> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi  (Okunma Sayısı 693 defa)
15 Ağustos 2016, 14:51:40
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 15 Ağustos 2016, 14:51:40 »



İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi

Birden fazla evliliği Kur'an tesis etmedi. Ancak daha önce arap yarımadasında sınırsız olan adedi sınırlandırdı. Birden fazlasına izin “ahlaki ve sosyal zaruretler” haline tahsis edilmiştir.A+A-İslam dini Arabistan Yarımadasına yayıldığı sırada, bir kısım cahiliye âdetleri de bütün tesirleriyle hükmünü icra ediyordu. İslamiyet bunlardan bazılarını tamamen kaldırıyor, bazılarını mutedil hale getiriyordu.Bunlardan birisi de Cahiliye dönemindeki sınırsız kadınla evlenme meselesi idi. İslamiyet gelmeden önce Arap Yarımadasında erkekler, sayı tahdidi olmaksızın, istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. İşte Kur'an-ı Kerim bu cahiliye âdetine bir sınırlama getirdi; azami olarak dörde kadar evlenebileceğini açıkladı.Cenab-ı Hak,“... Eğer hanımlarınız arasında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sadece bir tane ile yetinin...” (Nisa, 4/3)buyurdu. Buna göre, birden fazla evliliği Kur'an tesis etmedi. Ancak daha önce sınırsız olan adedi sınırlandırdı.Mesela Giylan ismindeki sahabi Müslüman olduğu zaman on hanımla evli idi. İslamiyeti kabul ettiğinde dörtten fazlasını boşadı. İslamiyet her ne kadar birçok kadınla evlenmeye müsaade etmişse de, bir tek kadınla evlenmeyi esas olarak kabul etmiştir. Birden fazlasına müsaade “ahlaki ve sosyal zaruretler” haline tahsis edilmiştir.Bu durumda kadınlar arasında adaletin şart olduğu açıklanırken, ruhi temayüllerde eşit davranmanın pek mümkün olmadığına dikkati çekilmiştir:“Ne kadar isteseniz kadınlar arasında adaletli davramaya güç yetiremezsiniz.” (Nisa, 4/129)Cenab-ı Hak bir âyette adaleti emrederken, diğer âyette de insanların hanımları arasında adaleti gerçek manada gerçekleştiremeyeceklerini açıklaması, birden fazla kadınla zaruret olmaksızın evlenmemeye işaret içindir.Tarihin her devrinde milletler arasında ortaya çıkan kanlı savaşların acımasız tesiriyle erkek nüfusu azalıp, kadın nüfusu bir kaç misli artar. Böyle bir durumda bir erkeğin bir kaç kadını koruması bir vazife olur. Türkiye, Birinci Dünya, Almanya da İkinci Dünya Savaşından sonra bunu yaşamıştır.Almanya'da İkinci Dünya Savaşından sonra kadınların sayısı erkeklerin üç katı kadardı.Alman milleti şiddetli bir sosyal dengesizlik tehlikesiyle yüz yüzeydi. Çünkü kadınların hemen hemen üçte ikisi çaresizlik ve kimsesizlik içinde bulunuyordu.Böylece Almanya hükümeti bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine imkan tanımak zorunda kalıyordu. Bir Alman Profesör, Alman kadının kurtulması için İslam'ın bu ruhsatını kabul etmekten başka çare olmadığını ısrarla belirtiyordu.Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonundaki durumunda olduğu gibi, şayet bir topluma bir erkeğe karşı üç kadın bulunsa, problemin halledilmesi için üç durum söz konusu olur:1. Her erkek bir kadınla evlenecek ve her üç kadından ikisi aile hayatını, çocuk sevgisini, annelik şefkatini tadamayacaktır.2. Her erkek bir kadınla evlenecek ve diğer kadınlarla gayrimeşru münasebetler kuracak; kadın bu durumda yine aile hayatını, annelik şefkatini ve çocuk sevgisini tadamayacaktır.3. Bir erkek birkaç kadınla evlenecek, meşru daire dahilinde aralarında adalet prensiplerine riayet ederek haysiyet ve şereflerini koruyacak, vicdani rahatsızlıktan kurtaracaktır.Toplum da cinsiyet ve nesep karmaşasından kurtulmuş olacaktır. Aklıselim sahibi her insan üçüncü şıkkı kabul eder. Çünkü insan fıtratı bunu gerektirir.İslam'ın dörde kadar kadınla evlenmeyi bir ruhsat olarak göstermesinin insan fıtratına, akla ve hikmete uygun olduğunu açıklayan Bediüzzaman şöyle diyor:“Dörde kadar taaddüd-ü zevcat, tabiata, akla, hikmete muvafık olmakla beraber, şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekizden dörde indirmiştir. Bahusus taaddütte öyle şerait [şartlar] koymuştur ki, ona müraat etmekle [uymakla] hiçbir mazarrata müeddi olmaz (hiçbir zarara sebep olmaz). Bazı noktada şer olsa da ehven-i şerdir. Ehven-i şer ise bir adalet-i izafiyedir. Heyhat! Alemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.” (Münazarat, s.69) (bk. Mehmed Paksu Çağın Getirdiği Sorular) Bu tür sorular daha çok kadın erkek eşitliğinden bahseden insanlar tarafından sorulmaktadır. Bu tür sorularla sanki kadın ikinci plana atılmış havası verilerek insanların aklına şüphe bırakmaktadırlar. Oysaki soyadı ile kişinin nesli karışmamaktadır. Nitekim kimliklerde kişinin soyadı değişse de anne ve babalarının ismi yazılmaktadır.Ayrıca nüfus kütüklerinde kişilerin soyu bellidir. Demek ki onların iddia ettiği gibi soy karışmamaktadır. 'Eşitlik güzel midir?' konusunda bir anket yapılsa, sanırım, çoğu kimse garip bir mahluk görmüşçesine irkilecek, “Bunun da sözü mü olur!..” diyecektir.Ama, meseleye dikkatle yaklaşılırsa ibretle görülür ki, hemen bütün güzelliklerin kaynağında “eşit olmamak” yatar. Bu kâinat yaratılmadan bütün şu varlıklar yoklukta eşittiler. Cenab-ı Hak bu alemi yaratmayı, irade buyurunca bu eşitliğin de ömrü sona erdi. Kâinat sarayı bildiğimiz kadarıyla, yüz yedi elementle, yani yüz yedi tip taşla bina edildi. Böylece çeşitlilik, değişiklik ve aykırılıklar da başlamış oldu. Zaten, saray dendi mi, mutlak eşitlik biter.Merdivenleriyle kanepeleri, panjurlarıyla kandilleri, eşit olacak değil ya! Sarayı güzel eden de bu başkalıklar değil mi? İşte kâinat böylesine başkalıklarla bezendi ve sonunda bu saraya bambaşka misafirler gönderildi. Yosundan meyve ağaçlarına kadar bitkiler, pireden deveye kadar hayvanlar, kafileler halinde dünyaya geldi ve burayı şenlendirdiler. Ve en sonunda başkaların başkası “halifeler halifesi” ufukta göründü: insan.Bilindiği gibi, bu âlemde, görebildiğimiz varlıklar üç ana bölüme ayrılıyor; cansızlar, yarı canlılar (bitkiler) ve canlılar. Mutlak eşitliği bu sınıflandırmaya uyarak biraz tahlil edelim. İşe cansızlardan başlayalım. Cansızların eşit olabilmeleri için ya güneş taşlaşacak, ya taş alev saçacak; ya bütün hava su olacak veya bütün denizler havaya uçacaktı.Mesela, güneş sisteminde eşitlik olsaydı, bu durumda herhalde dünya güneşin gezegeni olmayacak, ay da dünyanın eteğini bırakacaktı; her gezegen güneş kadar büyüyecek, hepsi alev kesileceklerdi. Kısacası, bütün kâinat iğne ucu kadar boşluk kalmaksızın ya tamamen ateş, ya hep su, veya hep toprak olacaktı.Diğer yandan, eşitlik için hiç olmazsa “iki taraf” bulunması gerekmez mi? Halbuki her şey eşit olunca, her şey bir şeye iner. Bitkilerin eşitliğine gelince, laleden elma ağacına, ısırgan otundan çama kadar bütün bitkilerin eşit olması hâlinde, milyonu aşkın çeşitteki güzellikler bire inecek, ortada (adını dahi koyamayacağımız) bir tek bitki çeşidi kalacaktı.Gelelim hayvanlar alemine; Cenab-ı Hak bütün hayvanları bir tek nev olarak yaratabilirdi. Ama, o zaman bülbül ötüşünden serçe cıvıltısına, aslan kükreyişinden kedi miyavlamasına, kurbağa viyaklamasından sinek vızıltısına, öküz böğürtüsünden kuzu melemesine kadar bütün sesler bire iner, bu harika ahengin yerini monoton bir uğultu alırdı. Diğer yandan, böyle bir eşitlik için ya balığın kavağa çıkması, ya bülbülün denize girmesi lazım. Sözü bu noktada kesip kendimize, insan nevine dönelim. İnsandaki iki faktör yani beden ve ruha bakalım. Ruhla beden eşit olsaydı, ortada ne ruh kalırdı, ne beden. İnsan, ancak ruhunun müstakim bir sultan, her bir organının da itaatkar bir nefer olmasıyla güzelleşir. Sultan neferle eşit olursa ortada devlet kalmaz. “Ruh”, mahiyetini ancak Yaratan'ın bilebileceği harika bir âlem.Bu âlemde çok değişik ülkeler var. Ruhun güzelliği de akıl, kalp, hafıza, hayal gibi ana unsurların; sevgi, korku, merak, endişe gibi çeşitli hislerin bütününden ortaya çıkıyor. Bunları eşitlerseniz güzellikten eser mi kalır? Hayale eşit bir akıl, sevgiye denk bir korku ve daha nice manasız, neticesiz eşitlikler. Ruhta uzaktan uzağa görebildiğimiz bu gerçeği, bedende çok daha rahat ve çok daha yakından seyredebiliriz.- Göz kapağımızla diz kapağımız aynı özellikte mi?- Göğüs çatımızla kafatasımız, içlerinde aynı şeyleri mi saklıyorlar?- Beyin hücresiyle tırnak hücresi aynı vazifeyi mi görüyorlar?- Akciğerle karaciğeri nasıl bir tutabiliriz? O zaman, alyuvarlarla akyuvarları da eşitlememiz, gözümüzün akıyla karasını da birbirine katmamız gerekmez mi?..Organlar arasında eşitlik sağlamaya kalkarsak, ortada hiçbir şey kalmaz; kalsa bile dövülmüş et gibi bir şey kalır ki, ona da neyin organı diyeceğiz?Cenab-ı Hak, insan bedenini de tek hücrelilerde olduğu gibi çok sade bir makine olarak yaratabilirdi. Ama o zaman, bu küçük bedende yerleştirilen her biri ayrı şekil ve güzellikte, ayrı renk ve özellikteki yüzlerce çarkın, binlerce kayışın, yüz binlerce vidanın birlikte ve gayet düzenli çalışmalarından ortaya çıkan harika güzellik kaybolmaz mıydı?Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar âlemini ve nihayet kendi duygularımızı ve organlarımızı seyrederken, onlardaki farklılıkların ne kadar hikmetli, ne kadar yerinde olduğunu hayret ve ibretle görürüz. İnsanlık âlemini de aynı ibretli nazarla seyretsek görürüz ki, bütün insanların, bütün yönleriyle eşit olmaları halinde artık cemiyet hayatından söz edilemez.Bu faraziye ile, ne peygamber ne ümmet, ne kumandan ne nefer, ne baba ne evlat, ne işveren ne işçi, ne öğretmen ne talebe kalır. Bilmem böyle bir cemiyet hayatı düşünülebilir mi? Yalnız şu var ki, insanlar arasındaki farklılıklardan doğan güzellikler, daha çok ahiret hayatına bakıyor ve bu âlemde yeterince anlaşılamıyor.Biz, mahşeri, cennet ve cehennemi, bu dünyada arar ve ilahi adaleti tam manasıyla burada anlamaya kalkışırsak, sadece kendimizi aldatmış yahut şeytana aldanmış oluruz. Evet, cennet'in o eşsiz güzelliği ve cehennemin o tüyler ürperten güzelliği yine farklılıklara dayanıyor.Şöyle bir düşünelim: cennet'te hadsiz mertebeler... Hepsi insanlar için... İman, ibâdet, salahat, takva, tevekkül, rıza, şefkat, merhamet, ilim, irfan, güzel ahlak gibi birbirinden farklı nice güzelliklerin sahipleri, bunlardaki farklı mertebelerine göre ayrı ayrı lütuflara mazhar kılınmışlar, muhtelif derecede zev...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:20:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi rüya tabiri,İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi mekke canlı, İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi kabe canlı yayın, İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi Üç boyutlu kuran oku İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi kuran ı kerim, İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi peygamber kıssaları,İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesi ilitam ders soruları, İslâm'da 4 kadınla evlenebilme meselesiönlisans arapça,
Logged
15 Ağustos 2016, 15:45:09
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #1 : 15 Ağustos 2016, 15:45:09 »

Esselamü aleyküm ve rahmetüllah.  En fazla 4 bayan ile evlenmek Islam da meşru sayılmıştır. Ancak adaletli davranamayacaksak ( ki çok zor) bu işe kalkışmamalıyız. Rabbim paylaşım için razı olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Ağustos 2016, 16:22:13
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 15 Ağustos 2016, 16:22:13 »

Aleykumselam.Islam dini dört kadinla evlenmeye izin veriyor ve erkegin dort kadinada esit sekilde davranmasini emir eder.Rabbim razi olsun paylasimdan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes