> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Hayallerde yeşeren ümit meşceresi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayallerde yeşeren ümit meşceresi  (Okunma Sayısı 1102 defa)
09 Mayıs 2011, 12:53:32
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 09 Mayıs 2011, 12:53:32 »



Hayallerde Yeşeren Ümit Meşceresi

Evet, belki bugün sıkıntı vardı, ama gelecek her gün de, matem içinde geçecek değildi. Günün birinde kar ve buzlar eriyecek, insanlık semasında yeniden bir nevbahar yaşanacak, etrafa nurlar yağacak ve Rabb-i Rahim'in arzu ettiği istika­mette bir bayram yaşanacaktı.

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Habbab' a söyle­diği cümlelere benzer ifadeleri, bizzat Kur'an'da Allah (celle

214 Bkz. Buhari, Sahih, 3/1322 (3416). O gün Efendiler Efendisi'nden bunlan dinleyen bir sahabe, yıllar sonra yemin edecek ve gerçekten de böylesine hu­zur tüten bir iklimi yaşadığını ifade ederek Rabbine hamd edecektir.

celaluhü) da söylüyordu. Birileri bugün, ellerindeki imkanlan da kullanarak Allah davasının nurunu söndürmek istiyordu; ancak Allah (celle celaluhü), Cibril-i Emin'i vasıtasıyla:

- Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacak.vs müjdesini gönderiyor ve bu müjde, bugün sıkıntı yaşayan herkes tarafından paylaşılıp şiddete karşı birer azık oluyor­du. Bunu vadeden Allah'tı .. Resülullah'tı, .. Allah ve Resülü bir şey demişse o, mutlaka olurdu ve sahabenin bu konuda zerre kadar tereddüdü yoktu ve olamazdı. Zira onlar, gözle­rinden gayba ait perdeler kalksa ve fizik ötesindeki alemleri bütün netliğiyle müşahedeye başlasalar bile, önceki hallerine nispetle yakinlerinde bir farklılık olmayacak kadar iman ko­nusunda metin insanlardı. Resülullah'ın dizinde, Allah'ın da korumasında yetişmişlerdi. Hemen her gün, yeni bir semavi sofra önlerine koyuluyor ve onlar da, eltaf-ı sübhaniyetin ön­lerine koyduğu bu sofralardan doyasıya istifade ediyorlardı. Sohbet-i nebeviyenin boyasıyla mest, huzurda bulunuyor 01­mamn insibağıyla da rengarenk bir halleri vardı.

Cibril-i Emin'in ulaştırdığı haberde onlar için Allah (celle celaluhü), bitip tükenme bilmeyen bir ukbô vadediyordu; içinde ırmakların aktığı, pınarların kaynayıp çeşmelerin çağıldadığı bu dünyada, mahz-ılezzet bir hayat bekliyordu onlan. Ve bü­tün bunlar, onlar için birer gaye de değildi; Allah'ın hoşnutlu­ğu doldurmuştu bütün ufuklanm ve onun dışında başka bir beklentiye girmeyecek kadar da iffet sahibiydiler.

Kuvve-i maneviyelerini takviye için gelen ayetlerde Allah (celle celaluhü), önceki peygamberlerinden misaller veriyor ve:

215 Bkz. Tevbe, 9/32,33. Benzeri başka ayetlerde. Allah davasından hoşlanma­yan insanlara vurgu yapılırken müşrik, mücrim ve fasık tanımları üzerinde de durulmakta ve böylelikle, hemen her dönemde karşılaşılabilecek engelle­meler arasında, mü'min olduğu halde mücrim veya fasık olabilen bu insan­ların engelleme arzularıyla karşılaşılabileceği hatırlatilmak istenmektedir. Bkz. Enfal, 8/8; Yunus, 10/82

- Şüphe yok ki Biz, o Resüllerimiz ve onlarla birlikte iman edenlere, daha dünyada iken nusret edip yardım gönderdik; her şeyin ortaya döküleceği o gün de yardımımız, şüphesiz onların üzerinde olacak.v" diyerek, benzeri sıkıntılara onlar­la birlikte hareket eden havarilerin de düçar olduklarından bahsediyor, ama sonuçta gülen tarafın kimler olduğunu açık­ça gösteriyordu. Hz. Nuh'tan ... Hz. İbrahim'den ... Hz. Şuay­b'dan ... Hz. Eyyub'dan ... Hz. Salih'ten .. Hz. Musa'dan ... Hz. İsa' dan misaller veriyor ve bütün bunlardan sonra:

- Onlar, sabır gösterip bu yolda nusrete mazhar olup ga­lip geldiler; sizler de biraz dişinizi sıkın ki, yarınki bayramı yaşayabilesiniz, mesajları veriliyor ve yeni muhataplardan da, aynı yolda sebat ve sabır bekleniyordu. Bu şartlarda sabır, mü'rnin için en büyük silahtı ve her türlü tezvir ve karalamaya rağmen bu tavırdan asla vazgeçmernek gerekiyordu. Çünkü gelen ayetlerde Yüce Mevla, Habib-i Ekrem'inin kuvve-i ma­neviyesini takviye etmek ve mü'minlere de moralolmak için açıktan şöyle diyordu:

- O halde Sen, sabır kuvvetine dayan! Şüphe yok ki Alla­h'ın vadettikleri kesin ve gerçektir. Ve, sakın Seni, O'na inan­mayıp da bu işe şaşı bakanların tutum ve davranışları paniğe düşürüp endişeye sevk etmesinl'"?

Neden endişe duyulacaktı ki? Yeryüzü Allah'm tasarru­fundaydı ve onu, dilediğine verme işi de O'nun olacaktı. Ve Allah, bugün başa gelen bu türlü musibetlerden dolayı endi­şeye kapılıp üzülmernek gerektiğini, mahzun olup da keder yudumlamamak için güçlü bir imana sahip olmak lazım geldi­ğini anlatıyordu. Zira, mutlak manada üstünlük, ancak güçlü bir imanla elde edilebilirdi.v" Yine Yüce Mevla, işin ta başın­dan beri, yeryüzünün anahtarlarını ancak salih kullarına ve-

216 Bkz. Mü'min, 40/51 217 Bkz. Rum, 30/60

218 Bkz. AI-i İrnran, 3/139

receğini vadediyordu."? Takva, her dönemde geçerli olan bir akçe idi ve bugün hangi sıkıntı ile karşılaşılırsa karşılaşılsın yarınlar, mutlaka müttakilerin tasarrufuyla şekillenecekti.v? Öyleyse, iman, salih amel ve takva, Allah'ın nusret ve yardımı için O'na sunulmuş en büyük davetiye demekti. Onun için bir araya geldiklerinde:

- Gel, bir miktar oturalım ve imanda derinleşme adına bir kapı daha aralayalım, diyorlardı.v"

Ukdz'da ... Mecenne'de ... Zilmecc1z'da insanların pe­şinden koşup onlara da Rabbini anlatma gayreti ortaya koyar­ken Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), benzeri şeyler söylü­yorve:

- Ey insanlar! Gelin, sizler de 'la ilahe illallah' deyin ve siz de kurtulun! Bu kelime ile bütün Araplara hakim olun! Bu vesileyle Acem yurdu size serfurü etsin! Şayet o günleri gör­meden ölüp giderseniz, zaten cennetin melikleri sizler olacak­sınız, müjdesini veriyordu.v'"

O kadar ki, müşrikler bunları da dillerine dolamış kendi­lerince alayediyorlardı. Bir gün, Esved İbn Abdulmuttalib ve arkadaşları oturmuş, kendi aralarında bunu konuşuyorlardı. O sırada ashapdan bazıları yanlarından geçiyordu. Onları gö­rünce laf atmaya başladılar, şöyle diyorlardı:

- Bakın, Kisra ve Kayser saraylarına mirasçı olacak yer­yüzü kralları geliyor!

