NE YEDİĞİMİZİN FARKINDA DEĞİLİZ
Kasım 2010 62.SAYI
Bir dönemin zabıta gibi çalışan sorumlu gazetecileri halk sağlığını hiçe sayan imalathanelere baskın düzenleyerek aksaklıkları gözler önüne sererdi. Kimi zaman ekmek fırınlarında kovalanan böcekler, kimi zaman pulbibere katılırken yakalanan talaşlar, kimi zaman küflenmiş kaplarda hazırlanan kremaların eklendiği pastalar haberin konusunu oluştururdu. İmalathanenin son derece sağlıksız ortamı ekranlarımıza getirilerek sağdan soldan aldığımız gıdalar hakkında daha dikkatli olmamız, hatta mümkünse böyle ucuz ürünleri hiç almamamız söylenirdi. Bizim sağlığımız düşünülerek hazırlanan bu haberler hepimizin takdirini kazanırdı. Ancak nedense kimsenin aklına niçin hep küçük işletmelerin basıldığı sorusu gelmezdi. O pek sorumlu gazetecilerimiz de hiç büyük firmaların adını anmazdı haberlerinde. Hakikaten neden o zamanlar büyük işletmeler hakkında tek bir kötü haber çalınmazdı kulağımıza? Cevap medya-reklam ilişkisinde saklı tabii ki.
Neyse ki büyük firmaların sağlıksız üretimleri hakkında duymaya alışık olmadığımız haberlere –firma ismi verilmese bile ve tek tük de olsa- son birkaç yıldır rastlayabiliyoruz da safi bir güvenle bağlı olduğumuz markaları sorgulama fırsatı yakalıyoruz. Ancak keşke bu haberlere hiç gerek kalmasa, ülkemiz sağlıksız gıda cenneti yaftasından kurtulabilse, insanımızın sağlığı hiçe sayılmasa. Kasım sayımızda GDO ile başlayıp, virüslü et ile devam eden sağlıksız gıda tartışmalarına değindik. Sadece bir neslin değil nesillerin sağlığını tehdit eden böylesi olumsuz manzaralar umarız alınacak önlemler sayesinde bundan sonra yaşanmaz.
Sağlıksız et tartışmalarının yaşandığı şu günlerde kıymetini daha çok idrak edeceğimiz bir Kurban Bayramı bekliyor bizi. Kurbanlarınızın kabul olması ve virüs sorunu vs. olmayan kurban etinizden güvenle, doyasıya yemeniz dileğiyle...
Derya ŞAHİN [
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
