> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Ebu Hanife nin Hadis Anlayışı  > Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma  (Okunma Sayısı 1337 defa)
14 Eylül 2011, 12:52:34
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 14 Eylül 2011, 12:52:34 »



7- Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma




İslam Hukukunun temel prensiplerinden biri olan "zamanın değişme­siyle beraber hükümlerin de değişeceği" [637] kuralı, İslamın ilk devirlerin­den itibaren uygulama alam bulmuş ve örneklerini vermiş bir prensiptir. Ebu Hanife ve talebelerinin fetihler yoluyla hızla değişen içtimaî yapı ve yabancı ulus ve kültürlere yakın bir bölgede bulunmaları sebebiyle bu tür gelişmelerle daha çok temas halinde oldukları şüphesizdir. Onun için ver­dikleri hükümlerde ve hadisleri yorumlamada bu unsuru dikkate aldıkları görülmektedir.

Nitekim Ebu Hanife'nin, Hicaz'da bilinmeyen, fakat Suriye'de yaygın olan icare akdini, kıyas yoluyla hükme bağlaması üzerine, bu şekildeki ki yaşlarıyla hududu aştığı şeklinde tabiîn tarafından kendisine yapılan ikazla­ra, Bağdat şehriyle Medine'nin durumunun aynı olmadığı, değişen ve geli­şen şartlar karşısında gelişmelere mani olmanın, Allah'ın emirlerine ve Hz. Peygamber'in hadislerine karşı gelmek demek olduğu şeklinde cevap vermiştir.[638]

El-Alim ve'1-Müteallim kitabında, "bu meselelere asla girme, zira Hz. Peygamber'in ashabı, bu konulara girmediler. Onlar için kafi olan şey senin için de kafidir" diyenler bulunduğunu kendisine serzenişle nakleden müteallime (öğrenciye) verdiği cevapta Ebu Hanife, değişen şartların dikkate alın­ması gerektiğini açıkça belirterek şöyle demiştir:

"Onlar sana, Hz. Peygam­ber'in ashabı için yeterli olan, senin içinde yeterli değil midir? Dediklerinde,

“Evet, ben onların durumunda olsaydım, onlar için mümkün olan, benim için de mümkün olurdu” şeklinde cevap ver. Oysa, onların şartlarıyla bizim şart­larımız birbirinin aynı değildir".[639]

Konuyla ilgili olarak vereceğimiz örneklerde de bazı hadislerin bu açı­dan yorumlandığı görülecektir.

1- Hurma ve kuru üzüm nebizlerinin birlikte yapılıp karıştırılarak içil­mesini Hz.Peygamber'in yasaklamış olduğu, rivayetlerde bildirilmektedir.[640]

Ebu Hanife'nin, Hammad'dan, onun da İbrahim'den naklettiğine göre, hurma ve kuru üzüm nebizlerinin karıştınlıp içilmelerinde bir beis yoktur. Çünkü bunlar evvelce hayatın zorluğundan (fakirlikten) dolayı kerih görül­müştü. Bunun gibi et ve yağ da o zaman kerih görülenler arasındaydı. An­cak Allah, müslümanlara genişlik verdiği zaman, bunlan içmenin mahzuru yoktur".[641]  Bunu nakleden İmam Muhammed,

"Biz bunu alırız. Ebu Hani­fe'nin görüşü de budur" demektedir.[642]

2- Zührî'den nakledildiğine göre, Ebu Süfyan b, Harb, henüz müslüman olmadan, Hudeybiye barışı zamanında, Medine mescidine girmişti. Ancak bu, onun Mescid-i Haram'a girmesini helal kılmıyordu. Çünkü Cenab-i Hak, "Müşrikler ancak pistirler, Mescid-i Haram'a bu seneden sonra yaklaşma­sınlar" [643] buyurmuştur.

Bu olayı izah eden Serahsî, Ebu Süfyan'ın, Hudeybiye barışını bozma­ları üzerine, anlaşmayı yenilemek maksadıyla Medine'ye gelerek mescide girdiğini belirtmekte ve bu konudaki görüşlerini şöyle açıklamaktadır: "Bi­ze göre, müşriklerin diğer mescidlere girmelerine mani olunamıyacağı gibi, Mescid-i Haram'a girmelerine de mani olunamaz. Bu konuda harbî ve zimmî aynıdır. Konuyla ilgili ayetin tevili ise şöyledir:

"Ayet, müşriklerin cahiliyye devrindeki adetleri üzere mescide girmelerini yasaklamıştır. Rivayete gö­re onlar, Kabe'yi çıplak olarak tavaf ediyorlardı. Yaklaşmalarına mani ol­maktan maksat, tedbir ve Mescid-i Haram'ın imareti içindir. Biz bu yüzden deriz ki, bu yasak onlara değildir. Zaten onların da bunu yapmalan (yani es­ki müşrikler gibi davranmaları) mümkün değildir".[644]

Görüldüğü gibi Serahsî, konuyla ilgili ayet ve hadisi, değişen şartları dikkate alarak değerlendirmiş ve bu yasağın illetinin, Kabe'yi çıplak tavaf eden cahiliye devri müşriklerinin, bu şekilde Mescid-i Haram'a yaklaşmala­rını önlemek olduğunu belirtmiştir. Daha sonra bu illet ortadan kalktığına göre sözkonusu yasağın kalkması da tabiidir.

3- İmam Muhammed, müslü mani arın, savaş için gittikleri beldelerin gayrimüslim ahalisini, savaşa başlamadan önce İslama davet edip etmemek­te serbest olduklarını belirtmiştir. İsterlerse inzar ve i'zar (savaş için mazeret) kabilinden onları İslama davet ederler. İsterlerse hiç davet etmeden sa­vaşa başlarlar. Belki matlup olan da budur. Çünkü önceden davette, müslümanlar için bir zarar sözkonusu olabilir. O yüzden İslama davet etmeden savaşmalarında bir beis yoktur".[645]

İmam Muhammed bu görüşe muhalif iki hadisi zikrederek tevilini şöy­le yapar:

"İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah, hiçbir kavimle onları İslama davet etmeden savaşmamıştır". Aynı hadis Talha tarafından da rivayet edilmiş, "Resulullah, İslama davet etmeden, müşriklerle savaşmazdı" [646] denilmiştir.

İmam Muhammed'e göre, bu hadislerin tevili şudur:

"Hz. Peygamber, o zaman İslami onlara takdim eden ilk kimseydi. Onların çoğu, onun neye davet ettiğini bilmiyorlardı. Bunun için İslama davet öne alındı. Kendisine, Deylem'lilerin İslama daveti konusu sorulan İbrahim Nehaî'nin:

"Onlar, davet edildikleri şeyi biliyorlardı" dediği naklolunmuştur.[647]

Serahsî, bu tevili daha da anlaşılır bir şekilde şöyle izah etmiştir: "Bu teville o (İmam Muhammed), bu hüküm konusunda, zamanımız Hz. Peygamber'in zamanından farklıdır demek istiyor. Veya Resulullah'ın bu davranışının, vücup ifade etmemekle beraber, müşriklerin tevbe etmeleri umudu­na binaen kalplerini yumuşatmak gayesine matuf olduğunu kasdediyor. Görmüyor musun, rivayetlere göre Hz. Peygamber, müşriklerle savaşıyorken, namaz vakti geldiğinde, ashabıyla birlikte namaz kılıyor, sonra da yeri­ne dönerek, müşrikleri İslama davet ediyordu. Bundan anlaşılmaktadır ki bu, sadece onlann kalblerini yumuşatmak içindir".[648]

İmam Muhammed ve Serahsî'nin açıkça belirttikleri gibi, Peygamber (s.a.v) zamanı ile ondan birbuçuk asır sonraki zaman birbirlerinden farklı­dır ve değişen şartlan gözönünde bulundurmak gerekir. Artık İslamin Hi­caz yarımadasını aşıp Mâverâünnehir ve Çin'e ulaştığı bir zaman olan Ebu Hanife ve İmam Muhammed'in yaşadıkları dönemde, İslama davet şekli, Hz. Peygamber zamanındaki kadar kolay olmadığı gibi, böyle bir davetin, düşmanın, zaman kazanarak müsîümanlara karşı hazırlanma fırsatı bulaca­ğı düşüncesiyle askeri açıdan zararlı olacağı da söylenebilir.

4- Hz. Peygamber'den nakledilen bir hadiste:

"Düşmanın eline geçebilir endişesiyle, Kur'an'la düşman arazisine girmek yasaklanmıştır" [649] Ebu Hanife ise bunda bir sakınca görmemektedir.[650]

Bu konuda muhalif hadis hemen hemen yok gibidir. Daha sonrakiler Ebu Hanife'nin bu muhalefetini şöyle tevil etmişlerdir:

"Düşmanın eline geçme korkusu gerçekten mevcut ise, o takdirde caiz değildir. Ancak düş­man arazisi emniyetli ise veya bir müslüman emanla oraya giriyorsa o za­man caizdir".[651]

Serahsî de bu konuda Tahavi’den şöyle bir yorum nakletmiştir:

"O za­man (Hz. Peygamber zamanı), müslümanlann elinde Kur'an çoğaltılmamıştı. Düşmanın eline geçtiği takdirde bir kısmı kaybolabilir veya değiştirilebi­lirdi. Bu konuda emniyetli bir durum yoktu. Ama şimdi (Ebu Hanife'nin veya Tahavî'nin zamanı) Mushafların ve kurranın çokluğundan dolayı kor­kulacak bir durum söz konusu değildir. Ayrıca Kur'an, düşmanın eline geçse bile onunla alay edemezler. Çünkü o, en muciz ve fasih bir kelâmdır".[652]

Bu yorum makuldür ve muhtemelen Ebu Hanife de mushafların ve kur-ranın çoğalıp her tarafa yayıldığı kendi döneminde, hadiste zikredilen endi­şenin artık ortadan kalktığı düşüncesiyle Kur'an'la düşman arazisine gir­mekte bir sakınca görmemiştir.

5- Hz. Peygamber zamanında, bir kimsenin, başkasının yanında işçi olarak çalışan bekâr oğlu, ev sahibinin karısıyla zina etmiş, oğlanın babası da kadının kocasına yüz koyun ve bir hizmetçi vermişti. Fakat sonradan cezanın bu olmadığım öğrenince, davayı Hz. Peygamber'c intikal ettirmiş, Hz. Peygamber de yüz koyun ve hizmetçinin geri verilmesine, oğlana yüz celde vurularak bir yıl sürgün edilmesine, kadının da recmedilmesine karar vermişti.[653]

Ebu Hanife ise celdeden sonra sürgün edilmeyeceği görüşündedir.[654]

Kevseri’nin belirttiğine göre, bu konuda gelen haberler çelişkilidir. Ona göre Ebu Hanife, Kitapla sabit olan celde cezasına, haberle yani zanni olan bir şeyle sabit olan sürgün cezasını ilave etmemiştir. Bazı hadislerde sürgünden bahsedilmesi maslahat gerektirdiği içindir. Yoksa celde ile beraber aslî bir ceza değildir. Şayet aslî ceza olsaydı, Kur'an'da yer alırdı. Kazaî maslahat, hal ve şartların değişmesiyle değişen bir şeydir. Hz. Ali, "Sürül­meleri fitne olarak onlara kâfidir" demiş, İbrahim Nehaî de:

"Sürgün fitne olarak yeter" şeklinde görüş belirtmiştir. Hz. Ömer, Rebia b. Ümeyye b. Halefi şarap içtiğinden dolayı Hayber'e sürmüş, onun Herakl'e iltica ederek hıristiyan olması üzerine de:

"Bundan böyle bir müslümanı sürmeyeceğim" diye yemin etmiştir.[655]

Bundan anlaşıldığına göre, hadiste geçen sürgün cezası zaman ve şart­lara göre değişebilecek bir cezadır. Hakimin veya yöneticinin takdirine göre maslahata uygunluğu gozönüne alınarak bu ceza uygulanır veya uygulan­maz.[656]

6- İmam Muhammed, bir kuyuya koyun veya inek düşmesi halinde ne kadar su çekilmesi gerektiğini Ebu Hanife'ye sorar. Ebu Hanife, kuyudaki suyun tamamının çekilmesi gerektiğini söyler. Eğer su onlara galip geliyor­sa (kaynağı bolsa) bu müstesnadır.[657]

Serahsî, bunu izah ederken şöyle diyor:

"Eğer su, belirli bir noktada onlara galip geliyorsa suyun tamamının çekilmesi vacip olur. Ebu Hanife'den rivayet edildiğine göre, bu durumda yüz kova çeki...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma
« Posted on: 19 Nisan 2024, 02:01:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma rüya tabiri,Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma mekke canlı, Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma kabe canlı yayın, Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma Üç boyutlu kuran oku Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma kuran ı kerim, Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma peygamber kıssaları,Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Alma ilitam ders soruları, Zamanla Ortaya Çıkan Gelişmeleri Dikkate Almaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes