> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız?  (Okunma Sayısı 541 defa)
25 Ekim 2016, 23:33:12
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 25 Ekim 2016, 23:33:12 »



Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız?

Ölüm meselesini çocuklara en doğru biçimde anlatmanın yolu, biz büyüklerin onu en doğru biçimde anlamamızdan geçer.Deprem sonrası, birçok kişi pek çok konuda yığınla şey söyledi. Ama her meselede olduğu gibi bu meselede de, atlanan, gözden kaçan, hiç değinilmeyen mevzular kaldı. Bu kapısı açılmadık konuların içinde en önemlisi de, bütün hayatı koca bir oyun gibi gören çocukların, bir anda gerçek hayatın en gerçek yüzüyle burun buruna gelmeleri oldu. Çocuklar, bu büyük depremden sonra, annelerini, babalarını, kardeşlerini, sokakta birlikte oynadıkları arkadaşlarını ölümün alıp götürüşünü gördüler.Enkaz altlarından ölü insanların çıkarılışını izlediler, harabe sokaklarda, eski oyun günlerinin izini ararken, daha önce hiç tanışmadıkları ceset kokularını duydular. Ölüm, bütün çıplaklığıyla karşılarına çıktı. Büyükler kendi dertlerine düşmüş olmanın verdiği telâşla, çocukların bu ölümle ilk ve yoğun karşılaşmalarının ardından, onlara ne gibi açıklamalarda bulunulması gerektiğini, teselliye muhtaç küçük kalplerin nasıl teskin edileceğini düşünmeye, bu konuda gerçek ve işe yarar açıklamalar yapmaya gerek duymadılar.Deprem sonrası ilerleyen günlerle birlikte, bu konuda bazı yazılar yazıldı. Mesela, tanınmış bir yazar ölümü kendi dünyasında çözememiş bir insan çaresizliğiyle meseleyi farkediyor ama; “dört yaşında bir çocuk babası olarak bu türden hassas konularda daha ‘yerel’ ve ‘gerçekci’ çözüm ve önerileri beklediğini” itiraf ediyordu. Evet bu itiraf ölüm meselesini, bütün gerçekliğiyle birlikte kuşatamamış ve kucaklayamamış birinin çaresizliği idi. İslâmiyet'in ahiret inancından uzak kalmışlığın, inanamamışlığın kaydı idi.Batı dünyasından elimize geçen ve ölümle alâkalı olan çeşitli yazılar, İslâmiyet'in her yaş grubu için ne kadar isabetli müjde ve telkinlerde bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Batılı bir çocuk eğitimcisinin başından geçen çok enteresan bir olay, bu hakikate misâl olarak gösterilebilir.Bu eğitimcinin küçük yaştaki kızı, günün birinde, bir türlü yemek yemez olmuştur. Annesi çocuğa önce yemesi için yalvarmış, sonra zorlamışsa da fayda vermeyince acıkması için beklemiştir. Ancak aradan iki gün geçtiği hâlde küçük çocuk, ağzına bir lokma dahi koymamıştır. En nihayet annesi çok ısrar edince, çocukcağız ağlamaya başlar ve dilinden şu sözler dökülür:— Ne olur anneciğim sen de yeme, çünkü seni çok seviyorum.Annesi, neden yememesi gerektiğini sorduğunda küçük kız sebebini söyler ve anne hayretler içinde kalır. Meğer küçük kız ile babası arasında birkaç gün evvel şöyle bir konuşma geçmiştir:— Baba, niçin yemek yiyoruz?— Büyümek için.— Büyüyünce ne olacak?— İhtiyarlıyacağız.— Peki ihtiyarladıktan sonra ne olacağız?— Ne olacak, herkes gibi biz de öleceğiz...O günden sonra çocuk, yemek yememeğe karar vermiştir. Çünkü o, herkesin yemek yediği için öldüğünü zannedip; "öyleyse yemek yemem; yemezsem büyümem, büyümeyince de ihtiyarlamam ve dolayısıyla ölmem" diye düşünmektedir. Tabii kendisi ölmek istemediği gibi, çok sevdiği annesinin de ölmesini istemiyor. Bu sebeple O'nun da yememesi için, yalvarıp yakarıyor. Ve eğitimci bu hâdiseyi naklederek okuyucularına "Demek ki, çocuklara anlaşılması zor olan ölüm ve âhiret gibi mevzuları anlatmamalıyız." diyor. Bunu burada noktalayıp bir başkasına göz atalım.Doktor D. Freundin de, "Readers Diegest" adlı derginin bir sayısında "Çocuklara ölümden bahsetmeli mi?" konulu bir yazı yayınlar ve ölüm konusunda şu tavsiyelerde bulunur:"Çocuğunuzun köpeği ölünce, derin bir uykuya daldığını, kardeşi, arkadaşı veya bir yakını ölünce de onların bir seyahate çıktığını söylersiniz." Ancak birkaç gün sonra gelen yüzlerce mektupta; "Çocuğumuzu yatırıp uyutamıyoruz ve birlikte seyahate çıkamıyoruz. Çünkü köpeğinin ve arkadaşlarının başına gelen âkibetin, kendilerine de geleceğinden korkuyorlar, ne yapacağız, şaşkına döndük." şeklinde birçok soru soruluyor. Doktorun cevaben yazdığı yazı ise; "Bu meseleyi fazla kurcalamakla hata ettik." şeklinde oluyor.İşte bu cevaplar hiç şüphesiz çaresizliğin ve aczin, ilâhî esaslardan habersizliğin ifadesinden başka bir şey olmasa gerek. Demek ki, insan nev'inin yarısını teşkil eden çocuklar, ancak ölüm sonrası bir hayat inancıyla insanca yaşayabilirler. Ve yalnız cennet fikriyle onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefâtlara karşı dayanabilirler. Ve her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümlerinin onların endişeli nazarlarına çarpmasına, ancak ebedî hayatın müjdesiyle tahammül edebilirler.Hem bunu tahmin etmek zor değildir. Çünkü çocuklar daha küçük yaşlardan başlayarak çeşitli ölüm-kalım tecrübeleriyle belirli bir ölçüde ölümle ilk karşılaşmaya doğru ilâhi bir programlama çerçevesinde hazırlanmaktadır. Aydınlık ve karanlığın birbirini takibi, uyuma ve uyanık kalma dönemleri, çeşitli çocukluk oyunları, ölüm ve hayat zıtlıkları şuurunu geliştirmekte, çocuk yavaş yavaş bazı şeylerin daimi ve düzenli bir şekilde gelip gittiğini, ister istemez öğrenmektedir. Bize düşen ise, en iyi ve gerçekçi telkini, ruha uygun olarak enjekte edebilmektir.Yeri gelmişken bu konuda da bazı tecrübe ve tespitlerin ışığında, çocuktaki ölüm şuurunun kendini hangi yaşta gösterdiğine göz atalım."Henüz beş yaşına gelmemiş küçüklerin, ölümün varlığından bütünüyle habersiz ve her şeyin canlı olduğu, Macaristan, Çin, İsveç, A.B.D. doğumlu çocuklarda yapılan testlerde, hepsinin aynı kavrayış şeklini paylaştığı görülmüştür.”Çocuklara gerçeklerin bizim inancımız doğrultusunda öğretilmesi, onların yavaş yavaş ölüm fikrini kabul etmelerine ve bu tutumlarının düşünce ve konuşmalarına yansımasına sebep olur.Pedagog ve psikologlar tarafından yapılan araştırmalar, çocuğun ruhî dünyasının en çok sarsıldığı yaşların yedi ve dokuz yaşları olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü çocuğun ölümü ihtiva eden, ölü taklidi yapması gerektiren oyunlara merak sarması bu döneme rastlar. Ölü taklidinin yer aldığı oyunların oynanması, çocuğun ölüm düşüncesini hayatın içine yerleştirmesi açısından tesirli bir rol oynar. Bu dönemdeki çocukların çoğu, ölümü bütün hayatî faaliyetlerin süresiz olarak kesilmesi şeklinde benimserler. Ünlü bir pedagog olan Carlos Costanetana'ya göre; çocuk ancak kendini doğrulayacak tasvirlere dayalı his ve müşahede tahlillerini yapabilecek duruma eriştiği bu yaştan itibaren, dünyayı ve hayatı tanımayı öğrenmiş ve dolayısıyla içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olmağa hak kazanmış demektir.Hiç şüphesiz insanlar içinde yapılan bu araştırmalarda, mantık ölçülerine sığmayan tecrübe ve buluşlara da rastlamak mümkündür. Ancak yine de bunların hepsi bir araya geldiğinde, şaşırtıcı bir şekilde birbiriyle uyum gösteren bir tablo oluşmaktadır.Başta zikrettiğimiz iki örnekte olduğu gibi; susmak veya meseleyi örtbas etmeye çalışmak kime ne kazandırır? Aslında, bizce hiç ehemmiyeti olmayan şeylerin dahi en ince noktalarını soran veya araştıran çocuk, nasıl olur da kendisini ve bütün yakınlarını alâkadar eden ölüm ve âhiret gibi mevzuları sormaz, araştırmaz?Eğer siz ona "Ölüm yokluk değil!.. Hiçlik değil!... Sönmek değil!... " hakikatını ve kabir kapısının nur âlemine açılan bir kapı olduğunu anlatamazsanız çocuğun, küçücük kalbi paramparça olacaktır. Oynamakta olduğu basit bir oyuncağı dahi elinden almaya çalıştığınızda ağlayan çocuk, eğer âhireti bilmezse, her gün beraber oynadıkları kardeşinin veya sevdiği bir yakınının birdenbire kaybolmasına nasıl tahammül edecektir?Halbuki ruhu, "Cennet ve ahiret inancının" nuruyla aydınlanan bir çocuğun yüzündeki acı ve keder sisi dağılacak,"Gerçi çok sevdiğim oyun arkadaşım veya kardeşim öldü, ama cennetin bir kuşu oldu; orada bizden daha iyi yaşar. Hem nasıl olsa biz de O'nun yanına gideceğiz. İleride yine onlarla beraber olacağım. Ölüm yok olmak değil ki üzüleyim. Ölüm sadece bir yer, bir oda değişikliğinden ibarettir."düşüncesi şuur ve hislerine yansıyınca, gözyaşları dinecek ve o küçücük kalbi huzur bulacaktır.Yazımızı Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun ölüm ve çocuk konusundaki bir tavsiyesiyle bitirelim:“Çocuklar ölümle, çok erken yaşlarda ilgilenmeye başlarlar. Öldükten sonra iyilerin cennete gideceğini öğrenmek, onlar için çoğu zaman yatıştırıcı olur... Sevdiği dedesi ölen bir küçük çocuk, bu gerçeği çok güzel dile getirmişti:Dedem beni bırakıp cennete gitti, orada başka çocuklarla oynuyor!..”A. Yörükoğlu’nun, çocuğun bu durumuyla ilgili olarak anne ve babalara son tavsiyesi;“Onların sevdiği kişilerle, bir öte dünyada buluşmak ümidini kırmayın.” şeklindedir. (Çocuk ve Ruh Sağlığı, İş Bankası Yay. Shf. 194)Son olarak şunu da ifade edelim ki; ölüm meselesini çocuklara en doğru biçimde anlatmanın yolu biz büyüklerin onu en doğru biçimde anlamamızdan geçer.(Zafer Yayınlarından çıkan "Ölüm Son Değildir, Selim Gündüzalp" kitabından alınmıştır.)Selam ve dua ile...

