Konu Başlığı: Ayrıcalık talepleri Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Mayıs 2011, 11:49:08 Ayncalık Talepleri Efendimiz'in etrafında, Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman, Sa'd İbn Ebi Vakkas ve Hz. Talha gibi zengin sahabeler olduğu gibi, Biiiil-i Habeşi, Ammar İbn Yasir, Zeyd İbn Harise ve Habbôb İbn Erett gibi fakir ve kimsesiz insanlar da vardı. Aynı zamanda bu insanlar, büyük çoğunluk itibariyle köle statüsünde, yahut köle iken hürriyete kavuşturulan kimselerdi. Elbette bu 337 Efendimiz (sallallahu aleylıi ve sellern), onun da Bedir'de öldürüleceğini haberverm~ti.Buhari,Sahih,4/1453(3734) 338 Bkz. Buhari, Sahih, 4/1453 (3734); Halebi, Sire, 2/378; Mübarekffiri, er-RalıUku1-MahtUnı,s.119,120 farklılık, Allah Resülü ve ashab arasında bir problem teşkil etmiyordu; insanlar, Allah katında bir tarağın dişleri gibi eşitti. Ne Arap olanın Acem'e ne de siyahi olanın beyaz tenliye bir üstünlüğü olabilirdi! Ancak Kureyş öyle düşünmüyordu; cehaletin en koyu tonunun hakim olduğu bu anlayışa göre, statü itibariyle alt tabakayı temsil edenlerle sürekli üstte bulunması gerekenler aynı mekanı paylaşamaz ve birlikte oturamazlardı. İşin esasına bakılacak olursa onlar, bu insanlan 'insan' olarak bile görmüyorlardı; onlara göre bu insanlar, sadece kendilerine hizmet için var olan yaratıklardı! Efendiler Efendisi'nin bu insanlara değer verip de kendi huzurunda oturtmasından hiç haz almayan ve arzu ettikleri bu sistemin yavaş yavaş kontrollerinden çıktığını gören bu adamlar, hiç akla gelmeyecek bir teklifte bulundular. Diyorlardı ki: - Bizler, Senin kavminin efendileriyiz; şayet Sen, bizi de yanına çekip meclisinde görmek istiyorsan, yanında bizden başka kimse olmasın! İnsanlara tepeden bakanların teklifiydi bu. Ancak bu teklif, Allah tarafından da Resülullah tarafından da kabul görmeyecekti.339 Çünkü insanlar, imanlanna imanlanndaki derinliklerine göre değer kazanırdı. Allah bilmeyen bir kafir veya müşrik, dünyanın en zengini veya en zekisi de olsa Allah katında bir değer ifade etmezdi. Zaten akıllı olmak, açıktan iman etmeyi gerektirirdi; iman sahibi olamadıklanna göre, bunların akıllı olduğunu söylemenin de imkanı yoktıı. İşin doğrusu,akıllannı kullanıp iman etme gibi de bir niyetleri yoktıı; sadece, kendilerini rahatsız eden (l) bir mesele karşısındaki tepkilerini dile getirmek istemiş ve kendilerince, uygun bir 339 Onlann imanım ümit ederek Efendirtıiz'in de bu teklife meylettiğine dair yorumlar, 'ismet: vasfım haiz peygamberler için düşünülmemesi gereken hususlardandır. Hele söz konusu olan zat, Efendiler Efendisi olursa! meclis hakkı verilmediği için iman etmedikleri konusundaki haklılıklannı (l) ortaya koymaya çalışmışlardı. Çok geçmeden Cibril-i Emın gelmişti ve bu kanaati pekiştirme adına şu ifadeleri getirmişti: - Sabah-akşam, sadece onun nzasını düşünerek Rablerine ram olmuş olanlan sakın huzurundan uzaklaştırmaleı'' Anlaşılan bu iş, elini sıcak sudan soğuk suya sokmamış çilesiz insanlarla yürüyecek bir iş değildi; bu iş, yokluğun ne anlama geldiğini bilen ve elindekini başkalanyla da paylaşabilen insanların omzunda yükselmeliydi. Varlık içinde yüzenler, yokluğun ne anlama geldiğini bilemez ve onlann elinden tutma adına da istenilen gayreti gösteremezlerdi. Demek ki, yüce insanlar için, gönülden davaya inanmış hasbileri uzaklaştınp da müşriklerin hidayetini umarak müşrikleri kendilerine yaklaştırmak gibi bir uygulama asla düşünülemezdi. Zira bu, küçük hesapıann ve büyük düşünememenin bir sonucu olurdu. Açıkça bir zulümdü ve Allah Resülü de böyle bir zulümü irtikab etmekten fersah fersah uzaktı. Üçbeş müşrikin, sırf kendilerini tatmin adına ortaya attıklan bu türlü hezeyanlara kulak asmayacak ve sabah-akşam, davada, düşüncede, duyguda 'Allah' deyip inleyenlerle beraber olacak; gözünü onlardan ayırmayacak ve asla başkalanna kaydırmayacaktı. Çünkü biliyordu ki, Allah'ın rahmeti onlarla beraberdir. Nasılolabilirdi ki O (sallallahu aleyhi ve sellem): - Cennet şu üç insana kavuşmak için iştiyak içindedir: Ali, Selman ve Ammar,341 buyuracaktı. Kendini bilmeyen üçbeş sergerdanın sahte taleplerine karşılık, kendilerine cennetin müştak olduğu bu samimi ve yürekten insanlar huzurdan kovulur muydu hiç? . 340 Bkz. En'am, 6/52; Kelıf, 18/28 341 Tirmizi, Sünen, 5/667 (3797); Hakim, Müstedrek, 3/148 (4666) |