> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Efendimiz > Arkada kalan samimi gönüller
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Arkada kalan samimi gönüller  (Okunma Sayısı 871 defa)
19 Nisan 2011, 11:01:37
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 19 Nisan 2011, 11:01:37 »



Arkada Kalan Samimi Gönüller

o gün Medine'de, "Şimdi çıkar, birazdan hareket ederim!" der­ken gecikip Efendimiz'le birlikte Tebük'e çıkamayan Ka'b İbn Malik, Hilal İbn Ümeyye, Mürare İbn Rebi', Ebu Hayseme ve EbU Zerr gibi samimi gönüller de vardı; yürekten inanan insanlardı ve hiç kimse onlar hakkında şüphe duymaz, Müslümanlıklarını da asla sorgula­yamazdı! Ancak gecikmişlerdi! Belki de Allah (celle celaluhü), emr-i ila­hiye ve Resülullah'ın taleplerine imtisalde ağırdan alarak gecikmesi muhtemel mü'minlere, onların şahsında seslenecek ve böyle bir ha­tayı telafi adına daha sonra nasıl davranılması gerektiğini göstere­cekti!

Zaman zaman ashab:

- Ya Resülullahl Filan da arkada kalıp gelmemiş, dediklerinde Allah Resülii (sallallahu aleyhi ve sellem):

- Onu kendi haline bırakın; zira şayet onda bir hayır var ise, Allah (celle celaluhü) mutlaka onu arkadan size ulaştırır, buyuruyor ve Medine'de kaldığı halde gelemeyen bu insanların, arkadan gelip de yetişmelerini beklediğini ima ediyordu. Ebu Zerr'in gelemeyişi de mevzu olduğunda aynı beyanda bulunmuş ve onun arkadan yetişe­ceğinin müjdesini vermişti. Zira Hz. Ebu Zerr, zayıf1ıktan kırılan de­vesini birkaç gün besleyip de öyle çıkmak istemiş ve böylelikle ordu­nun hareketine yetişememişti.

Gerçekten de Ebu Zerr, arkadan geliyordu; Zi1-Merve denilen

353 Kırat: Mücevher tartmakta kullanılan 0,20 gram ağırlığında bir ölçü.

yere geldiğinde yine devesi yürüyemez olmuş, belki hareket eder diye bir gün başında beklemiş ve ümidini kesince de, yükünü sırtına alıp yaya olarak arkadan Allah Resülü ile ashabına yetişmeye çalış­mıştı. Kızgın çöl ve yakıcı güneş altında bitkin düşmüş, bir taraftan susuzluktan dudaklan çatlarken diğer yandan da açlıktan adım ata­cak dermanı kalmamıştı.

Ancak Hz. Ebı1 Zerr'in bitip tükenmek bilmeyen bir azmi vardı ve nihayet bir gün, Allah Resı1lü ile ashabına yetişecekti. Günün or­tasında arkadan birinin geldiğini görenler:

- Ya Resı1lullah, diyorlardı. Bakın, şurada yalnız başına yola düşüp de gelen biri var!

İşaret edilen yöne bakan Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sel­lern), arkadan da olsa tanıdığı isimleri yanında görmek istercesine:

- Ebı1 Zerr ol, buyuracaktı. Gerçekten de gelen Hz. Ebı1 Zerr idi ve Efendimiz'in bu yöndeki temennisini de bilenler hemen koşacak ve:

- Ya Resülullahl o gelen, gerçekten de Ebı1 Zerr imiş, diyerek müjdeyi vereceklerdi. Bunun üzerine Efendiler Sultanı, bitkin ve yorgun olsa da sağ salim kafileye yetişen Ebı1 Zerr'i kastederek asha­bına şunlan söyleyecekti:

- Allah Ebı1 Zerr'e rahmetiyle muamelede bulunsun; şüphesiz ki o, yalnız yürüyecek, yalnız ölecek ve öbür dünyada da yalnız haş­rolacak!

Yol meşakkatleri sona erip de Efendimiz'in huzuruna gelen Hz.

Ebı1 Zerr, yol boyunca yaşadıklannı Sultan-ı Rusül' e de anlatacak ve bunun üzerine O (saIIallahu aleyhi ve sellern), Ebı1 Zerr' e:

- Allah seni rahmetiyle kucaklasın ey Eba Zerr! Unutma ki sen, Bana ulaşıncaya kadar attığın her adıma mukabil bir sevap elde ederken, yine her adımına mukabil de senin bir hatan silinmiştir, buyuracaktı.

O gün arkadan yetişenlerden biri de Ebı1 Hayseme (radıyallahu anh) idi. Efendimiz'in Medine'den aynlışından birkaç gün sonra ha­nımlannın yanına gelmiş ve büyük bir ilgi ile karşılanmıştı. Leziz yemekler, buz gibi sular ve etrafında pervane gibi dönen insanlar­la karşılaşınca aklına, ashabıyla birlikte Tebük'e giden Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmüş ve:
- Siibhanallah, diye tepki göstermişti.

Şu anda Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) -ki geçmişte günah nedir bilmediği gibi gelecekte de böyle bir zeminle tanışmasına imkan yoktur- fırtına, kızgın güneş ve kavurucu sıcaklar altında si­lahı omzunda ıstırap çekerken, serin gölgelerde hazırlanmış mükel­lef sofralara kurulup mal ve mülkü içinde hanımlarıyla birlikte sefa sürmek hiç Ebu Heyseme'ye yakışır mı? Bu, hangi insaf ölçülerine sığar', demişti.

Resülullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dizinin dibinde yetişmiş, arkada kalan bir ashabın muhasebesiydi bu ve bana ne deyip bir ke­nara atmayacaktı; hammlanna dönecek ve:

- Arkadan gidip de Resülullah'a yetişmedikçe hiçbirinize iltifat etmeyecek ve davetinize 'evet' demeyeceğim; siz benim bineğimi ha­zırlayın, diye emredecekti.

Efendimiz'in ordusuna katılmak için artık Ebu Hayseme de yola çıkmıştı; Tebük'e yaklaştığında yolda, Umeyr İbn Vehb ile karşılaşa­caktı. Birlikte bir süre yol aldıktan sonra Ebu Hayseme ona:

- Benim bir günahım var; Resülullah'a halimi arz ederken senin benden uzakta kalmanda mahzur yok, diyor ve göreceği tepkiye Hz. Umeyr'i de ortak etmek istemiyordu.

Derken Tebük'e varmıştı; onun uzaktan gelişini görenler hemen huzura koşmuş ve:

- Ya Resülullahl Şu yoldan bize doğru biri daha geliyor, deme­ye başlamışlardı. Yine aynı tepkiyi veriyordu; gösterilen tarafa bak­mış:

- Sen de Ebu Hayseme ol, diye temennide bulunmuştu. Gelen karartı yaklaşıp da gerçekten Ebu Hayseme olduğu anlaşılınca ashab:

- O, vallahi de gerçekten Ebu Hayseme imiş, diye heyecan duy­maya başlamışlardı. Hem Resülullah'ın arzusunun gerçeğe dönüş­mesine hem de Ebu Hayseme gibi samimi bir arkadaşlarının geride kalmayışına sevinmişlerdi.

Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ona, Medine'de olup bitenleri ve yol boyunca karşılaştığı zorlukları soruyor ve dinledikçe de ona hayır duada bulunuyordu. Bir aralık konu, kendisi gibi geci­kip de gelemeyen Ka'b İbn Malik'e de gelmiş ve Efendiler Efendisi

(sallallahu aleyhi ve sellern), onu da sormuştu. Ashabından bir kısmı, göl­gelikler altında uzanmak ona cazip geldi derken diğer bir kısmı ise Hz. Ka'b'ı hayırla yad etmeyi tercih edeceklerdi! Her adım, yeni bir bilgiye ulaşmanın kapısını aralıyordu ve böylelikle ashab-ı kiram da, benzeri durumlarda mü 'min kardeşleri hakkında hep hüsn-ü zanla muamele etmeyi öğrenecek, bütününe muttali olmadıkları yerlerde insanlar hakkında zan oluşturacak ifadelerden kaçınmanın gerekli olduğunu anlayacaklardı!

Ganimet arzusuyla orduya katılan münafıkların durumu elbet­te çok farklıydı; küçük bir açık yakalayıp da onu bütün aleme ilan edebilmek için sürekli fırsat kolluyorlardı! Yine bir kenara çekilmiş, kaynatıyorlardı! Efendimiz'in moralini bozup ashabını da korkut­mak için Sa'lebe İbn Hatıb şunları söyler olmuştu:

- Beni Asfar'la savaşmayı sizler, Arapların kendi aralarındaki savaşlar gibi mi sanıyorsunuz? Vallahi de yarın hepinizi ben, derdest edilip de iplere bağlanmış olarak görür gibiyim!

Cülas İbn Amr ileri atılarak:

- Vallahi de, şayet Muhammed doğru söylüyorsa, hepimiz eşek­ten daha berbat durumdayız, diyordu. Bu sırada orada bulunanlar­dan Hz. Umeyr, ona dönmüş:

- Onda ne şüphe! Zaten sen eşekten daha kötü durumdasın; çünkü Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her zaman doğruyu temsil ederken sen, yalancının tekisin, demeye başlamıştı. Bu arada Mu­haşşin İbn Humeyyir söz almış ve:

- İçinde bulunduğunuz şu gereksiz tartışmalardan dolayı hak­kınızda ayet gelip de mahcup olmaktansa, vallahi de her birimize yüz sopa had cezası vurulmasını bugün daha sağlıklı buluyorum, di­yerek bir endişesini dile getiriyordu!

Onları uzaktan temaşa eden Allah Resülü (sallaHahu aleyhi ve sel­lem) ise, yanına çağırdığı Arnmar İbn Yasir'e:

- Git de şu topluluğa bir bak bakalım; yine neler üretmeye baş­ladılar! Yalan yanlış şeyler söylüyorlar! Git de onlara, ağızlarından çıkan sözü sor; şayet inkar ederlerse, şöyle şöyle söylediniz diye on­lara haber ver, diye görevlendirmişti.

Efendimiz'in verdiği görevi yerine getirmek için yanlarına gelen Arnmar İbn Yasir, kendileriyle konuşup da ortaya attıkları fikir ve

cümleleri kendilerine söyleyince vaziyeti kurtarmak için soluğu yine Allah Resüliı'nün yanında alacak ve:

- Ya Resülullah: Biz bunları, öylesine eğlenelim diye konuş­muştuk, diyeceklerdi. Özürleri kabahatlerinden daha büyüktü ve çok geçmeden yine Cibril-i Emin'in sesi duyuldu; O, mukaddesata ait meselelerde bu kadar laubali davranmanın insanı nereye götüre­bileceğini anlatıyor ve böyle bir durumda özür beyanına sarılmanın insanı felaketten kurtaramayacağını ifade ediyordu.w' .Ayetler gelip de durumları ortaya çıkınca Cülas İbn Amr yemin edecek ve böyle bir ifade kullanmadıklarını söylemeye çalışacaktı; göz göre göre bir de yalan söylüyorlardı; zira yine Cibril gelmiş ve işin gerçek yönünü ortaya koyuvermiştilw

Resülullah, Tebük'te bulunduğu sıralarda ashabından Abdul­lah İbn Zü'l-Bicddeyn356 adında biri vefat etmişti; şehitlik arzusuy­la yanıp tutuşan bir sahabi idi. Hatta bu dileğini Efendimiz'e ulaş­tırdığı bir gün Efendimiz ona, yatağında bile ölüm gelse kendisinin şehit olacağı müjdesi vermişti ve şimdi ecel onu Tebük'te yakalıyor­du. Onun vefat haberiyle üzülen Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), mezarının kazıldığı yere kadar gelecek ve içine girerek onu bizzat kendi elleriyle kabrine yerleştirecekti. Şöyle dua ediyordu:

- Allah'ım! Yaşadığı sürece Ben ondan hoşnut idim; Sen de ondan razı 01!357

354 Bkz. Tevbe, 9/65, 66 355 Bkz. Tevbe,9/74

356 Hz. Abdullah, Müslüman olduktan sonra ailesi tarafından her şeyine el konulan bir sahabi idi; bilhassa amcasının şiddetli tepkilerine muhatap olmuş ve nere­deyse üzerindeki elbiseyi bile soyup ondan almışlardı. Annesinin yardımıyla bir parça kumaşı ikiye ayırıp birini üzerine diğerini de alt tarafına giyerek Medine'­ye gelmiş ve bir sabah namazı sonrasında Efendimiz'e mülaki olmuştu. Hatta bu isıni ona, iki parça bez içindeki bu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Arkada kalan samimi gönüller
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:08:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Arkada kalan samimi gönüller rüya tabiri,Arkada kalan samimi gönüller mekke canlı, Arkada kalan samimi gönüller kabe canlı yayın, Arkada kalan samimi gönüller Üç boyutlu kuran oku Arkada kalan samimi gönüller kuran ı kerim, Arkada kalan samimi gönüller peygamber kıssaları,Arkada kalan samimi gönüller ilitam ders soruları, Arkada kalan samimi gönüllerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes