> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Dede Abdulmuttalib in himayesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dede Abdulmuttalib in himayesi  (Okunma Sayısı 1716 defa)
10 Mayıs 2011, 18:12:20
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 10 Mayıs 2011, 18:12:20 »



DEDE ABDULMUTTALİB'İN HİMAYESİ



Hz. Amine'nin vefat edip de Efendiler Efendisi'nin öksüz kalışı, herkes gibi Abdulmuttalib'i de üzmüştü. Artık torunu Muhammed'e, anne ve baba yokluğunu hissettirmeyecek sı­caklıkta bir sevgi gösteriyor ve onun üzerine titriyordu. Kabe'­nin gölgesinde kendisi için kurulan bir sedir vardı ve insanlarla burada buluşup konuşur, Mekke'ye ait işleri buradan deruhte ederdi. Kendi oğullan dahil kimse, saygılanndan dolayı bu se­dirin üzerine oturamaz; insanlar etrafında halka oluşturarak yerde oturmayı tercih ederlerdi. Mekke'de bu prensibi delip uygulamayan, sadece gürbüz bir delikanlı vardı: Abdullah'ın emaneti Muhammed. Gelir ve dedesinin yanına oturur; san­ğının arkasından tutarak onu çekerdi. O'nun bu hareketine mani olmak için yeltenenlere karşılık Abdulmuttalib:

- Benim oğulcuğumu kendi haline bırakın, ilişmeyin O'na.

Allah' a yemin olsun ki, O'nun geleceği çok parlak, durumu çok ciddi, der, sırtını sıvazladıktan sonra da yanı başına oturtur­du.66 Belli ki, O'nun bu türlü davranışlan, Abdulmuttalib'in

66 İbn Sa'd, Tabakat. ı/118

de hoşuna gidiyor ve geleceği adına büyük ümitler beslediği torununa kimsenin ilişmesine gönlü razı olmuyordu.

Bir gün Abdulmuttalib, yanındaki Kureyş heyetiyle bir­likte Yemen' e gitmişti. Bu sırada Habeşistan' da melik olarak, yıllar öncesinden meşhur kahinler Şıkk ve Satıh'in haberini verdikleri Seyf İbn Zi Yezen vardı. Melik, Abdulmuttalib'i kar­şısında görünce, onunla daha yakından ilgilenmeye başlamış­tı. Bu durum, herkesin dikkatini çekmişti ve herkes sebebini anlamaya çalışıyordu. Nihayet Seyf, yalnız kaldıkları bir fırsatı değerlendirerek Abdulmuttalib'i karşısına aldı ve ona şunları söylemeye başladı:

- Ey Abdulmuttalib! Ben sana, bana ait hususi ilmimden bir kısım sırlar vereceğim. Bunu senden başkasına da söyleye­cek değilim. Konunun seninle ilgili olduğunu görüyor ve onun için bunları sana söyleme lüzümunu hissediyorum. Senin şahsında ben, O'nun doğuşunu görüyorum. Allah izin verin­ceye kadar bunlar, senin yanında gizli kalsın ve sakın kimseye açma. Şüphe yok ki, kendi aramızda sır gibi sakladığımız ve kimseyi muttali kılmadığımız derin ilimlerin arasında ve saklı kitapların sayfaları içinde büyük bir hayrın, önemli bir hadi­senin gerçekleşeceğini görüp duruyoruz. Bu hayır ve önemli hadisede, genelolarak bütün insanlığın; özelolarak da senin içinde bulunduğun heyetin, şeref ve fazileti, bilhassa da senin şeref ve faziletin gizli.

Melikin anlattıkları Abdulmuttalib'i de heyecanlandır­mıştı. Ancak adam, henüz söyleyeceklerini söylemiş görün­müyordu. Onun için Abdulmuttalib:

- Peki bu ne, diye sordu. Melik şunları söyledi:

- Tihame' de bir çocuk dünyaya gelecek ve o çocuğun iki

omuz küreği arasında bir alarnet olacak. Bundan böyle imarnet de artık bu çocuğa ait olacak. Kıyamete kadar sizin reisiniz O olacak. İşte bu zaman, O'nun dünyaya gelip de ortaya çıkma zamanı. Adı Muhammed'dir. Baba ve annesi vefat edecek ve

O'nu himayesine dede ve amcası alacaktır. Vallahi de bizler aramızda, hep O'nun gelişini konuşup duruyoruz. Allah, O'nu açıktan gönderecek ve bizlerden de O'na yardımcılar seçecek­tir. O'nun yanında yerini alanlar O'nunla aziz olacak; karşı çıkıp da düşmanlık edenler zelil olacaklardır. İnsanlardan gelecek tehlikelere karşı Allah O'nu koruyacak ve yeryüzünü O'nun için fethe açık kılacaktır. O, Rahman'a kulluk vazife­siyle dolu, şeytan! düşünceden alabildiğince uzaktır; O'nun gelişiyle ateşperestlik ortadan kalkacak ve putlara tapma da tarih olacaktır. O'nun sözü, son sözdür ... Adaletle hükmeder ... İyiliği emreder ve onu kendisi de yerine getirir; kötülükten in­sanlan uzaklaştınr ve kendisi de kötülüğün kökünü kurutma gayreti içindedir. Şu süsleri içindeki kutsal ev Kabe'ye and ol­sun ki sen, O'nun dedesisin ey Abdulmuttalib! İnan, bunda yalan yok. .. Sana anlattıklanmdan umanm anlarnan gerekeni anlamışsındır ve mesaj yerine ulaşmıştır.

Bu kadar açık tarif, elbette ki Abdulmuttalib tarafından da anlaşılmıştı. Zaten onun, daha önceden de bildikleri var­dı. Bunun için önce başını salladı. Üzerinde yılların ağırlığını taşıyan bir hal vardı. Büyük bir yük ve sorumluluğun altında olduğunu gösteren bir tavırla şunlan söyledi:

- Evet, ey melik! Benim bir oğlum vardı; o benim çok ho­şuma gidiyor ve üzerine de tir tir titriyordum. Onun için onu, kavmim arasındaki en kerim kız olan Vehb'in kızı Amine ile evlendirdim. Amine bir erkek çocuk dünyaya getirdi ve adını Muhammed koydum. Ancak O'nun babası ve ardından da an­nesi vefat etti. O, şimdi benim himayem ve amcasının hima­yesi altında.

İşin burasında Seyf devreye girdi ve:

- İşte, benim de sana demek istediğim buydu. O'nu iyi koru ve O'na düşman olan bazı hasetkar din adamlannın şer­rinden O'nu muhafaza et! Gerçi onlar, asla O'na bir zarar ve­remeyeceklerdir. Şayet bilsem ki ölüm, O'nun gelişine kadar

bana müsaade edecek, gider bütün asker ve ordumla birlik­te Medine'ye yerleşir ve orada beklerneye dururdum. Çünkü ben, kitab-ı natık ve ilm-i sabıkta Medine'nin, O'nun işinin yerleşeceği yer, yardımcılarının mahalli ve kabrinin de meka­nı olacağını görüyorum.s?

Yemen'deki işlerini de bitirmiş ve Mekke'ye geri dönmüş­lerdi. Seyf İbn Zi Yezen'in anlattıkları, Abdulmuttalib'in zih­nini sürekli meşgul ediyordu. Belki, dışarıdan bakanlar bunun farkında değillerdi; ama onun dünyasında hep, torunuyla ilgili hülyalar, yarını adına karşılaşacağı lütuf ve sıkıntılar tüllenip duruyor ve bunları düşünmekten bir türlü kendini alamıyordu.

Kendi halkı kadar, dışarıdan gelen insanlar için de Ab­dulmuttalib bir çözüm merciiydi. Onun için zaman zaman dı­şarıdan da bazı heyetler gelir ve onun himmetine müracaat ederlerdi. Yine böyle bir gün Müdlicli birkaç bilge Mekke'ye gelmişti. Belli ki, Hz İsa'nın izinden yürüyen bu adamlar da, Seyf İbn Zi Yezen gibi O'nun geleceğinden haberdar idiler. Zira, Kabe'ye doğru ilerlerken karşılarına çıkan bir delikanlıya takılmıştı gözleri ... Hayranlıkla O'nu seyrediyorlar ve şaşkın­lıklarını ifade etmekten de kendilerini alamıyorlardı. Hızlarını alamadılar ve yanına yaklaşıp daha çok tanımak ve kendisiyle de konuşmak istediler. Ümmü Eymen durumu fark etmişti ve bu kadar ilgiden rahatsızlık duyarak müdahale etmek istedi:

- Dokunmayın o çocuğa!

Adamlar, yabancı bir beldede yanlış bir hareket yapmış olmanın hacaletiyle irkildiler önce ve geri adım attılar. Ancak meraklarını giderecek bazı sorular sormadan da edemediler. Aralarından birisi atıldı ve:

- Bu kimin çocuğu, diye sordu. Babanın olmadığı yerde amca ve dede, baba hükmünde değerlendirilirdi. Ümmü Ey­men de bu maksatla cevap verdi:

67 İbn Hacer, İsabe, 2/134, 135; Halebi , İnsanu'l-Uyün, 1/187

- Abdulmuttalib'in.

