๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Efendimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 04 Mayıs 2011, 15:39:15



Konu Başlığı: Ebu Seleme ve ailesi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 04 Mayıs 2011, 15:39:15
Ebu Selerne ve Ailesi

Medine'ye ilk hicret eden, daha önce Habeşistan'a da hicret etmiş olan Ebu Seleme idi; hanımı Üm mü Seleme ve çocuğu Seleme ile birlikte yola çıkmış ve Medine'ye doğru iler­liyordu. Ancak Kureyş, bu hicretin farkına varmıştı ve yolda önünü kestiler:

- Haydi seni anladık; burayı terk edip gidiyorsun! Ancak, hanımın ve çocuğunu götürmek de neyin nesi, diyor ve onların gitmesine müsaade etmeyeceklerini söylüyorlardı. Bu arada, bir taraftan da devenin yularını çekip almışlar Ümmü Selerne ile kucağındaki Selerne'yi aşağıya çoktan indirrnişlerdi. Orta­da bir aile faciası yaşanıyordu. Ebu Selerne'nin akrabaları, ço­cukları olan Selerne'ye sahip çıkarken Ümmü Selerne'nin ka­bilesi ise, çocuğuyla birlikte onu alıkoymak istiyordu. Derken, aralarında büyük bir niza çıktı; sonuçta Selerne'yi Abdülese­doğulları alıp götürürken Ümmü Selerne'yi de Muğireoğulları almış ve mahallelerinin yolunu tutmuşlardı. Ebu Selerne ise, tam huzura adım atıyorum derken başına gelen bu feci ha­disenin şokunu yaşıyordu. Çaresizdi; geri dönüp gelse de ya-

pabileceği bir şey yoktu. Bir anda aile parçalanmış ve her bir ferdi farklı bir sıkıntı içine düşüvermişti.

Bundan böyle Ümmü Selerne validemiz, hemen her gün Ebtah denilen yere geliyor ve ayrı kaldığı çocuğu ve eşine ağıt­lar yakarak ağlıyordu. Bu hal, tam bir yıl devam edecekti. Bir yıl sonra yine böyle ağlaşırken yanından geçen bir akrabası, onun bu haline acıyacak ve:

- Şu miskin kadına niye bunu yapıyorsunuz; çocuğuyla kocasına kavuşması için bırakın da gideceği yere gitsin, diye­cekti. Bunun üzerine insafa gelen diğer akrabalan onu bıra­kacak, ardından da Abdülesedoğulları oğullan Selerne'yi ser­best bırakacaktı. Sevincine diyecek yoktu; şimdi sıra, kocasına kavuşmak ve böylelikle, eski günlerdeki huzuru yeniden bir­likte yakalanıaktı. Bunun için hemen bir deveye bindi ve Me­dine'nin yolunu tuttu. Tehlikelerle dolu bir yolculukta, yalnız başına bir kadın olarak yola çıkmıştı; karşılaştığı insanlardan yardım isteyerek yolunu bulmaya çalışıyordu. Günler geceleri kovaladı ve nihayet Ten'im'e kadar geldi. Burada Osman İbn Talha'yı görmüş ve ona da gideceği yeri sormuştu. Hz. Osman, tanımıştı Ümmü Seleme'yi ve sordu:

- Sen, böyle yalnız başına nereye gidiyorsun ey Ümeyye­oğullannın kızı?

- Medine'deki kocamın yanına, diyordu. Şaşırmıştı Hz.

Osman. Nice er oğlu erler bu yolda engellenmiş,ne büyük teh­likeler atlatmışlardı. Onun için yine tekrarladı:

- Yanında kimse olmadan mı geldin buraya kadar? Temkin ve tevekkül sahibi anamız, yine tevazu ile cevap­ladı:

- Evet, valIahi de, şu çocuk ve Allah'tan başka kimse ol­madan!

Gerçekten de şaşılacak bir durumdu; demek ki, gönülden bir talep ve yürekten bir teslimiyet, olmaz denilen işlerin 01-

masını netice veriyor ve çölortasında bahar meltemleri eserek ender de olsa bazen nevbaharyaşanabiliyordu. Ancak şimdi iş başa düşmüştü ve Hz. Osman:

- Vallahi de artık, gideceğin yere ulaştırmadan ben seni bırakmam, diyerek devenin yulanndan tuttu ve Ümmü Selerne ile oğlu Seleme'yi Ebu Selerne ile buluşturmak için yola koyul­du. Mola vermek istedikleri zamanlarda, deveyi çöktürüyor ve kendisi de, Ümmü Selerne rahat hareket edebilsin diye kenara çekiliyordu. Nihayet, Kuba'daki Amr İbn Avfoğullannın yur­duna geldiklerinde, eliyle kocasının kaldığı yeri göstererek:

- İşte, kocan şu köyde bulunuyor; Allah'ın bereketiyle artık bundan sonrasını sen kendin de gidebilirsin, diyecek ve tekrar gerisin geriye Ten'im'e doğru yola koyulacaktı.