Daha sonra da ellerini çırparak meseleyi gürültüyle ka­patmaya ve hakaretlerle kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyor­lardı.223

Ashab-ı Muhammed için, onların ne dediği değil, Allah ve

219 Bkz. Enbiya, 21/105 220 Bkz. Kasas,28/83

221 Suyüti, ed-Dürrü'l-Mensür, 1/365 222 İbn Sa'd, Tabakat. 1/216

223 Bkz. Halebi, Sire, 1/511,512; Mübarekfüri, er-Rahiku'l-Mahtüm, s. 123

Resülü'nün buyurduklan önemliydi ve yine, tebessüm ederek yanlarından geçiyor, acınası hallerine bakıp, sadece ellerin­den tutamadıklanna yanıyorlardı.

Dünya ve dünyevilik, onlar için çok basit şeylerdi; bugün burada ayaklanna batacak bir dikenin bile öbür tarafta kar­şılığını alacaklannda şüpheleri yoktu. Aynı zamanda onlar, işlerini bu karşılığa da bağlamıyorlardı. Onlar için bu, içinde bulunduklan sıkıntılan aşma adına sadece bir dayanak oluyor­du. Biliyorlardı ki, şayet dünyanın, Allah katında zerre kadar bir değeri olmuş olsaydı, kafir bu dünyadan bir yudum bile su içemez; her türlü nimetten mahrumiyet yaşardı. Halbuki Ebu Cehilıer ... Ebu Lehebler ... Utbe ve Şeybeler, nimetler içinde yüzüyorlardı! Demek ki Allah (celle celaluhü), çok merhametliydi ve bu rahmet hazinesinden asla ümit kesilmezdi.

İşte, iman adına böyle bir noktaya ulaşan mii'min için, Allah ve Resülü'nün yarın adına vadettikleri şeyler, çok ayn bir môrıa ifade ediyordu. O demişse bunlar, mutlaka olacak ve nasılsa bir gün sıkıntılar bütünüyle bitecekti. Baykuşların her daim bayram yaşamalan mümkün olmadığı gibi geceler de sü­rekli zifiri karanlık değildi; bu dünyada bülbüllere de yer vardı ve vakt-i merhunu gelince şafak söker, sabahın meltem esinti­lerinde ne can alıcı, gönül ferahlatıcı hatıralar yaşanırdı!

Evet, bir gün bu zulümler mutlaka bitecek ve etraf, laleza­ra dönecekti, Ama bunun için bugün, günün şartlanna göre hareket edilmesi ve her çeşidiyle sabır gücünden iyi istifade edilmesi gerekiyordu.

Öyleyse, bugünü yaşayanlar için, müspeti ikame adına gayretten başka bir vazife gözükmüyordu. Her şeye rağmen koşturup insanların elinden tutulacak ve neticeye karışılma­yacaktı; zira, sonucu yaratma işi, Allah'a aitti. Onlar ise, sa­dece kendi vazifelerini yerine getiriyor ve başkasının vazifesi­ne asla kanşmıyorlardı. Zira, nusretin geleceğinde kimsenin şüphesi yoktu; önemli olan, nusrete ehil hale gelebilmektil

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayallerde yeşeren ümit meşceresi
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:34:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayallerde yeşeren ümit meşceresi rüya tabiri,Hayallerde yeşeren ümit meşceresi mekke canlı, Hayallerde yeşeren ümit meşceresi kabe canlı yayın, Hayallerde yeşeren ümit meşceresi Üç boyutlu kuran oku Hayallerde yeşeren ümit meşceresi kuran ı kerim, Hayallerde yeşeren ümit meşceresi peygamber kıssaları,Hayallerde yeşeren ümit meşceresi ilitam ders soruları, Hayallerde yeşeren ümit meşceresiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes