Konu Başlığı: Arafat Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Nisan 2011, 16:55:19 Arafat Pazar gününden itibaren dört gün Mekke'de kalan Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem), ashabıyla birlikte perşembe günü duha vaktinde Mina'ya yönelecekti; Nemira denilen yerde kendisine bir çadır kurulacak ve burada Efendimiz, beş vakit namazını kılacaktı. Batn-ı Vadi'den geçip Arafat'a geldiğinde onlara dönmüş hutbe irad ediyordu. Etrafında yüz yirmi bin sahabi vardı; her biri de, Resulullah'ın kendilerine söyleyeceklerini pür-dikkat dinliyorlardı: - Ey insanlar!, diye başladı hutbesine ve şöyle devam etti: - Sözlerimi iyi dinleyin! Çünkü Ben, bu yıldan sonra bir daha sizinle burada buluşabileceğime ihtimal vermiyorum! Efendiler Efendisi'nin gurüb edeceği kimsenin aklına gelmiyordu; ancak onu bugün, bizzat kendisi hatırlatıyordu! Yürekler yanmış, kalplerde derin bir hüzün esmeye başlamıştı. Resı1lullah (saIIallahu aIeyhi ve sellem), tam da ikbal günlerine gelindiği bu demlerde ayrılık sinyalleri veriyordu! Şunları söylüyordu: - Kanlarınız ve mallarınız, bugününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin haram olduğu gibi size haramdır! Dikkat edin; cahiliyyeye ait ne varsa hepsi ayaklarımın altındadır ve kaldırılmıştır! Cahiliyyedeki kan davaları kaldırılmıştır; ilk kaldırdığım kan 381 Bakara, 2(158) davası da, Rebia İbn Haris'in kanıdır ki onu, Beni Sa'd yurdunda emzirilmek üzere bulunduğu sırada Hüzeyl kabilesi öldürmüştü! Cahiliyyedeki faiz uygulamaları da kaldırılmıştır; ilk kaldırdığım riba da, Abbas İbn Abdilmuttalib'in faiz alacağıdır ve şüphesiz o, bütünüyle kaldırılmıştır! Kadınlar konusunda daha duyarlı olun ve Allah'tan korkun; çünkü siz onları, Allah'ın emaneti olarak alıp, Allah'ın kelimesi ile kendinize helal kıldınız! Onlar üzerinde sizin hakkınız, hoşlanmadığınız kimseleri mahreminize almamalarıdır; şayet bunu yaparlarsa ancak o zaman, aşırıya gitmemek kaydıyla onlara müeyyide uygulayabilirsiniz! Onların rızık ve giyimini güzel bir biçimde temin etmek de sizin üzerinize bir borçtur! Size öyle bir değer bırakıyorum ki, ona tutunduğunuz sürece Benden sonra asla dalalete düçar olmazsınız; Allah'ın kitabı! Resülullah'ın yokluğunda sosyal yapının sağlıklı yürüyebilmesi için gözetilmesi gereken en temel meselelerdi bunlar ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), aralarından ayrılmadan önce onları bu konularda uyarıyor, istikbale emin adımlarla yürünüp Allah davasının ebedlere kadar payidar olabilmesi için ümmetinin dikkatini çekiyordu. Onun bu beyanlarını, Rebia İbn Ümeyye gibi insanlar dalga dalga uzakta kalanlara ulaştırmak için yüksek sesle tekrar ediyorlardı! Bunları söyledikten sonra ashabına dönüp şunu soracaktı: - Yarın size Benden sorulacak; hakkımda nasıl şehadette bulunacaksınız? Ashabda büyük bir şaşkınlık vardı; başlarını kaldırmış O'nu (sallallahu aleyhi ve sellern): - Biz şehadet ederiz ki Sen, üzerine düşen tebliğ vazifesini hakkıyla yerine getirip hepimize rehberlik yaptın ve nasihatını da hakkıyla eda ettin, diye cevaplıyorlardı. Arafat meydanından taşan bu ses, Paran dağlarına çarpıp geri geliyordu! Onların bu şehadetini alınca Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), işaret parmağını semaya kaldırdı: - Allah'ım! Sen şahit ol, diyor ve bunu üç kez tekrar ediyordu. Derken ezan okunmaya başladı; öğle ile ikindiyi birlikte kılıyorlardı! Namaz sonrasında Cebel-i Rahme'nin eteğine gelecek olan Resül-ü Kibriya Hazretleri, burada duracak ve 'vakfe' yapacaktı! Kıbleye dönmüş olarak o günün akşamına kadar burada dua dua Rabbine yalvanyordu; Nur insan, nurdan bir heykel gibi Rabbinden rahmet di1iyordu! Ve yine Cibril-i Emin gelmiş, Resülullah üzerinde vahiy emareleri belirmişti; belli ki yine Allah'tan bir mesaj vardı: - Bugün Ben, sizin dininizi tamamladım; size olan nimetimi de kemale erdirdim ve sizin adınıza din olarak sadece İslam'dan razı oldum1382 Anlaşılan bu, Nur dağında, Hira'da başlayan sürecin son meyvesiydi; kulağına ilişir ilişmez bir kenara çekilip de ağlaşanlar vardı! Bu, Resülullah'ın da gözünden kaçmamıştı. Hz. Ömer'in yanına yaklaştı ve: - Niçin ağlıyorsun, diye sordu. Cevap verecek hali yoktu koca Ömer'in; kendini toparlayıp: - Ağlıyorum, dedi. Çünkü, şu ana kadar biz, dinimizde sürekli bir ziyadelik yaşıyorduk. Şimdi anlıyoruz ki, tamamlanan her şey, bundan sonra noksanlaşma süreci yaşayacak demektir. Ömer ferasetiydi bu ve Resülullah (salla1Iahu aleyhi ve sellem) ona: - Doğru söylüyorsun, diye mukabelede bulundu. Daha sonra da, terikesine aldığı Üsame ile birlikte Müzdelife'ye doğru yöneldi. Akşam ve yatsı namazlannı, tek ezan ve iki kametle birlikte cem yaparak burada kılacaktı. |