> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Yaşamdan Seçmeler > Faiz neden haramdır, hikmeti nedir?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Faiz neden haramdır, hikmeti nedir?  (Okunma Sayısı 547 defa)
26 Kasım 2016, 15:46:14
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 26 Kasım 2016, 15:46:14 »



Faiz neden haramdır, hikmeti nedir?

Elbette ki Allah'ın emir ve yasaklarını sorgusuz sualsiz kabul ediyorum, fakat Allah Teâlâ bu emir ve yasakların çoğunda sebep de belirtiyor...FAİZİN İSLÂMÎ AÇIDAN yasak olduğunu bilmeyenimiz yoktur. İlahî bir emir olarak faizin yasak oluşunun sebebi açıktır: “Allah, yasakladığı için.” Tıpkı oruç tutmak veya zekat vermenin farz oluşu gibi, bunun da sebebi “emr-i ilahî”dir. Ubudiyetlerimizin yegâne gerekçesi budur. Bununla beraber o emri takip eden birtakım maslahatlar da vardır. Bu oldukça normaldir. Çünkü, o Emri Veren, her şeyin “fıtrî” halini ve neyin nasıl olması gerektiğini çok iyi bilendir.Meselâ, Allah emrettiği için tuttuğumuz oruç ve verdiğimiz zekatın ferdî ve toplumsal birçok maslahatları netice verdiklerini de biliriz. Ama hiçbir zaman orucu perhiz yapmak için tutmaz; zekatı da toplumsal gelir dağılımını dengelemek için vermeyiz. Nitekim, vergisini bir vatandaşlık borcu olarak veren biri, zekat yükümlülüğünden kurtulmuş olmadığı gibi, namazın bedensel faydalarını keşfedip aerobik hareketler yapan biri de namaz kılmış olmaz. Bu örneklerde olduğu gibi, ubudiyetin hareket noktası, “emir”den “maslahat”a kayarsa, o zaman emri gördüğü halde maslahatı (pekâlâ) görememiş birinin ubudiyet gerekçeleri ortadan kalkmış olur.Bununla birlikte, ubudiyetini Allah’ın emri nedeniyle yapan biri için söz konusu maslahatlar birer güven kaynağı olabilirler. Ve bu anlamda gerekli oldukları söylenebilir. Çünkü, her bir emrin, özel bir zorunluluk olmamakla beraber, birtakım maslahatları ve hikmetleri vardır. O halde. Allah emrettiği için oruç tutarız. Orucun ise bazı faydaları vardır. Yine faiz, Allah emrettiği için haramdır. Allah’ın bize emrettiği her emrin bir “ubudiyet terbiyesi” olduğunu düşünürsek, uzunca da olsa şimdiye kadar ifade ettiğimiz kayıtlar altında sorumuza tekrar dönebiliriz:Faiz neden haramdır?Cevabımız hazırdır: Allah yasakladığı için. Bu cevapla devam edersek, faiz yasağına uymama durumunda ubudiyetimiz yara alacaktır. Yani ubudiyetimiz eksilecektir. Ubudiyet - rububiyet bütünlüğünden biri eksildi mi diğeri artacaktır. Ubudiyetin terkettiği yerleri rububiyet vehmi dolduracak; rububiyet vehminin terkettiği yerleri ise ubudiyet bilinci dolduracaktır. Faiz almama-vermemenin bir ubudiyet tavrı olduğu açıktır. Aynı şekilde, bu emre uymamanın da kendi içinde bir rububiyet iddiası taşıdığı söylenebilir. Bunu, “emrî” açıdan, yani itaat-itaatsizlik bağlamında bu şekilde anlayabiliriz. Bu yüzden “İslâmî” açıdan faiz haramdır. Ancak bu haramın arkaplânını gün ışığına çıkarma durumunda “İslâmî” açıdan olduğu kadar neden “İmanî” açıdan da yasak olduğunu görmemiz mümkündür. O halde bir süreç olarak faiz olayını yeniden hatırlayalım:Özel veya tüzel birileri başka birilerine anapara olarak bir miktar para vermektedir. Lâkin, bu masum bir borç verme olayı değildir. Parayı veren, bir dizi “belirleme”de bulunmaktadır. Belli bir süre ve verilenin üstüne eklenecek yine belli bir miktar söz konusudur. Parayı veren bir şeyler “ister” ve istediği “olur”. Buna hiç şüphesi yoktur. Kısacası, faizci kendinden oldukça “emin”dir. Öbür tarafta ise tarlasında buğday ekmiş biri, ya da çarşıda satıcılık yapan biri, kazancı konusunda herhangi bir belirlemede bulunmuş değildir. Ne kazanacağı süre, ne de kazanacağı miktar bellidir. Bu yüzden sık sık dua eder. Siftah etti mi, rızkı Verene şükreder. Hasılı, rızkın gelişi ile Rızkı Gönderen bir çağrışım olarak sürekli hatırındadır. Sebepler dairesinde yapacağını yapar. Ancak, bilir ki bu sebepler her zaman ürünün beklendiği gibi alınması veya malın umulduğu gibi satılması için yeterli değildir. Bu yüzden kendi çabasını, rızk için gerekli olmasına karşın yeterli olmayan bir sebep olarak görür. Kendinden çok fazla “emin” değildir. Bu iki tablo arasında oldukça önemli bir fark vardır. İlkinde sebepler dairesi büyük ölçüde kuvvetlenip kalınlaşmaktadır. Biri, -rızkını değil- gelirini belirlemiştir.(determinizm).Faiz burada bu belirleyicilik imkânını sağlamakla, faizi vereni ubudiyet ortamından uzaklaştırmaktadır. Zira esbap perdesi dehşetli bir şekilde kalınlaşmakta, esbaba yaslananlar da istediklerini yapabiliyor olmanın sarhoşluğuyla bir rububiyet vehmine kapılmaktadır. Başka bir deyişle faiz, insanı tesiri esbaba veren bir gaflet ortamına başarılı bir şekilde çekmektedir. Bu ise bir “titreşim hâli” olan ubudiyet tavrına kapalı bir hâldir. Korku ile ümit; hayat ile ölüm, ve açlık ile tokluk ortasında bir yerde bulunan insanoğlu, bunun farkına vardığı oranda mü’mindir. İşte faiz bu farkın farkına varılmasını önlemektedir. Ve galiba haram oluşunun da bir sırrı budur. İslamiyet'te faiz yasağının ayrı bir ehemmiyete haiz olduğu kuşkusuzdur. Konunun önemi, Kur’an ve hadislerde şiddetle men edilen faizin, (İslamî olmayan) günümüz ekonomisinde kilit kavramlardan biri olmasından ileri gelmektedir. O kadar ki, çağdaş ekonominin, faiz politika ve uygulamalarıyla akort edildiğini söylemek fazla bir abartı sayılmaz.Günümüzde para ve sermaye piyasalarının ulaştığı muazzam boyutlar herkesin malmudur. Öte yandan, sadece kendi sermaye olanaklarıyla yürüyen, hatta yeni bir iş kurmak için münhasıran öz sermayesine güvenen şirket ve girişimci türüne rastlamak çok zordur. Çağdaş işletmecilik ve makro ekonomide hayatî bir role sahip olmasına karşılık, dinimizde faizin kesinlikle haram addedildiği ve en sert müeyyidelere bağlandığı hususu bir vakıadır. Doğal olarak bu durum Türkiye ve dünyadaki tüm Müslümanları ikilem içerisinde bırakmakta ve onları, finans kuruluşlarıyla adeta ortak bir yaşamın zorunlu olduğu modern iş ve toplum hayatında pasifliğe itmektedir. Bunun nedeni faiz mevzuunun İslamî literatür ve yayınlarda hak ettiği derecede yaygın ve kapsamlı olarak ele alınmaması ve yeterince aydınlatılmayan mütedeyyin insanların hata yapıp günah işlemek endişesiyle finans kurum ve ürünlerinden genellikle uzak durmayı tercih etmeleridir. Bu yazının amacı; türlü biçim ve isimler taşıyan faiz olayına karşı hassasiyet içerisinde olan halkımızın aydınlatılmasına mütevazi bir katkıda bulunmaktır.FAİZİN TANIMIİktisatçılara göre, serbest piyasa ekonomisinde faiz, yaşamsal bir fonksiyona sahip olup; kaynakların tasarruf ve tüketim arasındaki bölüşümünü tayin eder. Tasarruflar yine faiz mekanizması vasıtasıyla daha verimli alanlara yönelir. Kaynakların azaldığı durumlarda nispeten verimliliği düşük olan yatırımlar tasfiye edilir. Yaygın bir tanıma göre, faiz, paranın kiralanması karşılığında hak edilen bedeldir. Dar anlamda; ödünç fonlara uygulanan ve piyasanın belirlediği kira bedelidir. Bu bağlamda, fon piyasalarındaki arz ve talebe göre oluşur. Buna “borç faizi” de denir.Faiz, para sahibine bağlı olmayan gayri-şahsî bir gelirdir. Bu genellikle faiz haddinin piyasa koşullarına göre oluştuğunu, parasını ödünç veren kişinin bunda bir rolü olmadığını gösterir. Gerçekten günümüzde müşteriler ile malî kurumlar arasındaki kişisel ilişki giderek kaybolmakta, milyonlarca insan parasını emanet ettiği bankaların sahip veya yöneticisini hiç tanımamaktadır. Yani kurumlarla insanlar arasında kişisel ilişki tamamen kaybolmuş gibidir. Bir başka yönüyle faiz, mal ve hizmet kullanımını ertelemenin karşılığıdır veya öne almanın bedelidir. Yani, bugün ile gelecek arasındaki bağlantıyı sağlar.Faiz, konusu bir miktar paranın ödenmesinden ibaret olan borçlarda, alacaklının bu paradan mahrum kaldığı süreye ve belli bir orana bağlı olarak hesaplanan bir karşılıktır. Olayı yasal açıdan değerlendiren bu tanım, faizin oluşmasına neden olan iki unsur; zaman ve faiz oranını ortaya koymaktadır. Birçok tanımda faizi, paranın kullanılma bedeli olarak görürüz. Bu tamamen doğru değildir. Çünkü ödünç verenin (mukriz) faize hak kazanması için borçlunun parayı kullanması şart değildir. Faizin doğumu için gerekli ve yeterli olan alacaklının bir miktar paradan belli bir süre mahrum kalmış olmasıdır. Bir alacağın faiz getirmesi için, paranın mülkiyetinin borçluya geçmiş olması ve belli bir süre sonra iadesinin şart koşulması gereklidir.Popüler ve genel olarak kabul edilen bir diğer tanımlamaya göre de, faiz; borç verenler için bir gelir, borç alanlar için ise bir maliyettir.İslamî terminolojide faiz, ‘riba’ kavramıyla açıklanmaktadır. Şöyle ki, riba: fazlalık, ziyade, nema (artma, çoğalma) anlamına gelir. Böylece, ödünç karşılığında alınacak fazlalık nakit olsun veya mal olsun ayırt edilmeyerek yasak kapsamına alınmıştır. Riba, aynı zamanda haram kazanç demektir. İslam Hukukundaki bir diğer tarife göre, “faiz, alım satımda şart kılınan fazlalıktır.”FAİZ ÇEŞİTLERİTeori ve uygulamada faiz çok çeşitlidir ve muhtelif sınıflandırmalara tabi tutulur. Biz konuya sadece faiz olgusunun iyi kavranmasına yardımcı olacak kadar yer vermeyi uygun görüyoruz. Normal olarak faiz, vadenin sonunda anaparayla birlikte ödenir. Buna basit faiz denir; hesap etmesi kolaydır, dolambaçlı bir tarafı yoktur. İlan edilen, üzerinden anlaşılan faiz oranıyla, gerçekleşen arasında fark yoktur. Kağıt üzerinde faiz denince kastedilen basit faizdir, ancak uygulama pek bu yönde değildir.Bileşik Faiz: Faizi azdıran, anaparayı zararlı mikrop gibi kabartan ve borçluyu şaşırtan “bileşik faiz”dir.(mürekkep faiz). Ve kısaca, faize faiz işletilmesi demektir. Örneğin, bir yıl vadeli bir ticari kredide, vadede borç tasfiye edilmeden evvel, senede dört kez faiz tahsil edilir. Bu yüzden bankanın müşteriye sözgelimi % 60 olarak ilan ettiği faiz oranı, gerçekte % 75 oranında gerçekleşir. Ana para ve faizin aylık taksitlere bölündüğü kredi kartı borçlarında mürekkep faiz çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşir. Hiçbir banka (veya malî kuruluş) kredi müşterisine bileşik faiz oranını söylemez. Ancak ilginçtir ki, aynı bankalar hazine bonosu pazarlarken müşteriye sağladıkları nemadaki bileşik faizi muhakkak hem de ön plana çıkararak bildirmekteler. Mürekkep faiz borçlu için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Kar topunun çığ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Faiz neden haramdır, hikmeti nedir?
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:59:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? rüya tabiri,Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? mekke canlı, Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? kabe canlı yayın, Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? Üç boyutlu kuran oku Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? kuran ı kerim, Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? peygamber kıssaları,Faiz neden haramdır, hikmeti nedir? ilitam ders soruları, Faiz neden haramdır, hikmeti nedir?önlisans arapça,
Logged
26 Kasım 2016, 21:21:43
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 26 Kasım 2016, 21:21:43 »

Esselamu aleykum.allaha sonsuz kez inanan ve faiz ödemekden faiz yemekden kendini ali koyan ve allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes