๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ebu Hanife nin Hadis Anlayışı => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Eylül 2011, 13:27:42



Konu Başlığı: Mükâtebe
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Eylül 2011, 13:27:42
C- Mükâtebe (Kitabet Ve Risale)


 

Serahsî'nin, içinde ruhsat şüphesi bulunan, azimet diye nitelendirdiği kitabet ve risale [1177] Hanefi mezhebinde sema' ve kiraattan sonra, kuvvet bakımından 3.derecede yer alan bir tahammül yoludur.

Mükâtebe, talibin şeyhden kendisi için hadis yazmasını istemesi veya şeyhin yanında bulunan, ya da başka bir yerden gelen talib için hadis yaz­mayı uygun ve faydalı görmesi şeklinde cereyan eder.[1178]  İcazeli ve icazesiz olmak üzere iki çeşidi vardır.[1179]

Mükâtebenin, münâveleden en önemli farkı, şeyhin yazdığı hadisleri gerektiğinde uzak yerlere gönderebilmesidir. Bu tür yazışmaların, h.2.asırda, hadisçiler arasında bilinen birşey olduğu ve yazılan şeyin tağyir ve tahriften korunabilmesi için mühürlendiği kaydedilmektedir.[1180]

Serahsî'ye göre kitabet, "tezkire" ve "imam" diye ikiye ayrılır. Tezkire, kendisine bakılınca, daha önce duyulan şeyin hatırlandığı mektuptur. Bu şekilde nakil, ister kendi hattıyla, ister başkasının hattıyla yazılmış olsun caizdir. Peygamber (s.a.v.), "ilmi yazıyla bağlayın" [1181] buyurmuştur. İbra­him Nehaî de:

"Önceleri ilmi ezber olarak alıyorlardı, sonra insanlarda görü­len tembellikten dolayı yazı mubah görüldü" demektedir. Çünkü insanda unutma, mürekkeptir ve hiç kimse kendisini bundan koruyamaz.[1182]

İkinci çeşit kitabet, mektuba bakmakla hatırlanamayan ve sadece yazıya itimad edilen türdür. Meselâ, kadînın kendi hattı ve imzasıyla tescil edilmeyen bir muameleyi hatırlamaması gibi. Kendi hattı veya imzası varsa muameleyi hatırlayabilir.[1183]

Bir hadis tahammül yolu olarak "kitâbe"ye gelince, Serahsi’ye göre, muhaddisin başkasına bir kitap (mektub) yazarak, kitabında, "bunu bana, fülan falandan, o da falancadan tahdis etti" şeklinde rivayet silsilesini zikret­mesi, sonra da, "bu kitabım sana ulaştığı ve içindekileri de anladığın takdir­de, onu benden tahdis et" demesi halinde bu sahihtir.[1184]  Kitap yerine bir elçi göndererek aym usule uygun olarak rivayetlerini ulaştırması halinde de durum aynıdır. Her iki şekilde de hadisleri eda edecek kimsenin "ahberanî" tabirini kullanması gerekir.[1185]

Ebu Hanife'nin bu konuda azimet yolunu seçerek, kişinin kitaba baktığı zaman hatırlayamadığı hadisleri nakletmesini uygun görmediği ve yalnızca, yazıya (kitaba) itimad etmeyi caiz görmediği belirtilir.Çünkü insanın kendisini görmesi için aynaya bakması nasılsa, kalbin bilmesi için kitaba bakmak da aynı şeydir. Eğer aynaya bakmak tanımaya yaramıyorsa mute­ber değildir. Aynı şekilde kitaba bakmak da hatırlamıya yardım etmiyorsa hederdir.[1186]

Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise, baktığında hatırlamasa bile, hadis rivayetinde, sadece yazıya itimad etmek caizdir  [1187]İnsanlara kolaylık bakımından bu ruhsat Hanefi mezhebinin genci görüşü olmuştur.[1188]




[1177] Serahsî, Usul, I, 375.

[1178] Kadı İyaz, el-İlma', 83-84.

[1179] Irakî, et-Takyîd vel-İzah, 197.

[1180] E1-Kifâye,34l.

[1181] Dârimî, I. 128. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 205

[1182] Serahsî, Usul, S. 357-358.

[1183] Age., 1,358.

[1184] Age., I, 376.

[1185] Age,, l, 376.

[1186] Serabsî, Usul,I,358.

[1187] Age., 1,358.

[1188] Age., I, 358. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 204-206