Konu Başlığı: Mürsel Haber Tanımı Ve Delil Olma Değeri Gönderen: Sümeyye üzerinde 14 Eylül 2011, 12:14:20 1- Mürsel Haber Tanımı Ve Delil Olma Değeri Mürsel haber, mütekaddimînin ıstılahında, bilhassa 2. ve 3. hicrî asırlarda, raviden önceki isnadında kopukluk olan münkatı haberlere verilen genel bir isimdir.[982] İmam Şafiî'nin, mürseli bu manada kullandığı bilinmektedir. Nitekim, "Risâle"de mürsellerden bahsederken bunu, bütün münkati haberleri kapsayacak bir genişlikte kullanmıştır.[983] İbn Ebî Hatim er-Râzî de, "Kitabu'l-MerâsîTin de, mürseli bu manada kullanmış ve bir bölümün başlığını, "Peygamber'den, ashabından, tabiînden ve ondan sonrakilerden rivayet edilen mürscllerin açıklanması" şeklinde koyarak, Tabiînden sonraki dönemlerin mürsellerinden bahsetmiştir.[984] Üçüncü asırdan sonraki ulemanın çoğunluğu mürseli, Tabiînin, Peygamber (s.a.v.)'den rivayet ettiği haber, münkatîi ise, Tabiînin dışında, isnadından bir ravi düşmüş olan haber olarak tanımlamışlardır.[985] Netice itibariyle, mürselin hadisçilere ve fıkıhçılara göre iki tanımı ortaya çıkmıştır. Hadisçilerin ıstılahında, "mürsel, Tabiînin "kale Resulullah" diyerek rivayet ettiği hadistir".[986] Buna göre, Tabiînden önceki bir ravisi düşen haber münkati, daha fazla ravisi düşen haberse mu'daldir. Usulcülere göre ise bu hadis çeşitlerinin tamamı mürsel olarak kabul edilir.[987] Hanefi usulcüleri de mürseli bu son anlamıyla kullanmışlar ve bütün münkati haberleri, mürsel adı altında toplamışlardır.[988] Hanefilere göre, mürsel haberler hüccettir. Scrahsî bunu şöyle açıklar: "Haber-i vahidin hüccet olduğuna, Kitap ve Sünnetten delalet eden herşey, mürsel haberlerin hüccet olduğuna da delalet eder. Çünkü sahabeden ve onlardan sonrakilerden birçok irsal ortaya çıkmıştır ki, bunu ancak muannitler inkâr edebilir".[989] Serahsî, daha sonra, mürsel haberin hüccet olması konusunda, sahabe ve tabiînden birçok delil serdeder.[990] Hanefilerde mürsel 4 kısımda mütalaa edilir: 1- Sahabenin mürseli, 2- İkinci neslin (tabiîn) mürseli, 3- Her asırdaki adil kimselerin mürseli, 4- Bir yönden mürsel, diğer yönden muttasıl olan haberler.[991] Sahabenin mürseli, icmaan makbuldür. İkinci ve üçüncü asrın mürselleri de Hanefilerde hüccettir. Hatta İsa b. Eban'a göre mürsel, müsnedden daha kuvvetlidir.[992] Bu kısma giren mürselleri, İmam Malik kabul ettiği halde, İmam Şafiî, böyle bir haberi, başka bir yönden ittisali sabit olmadıkça, bir ayet, meşhur bir sünnet ya da selefin ameli ile teyid edilmedikçe kabul etmez.[993] Üçüncü grup mürsellere gelince, bu konuda ihtilaf edilmiştir. Bazı Hanefi alimleri, her âdil kimsenin irsali kabul edilir demişler, bazıları da bunu kabul etmemişlerdir. İkincilerin izahı şöyledir: "Zamanımız fısk zamanıdır. İrsal yapanın, sika kimselerden rivayet ettiğini açıklaması zaruridir. Ancak sika kimselerin, müsnedlerini rivayet ettikleri gibi, mürsellerini de rivayet ettikleri Muhammed b. Hasen ve benzeri güvenilir kimselerin irsali bundan müstesnadır".[994] Ebu'l-Hasen el-Kerhî, âdil olmak şartıyla her asırdaki ravinin irsalini kabul eder. Çünkü ona göre, ilk üç asrın irsalinin kabul gerekçesi olan adalet ve zabt unsurları, her devir için geçerli bir illettir. Bu yüzden, müsned rivayeti kabul edilen kimsenin, mürsel rivayeti de kabul olunur.[995] İsa b. Eban ise, üç neslin dışındaki mürsel ravilerinin, ilim ehli kimseler olmasını şart koşar. Ona göre, insanlar içinde ilim neşriyle şöhret bulmuş kimselerin rivayeti, ister müsned olsun, ister mürsel olsun kabul edilir. Serahsî, İsa b. Eban'ın, bununla İmam Muhammed gibi ilmiyle şöhrete ulaşmış kimseleri kasdettiğini belirtmektedir. İlim neşriyle değil de sadece rivayet yönünden şöhrete ulaşmış kimseye gelince, bunun müsnedi hüccettir, mürseli ise, ilimde şöhrete ulaşmış kimseye arz edilir.[996] Cassas'ın bu konudaki görüşü ise şöyledir: "Ravi, âdil ve güvenilir olmayan kimseden rivayetiyle tanınmış biri olmadıkça, ilk üç asrın mürseli hüccettir. Ondan sonrakilerin nıürseline gelince, ancak âdil ve sika kimselerin di şınd akil erden rivayet almamakla meşhur olmuş kimselerin mürseli kabul edilir. Zira Peygamber (s.a.v.), ilk üç neslin hayır ve doğruluğu, ondan sonrakilerin ise yalancılığı üzerine şehadette bulunmuştur". [997] Serahsî de, "bu konudaki görüşlerin en sağlamı" diye nitelediği, Cassas'ın bu görüşünü benimsemektedir.[998] Son kısım mürsellere, yani bir yönüyle münkati, diğer yönüyle muttasıl olan mürsellere gelince, bazı hadisçiler bunu reddetmiş, çoğunluğu ise, inkıtaın diğer yönden gelen muttasıl rivayetle ortadan kalkacağını söylemişlerdir.[999] Hanefilere göre, mürsel haberlerle nesh caiz değildir. Hadis rivayetlerinin birçoğunun mürsel olması ve özellikle Hanefi mezhebinde yaygın olarak kullanılması yüzünden meşhur haberler gibi mütalaa edilmesi, hatta zaman zaman müsned haberden üstün tutulması karşısında kendilerine yöneltilebilecek: "Meşhur haberle nesh caiz olduğu gibi, mürsel haberle de, size göre neshin caiz olması gerekir" şeklindeki bir itiraza Serahsî şöyle cevap vermektedir: "Bu caiz değildir. Çünkü mürselin kuvveti, bir nevi içtihatla sabittir. Bu yüzden, onun kuvveti, kıyasla sabit olmuş şeyin kuvvetine benzer. Bununla da nesih caiz olmaz". [1000]Mürsel haberlerle Kur'an'a ziyade yapılması da aynı gerekçeyle caiz değildir.[1001] Mürsel haberi delil alma konusu, mezhepler arasında ihtilaflıdır. Biz Hanefî mezhebinin mürsel habere dayanarak hükme bağladığı bir iki meseleyi örnek olarak zikretmekle yetineceğiz. Namazda kahkaha ile gülmek, hanefilere göre namazı bozduğu gibi abdesti de bozar. Bu konuda onlar, Peygamber (s.a.v.)'in, namazda kahkaha ile gülen birisinden, hem abdestini hem de namazını iade etmesini islemesini delil gösterirler.[1002] Şafiî ve cumhur ise, namazda kahkahanın abdesti bozmayacağını belirtirler ve sözkonusu hadisle mürsel olduğu için amel etmezler.[1003] Bu konuda diğer bir örnek de, mahremi olmayan kadına dokunmakla abdestin bozulması hakkındadır. Hanefîler bu durumda ahdettin bozulmayacağını şu hadisi delil getirerek savundular: "İbrahim Teymî, Hz. Aişe'den, "Nebi (s.a.v.)'in onu öptüğünü, fakat bunun için abdest almadığını" rivayet etti.[1004] Bu hadisi rivayet eden Ebu Davud, bunun mürsel olduğunu söylemektedir. Çünkü İbrahim Teymî, Hz. Aişe'den bizzat duymamıştır.[1005] İmam Şafiî, hanefilerin delil aldığı bu hadisin mürsel olduğunu belirterek, mahrem olmayan kadına şehvetli veya şehvetsiz dokunmanın mutlak olarak abdesti bozacağını söylemiştir. Zira bu konuda İbn Ömer'den nakledilen başka bir rivayet vardır. [1006] Bozulan nafile orucun kazasının vücubiyeti, öldürme fiiline yardımcı olan kimseye kısas gerekmediği [1007] gibi diğer birçok meselede de Hanefi mezhebi mürsel haberlere istinad etmiştir.[1008] [982] Abdülmuttalib, Tevsîku's-Sûnne. 243. [983] Bkz. Şafiî, er-Risâle, 461-467. [984] İbn Ebî Hatim, Kitabul-Merâsil, 17. [985] Neysâbûrî, Marifetli Ulûmil-Hadis, 25, 27; Suyûtî, Tedrîbü'r-Râvi, I, 195 [986] Neysâbûrî, Marife, 25; tbnül-Hanbelî, Kafvul-Eser, 15. [987] Kafvu'1-Eser, 15; Tedrîbu'r-Ravî, I, 195-196. Mürsel'in, Hadisçiler ve Fıkıhçilar'a göre ortaya çıkan bu tanım farklılığı için bkz. T. Koçyiğit, Hadis Istılahları, 291-292. [988] Bkz. Pezdevî, Usul, III, 2 vd.; Serahsî, Usul. I. 359 vd [989] Sertüısî,UsuU,360 [990] Bkz. Age., 1.360 vd. [991] Pezdevî, Usul, III, 2. [992] Pezdevî, Usul, III, 2; Serahsî, Usul, I, 359-361. [993] Pezdevî, Usul, III, 2-3; Serahsî, Usul, 1.360. [994] Pezdevî. Usul, III. 7. [995] Serahsî, Usul, 1,363; Keşfu’l-Esrâr, III. 7. [996] Serahsî, Usul, I. 363. [997] Serahsî, Usul, I. 363. [998] Serahsî, Usul,I,363. [999] Pezdevî, Usul, III, 7; Serahsî, Usul, 1.364. [1000] Serahsî, Usul, L, 361. [1001] Keşfu’l-Esrâr, III, 5. [1002] Hadis için bkz. Nasbu'r-Râye, I, 47 vd. [1003] Şafiî, er-Risale, 469. [1004] Ebu Davud. Tahâre, 69. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 176 [1005] Age. 1,124. [1006] Eseru’l-İhtilaf, 407-408. [1007] Örnekler için bkz. Age., 404-409. [1008] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 173-177 |