Sorularla İslamiyet

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız?
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:51:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? rüya tabiri,Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? mekke canlı, Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? kabe canlı yayın, Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? Üç boyutlu kuran oku Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? kuran ı kerim, Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? peygamber kıssaları,Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız? ilitam ders soruları, Küçük bir çocuğa ölümü nasıl anlatmalıyız?önlisans arapça,
Logged
26 Ekim 2016, 00:12:13
sanalulke

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 3



Site
« Yanıtla #1 : 26 Ekim 2016, 00:12:13 »

En kalıcı çözümü, çocuğu herhangi bir mezarlığa götürüp anlatmaktır. Zaten mezarlıkta çok şey anlatmanıza da gerek kalmaz, çocuk ölümü kendi gözüyle anlayacaktır.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

26 Ekim 2016, 05:40:40
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #2 : 26 Ekim 2016, 05:40:40 »

Esselâmü Aleyküm Ve Rahmetüllah. Çocuklarımızı her konuda doğru bilgiler çerçevesinde bilgilendirmeliyiz. Mevlam bizleri hayırlı anne ve baba olanlardan eylesin inşaAllah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

26 Ekim 2016, 11:43:19
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 26 Ekim 2016, 11:43:19 »

Esselamu aleykum.Kuvuk bir cocuga ölümü dogmak kadar onunda dogal oldugunu ve asil evinin orasini oldugunu ve bir egitmenden yardim alarak dhaa açıklayıcı anlatmamiz gerekir.Rabbim razi olsun bilgilerden...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes