> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > İslam'da akıl ve kalp ne demektir?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam'da akıl ve kalp ne demektir?  (Okunma Sayısı 429 defa)
03 Ocak 2017, 13:15:52
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 03 Ocak 2017, 13:15:52 »



İslam'da akıl ve kalp ne demektir?

Kalp mi merkez yoksa akıl mı? Akıl mı kalbe, kalp mi akla bağlıdır?İslam'da akıl ve kalp kavramları nasıl anlatılır? Kalp mi merkez yoksa akıl mı? Akıl mı kalbe, kalp mi akla bağlıdır? Akıl kalp ittifakı ne demektir? Ayrıca Kur'an mahluk mu degil mi tartışması nedir?Değerli kardeşimiz,Duyular, akıl ve sezgi (vahiy ve ilham) başlıca bilgi kaynaklarımızdır. İnsan, bunlarla gerçeğe ulaşmaya çalışır. Duyular bizi dış aleme muhatap eder. Meselâ, gözümüzle renkler alemine, kulağımızla sesler alemine açılırız. Aklımız, duyularla bize gelen intibaları değerlendirir, bunlardan hareketle bazı sonuçlara ulaşmaya çalışır. Söz gelimi, gözümüz su içindeki kaşığı kırık olarak algılar. Akıl ise, bunun bir algı yanılması olduğunu söyler. Duyuları sınırlı olan insanın aklı da sınırlıdır. Gerçeğe ulaşmada akıl çok şeydir, ama her şey değildir. Aklın uzanamadığı alanda sezgi devreye girer. Bu sezgi, bilim adamlarında kevnî sırları bulmak, Allah'ın veli kullarında ilham, peygamberlerde ise vahye mazhariyet şeklinde kendini gösterir. Şimdi, bu bilgi kaynaklarımızı daha yakından görmeye çalışalım.AkılNuranî bir cevher olan akıl,1 insanın en kıymettar cihazıdır.2 Bu akıl, İlahî, kudsi defineleri, hem kâinatın binler hazinelerini açan pırlanta gibi bir anahtardır.3 Yani, insan bu akılla Allah'a muhatap olur, O'nun isim ve sıfatlarını tanır. Keza, yine bu akılla insan kâinatın sırlarını keşfeder, ondaki kanunların farkına varır, istifadeye çalışır. Ayrıca akıl, insanı ebedi saadete hazırlayan Rabbanî bir mürşittir.4Yeri geldiğinde akıl, dinin nasslarında bir hakem olur. Şöyle ki: Ayet veya hadisle bildirilen bir şey, zahirde aklın ulaştığı gerçekle çatışabilir. Böyle bir durumda nakille bize bildirilen şeyi nasıl anladığımızı yeniden gözden geçirmek gerekir. Bediüzzaman'ın ifadesiyle,"Akıl ve nakil tearuz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil te'vil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir."5"Dünya öküz ve balık üzerindedir." rivayeti buna bir misal olabilir. Bazıları, bu rivayetin zahirinden hareketle, dünyanın altında cismani bir öküz ve balık var zannetmişlerdir. Halbuki, bu ifadenin bir mecaz olduğunu nazara almakla mesele halledilmektedir. Yani, dünyada başlıca iki kısım vardır: Karalar ve denizler. İnsan hayatı, tarımın esası olan öküzle ve denizden çıkan balıkla devam etmektedir.6Sezgi (vahiy ve ilham)Vahiy ve ilham, insan kalbinin iki mazhariyetidir. Allah'a muhatap olarak yaratılan insanın kalbi, O'ndan gelen mesajlara hassas bir alıcıdır. Bu kalb, eğer bir peygamber kalbiyse gelen mesajın adı vahiy, eğer bir veli kalbiyse ilhamdır. Bu iki kavramı daha iyi anlayabilmek için insan kalbinin mahiyetine biraz daha yakından bakmakta yarar olacaktır.KalbMânevî alemimizin merkezi kalbtir. Kalb, Rabbanî bir latifedir. Hissiyatının görüldüğü yer vicdan, fikirlerinin yansıdığı yer dimağdır.7 Kalb, kâinatın hadsiz hakikatlarının mazharı, medarı, çekirdeğidir.8 Meselâ, bazan gündüz gibi aydınlık, bazan gece gibi karanlıktır. Bazan yaz gibi semeredar, bazan kış gibi kuraktır. Onda, denizin dalgalanması ve sükuneti gibi inişler, çıkışlar vardır. Keza o kalbde hem fırtınalar eser, hem de ilham meltemleri... Bu gibi noktalardan bakıldığında kalb, "binler alemin mânevî bir haritasıdır".9Kalb, Allah'a en nurlu bir ayna,10 insanın mânevî hayatının menbaı ve makinesidir.11 İnsan bu kalbiyle Allah'a muhatap olur. Bu yönüyle kalb, mahall-i imandır.12 İnsan kalb telefonuyla doğrudan doğruya Allah'a halini arzedebilir.13 Kalb penceresiyle gayp alemlerine bakabilir.14Vahyin lüzumuBediüzzaman, vahyin gerekliliğiyle ilgili olarak şu açıklamayı yapar:"Şu kâinatın sahibi ve mutasarrıfı elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve herşeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faideleri irade ederek tedvir ediyor. Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak, elbette zişuur ve zifikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zifikirle konuşacak, elbette zişuurun içinde en cemiyetli ve şuuru küllî olan insan nevi ile konuşacaktır. Madem insan nevi ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak..."15Vahiy-ilham farkıAllah'tan gelen vahiy ve ilham, mazharların kabiliyetlerine göre farklılık arzeder. Meselâ, bir padişahın veziriyle konuşması ile bir vatandaşıyla konuşması elbette aynı değildir. Vezirini huzura kabul edip bütün ülkeyi ilgilendiren meseleleri konuşurken, raiyyetinden birisiyle, o kişiyi ilgilendiren özel bir meseleyi telefonla görüşmesi yeterlidir. Onun gibi, Cenab-ı Hakk'ın peygamberlerle konuşması bütün insanlığı ilgilendiren konulardadır. Veli bir kuluyla görüşmesi ise, genelde hususiyet arzeder."İşte şu sırdandır ki, kalbin telefonuyla vasıtasız münacat eden bir veli der: 'Kalbim benim Rabbimden haber veriyor'. Demiyor, 'Rabbülaleminden haber veriyor'. Hem der: 'Kalbim Rabbimin ayinesidir, arşıdır'. Demiyor 'Rabbülaleminin arşıdır'."16Bediüzzaman, vahiyle ilham arasındaki farklara şu şekilde işaret eder:1. İlhamdan çok yüksek olan vahyin ekseri melaike vasıtasıyla ve ilhamın ekseri vasıtasızdır.2. Vahiy gölgesizdir, safidir, havassa hastır. İlham ise gölgelidir, renkler karışır, umumidir; melaike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi çeşit çeşittir.17İlham her zaman görülen bir keyfiyet değildir. İlhama mazhar olan kişi zaman zaman bir inkişaf hali yaşar. Bu halde iken, duyguları daha hassas bir alıcı şeklini alır. İlhama mazhar kişi eğer bir şair ise kendisine gelen ilhamla yeni bir şiir yazar. Eğer bir kaşifse, insanlığa yeni bir eser takdim eder. Eğer bir alim ise, ilimde yeni bir merhaleye imza atar.Kendisine ilham gelen kişi, o anda bunu kaydedebilirse orijinal eserini ortaya koyar. Yoksa, daha sonra uğraşsa bile aynı hali yakalayamaz. Bediüzzaman, Kastamonu'da sürgünde iken yaşadığı bu tarz bir tecrübesini şöyle anlatır:"Maatteessüf, ben burada bütün bütün yalnız kaldığım için çok ehemmiyetli hakikatler yazılmadan, kaydedilmeden geldiler ve gittiler."18İlhamda vartalarİlham yoluyla elde edilen bilgi bazan insanı yanıltabilir. Bediüzzaman, ehl-i keşif bazı zatların, keşfiyatlarında şu alemin ölçülerine uygun düşmeyen tasvirlere girişmelerini şöyle değerlendirir:"Alem-i maddi ile alem-i ruhaniyi birbirinden fark etmek lazım gelir. Birbirine mezcedilse, hükümleri yanlış görünür. Meselâ, senin dar bir odan var. Fakat dört duvarını kaplayacak dört büyük ayine konulmuş. Sen içine girdiğin vakit o dar odayı bir meydan kadar geniş görürsün. Eğer desen 'odamı geniş bir meydan kadar geniş görüyorum', doğru dersin. Eğer 'odam bir meydan kadar geniştir' diye hükmetsen, yanlış edersin. Çünkü, alem-i misali alem-i hakikiye karıştırırsın."19Benzeri bir durum, ilhamın bir türü olan sadık rüyalar için geçerlidir. Bazı rüyalar, Rahmanî menşeli olmakla beraber zahirine göre amel etmek doğru olmayabilir. Bediüzzaman'ın dediği gibi,"Keşfiyat te'vile, rüyalar tabire muhtaçtır."20Bediüzzaman'a göre, bu gibi meselelerde ölçü şudur:"Bütün ahval ve keşfiyatın, ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir. Ve mihenkleri Kitap ve Sünnetin desatir-i kudsiyeleri ve asfiya-ı muhakkikinin kavanin-i kudsiyeleridir."21Yani, böyle hallerde Allah'ın kitabı olan Kur'ân'a ve Hz. Peygamber (asm)'in sünnetine ve bir de muhakkik alimlerin Kitap ve Sünnet ışığında ortaya koydukları mukaddes kanunlara müracaat edilmelidir.İlhama mazhar kişilerin karşılaşabilecekleri en tehlikeli bir hal, "kalbine ilhamî bir tarzda gelen cüz'i mânâları 'kelamullah' tahayyül edip 'ayet' tabir etmeleridir... Vahiy ve kelamullahın ism-i hassı ve onun en bahir misal-i müşahhası olan Kur'ân'ın necimlerine ism-i has olan 'ayet' namı öyle ilhamata verilmesi hatay-ı mahzdır... Elimizdeki boyalı ayinede görünen küçücük ve sönük ve perdeli güneşin misali, semadaki güneşe ne nisbeti varsa, öyle de, o müddeilerin kalbindeki ilham dahi, doğrudan doğruya kelam-ı İlahî olan Kur'ân güneşinin ayetlerine nisbeti o derecededir."22Akıl-kalb ilişkisiKalb bir genel merkez, akıl ona bağlı bir anlama merkezi durumundadır."Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı? Ta ki, bu kalplerle akıl etsinler."23ayetinde akıl-kalp ilişkisinin esasını görmek mümkündür. Kur'ân-ı Kerim'de güneş için 'ziya', ay için 'nur' denilmesinden24 mülhem olarak, kalbi güneşe, aklı aya benzetebiliriz. Ay nurunu güneşten aldığı gibi, akıl dahi nurunu kalpten alır. Bediüzzaman, "nur-u akıl kalpten gelir" serlevhalı ifadesinde buna şöyle dikkat çeker:"Zulmetli münevverler, bu sözü bilmeliler:Ziyay-ı kalbsiz olmaz, nur-u fikir münevver."25Yani, karanlık aydınlar şunu iyi bilmeliler ki, kalbin ziyası olmadan fikrin aydınlanması mümkün değildir.Şu ifadeler de aynı gerçeği dile getirir:"Nur-u fikir ziyay-ı kalb ile ışıklanıp mezcolmazsa zulmettir, zulüm fışkırır. Gözün gündüze benzeyen beyazı, geceye benzeyen siyahlığıyla beraber olmazsa basarsız olduğu gibi, fikret-i beyzada süveyda-i kalb bulunmazsa basiretsizdir."26Yani, görme olayı asıl itibariyle gözün siyah noktasıyla olduğu gibi, anlama olayı da esas olarak kalble ilgilidir.Bir şeyi sadece aklen bilmek yeterli değildir. Zira, "İlimde iz'an-ı kalb olmazsa cehildir."27 Yani, aklın vardığı neticeleri kalb tasdik etmelidir. Yoksa gerçek mânâda bir ilimden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Meselâ, akıl "alem yaratılmıştır" derken kalb bunu kesin olarak onaylamıyor, meseleye tereddütle bakıyorsa, henüz iz'an mertebesine ulaşamamış demektir. Bu durumda kalb onu kabul etse bile, ancak takliden kabul edebilir.Bediüzzaman'ın şu ifadesi, akıl-kalb ilişkisinin bir başka boyutunu gösterir:"Hissiyat güzel olursa, efkar müstakim olur."28Kalb hissiyat merkezidir. Akıl ise fikirlerin menbaıdır. Kalb güzel hislerle coşarsa, bu hal aklı da etkileyecek, istikametli fikirlere vesile olacaktır.Akıl-vahiy ilişkisiNice gerçeklere akılla ulaşılmakla beraber, gerçeğin tek ve d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam'da akıl ve kalp ne demektir?
« Posted on: 29 Mart 2024, 16:52:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam'da akıl ve kalp ne demektir? rüya tabiri,İslam'da akıl ve kalp ne demektir? mekke canlı, İslam'da akıl ve kalp ne demektir? kabe canlı yayın, İslam'da akıl ve kalp ne demektir? Üç boyutlu kuran oku İslam'da akıl ve kalp ne demektir? kuran ı kerim, İslam'da akıl ve kalp ne demektir? peygamber kıssaları,İslam'da akıl ve kalp ne demektir? ilitam ders soruları, İslam'da akıl ve kalp ne demektir?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes