Ben, Hudeybiye Anlaşmasında yoktum; şimdi gel de o anlaşmayı yenile ve süresini de uzat!

Sanki hiçbir şey yokmuş gibi hemen sözleşmenin yenilenme-

Anlaşmanın nııs u ve Fetih Müjdesi

si ve sürenin de uzatılmasını gündeme getirişi karşısında Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellern), ona:

- Gerçekten sen, bunun için mi geldin, ey EM Süfyan, diye ses­lendi.

- Evet, diyordu. Resı1lullah esas meseleye gelmek istiyordu ve:

- Bundan önce bir hadise çıkarmış olmayasınız, diyerek olanla-

rı hatırlatmak istedi. Buna rağmen EbU Süfyan:

- Allah korusun, diyordu. Biz haUı Hudeybiye'de imzaladığımız anlaşma üzerindeyiz; onu ne değiştirir, ne de bozarız!

Konuyu evirip çeviriyor ve bu cümlenin ötesinde bir şey söy­lemiyordu; Huzaalıların acılarını dinleyip de arkadaşlarına çıkışan, Mekke'de arkadaşlarıyla oturup da durum değerlendirmesi yapan, sonra da son sözlerini söyleyip Allah Resülü'nün elçisi Hz. Damre'­yi Medine'ye yollayan ve ardından da, anlaşmanın ihlalinden dolayı duyduğu endişeyi dile getirip de Medine'ye sırf bu işi yeniden pekiş­tirmek için gelen sanki bu Ebü Süfyan değildi! Anlaşmayı ihlal et­tikleri halde hala Hudeybiye Anlaşması üzerinde sabit durduklarını söyleyebiliyorlardı! Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) döndü ve:

- Esas hala Hudeybiye anlaşması üzerinde olanlar bizleriz; onu ne değiştirdik, ne de bozduk, buyurdu. ikide bir aynı şeyleri söyleyip Hudeybiye Anlaşması'ndan bahsetmeye kalkan ve asla Huzaalılara yaptıklarını dile getirmeyen Ebu Süfyan'ın bu tavrını beğenmemiş­ti ve daha fazla konuşmayı faydasız buluyordu. Daha fazla meseleyi uzatmamak için de meclisten ayrılmayı tercih edecekti.

Mekke'nin kudretli lideri Ebu Süfyan'a kapılar kapatılıyordul Hemen Hz. Ebu Bekir'in yanına koştu; benzeri şeyleri ona da söylü­yor ve kendisi adına Efendimiz'i ikna etmesini istiyordu. Ancak bu kapı da kapalıydı. O gün Ebu Süfyan, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Sa'd İbn Ubôde başta olmak üzere Erısar ve Muhacirln'in ileri gelen­lerini de dolaşacak ve bir türlü istediğini elde edemeyecekti.ö?" Son

307 Bütün kapıların yüzüne kapatılmasına rağmen ümidini yitirmeyen EbU Süfyan o gün, Efendimiz'in kızı ve Hz. Ali'nin hanımı Fatıma Validemize de gidecek ve babasıyla arasında konuşma zemini hazırlamasını talep edecek, ancak bu kapı­dan da eli boş dörıecekti, O kadar ki o gün, henüz küçücük bir çocuk olan Hz. Hasan'dan bile medet umar olmuştu! Bkz. İbn Hişam, Sire, 5/51; Taberi, Tarih, 2/154; Süheyli, Ravdu'l-Unf, 4/148

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)

bir defa yine Hz. Ali'nin yanına gelmişti:

- Ya Eba'l-Hasen, diyordu. Görüyorum ki bu işlerin üstesinden gelemeyeceğim; işler giderek sarpa sarıyor! Bari sen bana bir fikir verip yol göster!

- Vallahi de bugün seni kurtaracak bir formül bilmiyorum, diye başladı Hz. Ali sözlerine. Sonra da onun, Beni Kinane'nin efendisi olup olmadığını sordu ona:

- Evet, ben onların efendisiyim, diyordu. Bunun üzerine ona şunları tavsiye etti:

- Öyleyse haydi kalk ve insanlara, Beni Kinane'yi himayene al­dığını ilan et ve ardından da memleketinegeri dön!

- Bunun bana bir faydasının olacağım sanıyor musun, diye sordu Ebu Süfyan. Ümitsizdi ama başka da bir çaresi yoktu; deni­ze düşüp de yılana sarılırcasına bir çaresizlik içindeydi. Hz. Ali de bunun farkındaydı ve:

- Hayır, diye cevapladı. Ancak senin için bundan başka da bir çarenin olabileceğini sanmıyorum!

Uhud'da meydan okuyup Bedir'de yeniden buluşmayı talep eden, adam tutup da Allah Resülü'nü öldürtme hülyaları kuran ve Hendek'te ayak takımını toplayıp Efendimiz'in üzerine yürüyen Ebu Süfyan çökmüştü! Bir ümit deyip yeniden mescide geldi; son hamle­sini yapan bir adamın çabasıyla:

- Ey insanlar, diyordu. Haberiniz olsun ki ben, insanların ara­sım bulmak için onları himayeme aldım. Vallahi bu konuda hiç kim­senin benim ahdimi çiğneyeceğini de sanmıyorum!

Ardından son kez Allah Resülii'niin yanına girdi:

- Ya Muhammed, diyordu. İnsanların arasını bulmak için onla­rı ben himayeme aldım!

Gelmişti ama yine içinin sesini dillendirmiyor, sadece Kureyş'i düşünerek başlarına geleceklerden emin olmak istiyordu. Aynı za­manda bugün bunu söylüyor olması, yarın bu sözünün arkasında olacağı anlamına gelmiyordu. Sözünden dönmeyi adet haline getir­miş birisinin, bundan sonraki sözlerine zor itibar edilirdi. Kaldı ki Ebu Süfyan sözünde dursa bile Mekke' de çok başlı bir anlayış ha­kimdi. Onun için Efendiler Efendisi ona dönerek:

- Bunu sadece sen söylüyorsun ey EM Hanzala, dedi. Bu, O'nun son sözüydii.

Bundan sonra olabileceklerin ağırlığıyla iki büklüm olan Ebu Süfyan'a, gerisin geriye Mekke'ye dönmek kalıyordu ve o da devesi­ne binip Mekke'nin yoluna düştü.308


Konu Başlığı: Ynt: Ebu Süfyan Medinede
Gönderen: Ceren üzerinde 27 Nisan 2019, 15:54:25
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Ebu Süfyan Medinede
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Nisan 2019, 16:40:15
Aleyküm selâm Ebu Süfyan Medine ye gelmişti ancak başta kızı olmak üzere oradakiler tarafından hoş karşılanmıştır


Konu Başlığı: Ynt: Ebu Süfyan Medinede
Gönderen: Mehmed. üzerinde 28 Nisan 2019, 14:09:35
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun