> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler >  Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi?  (Okunma Sayısı 1727 defa)
04 Temmuz 2009, 13:21:38
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 04 Temmuz 2009, 13:21:38 »





Birçok sûreye yayılan bu kıssanın en mânidar kesitlerinden birini ise, Hz. Musa’nın ilk vahye mazhar olduğunda yaptığı dua teşkil eder.

ur'an-ı Hakim'de en geniş şekilde zikredilen kıssa, Hz. Musa’nın kıssasıdır. Birçok sûreye yayılan bu kıssanın en mânidar kesitlerinden birini ise, Hz. Musa’nın ilk vahye ve ilk mucizeye mazhar olduğunda yaptığı dua teşkil eder.

 Rabbinin hitabına muhatap olup asâ ve yed-i beyzâ mucizelerine mazhar kılındığı anda, yani Hâlik-ı Zülcelâl tarafından resûl olarak vazifelendirildiği dakikada, Hz. Musa ancak bir resûlün sergileyebileceği bir davranış sergiler ve her mü’min için örnek teşkil edecek bir duada bulunur.

 Bu, Tâhâ sûresinde zikri geçen ve “Rabbim! Göğsümü genişlet!” talebiyle başlayan bir duadır ve, bu her bir cümlesinde, hakikat yolunun yolcusu ve tebliğcisi olan mü’minlerin almaları gereken büyük hisseler bulunmaktadır.

En başta, duanın ilk cümlesinden öğrenildiği üzere, hakikatın hakikaten tebliğcisi olmak, zordur. Bu, sabırsız, asabî, çabucak darılan, kolayca üzülen, çarçabuk ümitsizliğe düşen, kolaylıkla vazgeçen insanların harcı değildir.

 Hakikatın tebliği hengâmında, iç karartan ve göğüs daraltan türlü çeşit söz ve davranışa maruz kalınacaktır.

 Âlemlerin Rabbi olan Zât-ı Zülcelâl’e ubudiyetle hem kâinatın varoluş amacını gerçekleştirme, hem de kendini ateşin azabından kurtaracak cennete ehil etme gibi bir yola çağırdığı insanların büyük kısmı onu kolayca ve tam bir hüsn-ü kabûl ile karşılamayacak; bilakis ölüm tehdidinden iftiraya, sürgünden hapse, yalandan hileye, inkâr ve inattan ihanete.. bin türlü çirkin hâl ve muamele ile yüzyüze olunacaktır.

 Hakikat yolcusunun, hakikatın hakkıyla tebliğine karşı haksızlardan gelecek bütün bu muamelelere göğüs gerebilmek, dayanabilmek ve direnebilmek için, yüreğini geniş tutmaya ihtiyacı vardır.

Bir insan olarak pekâlâ sıkılıp daralabileceği bu ânlarda dahi sabır, azim ve sebat ile tebliğine devam edebilmesi; bu sıkılıp daralmalar ile geri adım atmalardan yahut yanlış adımlar atmaktan veyahut durakalmaktan azade olabilmesi için, bu yürek ve göğüs genişliği vazgeçilmez bir şarttır.

Hz. Musa ilk dua olarak “Rabbim! Sadrımı (göğsümü) aç, genişlet!” derken, bu vâkıayı da gözler önüne sermektedir.

Musa Aleyhisselam, duasının ikinci cümlesinde ise, “İşimi kolaylaştır” niyazında bulunur. Bu, hakikati tebliğin ‘zor’ bir iş olduğunun bir diğer nişanesidir. Zor ki; ‘kolaylaştır’ diye dua edilmektedir!

Hakikatin tebliği, hakikaten zordur. Zira, “rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan.” Bu yolun çok muzır mânileri vardır ki, ilk sırada şeytan bulunur.

 Nefs-i emmaremiz, heva ve heveslerimiz, korku ve endişelerimiz, beklentiler, başkaca nefisler, ve de bulunulan ortamın kollektif nefs-i emmaresi; hepsi de bu yolun önüne sıralanmış engellerdir.

Üstelik, her birinin her türlü alçakça ‘tedbir’e başvurma gibi bir tarafı vardır. Açıkçası, hakikatin tebliği, “Ben hallederim” hayali ve gururu ile çıkılacak bir yol değildir. Bilakis, muzır manilerin çokluğunu ve hilelerinin çeşitliliğini bilip, ‘işimi kolaylaştır’ diye Rabb–ı Rahîm’e niyazda bulunarak yola koyulmak gerekmektedir—tâ ki, üç-beş adımdan sonra yüzyüze geleceğimiz bir ‘engellenme’ duygusuyla geri dönmeyelim, durmayalım, tökezleyip sürçmeyelim.

Bir nebî olarak yaptığı bu ilk duanın üçüncü cümlesi, “Dilimdeki düğümü çöz” şeklindedir.

Tefsirlerde, bu ‘düğüm’ü izah bâbında, Hz. Musa’nın çocukluk dönemine ait bir olay aktarılır: Bir bebek olarak Musa’daki fevkalâdeliği gören Firavun, onun küfür sarayını zîr ü zeber edeceği kendisine evvelce haber verilen ve uğrunda binlerce bebeği öldürttüğü çocuk olabileceği kuşkusuna kapılır.

Karısı Asiye, biri kor, diğeri yâkut bulunan iki tası Musa’nın önüne koydurur. Rivayete göre, Musa yâkuta uzanacakken Cebrail gelir ve onun elini kora uzandırır. Kor halinegelmiş ateşi ağzına götürünce Musa’nın dili yanar ve bir kekemelik peyda olur. Âyette sözü edilen düğüm, işte budur.

Vâkıa öyle olsa da, olmasa da; bu cümleden, bütün mü’minlerin alacağı bir hisse vardır. Zaten, âyette Musa’nın hâlini ve ihtiyacını ifade için, ‘dilimdeki düğüm’ ifadesini kullanması, bu açıdan anlamlıdır.

 Demek ki, dilimizde düğüm olsa, meselâ kekeme olmasak bile düşündüğümüz şeyi aynıyla ifade edemiyor olsak, böylesi bir ifade zorluğuna dûçar olsak, üzerimizde taşıdığımız hakikati tebliğ görevi hakkıyla ifa olunmayacaktır.

 Demek, hakikatın hakkıyla tebliği yolunda yürüyenler ‘açık ve anlaşılır’ biçimde konuşuyor, meram ve maksadını doğru biçimde ifade ediyor olmalı; ve bu hâli nasip etmesi için Rabb-ı Rahîm’e münacatta bulunmalıdır. Tâ ki, “Yefkahû kavlî” sırrı gerçekleşsin. Yani, sözümüz muhatabımızın akıl ve kalbine eksiksiz ve de yanlışsız olarak girebilsin. Sözümüzle kasdettiğimiz, derinliğine kavranılabilsin.

Nitekim, konuşmamız ‘düğüm’ler taşıyorsa; meselâ muhatabın anlamayacağı dilden konuşuyorsak, meselâ sözümüzü anlamı boğacak şekilde süslüyorsak, meselâ sözümüze nefsimizi karıştırıp hakikatin tebliği işine nefsimizin reklamını da karıştırıyorsak..

 hakikatin hakkıyla tebliğine muvaffak olmamız pek mümkün olmayacaktır. O yüzden, tebliğin kalbdeki ve kalbin tercümanı olan dildeki her türlü ‘ukde’den azade biçimde yapılması icab etmektedir. Hakikatin, herhangi bir katıp karıştırmaya uğramaksızın, herhangi bir düğüme dolanmaksızın, anlaşılır ve kavranılır bir açıklıkla aktarılması gerekmektedir.

Musa Aleyhisselam’ın bu üç duadan sonra bir dördüncü duası, yahut bu ilk duasının dördüncü cümlesi var ki, bu cümle hakikat yolunda hemen hepimizin ihmale uğrattığı vazgeçilmez bir şartı işaretliyor. Musa Aleyhisselam, “Rabbim! Göğsümü genişlet! İşimi kolaylaştır! Dilimdeki düğümü çöz ki, sözümü kavrasınlar!” dedikten sonra, şu talebini dile getiriyor: “Bana ehlimden birini, kardeşim Hârun’u yardımcı kıl!” Ve ekliyor: “Onunla kuvvetimi arttır! Ve onu işime ortak et!” Bunu niye istediğini ise, peşisıra bildiriyor: “Tâ ki, Sana çokça tesbih edelim. Ve Seni çokça zikredelim.”

Hz. Musa’nın her biri çok hikmetler taşıyan muazzam duasının bu veçhesi, dalâletin bir cemaat halinde hücum ettiği, bir firavuna bedel binlerce firavuncuğun beraberce iman esaslarını hedef bellediği bir vasatta yaşayan bizler için kesinlikle öğretici ve kesinlikle yol gösterici dersler barındırıyor.

Hakikat yolunun yolcusu olmak, başlıbaşına, zor bir iştir. Çünkü, nefis bu yola revan olmaz. Hakikat yolunda yola devam etmek, durmaksızın, nefis ve şeytanı, heva ve hevesi, korku ve tamahı aşabilmeyi gerektirir. Bu yolu daha da zor kılan, başkalarıyla birlikte yola koyulmaktır.

Beraberce yaşamak, bir işi beraberce götürmek, bir hizmeti beraberce üstlenmek, bir amaç için birlikte hareket etmek, sayısız tecrübeyle sabit olduğu üzere, gerçekten zordur. Çünkü, Hâlik-ı Zülcelâl, ehadiyet sırrıyla, her bir insanı ayrı bir mizaç üzere yaratmıştır. Hiçbir insanı karakter, ruh, temayül, kabiliyet ve terbiye itibarıyla yekdiğerinin tıpatıp aynısı yapmamıştır. Farklılık ise, hem bir imkân, hem bir imtihandır.

Farklılık bir imkândır. Şöyle ki, insan Hâlik-ı Zülcelâl’i bütün isimleriyle tanıyabilir bir istidatta yaratılmıştır. Fakat bu istidadı tek başına fiiliyata taşıması çok zor, hatta imkânsızdır. İşte burada, insanın Rabbini tanıyıp sevecek ‘en güzel kıvam’da yaratılmışlığının bir veçhesi olarak, sair insanlarla fikrini, zikrini, aşkını, şevkini paylaşabilme kabiliyeti devreye girer.

Her biri Cenab-ı Hakkı kendi istidatlarının geliştiği çizgi mucibince ayrı açılardan tanıyan insanlar, kendi marifetullah sepetlerinde birikeni gerçek bir uhuvvet sırrıyla ortak bir sofraya dökebildiklerinde, hepsi de on akılla düşünmüş, yirmi gözle görmüş, yirmi kulakla işitmiş gibi bir seviyeye erişirler.

Uhuvvet sırrıyla, her biri, kendi şahsî müktesebatını kat kat aşan marifet makamlarına ulaşırlar. Rablerinin esmasına dair tefekkür ve tezekkürü çoğaltmış olurlar. Her birinin Rablerine müteveccih marifet ve muhabbeti, bu şekilde, muazzam derecede ziyadeleşir. Ve, meselâ celâl ve cemal gibi iki ana çizgiden birinde yahut diğerinde inkişaf edip de diğer çizgide geri kalanlar, bu beraberlik içinde birbirini dengeler ve beraberce celâl-cemal dengesine erişirler.

Farklılık, işte bu sebeple, müthiş bir imkândır. Celâl timsali Musa (a.s.), cemal timsali kardeşi Hârun’u (a.s.) risâlet vazifesinde yanında yardımcı bularak, beraberce, bir ubudiyet miracına erişecektir. Tesbih ve zikri çoğaltmış olacaktır.

Farklılık, aynı zamanda, bir imtihandır. Çünkü, ihtilaf ve hatta çatışma potansiyeli taşır. Meselâ, iki ayrı insan aynı anda ve aynı işte iki ayrı şıkkı tercih ediyorsa, ortada bir ihtilaf konusu var demektir; ki, iş uzatıldığında, bu ihtilaftan çatışma da çıkabilir.

Hele, nefislerin kendini mükemmel, başkalarını kusurlu görme gibi bir zaafla mâlul olduğu hesaba katılırsa, bu çatışma riski daha da fazlalaşır. Bu bakımdan, beraberlikler, bir ihtilaf ve çatışma unsuru taşıyagelir. Bu ihtilaf ve çatışmadan uzak düşüp iki ayrı insan olarak beraberce hareket edebilmek için ise, çok özel ve çok ince sıfatlarla donanmış olabilmek gerekir—sözgelimi, feragat, sabır, îsar, tahammül, teennî, yumuşak huyluluk, sükûnet, hikmet, adalet, müsamaha gibi...

Lâkin bu duyguları donanıp onlara hakkını vererek yaşamak insana çok zor geldiği için, kendi başına hizmet görmek, münferit hareket etmek, inzivaya çekilmek daha cazip gözükür. Ne var ki, dalâletin dehşetli hücumuna karşı, ne kadar sağlam ve güçlü de olsalar, şahısların tek başlarına dayanıp direne...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi?
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:27:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? rüya tabiri, Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? mekke canlı, Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? kabe canlı yayın, Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? Üç boyutlu kuran oku Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? kuran ı kerim, Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? peygamber kıssaları, Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi? ilitam ders soruları, Hz. Musa'nın sır dolu duası neydi?önlisans arapça,
Logged
16 Kasım 2016, 18:13:37
8/AOrhan

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 102



« Yanıtla #1 : 16 Kasım 2016, 18:13:37 »

Hz. Musa nın bı duası ne kadar da hoş.Allah'ı zikretmek,şükretmekiçin neler istiyor... Teşekkürler..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes