> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Düşünce > Bütünlüklü Peygamber tasavvuru
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bütünlüklü Peygamber tasavvuru  (Okunma Sayısı 1518 defa)
28 Temmuz 2012, 15:24:12
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 28 Temmuz 2012, 15:24:12 »



[Fütûhât-ı Medeniyye Yolculuğu] Bütünlüklü Peygamber tasavvuru
Yusuf Kaplan • 81. Sayı / DÜŞÜNCE


Bugün insanlığın seküler Batı uygarlığının geliştirdiği meydan okumadan sonra dünya üzerinde hâkimiyet kurmasına yol açan modernlikle ve postmodernlikle birlikte içine sürüklendiği 3-4 asırlık macera, bir yokoluş ve yok ediş macerasıdır; insanın mecrasını yitirmesi…

İnsanın mecrasını yitirmemesi gerekiyor oysa. İnsanın mecrasını yitirmemesinin yegâne yolu, “hadd”ini bilmesinden geçiyor. Kendini ve Rabbi’ni bilebilmesinden… Hem nasıl bir varlık olduğunu bihakkın tanımlayabilmesinden hem de sınırlılıklarını ve istidatlarını tanıyabiliyor, bilebiliyor, anlayabiliyor olmasından…

İnsana kendini ve Rabbi’ni bildirecek özel bir varlığa ihtiyacı var insanın, Peygamber’e.
Özel varlık olarak peygamberin (son peygamber olduğu için münhasıran da Efendimiz’in s.a.v) vazifesi de, Yaradan ile O’nun hakikatle mükellef kıldığı (ve sırasıyla “Emanet/Mekke süreci, Ubudiyet/Medine süreci ve Hilafet/medeniyet sürecini hayata geçirmesi için) yaratılan varlık arasında aracılık, elçilik yapmaktır.

İnsanın yükümlülüğünü bihakkın yerine getirebilmesi için, muhkem, sahih ve hakîkî bir peygamber tasavvuruna ihtiyacı var. Özellikle de nebevî soluğun, insanlık tarihinden çekildiği, hayatımıza çeki düzen veremediği bir zaman diliminde, en fazla ihtiyacını hissettiğimiz ama yitirdiğimiz, yeniden kavuşmamız, ulaşmamız gereken yegâne hakikat bu.

Ontolojik evsizlikten kurtulabilmek için
Peygamberimiz (s.a.v), Nebi’dir. Yaratıcı’dan ve Yaratıcı’nın yarattıklarından haberdar eder bizi. O yüzden Peygamberimiz (s.a.v), bizzat kendisinin tavassut ettiği, vahiy medeniyetinin temel sütunlarını oluşturan ilim, irfan ve hikmet menzillerinin vasıtasıdır bizim için. Efendimiz (s.a.v), Resul’dür. Yaratıcı ile yaratılmış arasındaki iletişimi, irtibatı sağlar, Yaratıcı’nın yarattıklarından taleplerini sunar bize. O yüzden, ilim, irfan ve hikmet menzilleriyle çıkılacak o uzun yolculukla kurulacak çağın çağrısının çağlayana dönüşebilmesinin vasatıdır Efendimiz (s.a.v) bizim için. Ancak bundan sonradır ki, hem biz olabileceğimiz hem de hakikate hayat buldurtacak, hakikati hayatımız oldurtacak muhkem bir dâr’a, eve, yere sahip olabileceğimiz, hakikatin bizde tebeddün ve tecessüm ettiği, etmesi gereken bir ontolojik varlığa dönüşebiliriz. Böylelikle, yersiz-yurtsuzluktan kurtulma imkânlarına kavuşabiliriz.

İnsanın yolunu şaşırmaması için
O yüzden, peygamber olmadan, insan, insan olamaz. İnsan olarak kalamaz, insanlığını koruyamaz, insanlığını yitirmekten kurtulamaz, diyorum. Peygambersiz din, haritasız bir kervan gibidir. Yolunu şaşırır; bulamaz. Peygambersiz din, pusulasız bir gemi gibidir. Fırtınalı bir denizde yol alan gemiyi sahil-i selâmete nasıl çıkaracağını bilemez.

Peygambersiz düşünce: Anahtarsız kilit
Peygambersiz düşünce, anahtarsız kilit gibidir. İnsanı yere düşürür, yere kilitler. Hakikati ve her şeyi yerinden eder. Hakikati ve her şeyi kilitler. İnsanı yersiz-yurtsuzluğa mahkûm eder, “Ev”ini kilitler. İnsanı dilsizleştirir, dilini kilitler.

Dili kilitlenen insan, konuşamaz. Konuşan, bütün/kâmil, dolayısıyla üstün/erdemli, faziletli, salih amel sahibi insan değildir. İnsana kötülüğü emreden nefsin hâkim olduğu, insanı çepeçevre kuşattığı, zihnini, kalbini, ruhunu kilitleyen, insanın insanaltı özellikleridir. Ayartıcı güçleri, itkileri, arzuları, hazları, fetişleridir yalnızca. Bu durumda, bütün/kâmil insan, parçalanır; insanın, insana, hayata ve hakikate değer hiçbir şey söylemeyen, söyleyemeyen, sadece kötülüğü emreden parçaları, üstelik de her şeyi parçalayacak, paramparça edecek şekilde konuşur. Böylelikle insanı yıkıcı ve yırtıcı bir yaratığa dönüştürür. Oysa bu, konuşmak değil, gerçekte insanın konuşamaması, nutkunun tutulması, kesilmesi, özetle bitmesi demektir.

Dolayısıyla peygambersiz insan, özgürlüğünü yitirir. Özün öz sözünü özlü bir şekilde hatırlatacak yegâne vasıta ve vasattır Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v). Yaşayan ve yaşatandır, hakikati yaşayan ve yaşatan. İnsanı yaşayan ve yaşatan. Varlığı yaşayan ve yaşatan. Hâsıl-ı kelâm, yaşayan Kur’ân.

Peygamberler Medinelere medeniyet tohumu ekerler
O yüzden peygambersiz insan, hem özgürlük illüzyonlarına ve ayartılarına mahkûm olur sürekli olarak hem de kendisini her şey katına yükselttiği için, insanları sahte özgürlüklerin prangalarına mahkûm ederek, önce kendisini, sonra da herkesi hiçbir şeyleştirir.
Özetle, Medine’dir Peygamberimiz (s.a.v): “İlmin Medinesi”. Mekke’de hayat bulacak, medeniyet sürecinde herkese hayat sunacak uzun soluklu yolculukta hakikatin Medine’de hayat olması, hayatın kendisi olmasıdır. O yüzden, bütün peygamberlerin Medine’lere gönderildiği belirtilir kutlu kitabımızda, sarahatle. O yüzden, Yesrib’in ismini “Medine” olarak değiştirmiştir “âlemlere rahmet olarak gönderilen” Efendimiz (s.a.v).

Zira peygamberler, medinelere, medeniyet tohumları ekerler. Efendimiz de son peygamber olarak, “Medine”ye hakikatin tohumlarını ekmiştir. Vahiy sonrası süreçte, bu tohumların meyveye durdurulması, yemiş verebilmesi, biz ümmetine yüklenen yegâne yükümlülük, tek kurtarıcı ve kanatlandırıcı idraktir. O halde, sormamız gereken o yakıcı soru şu: Peki, bugün bu yükümlülüğü ne kadar yüklenebiliyoruz ve bu idrake ne kadar müdrikiz acaba?

Vahyin hayatımız olabilmesi için
İslam’ı diğer dinlerden, İslam medeniyetini diğer medeniyet türlerinden ve biçimlerinden, İslam düşüncesini diğer düşünce sistemlerinden ve bütün bunların hayatiyet kazanmasını sağlayan Müslüman hayatını diğer hayat tasavvurlarından ayıran en ayırt edici husûsiyet, İslam’ın muhkem ve şaşmaz bir peygamber tasavvuruna sahip olmasıdır. İnsanın, yazının başından itibaren dikkat çekmeye çalıştığımız gibi hadd’ini bilebilmesinin, insan olarak varlığını insanca sürdürebilmesinin, kendisine yüklenen emanet, ubudiyet ve hilâfet yükümlülüklerini önce müdrik olabilmesinin, sonra da yerine getirebilmesinin, yegâne yolu ve anahtarı peygamber tasavvuruna sahip olmasından geçiyor.

Daha önceki yazılarda da izah etmeye çalıştığımız gibi, vahiy, arada peygamber olmadığı sürece, soyut olarak kalmaktan ve zamanla tahrifata uğramaktan kurtulamaz. Bunu İslam’dan önceki bütün dinlerin başına gelenlerden çok net olarak biliyoruz artık.

Burada hem Müslümanların, hem de insanlığın geleceği açısından hayati önemi haiz olduğunu düşündüğümüz hakikat şu: Peygamberimizin (s.a.v) aracılığı, yalnızca mesajı iletmekten ibaret değildir, olamaz. Aynı zamanda, bu mesajı hayata geçirmek ve kendisiyle birlikte varolan ve daha önemlisi de kendisinden sonra gelecek bütün ümmetine bu mesajın nasıl hayata geçirilebileceğini gösteren bir vasat sunmasıdır. O yüzden Efendimiz (s.a.v) sadece vahyi bize ileten bir vasıta değil, aynı zamanda bu vahyin hayatımız olmasını mümkün kılan vasatı da sunan bir misal ve timsaldir. O yüzden Efendimiz’in (s.a.v) “âlemlere rahmet olarak gönderildiğine” sarahatle dikkat çekilmiştir kutlu kitabımızda.

Vahiy, bizden sadece kendimiz için değil, aynı zamanda bütün bir ümmet ve insanlık için örnek bir hayat ortaya koymamızı talep eder. Kendimizi kurtarmamız yeterli değildir. “Hayırlı bir ümmet”, “vasat/merkezî bir ümmet” olmamız olmazsa olmaz şarttır vahyin hayatımız olabilmesi, böylelikle vahyi hayatımız haline getirerek bütün insanlığa hayat sunabilmemiz için.

İşte bütünlüklü peygamber tasavvuru, Peygamberimizi (s.a.v) sadece vasıta değil, aynı zamanda İslam’ın insana sunduğu hayata vasatlık edecek, bu hayatın vasatını sarsılmaz bir şekilde inşa edecek çift yönlü işlemesi gereken bir tasavvurdur. Eğer peygamberi sadece bize mesajı ileten vasıta olarak algılarsak, bu İslam’ın mesajını yalnızca epistemolojik düzeyde, yani sadece bilgilenmeyle yetinerek algılamamıza yol açar. Oysa peygamberimizi aynı zamanda hem İslam’ın yaşanacağı vasatı sunan hem de bu vasatı kuran ontolojik bir varlık olarak idrak ettiğimiz zaman O, bizim için ve bizden sonra gelecek insanlar için de Yaşayan Kur’ân olmuş olur. İşte o zaman yolumuzu şaşırmayız. İşte o zaman, insanlığa her zaman öncülük edebilecek bir konumda bulunabiliriz. İşte o zaman, İslam sadece hayatımız olmakla kalmaz; aynı zamanda hem bizim için, hem de bütün insanlık için hayatiyet arzeden bir hakikat kaynağına, adalet pınarına, sulh ve selâmet diyarına dönüşür.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bütünlüklü Peygamber tasavvuru
« Posted on: 29 Mart 2024, 14:34:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bütünlüklü Peygamber tasavvuru rüya tabiri,Bütünlüklü Peygamber tasavvuru mekke canlı, Bütünlüklü Peygamber tasavvuru kabe canlı yayın, Bütünlüklü Peygamber tasavvuru Üç boyutlu kuran oku Bütünlüklü Peygamber tasavvuru kuran ı kerim, Bütünlüklü Peygamber tasavvuru peygamber kıssaları,Bütünlüklü Peygamber tasavvuru ilitam ders soruları, Bütünlüklü Peygamber tasavvuruönlisans arapça,
Logged
10 Ocak 2014, 15:05:53
Kader 7/C

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.088



« Yanıtla #1 : 10 Ocak 2014, 15:05:53 »

Kur?an ve Sünnet bütünlüğü hususunda bütün alimlerin ve bütün ekollerin aynı düşünce içinde olduğu söylenebilir. Zira akıl sahibi hiç kimse Hz.Peygamberin Kur?ana ters bir şeysöylemiş olabileceğini veya Kur?ana muhalif (zıt, karşı) bir tutum içine girmiş olabileceğini kabul etmez. Ancak, anlama yönteminde hangisini esas alacağımız, hangisini hangisine göre anlayıp yorumlayacağımız önem arzetmektedir. Nitekim biraz sonra görüş ve düşüncelerine değineceğimiz Ehl-i Hadis, beyan olması cihetiyle Sünneti Kur?ana göre değil, Kur?anı Sünnete göre anlamayı ilke edinmiştir. Evzai?nin ?Sünnet Kitabı(n anlamını) belirleyicidir? sözü bu ilkenin ifadesidir. Oysa Ebu Hanife ve ashabı, bunun tersini prensip olarak kabul etmişlerdir.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Dünya güzel olsaydı,doğarken ağlamazdık...

Yaşarken temiz olsaydık,ölünce yıkanmazdık.
10 Ocak 2014, 15:32:10
Metin 8/A

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 503



« Yanıtla #2 : 10 Ocak 2014, 15:32:10 »

Kur?an ve Sünnet bütünlüğü hususunda bütün alimlerin ve bütün ekollerin aynı düşünce içinde olduğu söylenebilir. Zira akıl sahibi hiç kimse Hz.Peygamberin Kur?ana ters bir şeysöylemiş olabileceğini veya Kur?ana muhalif (zıt, karşı) bir tutum içine girmiş olabileceğini kabul etmez. Ancak, anlama yönteminde hangisini esas alacağımız, hangisini hangisine göre anlayıp yorumlayacağımız önem arzetmektedir. Nitekim biraz sonra görüş ve düşüncelerine değineceğimiz Ehl-i Hadis, beyan olması cihetiyle Sünneti Kur?ana göre değil, Kur?anı Sünnete göre anlamayı ilke edinmiştir. Evzai?nin ?Sünnet Kitabı(n anlamını) belirleyicidir? sözü bu ilkenin ifadesidir. Oysa Ebu Hanife ve ashabı, bunun tersini prensip olarak kabul etmişlerdir.
nerde yazdın kopyacı dseb bu kadra yazamasım biliyom
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

DağLar önümde diz çökerken kayaLara yaLvaramam…NehirLer Bana akarken Bir damLayLa uğraşamam..!
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes