Medreseler, Srebrenitsa, Ramazan
Mustafa Fuat ER • 78. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU
Bu ay Osmanlı medreselerini gündeme getiriyoruz. Osmanlı imparatorluğunun uzun süre ayakta kalmasını sağlayan en önemli unsurlardan biri olan eğitim kurumlarını yeniden okumanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Dosyada yer alan yazılar hem konuyla ilgili geniş bir malumat sunuyor hem de tartışmalı alanlara dair kıymetli yorumlar içeriyor.
Dosyadaki yazısında Remzi Kılıç, medreselere dair bir tarihçeyle birlikte kurumun temel yapısıyla ilgili olarak da geniş bir bilgilendirme sunuyor. Ahmet Demir, Fatih Sultan Mehmet dönemi özelinde, merkezî yönetim-ulema arasındaki ilişkilere odaklanıyor. Murat Akgündüz ise medreselerdeki ilmî yapı ve ulemalar hakkındaki önyargıların üzerinde duruyor. Akgündüz’e göre medreselerle ilgili önyargıları kırmak için birinci elden kaynaklara dayalı daha fazla araştırma yapılması şart.
Dosyada konuyla ilgili olarak Beykent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fahri Unan’la yapılmış bir söyleşiye de yer veriyoruz. Unan, medreseler hakkında yapılan önemli çalışmalardan biri olan Kuruluşundan Günümüze Fâtih Külliyesi’nin sahibi ve söyledikleriyle konuya dair önemli yorumlar getiriyor.
Bu sayıda dosya dışında bir başka önemli söyleşi daha var. Boşnak gazeteci Emine Şeçeroviç’le yapılan söyleşi birkaç yönden değerli. Birincisi kendisi geçtiğimiz ay İstanbul’da gerçekleştirilen 8372 Projesi’ni düzenleyen Genç Boşnaklar Derneği’nin üyelerinden ve eylemin katılımcılarından birisi. Şeçeroviç, Srebrenitsa katliamında hayatını kaybeden 8372 kişinin acısını yeniden hatırlatmak için düzenledikleri eylemi öncesi ve sonrasıyla detaylı bir şekilde anlatıyor. Söyleşinin diğer önemli yanı ise Şeçeroviç’in hem felaket günlerini yaşayan birisi olması hem de yaklaşık dört yıldır Türkiye’de geçirdiği süreyle, hem Bosna’ya buradan, hem Türkiye’ye oradan bakabilmesi. Şeçeroviç’in sözleri sadece 8372 eylemini değil, Srebrenitsa katliamını da, uluslararası toplumun ikiyüzlülüğünü de, Bosna’nın halihazırda ve hâlâ süren belirsiz ve üçbaşlı durumunu da gözler önüne seriyor.
Bu sayıda Ramazan’ı Ali Şükrü Çoruk ve Yakup Öztürk’ün yazılarıyla selamlıyoruz. Çoruk, eğlenceli üslubuyla kıraathane sahibi Sarafim Efendi’nin bundan tam 136 yıl önceki Ramazan promosyonunu anlatıyor. Öztürk ise, edebiyatçıların gözünden Ramazan’a bakıyor, edebiyatçıların ağzından Ramazan’ı dinliyor. Ramazanınızı ve bayramınızı kutluyoruz.
Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle… [
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