Tanıdıkları bir isimdi. Mekke'nin reisiydi. Zaten onlar da Abdulmuttalib'i ziyarete gelmişlerdi. Onu nerede bulabilecek­lerini sordular. Adres Kabe'yi gösteriyordu.

Çok geçmeden Abdulmuttalib'i Kabe'nin avlusunda, sed i­rinin üzerinde buldular. Selam ve muhabbetin ardından sözü, yolda gelirken gördükleri çocuğa getirdiler ve sordular:

- Bugün güzel bir çocukla karşılaştık. Yanındaki kadın,

bu çocuğun sana ait olduğunu söyledi. - Evet, o benim oğlum.

- Hayır, olamaz, dedi biri.

- Olamaz; zira bu çocuğun babası, daha O doğmadan ve-

fat etmiş olmalı, diye de ilave etti.

Adamların bir bildiği vardı ve daha açık konuşmak gere­kiyordu. Yemen'deki melik gibi bunlar da bir şeyler biliyor ol­malıydı. Bu sebeple Abdulmuttalib:

- Evet, o benim oğlumun emaneti; yani torunum, dedi. Şimdi olmuştu. Zihinlerini kemiren şüphe de ortadan kalkmıştı. Gördükleri her şey, bu çocuğun bekledikleri Zat ol­duğunu anlatmaktaydı. İçlerinden birisi atıldı:

- Bu çocuğun ayak izleriyle, Makam-ı İbrahim'deki izler aynı. Yani bu, İbrahim soyundan geliyor. Yüzündeki güzellik. . . gözlerinin rengi... Seeiye ve duruşundaki duruluk. .. Karakte­rindeki ululuk. .. Hele iki omuzu arasındaki işaret, bu çocuğun Beklenen Nebi olduğunu söylüyor.

Bir başkası devam etti:

- Biz, İsmailoğullarından gelecek ve Peygamberlerin so­nuncusu olacak bir Nebi'nin sıfatlarını kitaplarda okuyup du­ruyoruz. Bu malümata göre, o Nebi'nin zuhür edeceği yer de burası, yani Mekke'dir.

Bu sırada yetim Muhammed de dedesinin yanına gelmişti.

Gözler yine O'nun üzerinde yoğunlaşmış, nazarlar İnsanlığın

Emini'ni süzer olmuştu. Aralanndan birisi Abdulmuttalib'in kulağına eğildi ve:

- Ancak bu çocuğu iyi korurnan lazım, dedi ve ilave etti:

- Zira, Beklenen Nebi'nin bu çocuk olduğunu, hasetkar

bazı din bilginleri anlarsa -ki onlar da bu çocuğun geleceğini iyi bilmektedirler- O'na bir kötülük yaparlar. 68

Abdulmuttalib, şimdi daha bir derin düşünüyordu; zira, biraz kitap karıştırıp din adına derinleşen herkes, Abdullah'ın emaneti Muhammed'in Beklenen Nebi olduğunu biliyordu; ama hepsinin de müşterek O'nu bir endişesi vardı: hasetkar din adamlannın şerrinden koruyamamak. Demek ki Abdul­muttalib için, böyle bir mesuliyet daha vardı.

Bu sıralarda İnsanlığın Emini sekiz yaşını biraz geçmiş­ti. Abdulmuttalib de artık yaşlanmış ve dünyaya veda etmek üzereydi. Bir gün yanına, diğer bir oğlu olan Ebu Talib'i ça­ğırdı. Olanca vakar ve ciddiyetle karşısına almış; ona şunları söylüyordu:

- Bu oğlumun şan ve şerefi pek yüce olacaktır ve O, be­nim sana bir emanetimdir. 69

Belli ki, o da yola revan olmuş, ebedi aleme yürüyordu.

Ve çok geçmeden, seksen iki yaşlanndaki Abdulmuttalib de vefat et...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dede Abdulmuttalib in himayesi
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:59:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dede Abdulmuttalib in himayesi rüya tabiri,Dede Abdulmuttalib in himayesi mekke canlı, Dede Abdulmuttalib in himayesi kabe canlı yayın, Dede Abdulmuttalib in himayesi Üç boyutlu kuran oku Dede Abdulmuttalib in himayesi kuran ı kerim, Dede Abdulmuttalib in himayesi peygamber kıssaları,Dede Abdulmuttalib in himayesi ilitam ders soruları, Dede Abdulmuttalib in himayesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes