> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır.
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır.  (Okunma Sayısı 329 defa)
09 Nisan 2017, 15:42:57
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 09 Nisan 2017, 15:42:57 »



Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır.

Fısıldaşmak neden günahtır?Arapça'da üçten ona kadar râbi, hâmis gibi fâil veznindeki sayı isimleri iki şekilde kullanılmaktadır. Birisinde üçüncü, dördüncü, beşinci vb. mânâsında sıra sayıları dediğimiz sayı ismi olur.

Mücadele suresi, 7-13. ayetlerin açıklaması:"7. Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir. ""8. Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeyi yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de "Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası!" "9. Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun." "10. Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler." "11. Ey iman edenler! Size: "Meclislerde yer açın." denilince, yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size "Kalkın." denilince de kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır." "12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman, bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir...""13. Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır."Tefsiri:7. أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ "Görmez misin ki Allah, göklerdekini ve yerdekini bilir." Bu âyet Allah Teâlâ'nın her şeye şahid olduğunun delilidir. أَلَمْ تَرَ  deki rü'yet, görülebilir delillerden çıkarılan ilim mânâsınadır. Yani görüp seyrettiğini göklerin ve yerin saltanatından, düzen ve idaresinden onlarda gerek sakin ve gerek hareket halinde olsun her ne varsa Allah Teâlâ'nın hepsini biliyor olduğuna sen kalbinle şehadet etmez misin? Ey muhatab مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ  Herhangi bir üçün necvâsı olmaz ki, mutlak onların dörtleyicileri O, olmasın, yani her halde O, onların beraberlerinde bulunur, onları dörtler. Necvâ, Enbiyâ Sûresi'nde geçtiği gibi sır söylemek gizli konuşmak, Türkçesi Kamus müterciminin de ifade ettiği şekilde fisildi, daha Türkçesi fısıltı demektir. Yüksek tepe mânâsına نَجْوَة "Necveh"den, yahut kurtuluş anlamına gelen "necât"tan alınmıştır. Aralarında sır konuşmak isteyenlerin, herkesin çıkamayacağı yüksek yerlere çıkmak, yahut etraflarında bulunan kimselerin işitmelerinden kurtulmak istemeleri düşüncesiyle, fısıltıya bu ismin verildiğini söyleyenler de vardır.Arapça'da üçten ona kadar râbi, hâmis gibi fâil veznindeki sayı isimleri iki şekilde kullanılmaktadır. Birisinde üçüncü, dördüncü, beşinci vb. mânâsında sıra sayıları dediğimiz sayı ismi olur. Bu durumda mensup olduğu sayının biri veya sonuncusu demek olup kendi derecesinden bir sayıya bağlanmış, olur.Mesela, sâlis üçleyen, râbi dörtleyen, hâmis beşleyen, sâdis altılayan vb. demek olup, sâlisu isneyn, rabiu selâse, hâmusi erbaa, sâdisu hamse diye kullanılır. Âyete "râbi" üçe muzaf olduğu için ikinci anlamdadır. Yani dörtleyen veya dörtleyici demektir. Sâdis de bunun gibidir. وَلَا خَمْسَةٍ Ne de bir beşin, fısıltısı olmaz ki mutlak O, altılayıcıları olmasın ve gerek ondan daha azın yani zikredilen üç veya beşten az ki, iki veya dörttür. Çünkü ikiden aşağı karşılıklı konuşma, müşâvere ve müzakere olmaz. Gerekse daha çoğun ki altı veya daha fazlanın fısıltısı olmaz ki إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ  mutlak O (Allah) beraberlerinde bulunmasın yani hepsiyle beraberdir. Her nerede olurlarsa olsunlar beraberlerindedir. Görülüyor ki bu âyette önce üçten başlanmış, sonra beşe geçilmiş, ikisinde de tek sayılar zikredilmiş, sonra da daha az veya daha çoğu şeklinde kısaca ifade edilmiştir. Bunun bir hayli nüktesi vardır.Evvela, âyetin nüzul sebebine işarettir. Zira rivayet olunmaktadır ki, "Rabia b. Amr ile biraderi Habib b. Amr, bir de Safvân b. Ümeyye bir gün tenhada konuşuyorlarmış. Birisi, "Allah bizim söylediklerimizi bilir mi dersiniz?" diye sormuş. İçlerinden biri, "Bazısını bilir, bazısını bilmez." demişti. Üçüncü şahıs da, "Bazısını bilirse hepsini bilir." demiş. İşte söz konusu âyetin inişine bu olay sebeb olmuştur."İkincisi, sûrenin başında zikredilen mücâdeleci kadın Hz. Peygamber (asv) ile konuşurken yanlarında Hz. Aişe (r.anha) de vardı. Bunun için sayıları üçe ulaşmıştı.Üçüncüsü, gizli konuşmak çoğu defa müşâvere (danışma) için olur. Müşâvere iki kişi arasında olabilirse de, ihtilaf edildiği takdirde bir tarafın çoğunlukla tercih edilebilmesi için müzakerenin üç, beş, yedi, dokuz gibi tek sayı ile yapılmasının daha uygun olacağına işaret sayılabilir. Hz. Ömer'in vefatı sırasında danışma meclisini altı kişi yapması, aşere-i mübeşşere (cennetle müjdelenenler)den olan o altı zâtın belirlenmiş olmasından dolayıdır. Nitekim Hz. Ömer onlara, "Resullullah (s.a.v) sizden razı olarak vefat etti." demiştir. Bununla beraber oğlu Abdullah'ın hilafetten hissesi olmamakla beraber icabında tercih noktasından hareketle onun da beraberlerinde bulunmalarını şart koşarak yine tek sayıya riayet etmiştir.Dördüncüsü, böyle gizli konuşacak komisyonların, toplulukların ekseriya üç, en fazla beş kişiden ibaret olmasına işarettir.Mamafih daha aşağı, daha yukarı gizli cemiyetler de olabileceğinden وَلَا أَدْنَى مِن ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ  ile hepsi ifade edilmiştir. ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ  Sonra bütün bunların yaptıkları amellerini kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Amelleriyle onları rezil edip azaba sokacaktır. وَاللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ  Öyle ya Allah her şeyi bilicidir.8. أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ  "Gizli konuşmaktan men edilip de yine o men edildikleri şeyi yapmaya kalkışanları görmedin mi?"Buradaki rü'yet (görme) fiili, اِلَى ile kullanılmış olduğu için bakmak mânâsını ifade etmektedir. Bu âyet de Yahudilerle münafıklar hakkında indirilmiştir. (bk. Bakara, 2/14)Hem de günah, vebal, müminlere karşı düşmanlık, tecavüz ve Peygamber'e isyan konusunda fısıldaşıyorlardı. Gizli cemiyetler yapıyor, gizli gizli konuşuyorlardı.  وَإِذَا جَاؤُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ  "Onlar sana geldikleri zaman seni Allah'n selamlamadığı bir tarzda selamlıyor." Tahiyye, Allah ömürler versin ve sabahınız hayır olsun gibi sağlık ve esenlik mânâsı ifade etmektedir ki, biz Müslümanların tahiyyesi selamdır.Bu, تَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ "Orada birbirlerine sağlık dilekleri selamdır..." (Yûnus, 10/10) âyetinde görülmektedir. Peygamber (asv)'e verilecek selam da, اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللهِ "Selam senin üzerine olsun Ey Allahın Resulü." اَلصَّلاَةُ وَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللهِ  "Salat ve selam senin üzerine olsun Ey Allah'ın Resulü."  اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَاالنَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ "Allah'ın selamı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun Ey Allah'ın nebisi." şeklindedir. Allah Teâlâ da peygamberini وَسَلَامٌ عَلَى عِبَادِهِ الَّذِينَ اصْطَفَى "Selam olsun seçkin kıldığı kullarına..." (Neml, 27/59), وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ  "Gönderilen bütün peygamberlere selam."(Saffât, 37/181),9-10. "Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam verin." (Ahzâb, 33/56) gibi salât ve selam ile selamlamıştır. Buhari, Müslim ve diğer kaynaklarda Hz. Aişe'den nakledilen bir rivayete göre, Yahudilerden bazıları Hz. Peygamber (asv)'in huzuruna geldiler ve ona "Ölüm senin üzerine olsun, Ey Kâsım'ın babası." dediler. Peygamber de, "Sizin üzerinize olsun." şeklinde karşılık verdi. Hz. Aişe (r.anha) diyor ki ben de onlara: "Ölüm size olsun, Allah size lanet etsin ve Allah'ın gadabına uğrayasınız." dedim. Bir başka rivayette de, "Ölüm, kusur ve lanet size olsun." Bundan dolayı Peygamber (asv) bana, "Ey Aişe Allah Teâlâ, gereğinden fazla söyleyeni sevmez." buyurdu. Ben de ona,"Duymuyor musun "Ölüm" diyorlar." dedim. "Sen de işitmedin mi, ben de onlar için dedim." buyurdu."İbnü Esir der ki: " سَامُ 'ın kullanılışında meşhur olan hemzesiz olmasıdır. Onlar bununla ölüm murad ediyorlardı. Ancak bazı rivayetlerde hemzeli olduğu görülmektedir ki bunun mânâsı da, "dininizden bıkasınız" demektir."Ahmed b. Hanbel ve "Şuabu'l- iman"da Beyhakî Abdullah b. Ömer'den şöyle bir rivayet nakletmişlerdir: "Yahudiler Resulullah (s.a.v)'a  سَامٌ عَلَيْكَdiyorlar ve bununla sövmeyi kasdediyorlardı.Sonra da aralarında "Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azab etmesi gerekmez miydi?" (Mücâdele, 58/8) diyorlardı. İşte bunun üzerine وَإِذَا جَاؤُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ âyeti nazil oldu. Ve nefislerinde, yani kendi aralarında veya gönüllerinde diyorlardı ki, "Allah söylediğimizle bize azab etse ya!.."Yani o Allah'ın Resulü ise ona tahiyye (selam) adına söylediğimiz söz sebebiyle Allah bize bir azab verse ya! diye dünyada azab istiyorlardı.حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ  Onlara cehennem yeter, bu dünyada azab edilmeyeceği mânâsına değildir, lakin ahiretteki cehenn...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır.
« Posted on: 27 Nisan 2024, 00:13:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. rüya tabiri,Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. mekke canlı, Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. kabe canlı yayın, Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. Üç boyutlu kuran oku Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. kuran ı kerim, Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. peygamber kıssaları,Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır. ilitam ders soruları, Kur'an-ı Kerim'de fısıldaşanların sadaka vermesi gerktiği buyrulmaktadır.önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes