> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten  (Okunma Sayısı 1241 defa)
02 Mayıs 2016, 11:06:03
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 02 Mayıs 2016, 11:06:03 »



Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten

Dünyayı bir denize akıp giden ömrümüzü de bu denizde yol alan bir gemiye benzetir birçok mütefekkir. Gerçekten de bizler geleceğe doğru yol almakta bulunan ve geriye dönüşü olmayan hayat gemisine binmiş yolcular gibi değil miyiz?

Dünya denizinde seyreden biz yolcular ancak üzerimize düşen görevleri yerine getirdiğimiz takdirde kurtuluş limanına sağsalim ulaşabiliriz.

Göz diktiğimiz kurtuluş limanına doğru yol alırken birer yolcu olduğumuzu unutmamak; geminin de denizin de ve nihayet varacağımız o limanın da sahibi olanın talimatlarına uymak vazifemiz değil mi?

O talimatlar en küçük ferdî vazifelerden bütün insanlığı ilgilendiren en kapsamlısına kadar hayatta dengeyi murad ediyor. Alabora olmamak için denge…

Bu denge nasıl kurulacak? Elbette bir yanda rotamızı döndürdüğümüz o kurtuluş limanına yani ahiret saadetine ulaşma çabasının yanında dünya hayatımızla ilgili vazifeleri de gereğince yerine getirmekle bu denge kurulacak. Dönülecek asıl yerin beka yurdu olduğunu bize sürekli hatırlatan Kur’an-ı Ke-rim’de yeryüzüne dağılıp Allah’ın fazl u kereminden rızkımızı aramamızın da emredilmesi işte bu sebepledir.

 Dünya ve ahiret dengesi açısından bakıldığında bütün insanlar üç gruba ayrılabilir:

 Birinci grup sadece maddi varlığı ve dünyası için çalışanlar; ahiret hayatını tamamen ihmal eden kimselerdir. Bunların kendilerini ebedi zarara uğrattıkları ayet-i kerimeler hadis-i şerifler ve bütün alimlerin ittifakıyla sabittir.

 İkinci grupta bulunanlar dünya hayatını tamamıyla ihmal ederek ifrata düşmüş olanlardır. Hıristiyan ruhbanlarını andıran böyle bir hayatı İslâm’ın kesinlikle teşvik ve tasdik etmediği bilinir.

 Üçüncü grupta ise orta yolu tutan kimseler bulunur. Bunlar ne dünyası için ahiretini ve ne de ahireti için dünyasını bırakmayan; her iki hayatın da hakkını verenlerdir. İşte dinimizin istediği hayat tarzı yani denge budur.

 Hayatlarında bu dengeyi bulabilen insanlar dünyanın ahirete giden bir yol olduğunu bilen; dünya hayatı ile ahiret saadetini elde eden bahtiyarlardır. Hayatı bu şuurla yaşayanların sadece ifa ettiği farizalar değil; helal rızık çabaları yemeleri-içmeleri ve hatta uykuları bile ibadet değeri kazanır.

 İnsanın şerefini mukaddes sayan dinimiz geçici de olsa dünyada sefil bir hayatı mümine layık görmez. Ebedi ahiret saadetine hazırlanırken dünyalık için de çalışıp kimseye muhtaç olunmamasını ister; veren eli alan elden üstün ve hayırlı görür. Dolayısıyla tembellik ve miskinlik sadece fıtrat kanunlarına değil; aynı zamanda İslâm’a da aykırıdır.

 Eşsiz rehber Fahr-i Alem (A.S.) Efendimiz günlük hayatında bir taraftan ibadetle meşgul olurken diğer taraftan müslümanların ve aile fertlerinin işlerini tanzim buyurur gıda ve diğer ihtiyaçlarını temin için uğraşırlardı. Bununla da kalmazlar ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermek için çabalar hastaları ziyaret eder akraba ve dostlarının hallerini sorar yardımcı olurlardı. Bütün bunları yaparlarken bir idareci olarak müminler arasındaki sorunları çözdüğü gibi düşmanlar tarafından gelebilecek zararları bertaraf etmek üzere en güzel tedbirleri alırlardı. Risalet vazifesinin gereği olarak da daima halkın arasında bulunur onları irşad etmekle meşgul olurlardı.

 Resul-i Ekrem (A.S.) Efendimiz’i örnek kabul ediyorsak onun hem bu dünyayı hem de ahiret yurdunu hedef alan gayretlerini görmezden gelebilir miyiz?

 Ayrıca yalnızca maddi varlığın tatminine yönelik bir hayatın bir tür hayvanlaşma anlamına geldiği; maddi varlığın göz ardı edilerek yalnızca ruhî zevkler için çabalamanın da insanı bir hilkat garibesi durumuna getirip bu alemde rezil ve rüsva edeceği yeterince açık değil mi?

 Yüce dinimiz insanı böylesi düşüklüklerden korumak için madde ile mana ruh ile beden dünya ile ahiret arasında sarsılmaz bir denge kurmuştur.

 Cenab-ı Mevlâ bu dengeyi şöyle öğretir bize:

 “Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik ettiği gibi sen de öylece iyilik yap. Sakın yeryüzünde fesat çıkarma. Doğrusu Allah fesat çıkaranları sevmez.” (Kasas/77)

 Rabbimizin bizzat terbiye buyurduğu o mübarek elçi de bu dengeyi şöyle anlatır:

 “Dünyanızı iyileştiriniz ve ahiretiniz için çalışınız.”

 “Dünyayı hakir görmeyin. Zira o ahireti kazanmanın vasıtasıdır.”

 “Dünya ahirete götüren bir yoldur. Ey ümmetim! Siz insanlar üzerine yük olmayınız.”

 Yazık ki tarih boyunca tasavvufun hakikatini anlamamış birçok kimse ‘dünyada çalışmaya yorulup terlemeye ne gerek var? Nasıl olsa dünya geçicidir. Dünya için ömrü harcamaya gerek yoktur’ gibi saçma sözlerle kendilerini tembellik ve zilletin pençesine kaptırmıştır. İslâm’ın emirleriyle asla bağdaşmayan bu düşünce sahibini dünya ve ahirette perişanlıktan başka nereye götürebilir?

 Son birkaç asırdan beri müslümanların büyük sıkıntı ve ızdıraba uğramalarının birçok sebebinden biri de tembellik ve vurdumduymazlıktır.

 Maddi-manevi sonsuz zenginliklere sahip bulunmasına rağmen bu zenginliklerin kendisine verilmiş bir emanet olduğu şuurundan uzaklaşan İslâm dünyası bu gafletin ve tembelliğinin bedelini halen ödemekte.

 Oysa İslâm tamamıyla faaliyettir. Dünya ve ahiret için faydalı çalışmalar bütünüdür. Miskinliğin tembelliğin dünyadan kopmanın İslâm’da yeri yoktur.

 Zaten dünyası için gevşeklik gösteren büyük ihtimalle ahiretini de ihmal etmez mi? Gavs-ı Bilvanisi (K.S.) Hazretleri bir sohbetlerinde: “Siz kişinin dünya çalışmasına bakınız. Eğer dünyası için çalışkan mahir biriyse ahireti için de öyledir. Dünyanın pehlivanı ahiretine de pehlivandır.” buyuruyorlar.

 Evet; dünyada tek bir müslüman kalsa dahi onun görevi muntazam ve dürüst bir şekilde dünyası ve ahireti için çalışmak Allah’ın emrine uyarak dünyayı mamur etmek iyilikleri yayıp insanlar arasında hayrın hakim olmasını sağlamaktır.

 “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik-güzellik ver ahirette de iyilik-güzellik ver. Bizi cehennem ateşinden koru.”(Bakara/201)

(islamsitesi)


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:03:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten rüya tabiri,Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten mekke canlı, Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten kabe canlı yayın, Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten Üç boyutlu kuran oku Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten kuran ı kerim, Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten peygamber kıssaları,Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahiretten ilitam ders soruları, Ne dünyadan vazgeçebiliriz, ne de ahirettenönlisans arapça,
Logged
02 Mayıs 2016, 14:13:06
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 02 Mayıs 2016, 14:13:06 »

Esselamu aleykum.Allah insana dunya hayatini sunmus ama bunu da helal dairede onun bize verdiği izinler sayesinde yasamamizi emir eder.Bu dunyada yasamak ve rizik kazanmak icin dunya hayatina ,ahiretini kazanmak icin de dunya hayatini feda eden kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun paylasimdan Halim abi....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Mayıs 2016, 14:15:31
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #2 : 02 Mayıs 2016, 14:15:31 »

Selamun aleykum . Denge hem maddi hayatımız hem manevi hayatımız için önemli unsurdur.. Dinimizde denge konusuna hassasiyetle yaklasmistir.. Rabbim her iki dunya hayatimizda ya yardimcimiz olsun ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
02 Mayıs 2016, 17:29:28
Damla
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 3.120


« Yanıtla #3 : 02 Mayıs 2016, 17:29:28 »

#Esselamu aleykum..Öyle uzun bir yoldayız ki..Belki de çok kısadır..O bile belli değil..O yüzden bu konularda çok dikkatli olmalıyız..Ahiretimiz için bir şeyler yapmalıyız..Rabbim razı olsun..#
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
02 Mayıs 2016, 17:34:06
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #4 : 02 Mayıs 2016, 17:34:06 »

Ve aleykumusselam.amin ecmain insallah.
Dunya ve ahiret hayati arasindaki bu dengeyi kurmak ve kurduktan sonra da muhafaza edebilmek cok zor.ki esit bi sekilde tam dengeyi de saglayamayiz zanimca.kefe illaki bi yere egilir.egilen taraf ahiret hayatimiz olur insallah.Allah razi olsun paylasim iin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes