Konu Başlığı: Bir Şiî Müellifin Görüşü Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Eylül 2011, 13:06:53 Bir Şiî Müellifin Görüşü Ebu Hanife'yi değerlendirmede buraya kadar görüşlerine yer verdiğimiz Ehl-i Sünnet alimlerinden sonra, Şianın Ebu Hanifeyi nasıl değerlendirdiği konusunda fikir vermesi bakımından 19. yüzyılda yaşamış Muhammed Bakır Hânsârî (1811- 1895) adındaki bir şiî müellifin önemli bir terâcim kitabı sayılan, "Ravdâtu'l-Cennât fî Ahvâli'1-Ulemâ-i ve's-Sâdât" isimli eserinden nakillerde bulunacağız. Ehl-i Sünnet alimlerinin, bir Ehl-i Sünnet imamına bu kadar hücumlarından sonra, Şianın Ebu Hanife hakkında müsbet bir değerlendirmesi tabiatıyla beklenemez. Nitekim eserinden nakillerde bulunacağımız şiî müellif, Ebu Hanife'yi karalamada yukarıda zikri geçen Ehl-i Sünnet alimlerinin görüşlerinden çok istifade etmiş ve onlardan nakillerde bulunmuştur. Meselâ Cüveynî'nin kitabında yer verdiği Ebu Hanife'nin namazı ile ilgili uydurma hikâyeyi "Vefeyâtü'l-A'yan" dan nakletmiş [1547] Şafiî, Süfyan, Malik, Hammad b. Seleme, Evzâî', İbn Mehdî, Ebu İshak el-Fezârî, Gazalî ve İbnü'l Cevzi’nin Ebu Hanife aleyhindeki sözlerinden örnekler vermiştir.[1548] Şiî müellif evvela, dört fıkıh mezhebinin oluşumu ile ilgili şu garip hikayeyi anlatır: "Ehl-i Sünnet mezheplerinden dört mezhep (halife) Mansur zamanında ihdas edildi ve bunlar rey, kıyas, istihsan ve içtihad ile amel ettiler. Bu mezheplerin kuruluş sebebi şuydu; Cafer Sâdik'ın etrafında ondan ilim alan dört bin ravi vardı. Mansur, insanların ona meyletmesinden korktu ve yetkisini elinden aldı. Ebu Hanife ve Malik'e ondan ayrılmalarını emrederek, onun mezhebinden başka mezhepler kurmalarını ve bu mezheplerde rey, istihsan, kıyas ve içtihatla amel etmelerini istedi. Bunları Şafiî ve Ahmed b. Hanbel takip etti, Furu'daki Ehl-i Sünnet mezhepleri, bu dört mezhepte karar kıldı. İmamiye şiası ise Nebî (s.a.v.), sahabe ve tabiîn mezhebi üzere kaldı".[1549] Ebu Hanife'yi tanıtırken: "Bu insanların dört imamının birincisi, vesvese, rey ve kıyas sahiplerinin imamı Ebu Hanife" diye söze başlayan mezkur müellif, "onun usulünün şeytandan ve cehenneme götürecek azgın hevâdan neşet ettiğini" de kaydeder.[1550] Dört mezhep imamlarının kabirlerinden kendilerini doğrulayan kerametler zuhur ettiğini ve bu kerametlerin en çoğunun da Ebu Hanife'nin kabrinden meydana çıktığını, muhaddis diye tanıttığı eş-Şûşterî isimli başka bir şiî müellifin "Makâmât" adlı eserinden nakleden müellif, bu kerametlerden birini şöyle anlatır: "Sultanu'l-A'zam Şah Abbas, Bağdad'ı fethettiği zaman Ebu Hanife'nin kabrinin hela yapılmasını emretti ve oraya def-i hacet etmek isteyenlerin binip gidebilmeleri için sokağın başına iki katır bağlanmasını şer'an vakfetti. Kabrin hizmetçisini de çağırtarak: “Ebu Hanife şimdi cehennemin dibinde iken sen ne diye bu kabre hizmet ediyorsun?' dedi. O da cevaben: “Bu kabirde, merhum ceddin Şah İsmail'in defnettiği siyah bir köpek vardır. O, senden önce Bağdad'ı fethettiği zaman Ebu Hanife'nin kemiklerini çıkartarak yerine siyah bir köpek defnetmişti. İşte ben bu köpeğe hizmet ediyorum" dedi.[1551] Müellif burada, "elhak, hizmetçi sözünde doğrudur. Çünkü adı geçen merhum (Şah İsmail) bunu aynen yapmıştı"demektedir.[1552] Şiî müellif, Ehl-i Sünnet'in hilelerinden takıyye yaparak kurtulmanın kendilerine göre güzel bir örneğini, yine adıgeçen müellifin kitabından şöyle nakleder: "Arkadaşım, birgün abdest alıyordu. Ayaklarını meshettiği esnada onların (Ehl-i Sünnetin) azgınlarından birinin başında beklediğini gördü. Hemen ayaklarını yıkadı. Adam ona şöyle dedi: “Niçin önce mesnettin, sonra da yıkadın?' O: "Efendimiz, bu mesele, Allah ile Ebu Hanife arasındaki ihtilaflı meselelerden biridir. Allah: "İmsehû bi ruûsikum ve erculikum ile'l-ka'beyn" [1553] buyuruyor, Ebu Hanife ise ayakları yıkamayı gerekli görüyor. Allah'tan korktuğum için meshettim. Sultandan korkluğum için de yıkadım," dedi. Bunun üzerine adam güldü ve onu serbest bıraktı".[1554] Şiî müellifin yine mezkur kitaptan nakline göre, şeytan, usulde Eş'arî, ruruda Hanefi mezhebindendir. Zira ümmetin cumhurundan daha alim olan şeytan nasıl olur da mezhepsiz olur. Şeytanın furuda Hanefi mezhebini taklid etmesi onların kıyasla amel etmelerinden dolayıdır. Çünkü o da Adem'e secdeden imtina ettiğinde "beni ateşten, onu çamurdan yarattın" [1555] diyerek kıyas yapmıştı.[1556] Ebu Hanife'nin Emevîlere karşı, Hz. Ali ahfadından Zeyd b. Ali b. Hüseyn'i desteklemesi bile onların yanında aklanması için yeterli değildir.[1557] Halbuki aynı şiî müellif, "Keşşaf tefsirinden [1558] Ebu Hanife'nin, Zeydb. Ali'ye yardım edilmesi, malla desteklenmesi, Devânikî (Ebu Cafer el-Mansur) ve benzerleri gibi İmam ve Halife olarak isimlendirilen hırsız zorbalara karşı onunla birlikte isyan edilmesi gerektiği konusunda gizli gizli fetva vediğini nakletmektedir. Ayrıca kendisine, Abdullah b. Hasen'in oğulları İbrahim ve Muhammed'le birlikte yöneticiye karşı isyana katılması için oğluna tavsiyede bulunduğunu ve oğlunun bu yolda öldüğünü söyleyen bir kadına Ebu Hanife'nin: "Keşke oğlunun yerinde ben olsaydım" dediğini kaydetmektedir.[1559] Müellife göre Ebu Hanife'nin, İmam Zeyd'in usulüne tâbi olması ve Zeydiyye'nin furuatta hanefilere benzemesi bu yüzdendir.[1560] Ancak biraz önce şeytanın usulüne tabi olduğunu söylediği Ebu Hanife'nin bu kez nasıl olup ta İmam Zeyd'in usulüne tabi olduğu merak konusudur. Ayrıca Hanefi mezhebine mensup olduğu belirtilen şeytanın mı Ebu Hanife'nin usulünü benimsediği, yoksa Ebu Hanifenin mi şeytanın usulünü benimsediği hususu da pek açık değildir.[1561] Dünyadaki müslümanların en az yarısının sevip saydığı ve mezhebine tabi olduğu bir imamın -aslı olsun veya olmasın- kabrinin helâ yapılmasına veya kemiklerinin çıkartılıp yerine köpek gömülmesine, üstelik bu olaylardan övgüyle bahsedilmesine müncer olan kin ve gayzın derecesi, gerçekten düşündürücüdür.[1562] [1548] Age, 734-735. [1549] Hansârî, Ravdâtul-Cennât, 734. [1550] Age., 732. [1551] Age., 734. [1552] Age., 734. [1553] Mâide: 6. [1554] Ravdâtu'1-Cennât. 734. [1555] Sâd: 76. [1556] Ravdâtul-Cennât, 734. [1557] Ebu Hnnife'nin Hz. Ali taraftarlığı, hocalarından bir nevi veraseten intikal eden bir keyfiyettir. Hocasının şeyhi İbrahim Nehaî, Emevî valisi Haccac'a lanet okumuş (Tabakâtuı İbn Sa'd, VI. 279) ve onun zulmünden dolayı genellikle talebesi Hammad'ın evinde saklanmıştır. (Age., VI, 276). Nehaî'nin şeyhi Alkame b. Kays da Sıffîn de Hz. Ali tarafında çarpışmış ve ayağı sakat kalmıştır. (Age.. VI. 88). [1558] Bkz. Zemahşerî. el-Keşşaf, I. 309. [1559] Age.. I. 309; Ravdâtu’l-Cennât, 732-733 [1560] Ravdât, 733. [1561] Halbuki İbn Teymiyye'nın bildirdiğine göre dört mezhep arasında Şia’nın en sahih gördüğü mezhep Hanefi mezhebidir ve başları sıkışıp Ehl-i Sünnet mezheplerine müracaat zorunda kaldıkları zaman tercihan Hanefilerden fetva isterler. Hanefi imamlar arasında da İmam Muhammed'i Ebu Yusuf’a tercih ederler. Zira Ebu Yusuf, hadis ve sünnet bilgisi bakımından diğerlerinden daha ilerdedir ve Şia, hadis ve sünnele karşı olan nefretinden dolayı bu konuda daha çok söz sahibi olan Ebu Yusuf'u tercih etmez. (Minhâcus-Sünne. III. 432.) [1562] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları:261-264 |