Konu Başlığı: Abdullah ibn Selam ın gelişi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Mayıs 2011, 11:56:17 Abdullah İbn Selam'ın Gelişi Abdullah İbn Selam, iyi bir Yahudi alimiydi. Nesebi, Hz. Yüsuf ve dolayısıyla da Hz. Yakub'a (aleyhlmü's-selam) kadar dayanıyordu. İsrailoğullan arasında neş' et etmiş ve medeniyete 522 İbn Hişam, Sire, 3/30, 31 523 Bkz. İbn Hişam, Sire, 3/22-23 524 Efendimiz'in Kuba'da kaldığı süreyi dört gün şeklinde anlatan rivayetler de vardır. Buna göre, Pazartesi günü geldiği Kuba'dan, Cuma namazıııı kıldıktan sonra ayrılmış ve Medine'ye gelmiştir. Başka bir rivayette ise, Efendimiz'in Medine'ye geliş zamanı, Rebiülevvel ayının son on iki veya son iki günü olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Rebiülevvel ayının ilk pazartesi günü çıktığı hicret yolculuğunda, Rebiiilevvel ayının sekizinci günü Kuba'ya gelmiştir. Burada dört gün veya bir hafta kaldıktan sonra yine aynı ayın on ikisi veya on dokuzu olan cuma günü Medine'ye girdiği söylenebilir. Bkz. İbn Hişam, Sire, 3/22,23; İbn Sa'd, Tabakat. 1/233 beşiklik yapmaya hazırlanan Medine civanndaki üç büyük Yahudi kabilesinden birisi olan Beni Kaıpıukii arasında dünyaya gelmişti. Babası Selam da, dedesi Hôris de iyi bir Yahudi alimiydi; dolayısıyla o da iyi bir din adamı olarak yetişmiş, şan ve şöhretini Hicaz'da duymayan kalmamıştı. Gelecek son Nebi ile ilgili sohbetlere o da katılmış, aynı nasihatleri artık, Abdullah İbn Selam da yapar olmuştu. Zira, elinden düşürmediği Tevrat, aynı konulara parmak basıyor ve O'nun geleceğinin müjdelerini veriyordu. Bekleyip durduklan ahir zaman Peygamberinin Mekke'de dünyaya teşrifinden haberleri olmasa da hep Mekke'yi işaret ediyorlar ve geliş zamanının daraldığını söylüyorlardı. Hatta, Mekke'de neş'et ettikten sonra O'nun Medine'ye hicret edeceğini söylüyorlardı ve zaman zaman yaşadıklan mağlubiyetlerde bunu, düşmanlanna karşı bir koz olarak kullanır olmuşlardı. Şimdi ise Abdullah İbn Selam, kitaplarda özelliklerini okuyup sohbetlerine konu ettiği Zat'ın muhatabı olmak üzereydi. Belli ki kader O'nu, diğer arkadaşlarından daha önce İnsanlığın İftihar Vesilesi'yle karşılaştıracaktı, Abdullah İbn Selam da, Efendimiz'in geleceğini iştiyakla gözleyenlerden birisiydi. Aslına bakılacak olursa o, O'nun sıfatlannı, ismini, genel durumunu ve Medine'ye ne zaman geleceğini de biliyordu. Resülullah'ın Kuba'ya geliş haberi kendisine ulaştığında, ağacın tepesine çıkmış hurma topluyor; halası Halide Binti Hôris de, o ağacın altında oturuyordu. Haberi duyar duymaz, avazı çıktığı kadar tekbir getirmeye başlamıştı. Kadın, durup dururken bu kadar yüksek sesle tekbir getirmesine şaşıracak ve: - Allah cezanı versin! .. Şayet, İmrôn oğlu Musa'nın geldiğini duymuş olsaydın, valIahi bundan daha gür bir sesle tekbir getirmezdin, diye çıkışacaktı. - Ey halacığım! A1lah'a yemin olsun ki bu, Musa'nın kardeşidir. O'nun dini üzerinedir. O, ne ile gönderilmiş se Muhammed de aynı vazifeyle mükelleftir, diyerek halasına da tanıtmaya çalıştı O'nu. Onun, bu sözlerine karşılık: - Ey kardeşimin oğlu! Bu yoksa, bizim geleceği günü beklediğimiz kıyamet öncesi zuhür edecek son Nebi mi, diye sordu halası. Bunda şüphe olamazdı ve tereddütsüz: - Evet, cevabını yapıştırdı Abdullah İbn Selam. Heyecanlanmıştı halası da!.. Ne diyeceğini şaşırmış bir hüli vardı ve: - Bu, O öyleyse, diyordu hala. Arkasından da ekleyecek- ti: - Öyleyse niye duruyoruz? Zaten, Abdullah İbn Selam da aynı şeyi düşünüyordu; zira, geçen her an ziyan demekti ve doğruca Kuba'ya gitti. Huzuruna girdiğinde karşısında, yine o nur yüzlü Nebi vardı. Gayr-ı ihtiyari dudakları hareket etmişti, şöyle diyordu: - ValIahi de bu yüzde yalan yok! Ashabıyla oturmuş sohbet ediyordu. Kulağına çarpan ilk cümleleri şunlardı: - Aranızda selamı yayın, yemekyedirin, akrabalarınızı ziyarete devam edin, insanlar gece uykuya daldıklarında namaz kılın ve emniyetle cennete girin!525 Cennet yolunun buraklarıydı bütün bunlar ... O'nun sözlerindeki büyüye ve çehresindeki derinliğe vurulmuştu Abdullah İbn Selam. Çünkü O'nda gördüğü sima ancak bir peygamberde olabilirdi. Ne gizlemeye ne de gizlenmeye ihtiyaç vardı. Medine, medeni bir şehirdi ve İbn Selam, alen! olarak kelime-i şehadet getirmeye başladı: - Ben şehadet ederim ki Sen, Allah'ın Hak Resülüsün ve şüphesiz ki Sen, Hak ile geldin! 525 Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 5/451 (23835); İbn Mace, Sünen, 1/423 (1334); Hakim, Müstedrek, 3/14 (4283) Müslüman olduktan sonra Allah Resülii (sallallahu aleylıi ve sellern), daha önceleri Husayn olan adını Abdullah diye değiştirecek ve bundan böyle de o, hep Abdullah İbn Selam diye anılır olacaktı. 526A |